Zikretmenin cazibesi By: sumeyye Date: 27 Aðustos 2010, 13:55:35
Zikretmenin Cazibesi
Sevgi, insana zor olan þeye dayanma gücü veren duygudur. Hayat bizi sabra zorlayan cilveler yaparken, sevgiyle katlanýlýr acýlara zorluklara ve sevilenin de dertlerle muzdarip olmasý istenilmez. Sevilen, sevenin nazarýnda iyi olduðu için hep iyiyi hak eder, saraylara layýk bir insandýr onun için. Fakat hikmetlerle dolu dünyanýn imtihan süreci, iyiler de dâhil olmak üzere her müslümanýn, hayatýn zorlu sýnavlarýndan muaf olmadýðýný gösterir bizlere. Ýyilerin kapýsýný, her daim olumlu þeyler çalmaz.
Sevgi baðýnýn, insanlar arasýndaki iþleyiþi bile, kiþiyi candan da, maldan da geçebilecek kadar duygularýnda derinleþtirebilirken, Allah’ýn kullarýna olan sevgisinin ve merhametinin derecesinin, bizlerin algý ekseninden teðet geçecek kadar yüce boyutlarda olacaðýný düþünmek lazým ki Rabbimiz, müminlere cennet nimetleriyle dolu sonsuz bir hayat vaat etmiþtir. Hatta bu dünyada Rahman ve Rahim sýfatýyla tecelli ettiði için, kâfirleri bile rýzýklandýrmaktadýr.
Ýzzet ve kerem sahibi olan Allah’ýn, ufacýk deðiþimlerimizde bile bizlere büyük lütuflarda bulunacaðýna dair þu hadis-i kudsi, buna apaçýk delildir. “Allah ‘ey âdemoðlu bana ibadet ve taate kalk, sana rahmet ve lütfumla yöneleyim. Bana yürüyerek yaklaþ, sana koþarak geleyim” buyuruyor. Zaten insanoðlunun özüne de, kendi rýzasýný kazanabilecek potansiyel kemalatý gizlemiþtir. Ýnsan ruhunun, bilimin kurallarýný alt üst edecek yapýsý, dünya saraylarýndan ziyade ahiret saraylarýna layýktýr. Çünkü insan eþrefi mahlûkattýr. Her kim, ruhuna ait bu özel cevherleri açýða çýkarýp, iþlemeyi baþararak ne kadar onurlu ve erdemli olabilirse, buna mukabil cennetteki makamý da amellerine ve ahlakýna uygun bir hal alýr. Ýmamý Gazali Hz., dünyadayken murakabe yani Allah’a yakýnlýk hangi derecedeyse, ahirette de o nispette müþahede olacaktýr. Cennetten Allah’ýn görülmesi, O’na murakabe ölçüsünde gerçekleþecektir buyuruyor.
Ýstikamet üzere bir yaþantý için nefsin baskýn duruþundan kurtulmak, bunun için de ruha söz hakký vererek ona fýrsat tanýmak gerekir. Çok zeki olduðu halde çalýþmayan öðrenciler, istenilen baþarýyý elde edemezler. Baþarý için zekânýn tek baþýna etkin bir fonksiyonu olamaz. Böyle bir durumda baþarýnýn beklenmesi, göle yoðurt mayalamak gibi yersiz bir durumdur. Ýnsan manevi olarak terakki etmek yerine, gölün kenarýnda yoðurt mayalamayla uðraþýrsa, ahiretini tehlikeye sürükleyeceði gibi, yaþam kalitesi de huzursuz hallerinden olumsuz yönde etkilenecektir. Kiþinin, teþhisini koyamadýðý ya da kendi kendisini kandýrarak oralý olmadýðý huzursuzluðunun sebebi budur. Yani ruhun kabiliyetlerinin sýnýrlanmasý.
Nefsin üzerine temellendirilirmiþ bir yaþam, manevi geliþime set çekerek benliðe zulmetmekten baþka bir þey deðildir. Hâlbuki ruh sýnýrsýzdýr, sonsuzluðu, boyut ötelerini sever. Geçici þeylerle deðil iyilik yaptýkça, nefsinden ödün verdikçe, tekâmül ettiðini gördükçe zevk alýr, huzura kavuþur. Ezilmiþ, doyurulmamýþ bir ruh ise, içerden devamlý sinyal vererek, insaný rahatsýz eder. Çünkü onun arzularýyla, kiþinin emelleri örtüþmez. Bu hal, üstün zekâlý bir çocuða, sýnýf atlatmadan okutmaya benzer. Sonuç olarak da geliþimi perdeleyen engeller artýnca, ahiret adýna, maneviyat adýna sahip olunacak þeyler, sýnýrlanýr ister istemez. Necip Fazýl’ýn dediði gibi "Allah’tan mahrum olan neye maliktir. Allah’a malik olan neden mahrumdur."
