Said Nursinin Mevlana ziyaretini o an izledik By: reyyan Date: 26 Aðustos 2010, 10:01:39
Son Þahitlerden Dr. Sadullah Nutku'yu rahmetle anýyoruz Tam adýyla, Ýbrahim Sadullah Nutku’nun aslý Trabzon’un Of ilçesine dayanýr, ailesi oralýdýr. Fakat bir Osmanlý deniz subayý olan babasý Binbaþý Süleyman Nutku’nun o sýradaki görev yerinden dolayý 1908 yýlýnda Preveze’de doðmuþtur.
Ýlk, orta ve lise tahsilini Üsküdar’da tamamlayan Sadullah Nutku, Askerî Týbbiye’yi de baþarýyla bitirir ve daha sonra dâhiliye uzmaný olarak askerî hekimliðe devam eder. Tâ ki 1950 senesinde Binbaþý rütbesinde iken kendi isteðiyle emekli oluncaya kadar…
Ýstanbul’da görev yaparken, Beþiktaþ Viþnezâde Camii’nde fahri imamlýk yapan Bediüzzaman hazretlerinin yakýn talebelerinden emekli Yüzbaþý Refet Barutçu ile tanýþýr ve Re’fet bey kendisine bir Haþir Risalesi verir. Kitabý okuyunca dinî hassasiyetleri artan Dr. Sadullah, çocuklarýný sefahatten muhafaza etmek maksadýyla Konya’ya taþýnýr. Bediüzzaman hazretlerinin Emirdað’da ikamet ettiðini öðrenince hemen ziyaretine gider ve Üstad’ýn bazý kerametlerine þahid olur... Dr. Sadullah Nutku bir müddet Arabistan’da doktorluk yaptýktan sonra tekrar Ýstanbul’a döner... Uzun yýllar Ýttihad ve Yeni Asya gazetelerinde okuyucularýn saðlýk problemlerine cevaplar veren Sadullah aðabey, 25 Aðustos 1972 tarihinde geçirdiði bir trafik kazasýnda vefat eder. Mezarý Eyüp Kabristanýnda Zübeyir aðabeylerle komþudur…
Merhum Sadullah Nutku aðabey sakin fýtratlý, teslimiyeti kuvvetli, kemalat ve takvada zirve bir þahsiyetti… Hastalarýna, hakiki tedavi olan iman esaslarýndan ve yan tesiri olmayan ilaç, ‘Hastalar Risalesi’nden mutlaka bahseder, okumalarýný tavsiyesinde bulunurdu. Hapis yatan, çok iþkenceler gören, sadakatte örnek bir nur talebesiydi O. Çok defa kendisini görmek, dinlemek ve sonunda da cenazesinde bulunmak nasip olmuþtu bize. Cenazesinde baþta Tâhirî aðabey olmak üzere o tarihte hayatta olan bütün aðabeyler bulunmuþtu. Sonradan Fizik Profesörü olan oðlu Mustafa Nutku uzun kamera çekimleri yapmýþtý… Bu çekimler inþALLAH zayi olmamýþtýr…
Dr. Sadullah Nutku’dan çok farklý ve zýt mizaçta olan, Konya’da hapishane arkadaþlarýndan Osman Yüksel Serdengeçti’nin, Yeni Ýstiklal Gazetesinde yayýnladýðý bir makalesini yazýmýn sonuna almak istiyorum… Nur Cemaati içinde adeta klasikleþen bu makale veciz bir þekilde merhum Doktorumuzu anlatýyor…
YUSUF DEMÝR ANLATIYOR
