Sadece biraz empati By: sumeyye Date: 26 Aðustos 2010, 18:10:47
Sadece Biraz Empati
Son zamanlarda sosyal yaþam içerisinde çok sýk duyduðumuz ama üzerine eðilip hiç düþünmediðimiz bazý cümleler kavramlar var. Öyle ki bunlarý evde, iþ yerinde yada resmi bir kurumda sýra beklerken sürekli saðdan soldan iþitiyoruz. Ýnsanlar arasýnda gerilime veya kavgaya start veren bu diyaloglar genelde þu þekilde baþlýyor; "Bakýn beni anlamýyorsunuz", "Ben mi anlatamýyorum yoksa siz mi anlamýyorsunuz...?", "Ayný dili konuþuyoruz” cümleleriyle baþlayýp ardýndan devam eden yakýnmalar, tartýþmalar hatta sonu karakolda biten kavgalar. Günlük yaþam içerisinde sürekli þahit olduðumuz bu küçük gerilimler, oturup üzerinde düþünüldüðünde adeta güçlü bir virüs gibi topluma yerleþip kronikleþen bir sýkýntýnýn habercisidir aslýnda...
Bu problemlerin bir kýsmý davranýþ bozukluðundan yada kendini ifade edememekden kaynaklansa da bütünüyle deðerlendirdiðimiz zaman terazinin bir kefesinde empatisizliðin aðýr bastýðýný görürüz. Bazýlarý, bu tür küçük gerilimlerin hayata renk kattýðýný günlük hayat içersindeki önemsiz ayrýntýlardan olduðunu ve üzerinde çok fazla durulmamasý gerektiðini düþünse de, bir gün hayatýn bu renkli kýsmý düþünce sahibinin gözünde morluk olarak kýsa bir süre iz býrakabilir. Çünkü bu empatisizliðin ta kendisidir. Ýnsanlara sonradan bulaþan suni kompleksler, sosyal fobiler, korkaklýk hastalýðý gibi daha nice görünmeyen marazlar empatisizliðin neden olduðu bu gerilimler üzerine geliþiyor. Belki ölene kadar bizimle kalýyor, belki de uzun mücadeleler sonucunda yarým yamalak tedavi edilebiliyor...
Enformasyon çaðý olmasý hasebiyle, kýsmen de olsa her konuda kendini geliþtirmeyi baþarabilen günümüz insaný, bütün birikimlerini, tecrübelerini sadece empati yoksunluðu yüzünden zayii edebiliyor. Doktora gidip gelen hastalar, mahkemelerde derdini anlatmaya çalýþan sanýklar yada camide hocaya basit bir soru sormak gafletinde bulunan garibanlar hep anlaþýlamamaktan ve ilgisizlikten þikayet ediyor.Ýþin en trajikomik kýsmý bu empatisizlik hastalýðý, -ahir zaman alameti olsa gerek- hep halkýn saygý duyduðu meslek gruplarý içerisinde yuva yapmýþ. Mesela birçok yazar yayýmladýðý makale yada kitabýnda öyle bir anlatým üslubu kullanýyor ki, sanki kelimeler engelli atlama koþusunda yarýþýyor. Anlatýlan bilginin yada fikrin, kalitesi, gerçekliði yada doðruluðu her ne kadar mükemmel de olsa kelimelerin estetik ameliyat geçirmesi yüzünden, yazýlarý okuyucu tarafýndan anlaþýlamýyor. Bazý konular vardýr ki onlar sadece anlaþýlabildiði kadar anlatýlabilir onlara sözümüz yok tabi ki. Ama doðru ve kaliteli bilginin anlaþýlabilirliðine hiç zarar vermeden daha rahat bir ifadeyle yazýlabilmesi en azýndan ayrý bir yetenektir diye düþünüyorum. Ýnsanlarýn birbirine muhtaç þekilde yaratýlmasý, onlar arasýndaki diyaoloðu zorunlu hale getirmiþtir. Herkes, her türlü ihtiyacýný karþýlamak için birbiriyle konuþmak zorundadýr. Benim kalbim temiz, niyetim halis gibi samimiyetsiz çýkýþlarla insanlarýn yüzüne paldýr küldür her þey söylenmez. Zira Kanser olduðundan þüphelenerek doktora giden bir hastanýn yüzüne karþý aniden “sen kansersin” diye haykýran doktorlarý sadece türk filmlerinde görmüyoruz… Örnekleri günümüz þartlarýna yaslanarak yüzlere belki binlere çýkartabiliriz.
