Dini makale ve yazýlar
Pages: 1
Ucub By: sumeyye Date: 29 Aðustos 2010, 13:56:26
Ucub (Amellerini Beðenmek)

  Hayatýn en büyük gerçeði ölümdür. Çünkü insanlýðýn itiraz etmeden ittifak ettikleri en bariz ve kaçýnýlmaz olaydýr. Ölüm sonrasý hayatýn meyveleri ise dünya hayatýnda ekilen amellerdir ve bu amellerin nihai ve sýnýrsýz faydalarý da ebedi hayat dediðimiz ahirete yöneliktir. Ahiret hayatýnýn ve ebedi mutluluðun kazanýlmasý ise bu amellerin sadece ve sadece Allah (C.C.) katýnda kabul görmesine, Allah'ýn rýzasýna baðlýdýr. Öyleyse amellerde ölçü, Allah'ýn rýzasýnýn kazanýlmasýdýr.

    Allah'ýn rýzasýný kazanmaksa ihlasla yapýlan amellere baðlýdýr. "Kiþinin kalbinde nefis hastalýklarý, kalp marazlarý varken yapýlan ibadet, insaný ilerleteceðine geriletir." buyuran Ýmam-ý Gazali Hz. bu sözüyle ihlasla yapýlan ibadetlere ne güzel iþaret etmektedir. Nitekim pek çok ibadette de insan nefsinin tatmin payý vardýr. Riya gibi, kibir gibi, ucb gibi...

    "Ben insanlarý ve cinleri ancak ibadet etsinler diye yarattým." (Zariyat-51) buyuran Allah (C.C), ilim kapýsýndan geçen insana "Rabbini hamd ile teþbih et; O'ndan baðýþlanma dile. Çünkü O tevbeleri daima kabul edendir." (Nasr: 110) ayetiyle de izzet ve kemal kapýsý olan tevbeyi açmaktadýr. Çünkü kul günah iþleyebilir ve günahtan rücu etmesi de tevbeyle mümkündür. Tevbeden sonra ise insanýn, ibadetin hakikatine varmasý ve Allah'a iyi bir kul olmasýna dünyasý, nefsi, þeytan ve insanlar perde olma durumundadýrlar. Sonraki perde ise rýzýk korkusudur. Engellerinden sýyrýlýp ahiretini kazanma mücadelesi veren insan için Resulullah (SAV); "Mahþer gününde insanlarýn üç probleminin çözümü yapýlýr. Ýyilikler problemi, günahlar yani kötülükler problemi, nimetler problemi." hadisiyle insana mahþerdeki hesabý anlatmaktadýr. Ve kýyamet günü hesap görülürken, kulun yaptýðý iyilikler, Allah'ýn verdiði nimetlerin karþýlýðý sayýlýr ve Allah-u Azimüþþan'ýn nimetleri ile karþýlaþtýrýlýr.

    Nimetler ise Allah-u Teala'nýn "Benim nimetlerimi siz saymakla baþa çýkabilir misiniz?" (Ýbrahim-14) ayetinde bildirdiði üzere, hep iyiliklerin üstüne çýkar. Nitekim Allah'ýn (CC) nimetlerini saymaya ne güç yeter, ne de idrak etmeye kuvvet vardýr, ne de ilmen hissedebilmeye insanlarda ilim vardýr. Hiç bir nimetin hakkýný ödemek, insan için mümkün deðildir. Öyleyse kulun ibadetleri izzeti ve kulluk þerefi içindir. Bunu da yapamayan insan, insanlýktan uzaktýr. Ýþte
insan ancak kendi izzet ve þerefi gereði yapabildiði ibadeti ile, Allah (CC) karþýsýnda kendinde varlýk görüp amellerini beðenmesi, nefis hastalýklarýndan olan ucupla kendini gösterir. Ucub, Kur'an ve sünnetle sabittir ki, kötü görülmüþ, zemmedilmiþtir.