Yani insanýn manevi dünyasýnda karþý konulamaz bir daralmanýn meydana gelmesi, fasýk bir yaþantýyý seçmekten ileri gelir. Sahip olunan þeyler maddi yönden artýþ gösterse bile, manevi açýdan tutulan her dal kýrýlacaktýr. Bu çýkmazdan çýkýþ yolu ise, farz ibadetleri hiç aksatmamak ve nafile ibadetleri de es geçmemekle mümkündür. Nafile ibadetler içerisinde de, zikrin apayrý bir yeri vardýr. Rabbi Teâlâ " Kalpler ancak ve ancak Allah’ýn zikriyle mutmain olur" (Rad;28) buyuruyor. Kalp doyunca, insan kendisini bile tanýyamaz hale gelir ki belalara karþý sabrý, kendisini kötü ahlaklarýn þerrinden korumasý, tevekkülü ve ihlâsý geliþerek, her þeyi istikamet yoluna girer. Vesveselerden korunmamýz, günaha düþtüðümüz zaman tövbeden sonra, sanki hiç günah iþlememiþ gibi özgüvenimizin tazelenmesi zikirle saðlanýr. Rabbi Teala, "Allah’ýn zikri elbette en büyük ibadettir"(Ankebut 45) buyuruyor. Toplumumuzda belli bir manevi seviyeye gelindikten sonra, ya da sosyal hayattan daha fazla uzaklaþýldýðý emeklilik dönemlerinde, yapýlacak þeylermiþ gibi algýlanýr nafile ibadetler. Fakat nafile ibadetler de olmak üzere, ibadetlerin tamamý ruhun tekâmülü açýsýndan bir bütünlük içerir. Vücut için gerekli olan besinler gibi, her birinin ayrý ayrý merkezlere dokunuþlarý vardýr.
Zikrin en önemli faydasý da farzlarý yerine getirirken nefse gelen zorluðu gidererek, istikrarýn oluþmasýna büyük katký saðlamasýdýr. Düzenli olarak çekilen zikir, insaný nefis ve þeytanýn aldatmacalarýna karþý muhkem bir kaleye sokacaðý için, daha çok eþref saatinde olunur. Ýbadetlerinde son derece hassas olan yaþlýlarýn, ne kadar saðlýklý ve dinamik olduðuna dair çok örnek vardýr çevremizde. Ýbadet dirisi denilir böylelerine. Ýnsan fýtratýna uygun davranarak ruhunun ilacýný verince, hem beden saðlýðý hem de iç huzuru korunuyor. Tasavvuf ehlinin günlük -vird- haline getirdiði zikirler, günaha karþý sabrý kolaylaþtýran kuvvet, farz ve nafile ibadetleri kolaylaþtýran bir güçtür. Dolayýsýyla günahlardan korunarak, ahlakýmýzý geliþtirebileceðimiz için nafile ibadetlerden olan zikrin, ne kadar büyük önemi olduðu ortaya çýkar. Bu sebeple zikir, bir angarya ya da yaparsan sevap var, yapmazsan bir þey yok gibi avamýn bakýþ açýsýyla deðerlendirilemez. Allah (cc) "Öyle ise siz beni anýn ki ben de sizi anayým" (Bakara 152) buyuruyor. Allah, bir kulunu anarsa o insan öyle üstün bir makama eriþir ki bunu þu hadisi þerifte anlýyoruz: "Kim benim dostlarýmdan birine düþmanlýk ederse, ona mutlaka savaþ açarým. Kulumu bana yaklaþtýran þeylerin benim katýmda en sevimli olaný, farz kýldýðým ibadetlerdir. Kulum nafile ibadetlerle devamlý bana yaklaþýr, nihayet ben onu severim. Onu sevdiðim vakit de iþiten kulaðý, gören gözü, tutan eli ve yürüyen ayaðý olurum. Bana sýðýnýrsa, muhakkak onu korurum." Takva insan Allah’tan hakkýyla korkan O’nun emirleri dýþýna çýkmaktan kaçýnan, günahý kendisine yakýþtýrmadýðý için emir ve yasaklarý hatýrýndan çýkarmamaya çalýþan kiþi olduðuna göre, takva olmanýn yolu da zikirden geçer ki insan Allah’ý ne kadar çok zikrederse, O’nu o kadar çok hatýrýna getirir ve giderek biz onu görmesek de o bizi görüyormuþ gibi bir algýlama içselleþtirilerek Ýhlâs geliþir. Yani zikir her þeyin anahtarý… Her ne kadar Allah’ý hatýrlatan her ibadet zikir olsa da, maksat masivaya her an meyletmek için tetikte bekleyen nefsin frenlenmesiyse, iþte o zaman Allah lafzýnýn dille ya da kalple söylenmesi manasýndaki zikre evet demek gerekir. Hanýmlar temizlik yapýnca daha bir dikkatli olurlar etraf çabucak kirlenmesin diye. Zikir çeken insanlar da gün be gün tövbelerinde daha çok sebat etmeyi baþararak, her gün zikir ve nafile ibadetlerle yaptýklarý arýnmayý kirletmemeye çalýþýrlar. Günahlara karþý farklý bir hassasiyet, bâtýla karþý alerji geliþir.