Yusuf Demir hocaefendi, Konya’nýn Çumra Ýlçesinin Süleymaniye Köyünde 1937 tarihinde dünyaya teþrif etti. 16 ayda Hâfýz-ý Kur’an oldu. Bu arada muhtelif hoca efendilerden de sarf nahiv okudu. Daha sonra ilkokulu ve imam hatip okulunu dýþarýdan bittirerek imamlýk vazifesi aldý. Çeþitli camilerde vazife yaptý ve çok sayýda hâfýz yetiþtirdi. Konya’da, Ýmam Hatip Okulunda Bediüzzaman Hazretlerinin Kardeþi Abülmecid Efendiyi tanýr. Ayrýca Bediüzzaman Hazretlerinin yakýn talebelerinden Dr. Sadullah Nutku ile yakýn dostluklarý vardýr. Üstad Hazretlerinin vefat ettiði sene Kardeþi Abdülmecit’i veda için Konya’ya geldiði sýrada Dr. Sadulluh Nutku ile beraber Bediüzzaman’ýn elini öpmek ister. Fakat…
Risale-i Nurlarla ve Dr. Sadullah aðabeyimle tanýþmam, Konya Ýmam Hatip Okulunu dýþardan bitirmem sýrasýnda oldu. Ben yabancý dil olarak Almanca’yý seçmiþtim. Fakat hiç bilmediðim için bir hocaya ihtiyacým vardý. Dr. Sadullah aðabeye yardýmcý olmasý için ricada bulundum. O da “tamam” dedi. Biz iki arkadaþtýk. Sadullah Aðabey bize 30 dakika Risale-i Nurlardan okuyor, 15 dakika Almanca veriyordu. Çift taraflý istifade ediyorduk. Bu sýralarda bir gece evde babamýn müthiþ bir karýn aðrýsý tuttu. Sabaha kadar kývrandý. O zaman ki þartlar malum. Sabah ezanlarý okumaya baþlayýnca, Sadullah Aðabeyin evine gittim, ziline bastým. Evi bize 500 metre kadar yakýndý. Hanýmý camiye gittiðini söyledi. Hacý Fettah Camiine giderdi. Baktým orada. Namazdan sonra durumu anlattým. Hemen bisikletine atladý geldi. Babama þifa için gerekenleri yaptý. Bunu unutamam…
ÜSTAD HAZRETLERÝ KONYA’DA
Yýl 1960. Üstad Hazretlerinin Konya’ya geleceðini haber alan Hocamýz Muhterem Abdurrahman Öksüz; “Çocuklar Þehrimize büyük âlim, muhterem Üstad Said-i Nursi Hazretleri geliyormuþ. Dersleri biraz kýsa tutalým da Mevlâna civarýndaki karþýlamaya biz de katýlalým” dedi. Biz bütün talebe arkadaþlarla beraber gittik ve öðle ezanýna kadar dýþarýda bekledik. Ezan okundu, namazlarýmýzý Sultan Selim Câmiinde beraberce eda ettik. Cemaat misafirini karþýlamak üzere tekrar dýþarý çýktý. Biz câmide üç kiþi kaldýk. Ben ve iyi bir Risale-i Nur Þâkirdi olan rahmetli Dr. Sadullah Nutku Aðabeyimiz ile tevafuken namaza sonradan gelen ve karþýlama ile alakasý olmayan biri. Doktor aðabeyle kýsa bir istiþareden sonra “Üstad zaten namazýný burada kýlacak, burada kalmamýz daha uygun olur” dedik, dýþarýsý da çok kalabalýk. Cemaat camiden boþalýnca, camiye giriþ-çýkýþlarý kapattýlar. Biz de kuzey pencereden dýþarýya bakýyoruz.
KARDEÞÝ ABDÜLMECÝD EFENDÝ ÝLE VEDALAÞMASI
Üstad Hazretleri kalabalýðýn arasýndan bir taksi ile geldiler. Uzunca bir zamandýr görüþemedikleri kardeþi Abdülmecid Efendi (O da çok iyi bir âlimdir) ile görüþüp vedalaþma sahnesini uzaktan gördük... Arkadaþlardan duyduðuma göre Abdülmecid Efendi elinde ufacýk bir kâse çorba ile karþýlar. Ýkramý kabul edilir. Ýki üç kaþýk çorbadan alýr, tepsiye bir lira býrakýr ve vedalaþýr.