    Nitekim Resulullah (SAV); "Doðru olan yolu arayýnýz. Ýfrad ve tefridden kaçýnýnýz. Birbirinizi cennet ile müjdeleyiniz. Zira hiç kimse ameli ile cennete girmeye hak kazanamaz." Oradakiler; - Sen de mi Ya Resulallah? dediklerinde, Resulullah (SAV); - "Ben de amelimle cenneti hakedemem." buyurdu. Yüce sahabi kadrosu, Huneyn gazasý öncesinde, bu gazada sayý yönünden sýkýntýmýz yoktur diye düþünmüþ ve çok zor anlar yaþamýþlardý. Ve sonuçta da Allah (CC); "Huneyn günü, çokluðunuz o zaman size ucb vermiþti de bu, size bir þeyi gidermeye yaramamýþtý." (Tevbe-25) buyurdu. Ashabýn bu tarzda uyarýlmasýna yol açan hatanýn, günümüz müslümanýnda ne boyutlarda olduðunu ve ne denli vahim sonuçlara yol açtýðýný düþünebiliriz.

     Allah (CC), kafirlerin ucbuna iþareten de; "Onlar da kalelerinin kendilerini Allah'tan koruyacaðýný sanmýþlardý. Ama Allah'ýn azabý onlara beklemedikleri yerden geldi." (Haþr-2) buyurmuþtu. Ayetlerden anlaþýldýðý üzere "amelinde kendini beðenen insan" yanýlgýlarýna devamla "hatalý amellerinde bile kendini beðenme durumundadýr".

    Hadis-i Þerifte; "Üç þey helak edicidir. Ýtaat edilen aþýrý cimrilik, uyulan heva-i nefis ve kulun kendini beðenmesidir." (Buhari) buyuran Resulullah (SAV); "Siz hiç günah iþlemeseniz bile, ben onun daha büyüðünden sizin için korkardým. O da ucubtur, ucubtur." ihtarýyla, ümmetini uyarýyordu.

     Ýbn-i Mes'ud (RA)'da; "Helak iki þeydedir. Bunlar ümitsizlik ve kendini beðenmektir." buyuruyor. Nitekim saadete ulaþmak için gayretle çalýþmak ve ciddiyetle aramak esas tutulmuþtur, ümidini kesen kimse ise böyle bir çalýþma disiplininden mahrumdur. Kendi kendini beðenen de (ucb) muradýna nail olup saadete eriþtiðini sanarak gayretli çalýþmaz. Aradýðý þeyin kendinde var olduðunu düþündüðü için var olduðunu düþündüðü þeyi de arama gayreti içine girmez. Ümidsizliðe düþen de her þeyi muhal (hayal ürünü) zanneder ve muhalin peþine düþmez, ucb sahibine göre saadet zaten elindedir, elde edilmiþtir. Ümitsiz içinse hayaldir. Bu bakýmdan iki vasfýn sahibi de helak olmuþtur.

     Sahabe-i Kiram efendilerimiz ucba çok dikkat etmiþ, hatta Uhud savaþýnda Talha (RA)'ýn Resulullah (SAV)'i müthiþ bir gayretle korumasý ve iþin önemini düþünerek biraz kendini beðenir gibi olmasý, Ashab arasýnda konuþulmuþ ve Hz. Ömer (RA); "Onda ucubtan bir miktar koku vardýr." buyurdu. Buna raðmen Talha (RA) bu ucubunu ne açýkladý, ne de bu yüzden tahkir etti.

    Evet, Ashab nefis hastalýklarýyla tek tek mücadele ediyor ve nefsine göz açtýrmýyordu. Ashabýn bu denli hassasiyet gösterdiði bu konuda ucubtan sakýnmayan insanlarýn ne halde olduðu, kendi adýna her müslümanýn yapmasý gereken en önemli kritiklerden biridir. Mitraf da bu konuda; "Gece uykusuna yatýp sabahleyin piþman olarak kalkmam, gece ibadet edip sabah kendimi beðenmemden benim için daha sevimlidir." buyurdu. Biþr bin El-Mansur da ibadete fazla devam ettiði için, onu görenler hemen Allah'ý ve ölümü hatýrlardý. Birgün namazý fazla uzattý. Dikkatli bakýþlar altýnda kaldýðýný farkedince, "Sen benim aðýr kýldýðýma bakma, aslýnda bu mühim bir þey deðildir, iblis de uzun zaman melekler arasýnda ibadet ettikten sonra gideceði yere gitti." þeklinde ucbuyla mücadele ediyor ve örnek oluyordu. Bir baþka yönüyle amelini büyük görmek ve göstermek ve bu konuda muhatabýný minnet altýna almak da günahtýr. Nitekim Allah-u Teala; "Menn u eza ile sadakalarýnýzý iptal etmeyiniz." (Bakara-264) buyuruyor. Menn, minnet altýna almak ve bu yolla verdiðini büyük görmektir. Ucubtan kibir doðar ve kibrin sebeplerinden biridir.  Amelleriyle Allah-u Teala karþýsýnda kendinde varlýk görmektir. Bir bakýma kendi amelinin notunu vermek ve karþýlýðýný olabildiðine beklemekse "idlal"e girer.