Ýbadetlerini harfiyen yerine getirmesine raðmen, bazý günahlardan kaçamayanlar da yok deðil çevremizde. Gözlemlenilen bu yanlýþlar, ibadetlerin ahlaka bir tesiri olmadýðýna dair bir yanýlgýya düþürüyor bazýlarýný. Filanca, nafile ibadetler bile yaptýðý halde ahlakýnda deðiþen bir þey yok sözleriyle, karþý tarafýn günahlarýný kendi fikirlerine malzeme yapýyorlar. Oysa ki asr-ý saadet döneminde de böyle kiþilerle karþýlaþýlmýþ ve Resulullah Efendimize o kimsenin günahlarý anlatýlýnca, Nebi (as) namaz kýlýyorsa, kýldýðý namaz onu deðiþtirir buyurmuþtur. Demek ki ibadetlerin ahlaka bir etkisi olmadýðýný savunmak, büyük bir yanýlgý olduðu gibi ibadetler noktasýnda gevþek davrananlarýn, ben çok abid deðilim ama ahlaklýyým dercesine kendi düþüncelerine nefsanî kýlýf da olabilmekte. Tabii ibadetlerin ahlaka tesirinin olabilmesi için, ihlasa bürünmesi þart. Ahlak, insanýn fýtratýndaki güzellikleri açýða çýkarmak olduðuna göre, eðitim ve çevre þartlarýnýn kalitesiyle de iyi bir insan portresi için uygun þartlar hazýrlanmakla birlikte, insanýn ruhi kabiliyetlerini bütünüyle açýða çýkarmak için nafile ibadetlerden de destek almak gerekir. Ýnsan ancak bu güçle nefsiyle baþa çýkabilir. Aksini iddia etmek, Ýslam dininin birbirine baðlý ve faydalý itikat, ibadet ve muamelat esaslarýnýn birbirinden baðýmsýz olduðunu düþünmek gibidir.
Duvarý nem, insaný gam çürütür derler. Ýnsan bir þeye üzüldüðü zaman eli kolu kalkmaz, yediði yemeðin lezzetini alamaz. Farz ibadetlerin yanýnda yapýlan nafile ibadetler de, ruhun eli kolu gibidir. Ruhun azalarý çalýþtýðý zaman, nelere kadir olmaz ki Allah’ýn izniyle.
Bu yakýnlýk için ise, öncelikle kalp evini saray haline getirerek kirden ve pastan arýndýrmak gerekir. Kalp saray gibi olunca, yaþanýlan mekânlarýn niteliði fazla bir þey ifade etmez. Bilakis aydýnlanmýþ bir kalp, içinde bulunduðu mekâný aydýnlatýr, güzelleþtirir. Kamil insanlar, her þeye sahip olduklarý halde hiçbir þeye sahip deðilmiþ gibi mutsuz olanlarýn aksine, gelir düzeyleri sýnýrlý da olsa her þeye sahip olduklarýný ve doyuma ulaþtýklarýný her halleriyle ispat ederler. Çünkü onlar, bulmak istediklerini bulmuþtur.
Yunus’un dediði gibi, ‘canlar canýný buldum, bu caným yaðma olsun. Assý ziyandan geçtim, dükkâným yaðma olsun…
Ynt: Zikretmenin cazibesi By: ceren Date: 02 Aðustos 2017, 19:15:03
Esselamu aleyküm.Rabbim bizleri her anýnda onu anan ve feyzine rahmetine eriþen kullardan eylesin inþallah.Rabbim razý olsun paylaþýmdan kardeþim...