POLÝS TEKME VE YUMRUK ATINCA ELÝNÝ ÖPEMEDÝM
Baktýk Üstad camiye geliyor, hem de çok sayýda polis nezaretinde. Caminin batý kapýsýndan içeri girdiler. Ayakkabýlarýný çýkardý. Hizmetindeki yaþý tahminen 60 civarýnda olan bir kardeþimizin yardýmý ile bir iki adým sonra çoraplarýný da çýkardýlar. Biz de hemen harekete geçtik.
Baþta Doktor Sadullah Nutku Aðabey, uzunca sarýðýnýn ucunu avucuna alarak hürmetle Üstadýn elini öpmeye koþtu, ben de arkasýndan… Tam eline yaklaþýrken þube müdürü olduðunu sonradan öðrendiðimiz bir bey çok kuvvetli bir yumruk çýkarttý. Dr. Sadullah aðabey Çevik bir hareketle darbeyi savdý. Bana da bir tekme ile mukabelede bulundu. Ben de geri çekilerek savuþturdum, fakat mübarek elini öpmek nasip olmadý. Üstad minberin yanýna geldi ve namazýný eda etti. Ve ayný kapýdan dýþarý çýkarak Mevlana Hazretlerini ziyarete girdi. Ve zannederim Mevlana Hazretlerinin þahsýnda bütün Anadolu’ya veda ediyordu. Çünkü kýsa bir müddet sonra Urfa’dan dünyaya da veda ettiðinin haberi geldi. ALLAH gani gani rahmetler etsin ve bizleri de þefaatlerinden mahrum etmesin.
DR. SADULLAH NUTKU ÝLE ÝLGÝLÝ ÇOK ÝLGÝNÇ BÝR HÂTIRA
Bir gün bir Hocaefendi vaazýnda: “Kerametin 30 mertebesi vardýr. En aþaðýsý kabir hâline vukufiyettir” demiþ. Bunu duyan Konya’nýn sanayici esnafýndan ve benim de cemaatimden olan Mustafa Karnýbüyük kendi kendine: “Ben de çoktandýr derviþim, zikirle meþgulüm. Acaba o mertebeye eriþebildim mi? Üçler mezarlýðýna gece gideyim de bir kabri dinleyeyim” demiþ.
Karlý bir gün, kuzeybatýsýndan Üçlerin bulunduðu kabre yaklaþýr. “Esselâmün Aleyküm yâ ehlel kubur!” der. Ortalýk, her yer bembeyaz kar. Birden kabrin yanýndan: “Ve Aleyküm selam!” diye bir ses gelir ve bembeyaz sarýðý ve bembeyaz önlüðü ile kabrin yanýndan birisi ayaða kalkar. Artýk bizim Karnýbüyük amca, büyük küçük ne varsa altýna koyuverir ve orada dikilip kalýr. Biraz sonra Doktor Sadullah Abi: “Fatihaný gönder de çýkalým” der. Ama göðe mi çýkacak, yoksa kabre mi indirecek belli deðil. Derken Doktor Abi yürümüþ ve kenardaki bisikletini almýþ, bu da arkasýndan, dýþarýya çýkmýþlar. Karnýbüyük: “Bisikleti görünce rahatladým. Melek olsa gökten bisikletle inemez, kabirden çýksa yine bisikletle olmaz” diye düþünürken; Dr. Sadullah Aðabey: “Muhterem tanýþalým, kimsin ne tarafa gideceksin?” diyor. “Ben Doktor Sadullah ismini çok duymuþtum, ama o vakte kadar tanýþmamýþtým. Böylece tanýþmýþ olduk, ama olan oldu iþte” diyor Karnýbüyük amca. Bu hadiseyi bana Mustafa Karnýbüyük teferruatýyla böyle anlatmýþtý. ALLAH her ikisine de rahmet etsin. Kabirlerini nur eylesin.