     Yani, "bu benim çalýþmamýn karþýlýðýdýr, hakkýmdýr." der, fakat kendisi, kendi amelleriyle buna hak kazandýðýný ve bu nimetlerin elinden alýnmasýnýn da çok düþük bir ihtimal olduðunu da düþünmektedir. Ýþte bu da idlal yani nazlanmaktýr. Katade; "Yaptýðýn iyiliði çok görerek baþa kakma" ayetini "amelin ile idlal etme" þeklinde yorumlamýþtýr. Bu anlamda, yaptýðý iyilik karþýlýðýnda muhatabýný iþinde çalýþtýrýr ve zor þeyler teklif ederse idlal, baþkasýna verdiði þeyi çoðumsayýp onu minnet altýna almak da ucbla ilgilidir, ucb ameli beðenmekse, idlalde hem yaptýðýný beðenmek, hem de mükafatýný mutlaka beklemektir. Benim duamýn kabul edilmesi lazým, nasýl olur da dileðim kabul edilmez, demek hem ucub hem de idlaldir. Hem de kibrin baþlangýç sebeplerindendir. Hepsi de Allah (CC) karþýsýnda kendini varlýk görmektir. Ayrýca ameli sadece Allah (CC) rýzasý için yapmaktan da kiþiyi uzaklaþtýrýr. Nefis hastalýklarýnýn aptalca olduðunu ve hepsinin de altýnda, insanýn Allah (CC) karþýsýnda varlýk görmesi olduðunu biliyoruz.

     Ucublu bir insanýn özelliklerine gelince; ibadetlerini beðenir ve onlarla böbürlenir. Allah'ýn (CC) yardýmýyla ibadet edebildiðini unutur. Ýhlassýz, ucublu amellerin afetlerini görmezlikten gelir. Afetleri Allah korkusu ile araþtýrmaz. Zaten problemi, böyle bir kritiði, nefis muhasebesini yapamamasýdýr. Nitekim o, kendini ve kendi fikrini beðenir ve Allah (CC) katýnda da makam sahibi olduðunu sanýr. Ýstiþare, istifade ve kendini sorgulamaya kapalýdýr. Hatalý da olsa kendi buluþ ve tesbitleri onun için daha anlamlýdýr. Bu da diðer insanlarý küçük görmeye yol açar. Ucbun kibre bakan, kibre yol açan yüzüdür bu. Herkesi cahil gördüðü için, kendi doðrusunda yani gerçekte ise hatasýnda da ýsrarcýdýr. Kimseyi dinlemediði için de hatalarý onu, dünyevi ve uhrevi olarak helake sürükler. Bu insan tipi, Allah (CC) karþýsýnda günahlarýný hatýrlamayan, unutan insan tipidir.

    Çünkü o, kendini zaten o günahlardan müstaðni kýlmýþtýr. Kendi günahlarýný araþtýrmamasý da onu gayretsizliðe ve tembelliðe iter. Ýþte bu da ucubun en büyük tehlikelerindendir. Zaten o günahlarýnýn baðýþlandýðýndan emin ve onun rahatý içinde zevkten dört köþe bir þekilde yaþamaktadýr. Eski günahlarýný affettirmiþ, yeni amellerinin (ihlassýz) keyfini sürmektedir. Tek derdi de iþlediði amellerle kendine kendinin ne kadar iyi bir insan olduðunu ispatlamaktýr. Hiç þüphesiz bu insan, alimlerden istifade etse, basiret sahiplerinden kendi problemlerinin halline gayret etse Hakk'ý bulur ve istifade ederdi.

