Harabeyi terkettim By: sumeyye Date: 28 Aðustos 2010, 14:03:08
Harabeyi Terkettim
Evet, bir meyveyi soyar gibi, bir kazaðý çýkartýr gibi, yýlanýn eski derilerini dökmesi gibi, “kustum öz aðzýmdan kafatasýmý” der gibi, kendi benliðimdeki kötü beni kusar gibi, yeniden doðar gibi kendi içimdeki beni terkettim. Aynaya baktýðýmda kendime dair hoþnutsuzluk yaratan neyim varsa, kendimi onunla birlikteyken beni benden soðutan, kendimi nefsimle birlikte gördüðüm ne varsa, mutsuzluðuma sebep o eski ‘beni’ terkettim. Sýkýntýlarýmýn zirve yaptýðý bir zamanda, nefsimin deðiþmemek için ayak sürü-yerek beni oyaladýðý bir zamanda, onunla bir olmamýn bana hiçbir faydasý olmadýðýný hissettiðim anda, bana beni anlatan tüm yanlýþ fýsýltýlarý terkettim. Kendimi, içimden gelen seslerle deðil, almam gereken güzelliklerle deðerlendirmeyi öðrendim.
Bir baþkasý olmak deðil, gerçek kendim olmak için, sýðýndýðým bütün rolleri terkettim. Dýþarýya rol diye yansýyan içimdeki “asýl rolü” terkettim. Beni asýl ‘ben’imden uzaklaþtýran sahteliklerin davranýþlarýma yansýyan hallerimden rahatsýzlýk duymamayý terkettim. Kendi irademle cismimin öz tenini terkettim. Kýsacasý tüm sýkýntýlarýma sebep “beni” terkettim. Sanki içimdeki devasa yalnýzlýðý terkettim.
Bütün bu terklerle birlikte içimdeki yeni “ben’i” farkettim. Gülerken hakikaten gülen, aðlarken hakikaten aðlayan bir yeni “ben’i” farkettim. Alýþma sorunum olmadan içimdeki huzuru ve mutluluðu farkettim. Ýçimde ýþýl ýþýl yanan soðumuþ ateþi farkettim. Duygularýmý cývýl cývýl yapan içimdeki yeni “caný” farkettim. Öyle ki, yýllardýr aç kaldýðým huzuru ve mutluluðu farkettim. Hissederkenki duyumsamamýn ne kadar mühim olduðunu farkettim. Ýçimdeki enerji nedeniyle baþkalarýna ýþýyacak kadar aydýnlandýðýmý farkettim.
Tevazularýmdaki riyayý farkettim. Hem farkettim, hem de terketmeye ahdettim.. Burada, düþünmek bile zaman kaybý olduðunu görüp, niyetten öte, tiksinerek terkettim. Her zamanki davranýþlarýmdan farklý bir ben olmayý denemedikçe, asla deðiþemeyeceðimi farkettim. Ýyilik hallerimi korurken, kötü taraflarýmý düzeltmenin her zamankinden farklý davranarak, bambaþka bir yol denemekten geçtiðini farkettim. Bunun için önce, eski davranýþlarýmdan býkkýnlýðýmý farkettim. Ki denemekle baþlamak gerektiðini farkettim. Mesela, þeytanýn ya da nefsin binbir türlü hilelerine mukabil, ben de bizzat her türlü pozitif hileye baþvurmam gerektiðini farkettim. Bu arada, þeytaný ve nefsi kandýracaðým derken kendimi kandýrmamam gerektiðini farkettim. Mesela bu konuda, ses tonumdan davranýþlarýma kadar, eziklik, neþe ve hüzün hallerimin muhasebesini yapýp, sadece kendim olacak þekilde, önce düþünmem sonra gereði gibi davranmam gerektiðini farkettim. Bütün irademi bunu muhafazaya harcamam gerektiðini farkettim.