OSMAN YÜKSEL SERDENGEÇTÝ YAZIYOR
Dr. Sadullah Nutku'ya bakýnca nutkum tutulurdu
Konya Hapishanesi'nde bir Dr. Sadullah vardý ki, ALLAH'ým ne adamdý o! Nasýl imandý ondaki. Adam hapishanede idi, fakat gül-gülistan içinde idi. Gülen gözlerle bakardý insana. Her þeyi unutuyordum onun yanýnda. Adam âdeta teneffüs edilen bir þey gibiydi. Yanýmdan bir ruh gibi uçuverip gideceðinden korkardým. Yanýmdaki arkadaþa: -Þu pencereleri kapat. Sonra doktor uçar gider bu demirlerin aralarýndan demiþtim. Fakat onun uçmaya gitmeye niyeti yoktu. Bu kadar yüksek olduðu halde bizim gibi sürünenlerle beraberdi, bizi býrakmýyordu; kurtaracaktý o..."
Evet, Dr. Sadullah Nutku, sanýktý. Karakola götürmüþler, dövmüþler; bayýlýncaya kadar. Kendine geldiði zaman, zâlimlerin affý için ALLAH'a dua etmiþti. (...) Bunlarý bana o anlatmýyordu. (...) 1961'de Konya'da seçimlere girmiþtim ve propagandanýn ikinci günü bilâ sebep, bilâ tereddüt tevkif olunmuþtum. Ýþte, doktorla o zaman orada karþýlaþmýþtým. Beni gýyâben tanýyordu. Ýlk karþýlaþmamýzda, ilk hitabý þu oldu:
'Gazanýz mübarek ola...' Cevap vermedim; çok öfkeli ve hýnçlý idim. O mütemadiyen yüzüme bakýyor, bana yakýn olmak istiyordu. 'Cenab-ý Hak lütfetti de sizi buraya gönderdi. Sizi esirgedi, acýdý...' gibi lâflar ediyordu. 'Þu adama bak.' dedim içimden. Meczubun biri. Bunun neresi lütuf. Mebus olacakken mahpus oldum. Öyle öfkeliyim ki, bir hamlede, mahkemeleri, hapishane duvarlarýný yýkmak istiyordum. Doktordan yüz çevirdim. Fakat nereye çevrilsem, o da o tarafa çevriliyordu. Her yönde onu görüyordum. Ayný sözler: 'Cenab-ý Hak lütfetti... Nedir o dýþarýda olanlar? Nutuklar, kendini övmeler, öbür tarafa sövmeler... Bir felâket... Ciyfe...' Bir an gözlerim, gözlerine geldi. Öyle deðil mi? Öyle... Bu suali sessizce, tasdik ettim. Hakikaten öyle içime bir huzur yayýldý. Meydanlar, nutuklar, alabildiðine karþý tarafa sövmeler, kendini ve partisini övmeler. Kazanmak için türlü dolaplar, dalavereler... Yâ Rabb'i, beni bunlardan kurtardýðýn için sana binlerce þükürler."
"Doktor, yaþlý gözlerle hapishanenin penceresinden göklere, göklerdeki bulutlara bakar, Kur'an-ý Kerim'den gökler ve bulutlarla ilgili, o temâþâ-yý þâirane âyetleri okurdu. Hapishanenin bahçesindeki aðaca bakar, Said Nursî'nin tohum ve aðaç teþbihlerini, nispetlerini dile getirirdi. Ara sýra benim yine öfke nöbetlerim tutar. 'Namussuzlar!..' diye nutka baþlardým. Dr. Sadullah Nutku'ya bakýnca nutkum tutulurdu. Onda söz yoktu, öz vardý. Susmak, susmak. Tezekkür, tefekkür, temâþâ..." "Doktor, derdim. Sen dünyayý üçten dokuza boþamýþsýn, kurtulmuþsun. Ben hâlâ dünya ile evliyim. Tatlý tatlý gülümserdi. 'Sen büyük mücahitsin derdi" "O beni büyüttükçe küçülür giderdim. Kendisini küçülttükçe gözümde ve gönlümde o daha fazla büyürdü."
"O sýralarda ihtilalin baþý, Cemal Gürsel, Türkiye'de huzur yok demiþti. Kendisine bir tel çekecektim. Yazdým da. Sonradan vazgeçtik. 'Türkiye'de huzur, Konya Hapishanesi'nin falan koðuþunda, Dr. Sadullah'ýn yanýnda, huzura kavuþmak istiyorsanýz, buraya buyurun.' Ýmza, Serdengeçti..."