Dini makale ve yazýlar
Pages: 1
Bilim ve din By: sumeyye Date: 28 Aðustos 2010, 14:36:37
Bilim ve Din

Sanýyorum bilimin verilerini bilmeyen yok. Bilim bildiðimiz gibi objektif, determinist ve üniversal olmak zorundadýr. Yani maddenin birbirleriyle olan iliþkilerinden belirli sonuçlar çýkarýp, bu sonuçlarý da tüm dünyaya bu çerçevede kabul ettirmek zorundadýr. Görüldüðü gibi bu tip bir bilim anlayýþýnda zerre kadar finalizm yoktur. Yani bilim elektron çapýnda da olsa gayeciliðe karþýdýr. Bilim, "nasýl böyle olur?" demek için vardýr. Niçinlere ise yaklaþamaz bile. Düþünün, bilimin doðmalarýna göre bilim yapmak zorundasýnýz ve bu üç temel doðmadan ödün vermeden, finalist gerçeklere sýrt dönerek, bulduðunuz þeylere gerçek ve doðru, zýttýna da her ne olursa olsun, fanatikçe "bilim dýþý" demek zorundasýnýz. Zorundasýnýz diyorum, çünkü bu anlattýklarým istisnasýz tüm bilim adamlarýnca kabul edilen þeylerdir.

     Uzun sözün kýsasý þunu demek istiyorum: Bazý bilim adamlarý bu söylediklerimi aynen kabul ettikten sonra, bilimin verilerini yetersiz kabul etmesine raðmen, bu üç temel kaidenin dýþýna çýkýlamayacaðýný kabul eder. Ama az önce dediðim bilim adamlarý her ne kadar bilimi böyle yapsalar da finalizmi reddedemiyorlar. Örneklendirecek olursak: "elma nasýl olmuþtur?"sorusuna cevap aramak bilim, "elma niçin vardýr?" sorusu bilim dýþýdýr. Yer çekimi kuvvetinin varlýðý bilim, mahiyeti bilim dýþýdýr. Dünyanýn nasýl yaratýldýðýný araþtýrmak bilim, neden yaratýldýðý sorusu bilim dýþýdýr. Bunu çoðaltabiliriz.

    Yani bilim adamlarý bilim dýþý saydýklarý þeyleri gerçeðin ta kendisi de olsa, bilim dýþý saymalarýna veya saymak zorunda olmalarýna raðmen, ekseri çoðunluðu finalizmi gerçek olarak kabul ediyor, ama sýrf bilim yapabilmek için reddediyorlar. Yani artýk tüm amatör ve uzman bilim adamlarý, gayesi olmayan, subjektifi bilim dýþý sayan bilimi ve verilerini korumaktan acizler. Ama yine de korumak zorundalar. Yoksa bilim yapamazlar. Tabi bu ölçüler içinde bilim adamlarýnýn yine de ortak aðzý þudur; "Bilim dýþý olan, ama aslýnda gerçeðin ta kendisi olan þeyleri bile biz kabul etmemeli ve yine bilime dönmeliyiz."

    Ama bu aðýz bilim yapmak için zorunlu da olsa aklýn ve bilimin kavrayamadýðý gerçekleri de inkar etmek gerekmediðini, ne yapýp yapýp buna bir çare bulmalýdýr diyen alimlerin sayýsý emin olun yüzde doksan dokuzdur. Bu çok sevindirici olmasýna raðmen asrýmýzýn insaný, bilim adamlarýndan daha çok bilime baðlý. Bilim nedir, nasýl yapýlýr? Akýl nedir, ne ölçüye kadar ona güvenilir? Bilim adamlarý kadar bilmedikleri halde, daha doðrusu cahilliklerinden ve birazda art niyetlerinden, bilime baðlý, ehlinden daha çok tutkun ve ona tutsak olmuþlardýr.

     Hatta tüm dünya bilime taptýrýlmak istenmiþ ve bu da oldukça baþarýlmýþtýr. Bakýn þimdi asrýmýzýn insanýna, kendi yaptýðý puta tapacak kadar komik ve sinir bozucu hale gelmiþtir. Biyoloji Lat, astronomi Uzza olmuþ, gerisi de onlara göre batýl, gericilik ve sapýklýk olmuþtur. Ne kadar komik, ne kadar iðrenç, ne kadar da acý, ne kadar da basittir. Neden mi basit? Herkes bilir ki bilim akýlla yapýlýr. Yani aklýn ürünüdür. Akýl nedir? Gördüðümüz objeleri gerçek sayan, onlar üzerinde fikir yürütecek kadar sýnýrlý, objelere hapsolmuþ, bulduðu þeyleri de determinist kurallardan sapmadan tüm yoldaþlarýna kabul ettirmekten öteye geçemeyen, zavallý, sýnýrlý bir aletimizdir. Þimdi sanýyorum, basitliðin ne boyutta olduðunu anladýk. Çünkü, kim diyebilir ki akýl sonlu deðildir. Hiç kimse... Kim diyebilir ki sadece gördüklerimiz, yani objektif þeyler var, görmediklerimiz yok. Hiç kimse... Kim diyebilir ki insanýn her þeyi sýnýrlý deðildir. Kesinlikle hiç kimse...

