Birbirimizin hem cenneti hem de cehennemi olabiliriz By: sumeyye Date: 29 Aðustos 2010, 13:27:45
Birbirimizin Hem Cenneti Hem de Cehennemi Olabiliriz
Sonsuzluða açýlan kapýdýr ölüm... Aynalarda tükettin ömrünü… Dünyayla avunan nefsin bir gün nefes aldýrmadý da sana, sen yine de gerçeðin deðil de yansýmalarýn peþinden koþtun. Bir sen vardýn sanki, bir senin dünyan. Bir sen vardýn baktýðýn aynada, bir de arkanda duran dünyan ve birkaç resim. Kör noktalarda kaybettin gerçeði. Sanal âleme daldýðýn günden beri, ahirete dair düþüncelerin baktýðýn aynadaki kör noktalarda hapsoldu.
Bir kere sýrtýný çevirseydin aynana, orada senin dünyana yansýmayan gerçeði görecektin. Þimdiye kadar bakmaya doyamadýðýn ve seni senden alan þeylerin, bu gerçeklerin yanýnda ne kadar taklit ötesi olduðunu anlayacaktýn. Zevklerinle, emellerinle örülmüþ tel örgünün dýþýna çýkabilseydin, huzurun da mutluluðun da kaynaðýna varacaktýn.
Ýþte böyledir bazýlarý için hayat. Bir oyun ve bir oyalanma yeri olan dünya hayatý, kimileri için ebedi olarak kalýnacak bir yermiþ gibi kýymetlidir. Çünkü insan, nefsinin esiri olunca dünyaya devamlý bakacaðý için, güneþe uzun süre bakan gözler gibi ahireti göremez olur. Çünkü kendisine sonsuz nimetler vaad olunduðu halde aldanmayý tercih eden insan, Allah için hiçbir rahatlýktan ödün vermediði gibi, kýlýný dahi kýpýrdatmaz. Dünya her zamanki, iþvesini kullanýr, insan da kaçan kovalanýr misali hep dünyaya meyleder. Ahiret onu yedekte bekler sanki. Oysa kaçan dünya deðil, zamanýn ta kendisi, boþa geçen yýllardýr. Tercihlerini Allah’tan ve O’nun arzu ettiði amellerden yana kullanmak için daha çok vakit var nasýl olsa derken, ak düþer saçlara birer birer. Ne gariptir ki hayatý böyle yavan yaþayan insanlar, dünyadan vazgeçemedikleri gibi, ahireti de talep ederler. Fakat Resulullah Efendimizin o güzel ifadesiyle, ahiret ve dünya birbirlerine nispetle kuma gibi olduklarý için, ayný anda ikisini de razý edemezsiniz. Birini razý etseniz, ötekini küstürürsünüz.
Dünyanýn aldatýcý güzelliðine bel baðlarýz, onun sinesine yaslanarak dertlerimizi unutmaya çalýþýrýz, ama dünya bize bir ton dert ve hastalýk yükler aslýnda. Hazýrlýksýz yakalanmaktan korksak ta ölüme, ecel baþkalarýna yakýn bize çok uzaktýr sanki. Oysa ki ansýzýn ölümün soðuk eliyle, hayatýn baðrýndan koparýlarak topraðýn baðrýna býrakýlmayacaðýmýzý garanti edemeyiz. Bizi basit konularda bile kararsýz býrakan þu dünya hayatýnýn, en karþý konulamaz kararýdýr ölüm. Aðzýmýzýn tadýný bozduðu için onu olasýlýklar arasýna almasak da, bütün tercihleri ve emelleri bir hamlede yýkýverir. Uçarý ve vurdumduymaz hayatlar için bir vurgun, azýðýný yüklenmiþ salih insanlar için kývrýmlý yollarý düze çeviren, ufuklar ötesine uçuran bir kurtarýcý, sonsuzluða açýlan kapýdýr ölüm.