Kendimi kötü hissetmeyi terkettim. Kendimi iyi hissetmiþ olmak için iyi olmayý da terkettim. Bir gerçek var ki, aslýnda ben, kendi gözümde bana dair “kötüyü” terkettim. Bilerek ya da bilmeyerek zaaf gösterdiðim þeylere karþý zaafýmý terkettim. Bilerek ya da bilmeyerek kendimi kandýrdýðým þeyleri terkettim. Akabinde “bir þey” olmaya çalýþmayýp, hakikaten sadece iyi insan olmayý istemenin güzelliðini farkettim. Bunun da yolunun kendime haksýzlýk veya torpil yapmadan kendimi sevmekten geçtiðini farkettim. Her halukarda kendime eziyet etmenin gereksizliðini yani kendimi dövmemem gerektiðini farkettim. Yýllarca canhýraþ bir þe-kilde her ânýmý kaplayan koþuþturma ve telaþýn aslýnda çok gereksiz bir þekilde beni gerçek benliðimden uzaklaþtýrdýðýný farkettim. Tüm bu telaþlarýn beni hayatýn kendi gerçeðinden ve hakikat denen þeyden ne kadar ötelere fýrlattýðýný farkettim.
Çýktýðým bu yolda, hiç durmamam gerektiðini farkettim. Üç günlük dünyada aslýnda bu uðurda her türlü yorgunluða deðeceðini farkettim. Beyhude yorgunluklarýn hiçbirþeye yaramadýðý þu dünyada, özümü bulmak için tatlý bir yorgunluða ihtiyaç duyulduðunu farkettim. Bu uðurda yorulmayý zevk edindiðimi farkettim. Ahirete giden yolun manen tatlý bir yorgunluk olduðunu farkettim. Manevi lezzet denen þeyin, kendi benliðime kavuþup, kulluk anlamýnda yeni bir ‘ben’ olmaktan geçtiðini fark ettim. Asýl olgunluðun “ben ben” demek deðil, “sen sen” demek olduðunu fark ettim.
En önemlisi ben de, tarihte ve felsefede anlatýlan Simurg’un, ‘Nefsim ve Caným’ deðil, Allah’a kulluk ve ‘Ben’ olduðumu fark ettim.
Þaþýrabiliriz, yanýlabiliriz; ama affedecek olan O.
Düþebiliriz, kalkabiliriz; durduracak olan O.
Olabiliriz, ölebiliriz; diriltecek olan O.
Niyetlenebiliriz, yapabiliriz; soracak olan O.
Yýkabiliriz, yapabiliriz; kurduracak olan O.
Gülebiliriz, aðlayabiliriz; güldürecek olan O.
Sevebiliriz, küsebiliriz; sevdirecek olan O.
Saldýrabiliriz, kucaklayabiliriz; gözetleyen O.
Sorabiliriz, öðrenebiliriz; öðreten O.
Bu kýsa ve sesli muhasebe yazýsýný bitirirken, Deðerli büyüðüm Þenel Ýlhan Bey’in iki önemli cümlesinin aslýnda bu yazýnýn anlatmak istediði amaca uygun özlü bir özet olduðunu söylemek gerekiyor.
Birincisi; “Allah’ýn bize verdiði, þahsiyetimizi oluþturan kimliðimiz, bizim hayal edip de olmaya çalýþtýðýmýz halimizden daha güzeldir.” buyuruyor kendisi… Ýkincisi ise; “Veli, evliya olabileceðiniz ümidini asla kaybetmeyin.” sözüdür ki, kanaatimce, Allah (cc) yolunda manen terakki etmek isteyenlerin en güvenli limaný gibidir bu sözler. Nitekim pek çok insan, yollarda kalacaðýnýn ya da baþaramayacaðýnýn ümitsizliðiyle, gayretini azaltýr ve yollarda kalýr. Acizane ben de kendi kendime ve Allah (cc) yolunun hakiki yolcularýna tercüman olmak için diyorum ki; “Bazen sükutun ekmeðini yeriz, bazen de ümidin… Ha gayret! Yollar aþýlmak içindir.”
Ahmet EMRE