Fakirleri sevin By: ehlidunya Date: 23 Aðustos 2010, 13:43:43
FAKÝRLERLE OTURUP KALKMAK
“Fakirleri sevin ve
onlarla oturup kalkýn. Kendi kusurunu bilmen, seni baþkalarýnýn
kusurunu araþtýrmaktan alýkoysun.” (Câmiü’s-Saðîr, I, s.91)
ÝMTÝHAN dünyasý gereði Cenâb-ý Hak bazý kullarýný zengin, bazýlarýný da fakir yaratmýþtýr. Herkesin rýzký takdir edilmiþ, kýsmeti belirlenmiþtir. Bazýlarý çalýþýr, çabalar, zengin olur, bazýlarý da çalýþmasýna raðmen fakir kalýr.
Böyle olunca zenginlik bir böbürlenme ve büyüklenme vesilesi olamayacaðý gibi fakirlik de üzülme ve ezilme vasýtasý olamaz. Zengin, imkânlarýný ALLAH’ýn bir ihsaný bilip, bir þükran ifadesi olarak fakirleri gözetmek, ellerinden tutmakla mükelleftir.
Hadiste fakirleri sevme ve onlarla oturup kalkma emredilmiþtir. Bir çok insan, üç beþ kuruþ maddî imkâna kavuþunca kendinde bir þey var zanneder ve fakir fukarayý hor görür. Akrabalar arasýnda bile zengin zenginle daha içli dýþlýdýr. Fakir akrabanýn kimse yüzüne bakmaz. Halbuki zenginliðin ALLAH’ýn bir ikramý, ihsaný olduðunu bilen bir kimse, fakirleri hor görmez, onlarla arkadaþlýk yapar, onlarýn gönlünü alýr. Bu sevme sadece soyut bir þekilde onlarý sevme, onlara acýma deðildir. Bu sevme onlara yardým etmeyi, bu yardýmý yaparken de þahsýmýz adýna deðil, ALLAH adýna yapmayý gerektirir.
Tevazu abidesi olan Peygamberimiz’in (asm) en güzel âdetlerinden birisi de fakirlerle oturup kalkmasýydý. Bu davranýþýný gururlu ve kibirli olan müþrikler hazmedemiyorlardý. Bir gün Selman-ý Farisi, Ebu Zer gibi fakir mü'minlerle sohbet eden Resulullah’ýn yanýna gelen müþrikler, “Ya Muhammed” dediler. “Ne zaman senin yanýna gelsek, bu fakir kimseleri buluyoruz. Biz Mudar kabilesinin eþrafýyýz. Bunlarý yanýndan uzak tut ki, sana iman edelim. Biz bunlarla birarada bulunmaktan ar duyuyoruz. Nefsimize yediremiyoruz. Þayet biz iman edersek, her kabile iman eder.”
Oysa Cenâb-ý Hak, Resûlüne nasýl davranacaðýný indirdiði âyetiyle þöyle bildirmiþti: "Ey Muhammed. Rablerinin rýzasýný dileyerek sabah akþam O’na ibadet edenlerle sabret. Sakýn dünya hayatýnýn aldatýcý zinetine kapýlýp gözünü ashabýndan ayýrma.” (Kehf Sûresi, 28)
Bunun üzerine Resûlullah (asm) Selman’la Ebû Zer’i buldu, haklarýnda âyetin indirildiðini bildirdikten sonra þu müjdeyi verdi: “Sizinle beraber sabretmeyi emretmeden canýmý almayan ALLAH’a hamd ve senalar olsun. Þunu bilin ki, ben yaþadýðým müddetçe aranýzda yaþayacaðým. Öldüðüm zaman aranýzda öleceðim.”
Zaten zengin insanlarla düþüp kalkmamýz içimizde dünya hýrsýný arttýrýr, onlar gibi yaþamayý arzu ederiz. Bu da bizi yanlýþ yollara sürükleyebilir, kaderimizi tenkide yöneltebilir.
Fakirlerle birlikte olan, onlarýn durumlarýný, acý hâl ve ýztýraplarýný daha yakýndan hisseder. Onlara yardým elini uzatýr. Zenginler o imkânlara fakirler sayesinde kavuþtuklarýný da unutmamalýdýr. Çünkü birçok iþ yerinde gelir durumu düþük olan insanlar çalýþýyor. Bu yüzden iþçiyi, memuru da hor görmemek gerekir.
Diðer taraftan fakir ve yoksullarla bir arada bulunmak onlarýn hayýr duâlarýný almaya da vesiledir. Bu davranýþ ayný zamanda sosyal dayanýþmayý da saðlar.
Hadisin ikinci bölümü de hepimiz için bir ölçü vermektedir. Her insan sadece kendi kusurlarýyla uðraþýp onu düzeltmeye çalýþsa, baþkalarýnýn kusurlarýný görmeye, araþtýrmaya fýrsat bile bulamaz. Biz kendimizden sorumluyuz. Bize baþkalarýnýn deðil, kendi kusurlarýmýz sorulacaktýr. Ýnsanýn kusurunu bilmesi büyük bir irfandýr. Manevî tekâmülün de anahtarýdýr.
YRD. DOÇ. DR. ATÝLLA YARGICI
radyobeyan