Dünya yollarýmýza her gün kýrmýzý halýlar serse dahi, bir gün her þeyi geride býrakarak, ebedi âleme uzanan yolda omuzlar üstünde uðurlanacaðýmýz gerçeðini, unutmaya çalýþýrýz. Sanki unutunca ölmeyecektir insanoðlu. Deve kuþu gibi kafasýný kuma gömerek rahatlamaya çalýþýr. Kaybedilen çok yakýn biri olunca, ölüm bin nasihatten daha etkili olan bir kötek gibi etki yapar bazen. Kimileri de Azrail den paçayý sýyýrdýk þeklinde piþkin bir edayla, hayatýna kaldýðý yerden devam eder. Yani aklý sakim olarak kalmaya…Ve ölüm, sonsuzluðun yolcusunu yapýlan ameller eþliðinde alýp götürür aranýzdan.Artýk onun için fayda saðlayacak tek þey, arkasýndan yapýlacak dualar ve ruhuna baðýþlanacak amellerden baþka bir þey deðildir.Ýyiler rahmetle ve yaptýðý güzel iþlerle anýlýr. Kötü bir insan da vefat edince onu rahmetle anmaya bile diliniz varmaz. Cenazeyi nasýl andýðýmýzýn önemiyle ilgili asrý saadet devrinde þöyle bir olay gerçekleþmiþtir. Bir cenaze getirilir ve iyilikleriyle anýlýnca Resululllah üç kere vacip oldu der. Baþka bir cenazenin de kötülükleri sayýlýr ve yine Resulullah Efendimiz üç kere vacip oldu buyurur.Bunun sebebi sorulunca ‘siz kimin iyiliklerini söyler, þahitlik ederseniz ona cennet; kimin de kötülüklerine þahitlik ederseniz ona da cehennem vacip olur. Siz yeryüzünde Allah’ýn þahitlerisiniz.’buyurur.
Aslýnda ölen kiþi çok kötü bir Müslüman olmadýðý müddetçe, ölüm ufak tefek kusurlarý diðer þahýslarýn nazarýnda kapatýr. Yani hiç kimse kalkýp ta ölenin arkasýndan atýp tutmaz, genellikle ölen kiþi hayýrla yad edilir. Sadece ölenin amel defteri deðil, saðlarýn da vefat eden kiþiye karþý bakýþlarýný ve tavrýný içeren defter de kapanýr çünkü. Yani saðlarla ölen kiþi arasýndaki hukukun bitmesi sebebiyle rekabet, hased, öfke gibi duygular da biter. Dolayýsýyla yanlý bir pozisyondan çok, daha affedici ve objektif bir tavýr alýnýr. Ýþte insan ölen bir kiþiye nasýl bakýyorsa, sað olanlara da ayný þekilde merhamet ve þefkat nazarýyla bakmalý. Ve ayný zamanda da vefat eden iyi bir kiþi, arkasýndan nasýl güzel cümleler sarfettiriyorsa, ölmeden önce de bunu baþarabilmeli. Yani ölmeden önce ölmeli, ölmeden önce nefsini öldürebilmeli. Tabi sevilmek kadar, nasýl insanlar tarafýndan sevildiðimiz de önemli bir ayrýntýdýr. Fasýk bir insan tarafýndan sevilmekten de onu sevmekten de bir hayýr çýkmaz . Ýslami ölçülerle sýnýrlanmamýþ sevgiler nefse pay çýkarýr ve çýkarlarla beslenir. Resulü Ekrem de ‘Allah’ým bana senin sevgini ve senin yanýnda sevgisi bana fayda verecek kimsenin sevgisini ver’ buyurmuþtur. Buradan da anlaþýldýðý gibi Rahman’ýn katýnda deðeri olmayan sevgilerin bizim katýmýzda da bir þey ifade etmemesi lazým. Onun kötülükte ýsrarý, sizin iyilik yönünde ýsrarýnýzý geçerse farkýna bile varmadan kötülüðün kontrolüne girebilirsiniz.