     Öyleyse sadede gelelim. Demek ki bilim, insanýn ancak bir yönüyle iþine yarayan, tek boyutta faydasý olan aklýn ürünüdür. O zaman akýl sýnýrlýysa bilim de sýnýrlýdýr. Biz akýlla ve bilimle bir yere varýlmaz demiyoruz. Üstelik böyle yobazlýklara da þiddetle karþýyýz. Yüce dinimiz de bilime teþvik eden ayetlerle dolu. Allah-ü Teala Kur-an’da düþünmemizi, delil aramamýzý, ilim tahsil etmemizi "ÝKRA" þumüllü emri ile emretmiþtir. Bu da tartýþmasýz gerçektir. Ama aklýn sýnýrlý, ilmin sýnýrlý olduðunu kabul ederek ona taparcasýna baðlanarak ve herþey o sanarak deðil. Zaten bilim zerre kadar Ýslamla çekiþen bir þey çýkaramamýþ ve islamiyete bilimin kendisi kuvvetle iman etmiþtir.

    Þu koca dünyada, Kur'an’la çeliþen bilimsel bir buluþ, ispatlanmýþ bir görüþ gösterecek bir bilim adamý yoktur. Hiçbir zamanda asla olamayacaktýr. Hem bu nasýl mümkün olsun ki. Aklý aþan ama akla uygun, bilimi çok aþan ama bilime uygun cevaplar yalnýz ve yalnýz Kur'an vermiþtir. Yoksa insanlar daha çok dinleyeceklerdi, Aristo'yu, Sokrat'ý, Comte'u ve daha bilmem kimleri...

    Allah'a sonsuz þükürler olsun. Habibi sevgili peygamberimiz Hazreti Muhammed Mustafa (SAV) elçiliðiyle Allah (cc) bize Kur'an’ý göndermiþ, yüzyýllardýr sorulan ama asla verilemeyen cevaplarý Resulü aracýlýðý ile insanlara vermiþtir. Yoksa çok dinlerdik biz o filozoflarýn kendilerinin bile inanmadýðý ekollerini çok.
Felsefe ve düþünce tarihini birazcýk tetkik edenler, felsefenin insanlarý psikopat, bunalýmlý etmekten baþka iþe yaramadýðýný görürler. Ýnsanlarý yýllarca "kimim, nereden geliyorum ve nereye gideceðim?" gibi sorulara cevap veriyormuþ gibi göstererek asla ne kendilerini ne insanlarý fikri tatmine götüremediklerini görürler.

    Demek ki bizim insanýmýzýn göremediðini ama Avrupalý'yý müslüman eden, Aristo deðil Geylani dedirten gerçeði görürler. Gazali'nin Amerika'da üniversitelerde okutulduðunu bizimkiler görmemezlikten gelir, Hanslar George'ler Ahmet olur Hasan olur. Sözü uzatmayalým. Dünyanýn en büyük bilim adamlarý fikir adamlarý müslümansa bizim insanýmýz da Avrupanýn onu elli yýl daha geç taklit eden ucuz taklitçiliðiyle giderse, onlar bizi galiba islami ilimlerde, cihada, hizmette de geçecekler.

    Önceden Avrupalý bilime tapýyordu, bizim aklý azlarýda uzun yýllar taptýrdý. Bizim cahiller hala tapýyor. Önceden Avrupalý teknik ve makinalarýn esiri iken en azýndan þimdi arayýþ içinde. Bizimki ise muasýr medeniyet seviyesine çýkmaktan dem vurup, bunalýmlý ama bunalýmý kendilerini islam'a götürecek Avrupalýyý taklid ediyor. Ama onlarýn bunalýmsýz zamanlarýný. Aydýncýklarýmýzýn da ancak bu kadar aklý sarýyor. Bizim görevimiz de insanýmýzý arayýþ içine sokmak ve Avrupalýdan önce davranýp akýla akýl kadar, bilime bilim kadar, velhasýl herþeye kendi kadar deðer vermeyi öðretmek, gerçeðin de ilmin de islam'da olduðunu göstermektir.

    Önceden bu islami mi deðil mi diye meselelere yaklaþan müslüman artýk bu ilmi mi deðil mi diye yaklaþýyor veya mantýki mi deðil mi diye yaklaþýyor. Ayrýca yine bizim görevimiz, bu islami mi deðil mi diye herhangi bir mesele üzerinde fikir yürütülürken ayný zamanda bu ilmi mi deðil mi, bu mantýklý mý deðil mi, bu doðru mu deðil mi demiþ olduðumuzu da tüm inanana ve inanmýyana göstermektir.


S. Þenel Ýlhan

radyobeyan