    Oysa kiþilik arayýþýnda olan insanlarýn yaptýðý ibadet, onda ucub oluþturur. Amelse Allah (CC) rýzasý için yapýlýrsa ibadet hükmüne geçecektir. Bu nedenle kiþi kendini daha asaletli ve daha iyi hissetmek için ibadet yapýnca, zararý yine kendisine olacaktýr. Ucubsa, kibirle sonuçlanacaðýndan, Allah (CC) rýzasýndan insaný uzaklaþtýracaktýr. Ýnsanda ucuba yol açan þeylere gelince; birgün toprak altýnda çürüyüp yok olacak bedenini güzellikleriyle (boy-pos, endam, þekil, kýlýk kýyafet, vücut, ses güzelliði vb.) övünür ucublu insan. Ya da "bizden daha kuvvetli kim vardýr?" diyen Ad kavmi gibi kuvvetiyle, zorbalýðýyla övünür. Oysa küçücük bir mikrobun dahi insaný altüst edeceðini bilmek ve o güç ve kuvveti veren Allah'a þükretmek gereklidir. Akýl ve zekasý olan insanlar dünya ve ahiret
iþlerinde ince ve mühim noktalarý kavrarlar. Fakat ucub gibi bir nefis hastalýðý davranýþlarýný etkilediðinde, kendi görüþlerinde ýsrar, diktatorya, istiþareden kaçýnma gibi fevri hareketler kendini gösterecektir.

     Oysa akýl ve zekayý veren Allah (CC) dilerse, insanýn beynini ve ruhunu herhangi bir hastalýða mübtela kýlabileceðini düþünmek, ilmine ve aklýna hastalýk seviyesinde güvenmemeyi öðretir, doðrusu da budur. Bunu kabul etmek asýl akýllýlýktýr. Ýnsan, aklýnýn, derecesini kendini methedenlerden deðil, düþmanlarýndan öðrenmelidir.

     Nesebiyle, asaletiyle övünmek de Allah-u Teala'nýn; "Ey insanlar, doðrusu Biz, sizleri bir erkekle bir diþiden yarattýk. Sizi milletler ve kabileler haline koyduk ki, birbirinizi kolayca tanýyasýnýz. Þüphesiz Allah katýnda en kýymetliniz, O'na karþý gelmekte en çok sakýnanýnýzdýr." (Hucurat-13) ayetini görmemek ya da duymazlýktan gelmektir. Nitekim Resulullah (SAV); - Ýnsanlarýn en akýllýsý kimdir, sorusuna - "Onlarýn en keremlisi, ölümü en çok hatýrlayýp onun için en çok hazýrlanandýr." buyurdu. Yine, Bilal-ý Habeþi (RA)'in müezzinliðine, bir kýsým kimselerin, "Þu köle mi bize müezzinlik yapacak?" diyerek itirazý, "en keremliniz, en çok muttaki olanýnýzdýr." ayetinin nüzul sebebidir. Hadis-i Þerifte; "Allah-u Teala, cahiliyet övünmelerini sizden kaldýrdý. Hepiniz Adem'in evlatlarýsýnýz, Adem ise topraktan yaratýlmýþtýr." buyrularak, dünyaya meyleden ve ameli olmayana nesebinin fayda vermeyeceði de deðiþik ayet ve hadislerle bildirilmiþtir.

     Resulullah (SAV)'den sonra insanlarýn en hayýrlýlarý sahabe-i güzin efendilerimiz olduðu halde, cennetle de müjdelenenler dahil, her an, kalplerinden korku ve haþyeti çýkarmamýþlardýr. Çünkü insan için en zor zaman, uhrevi hesap zamanýdýr. Bu nedenledir ki, evlad, akraba, yardýmcý ve arkadaþlarýn çokluðu da birþey ifade etmez. Çünkü onlar da birgün toprak olacak aciz canlýlardýr. Ýnsanýn en dar zamanýnda kendinden ayrýlanlarýn ve en muhtaç zamanýnda kendinden kaçanýn insana faydasý olmayacaðý da açýktýr.

    O nedenle amellerimizde ihlasý yakalamak, ucbumuzu tedavi etmek ve nefis hastalýklarýmýz konusunda dikkatli ve gayretli olmak esas olmalýdýr. Her asýrda azýnda azý olan ehlullahýn eteðinde nefisle mücadeleyi öðrenmek, yine ehlullahýn bu konudaki metodunu ve yolunu takip etmek olacaktýr.

    Allah'a emanet olunuz.


Alinti

radyobeyan