Ölmeden önce nefsini öldüren bir Müslüman, daha ölmeden önce kýymeti anlaþýlan ve bu kýymeti de ahlakýyla, ölçülü yaþantýsýyla, yaptýðý iyiliklerle hak eden insandýr. Ýslami ölçüler ekseninden hiç þaþmadýklarý için, iyiden anlayan herkes böyle þahsiyetlerin ahlakýna da, gýpta edilesi yaþantýlarýna da kefildir. Bunlar hayata kuþbakýþý baktýklarý halde, gönülleri tevazuyla dolu insanlardýr. Bu kadar ahlaklý ve donanýmlý olmayan kiþiler, kendilerini çevresindekilere sevdiremezler mi peki? Bu sorunun cevabý insanlarla güzel geçinmekte gizli. Resulullah Efendimiz, ‘mümin ülfet eden kiþidir. Ýnsanlarla iyi geçinmeyen ve kendisiyle geçinilmeyen kiþide hayýr yoktur’ buyurmuþtur. Çok cömert, çok mütevazý, çok takva olamamak insanlarla güzel geçinmeye engel deðildir, insanlarla ülfet edebilmek için bütün ahlaklarý doruk noktada yaþamak gerekmiyor. Ýnsan yalandan, yýlandan kaçar gibi kaçarsa, mütebessim olursa, arkadaþýnýn gýybetini yapmazsa, öfkesini kontrol ederse neden sevilmesin? Ve belki de en önemlisi mükemmel bir kiþinin rollerine bürünerek, insanlarý sahte mükemmelliðiyle ezmezse ya da kandýramadýklarýnýn yanýnda komik duruma düþmezse neden sevilmesin? Ýnsan, dost arayýp ta yýllardýr tanýdýðý arkadaþlarýný en yalnýz ya da en neþeli gününde aramazsa neden sevilsin? Ýnsan, saçma sapan filmler karþýsýnda bile aðlayýp ta, arkadaþý için aðlayamazsa neden sevilsin? Ýnsan, iki çift güzel laf etmediði halde, iltifatlarý hep baþkalarýndan beklerse neden sevilsin? Evet sevilmek için de, sevmek için de çok nedenimiz var aslýnda. Fakat Müslüman, Allah’a bütün bütüne râm olmazsa, çoðunlukla nefsine râm olur ki iþte o zaman yýllardýr tanýdýðý kiþilerle bile ülfet edemez. Yýllar geçse de hep bir uçurumun varlýðý hissedilir. Bir mümin için, baþka mümin kardeþleriyle ülfet edebilmek zor olmamalý. Onun sýkýntýsýný, derdini dinleyebilmek ona aðýr gelmemeli. Hz. Ali ‘çok düþünürken az konuþabilirsin, fakat çok konuþurken hiç düþünemezsin ‘buyurmuþtur. Karþý tarafýn konuþmasýna fýrsat vermemeniz, ona yabancýlaþmanýza ve bunun sonucu olarak da önyargýlar tarafýndan tahrik edilmenize sebep olur. Ýnsanlarýn kalbini kýrmak çok kolay olduðu gibi, gönül kazanmak da çok kolaydýr yeter ki samimi olmasýný bilin. Fakat insan yanmadan, piþmeden, olmadan etrafýna caka satarsa, sen sensen ben de benim diyerek baþkalarýný ezerek yükselmeye çalýþýrsa, dostluklar çok ötelere gönderildiði gibi arkadaþlýklar da garip ve biçare kalýyor. Bütün tasavvuf büyükleri edepsiz adam olunamayacaðýný þiddetle savunduklarý halde, abi ve abla mefhumu defterden silinince frekans da kimseyle tutmuyor haliyle. Ya da frekansýnýz, sadece size edep tutan kiþilerle tutuyor. Bazýlarý kendi varlýðýný tanýdýðý gibi baþkalarýnýn varlýðýný tanýmýyor. Kendi deðerlerini görmede alabildiðine hüsn-ü zanla yaklaþýrlarken, diðer kiþilere de kolayca suizanla yaklaþabiliyorlar ne yazýk ki! Ahlaksýz insanýn ahlaklý bir tepki veremeyeceðinin þuuruna varamayanlar da, kendi varlýðýnýn tanýnmadýðýný görünce, isyan ediyor doðal olarak. Ve yanlýþlar baþka yanlýþlarla yýkanýnca, arkadaþlýðýn olmazsa olmazý olan güven duygusu da darbe alýyor.
Ýnsanýn duygularýný gözleri ele verdiði gibi, nasýl insan olduðunu da onu tanýyanlarýn sözleri ele verir. Peygamber Efendimizin doðruluðundan ve dürüstlüðünden, kalbi katý olan da, yumuþak olan da emindi. Ve bunun için ‘emin’ lakabý almýþtý. Dost arýyorsanýz, öncelikle doðruluðunuzdan herkes emin olmalý. Övünmenize gerek kalmadan, baþkalarý sizin güzel yanlarýnýzý anlatmalý, size kefil olmalý. Benim arkadaþým asla yalan söylemez diyebilmeli, benim arkadaþým hayatta beni çekiþtirmez diyebilmeli, benim kardeþim derdimi anlattýðýmda benimle birlikte üzülür, baþýma gelen sýkýntýyý duyunca býyýk altýndan gülmez asla diyebilmeli. Benim kardeþim bugün bana çok þirin davranmadýysa, bana bir kastý yoktur diyebilmeli. Þüpheyle sevgi yan yana barýnamaz. Muhatabýmýzýn kalbinde bize dair þüpheler varsa, bu durumu sadece onun nefsine baðlamamalýyýz. ‘ACABA’larla sevgi ayný ortamý paylaþamazlar. ‘Acaba’larý kýrmak da kýrdýrmak da sizin elinizde.Þeyda DAL