Biliyorsunuz empati biliþsel ve duygusal bileþenlerin oluþumudur. Karþýdakinin duygusuna yada sadece düþüncesine endeksli bir çözüm üretmek yetersiz olacaktýr. Bu ikisini birden anlamaya çalýþmak ve doðru çözümü karþý tarafa iletebilmek tam manasýyla doðru bir empati sayýlabilir. Yani hem düþünceyi, hem de duyguyu yakalamak gerekiyor. Devamýnda da doðru tepkiyi yada ilgiyi gösterebilmek... Her insanýn kendine özgü fenomenolojik bir alaný vardýr, kiþi çevresini, kendisine özgü bir biçimde algýlar; bu algýsal yaþantý özneldir (subjektiftir); kiþiye özgüdür. Empati kuran kiþi karþýsýndakinin yerine geçip onun gözlükleriyle hayata bakmazsa onu anlayamaz.
Ýþte bunlar empati kurmanýn en kýsa ve anlaþýlýr temel kurallarýdýr. Bunlarý göz ardý etmeden insanlarla iliþkiye giren kiþiler hayat boyu empati kurmada baþarýlý olacaktýr.
Ýslam Kültürü’nün hakim olduðu ülkerlerde, dini, hakkýyla ve bütünüyle yaþamanýn getirdiði bir bonustur aslýnda empati. Hayat’üs Sahabe’yi okuyan yada M.Asým KÖKSAL hocanýn Ýslam Tarihi adlý eserini biraz olsun karýþtýranlar bunu bilirler. Tali eserlerin dýþýnda göz bebeðimiz olan Kuran’ý-Kerim de Allah (c.c) tevbe suresinde Halili’ni överken “....Þüphe yok ki, Ýbrahim, elbette çok ahvah eden yumuþak tabiatlý bir zat idi” diyerek Hz.Ýbrahim’in en baskýn ahlaklarýndan biri olan -þimdiki tabiriyle- “empatiyi” vurguluyor. Zira söz konusu ayette Hz.Ýbrahim’in ah vah etmesi baþkalarý için gamlanmasýndandolayýdýr. Bu da, kendisini onlarýn yerine koymadan mümkün deðildir. Empatinin tanýmýda bu deðimli zaten…
Ve yine son olarak, tüm dünyada Ýslam Tasavvuffu’nun tanýnmasýna ve Ýslam Hoþgörüsü’nün evrenselleþmesine vesile olanlardan, Mevlana Celaleddin-i Rumi Hz. den bir örnek vermek istiyorum.
Talebeleri Mevlanaya gelip; “Þu üç günlük dünyada bir insanýn sahip olmak isteyeceði her þeye sahipken bu Þems'te ne buldunuz?” diye sorarlar. Hz. Mevlana’nýn cevabý ise oldukça manidardýr: "Þems gelmeden önce, acýktýðýmda yemek yer doyardým, üþüyünce sobayý yakar ýsýnýrdým. Þems gelince artýk açlar varken doyamýyorum, üþüyenler varken ýsýnamýyorum..." Ýþte bu örnek, konunun anlaþýlmasý için yeterlidir diye düþünüyorum.
Geliþmeye ve deðiþmeye konsantre olan idealist Müslümanlarýn Allah’ýn yardým ve inayetiyle bilmesi, uygulamasý ve sýfatlaþtýrmasý temennisiyle…
Allah’a emanet olunuz..Abdullah Seyidoðlu