Nurdan Damlalar
Pages: 1
Nefsin firavunluk cephesine darbe By: ehlidunya Date: 15 Aðustos 2010, 13:30:02
Oruç; nefsin firavunluk cephesine darbe vurur, kýrar

Ramazan-ý Þerifteki oruç, doðrudan doðruya nefsin firavunluk cephesine darbe vurur, kýrar. Aczini, zaafýný, fakrýný gösterir, abd olduðunu bildirir.

em o mide fabrikasýnýn çok hademeleri var. Hem onunla alâkadar çok cihazat-ý insaniye var. Nefis, eðer muvakkat bir ayýn gündüz zamanýnda tatil-i eþgal etmezse, o fabrikanýn hademelerinin ve o cihazatýn hususî ibadetlerini onlara unutturur, kendiyle meþgul eder, tahakkümü altýnda býrakýr. O sair cihazat-ý insaniyeyi de, o mânevî fabrika çarklarýnýn gürültüsü ve dumanlarýyla müþevveþ eder. Nazar-ý dikkatlerini daima kendine celb eder. Ulvî vazifelerini muvakkaten unutturur. Ondandýr ki, eskiden beri çok ehl-i velâyet, tekemmül için riyazete, az yemek ve içmeye kendilerini alýþtýrmýþlar.

Fakat Ramazan-ý Þerif orucuyla o fabrikanýn hademeleri anlarlar ki, sýrf o fabrika için yaratýlmamýþlar. Ve sair cihazat, o fabrikanýn süflî eðlencelerine bedel, Ramazan-ý Þerif’te melekî ve ruhanî eðlencelerde telezzüz ederler, nazarlarýný onlara dikerler. Onun içindir ki, Ramazan-ý Þerif’te mü’minler derecâtýna göre ayrý ayrý nurlara, feyizlere, mânevî sürurlara mazhar oluyorlar. Kalb ve ruh, akýl, sýr gibi letâifin o mübarek ayda oruç vasýtasýyla çok terakkiyat ve tefeyyüzleri vardýr. Midenin aðlamasýna raðmen, onlar mâsumâne gülüyorlar.

Dokuzuncu Nükte: Ramazan-ý Þerifin orucu, doðrudan doðruya nefsin mevhum rububiyetini kýrmak ve aczini göstermekle ubûdiyetini bildirmek cihetindeki hikmetlerinden bir hikmeti þudur ki:

Nefis Rabbisini tanýmak istemiyor; firavunâne kendi rububiyet istiyor. Ne kadar azaplar çektirilse, o damar onda kalýr. Fakat açlýkla o damarý kýrýlýr. Ýþte, Ramazan-ý Þerifteki oruç, doðrudan doðruya nefsin firavunluk cephesine darbe vurur, kýrar. Aczini, zaafýný, fakrýný gösterir, abd olduðunu bildirir.

Hadisin rivayetlerinde vardýr ki:


Cenâb-ý Hak nefse demiþ ki: “Ben neyim, sen nesin?”

Nefis demiþ:
“Ben benim, Sen sensin.”

Azap vermiþ, Cehenneme atmýþ, yine sormuþ. Yine demiþ: “Ene ene, ente ente.” (Ben benim, sen sensin.) Hangi nevî azâbý vermiþ, enâniyetten vazgeçmemiþ.

Sonra açlýkla azap vermiþ. Yani aç býrakmýþ. Yine sormuþ: “Men ene? Ve mâ ente?”

Nefis demiþ
: “Ente Rabbiye’r-Rahîm, ve ene abdüke’l-âciz.” Yani, “Sen benim Rabb-i Rahîmimsin. Ben senin âciz bir abdinim.”

“ALLAHým! Efendimiz Muhammed’e ve âl ve ashabýna Senin razý olacaðýn ve onun lâyýk ve müstehak olduðu bir rahmetle, Ramazan ayýnda okunan Kur’ân’ýn harfleri adedince salât ve selâm et. Âmin.”

“Ýzzet sahibi Rabbin, onlarýn yakýþtýrdýklarýndan münezzehtir. Bütün peygamberlere selâm olsun. Hamd ise Âlemlerin Rabbi olan ALLAH’a mahsustur.” (Sâffât Sûresi, 37:180-182.)

Ýtizar: Þu Ýkinci Kýsým (Ramazan Risâlesi), kýrk dakikada sür’atle yazýlmasýndan, ben ve müsvedde yazan kâtip ikimiz de hasta olduðumuzdan, elbette içinde müþevveþiyet ve kusur bulunacaktýr. Nazar-ý müsamaha ile bakmalarýný ihvanlarýmýzdan bekleriz. Münasip gördüklerini tashih edebilirler.

Mektubat

Lügatçe riyazet: Nefsi kýrma, fani þeylerden nefsini çekerek kanaat içinde yaþamak. cihazat-ý insaniye: Ýnsana ait cihazlar, organlar, duygular. muvakkat: Geçici. tatil-i eþgal: Meþguliyete ara verme. müþevveþ: Karýþýk. tekemmül: Mükemmelleþme, kemale erme. telezzüz: Lezzetlenme. letâif: Lâtifeler, duygular. tefeyyüz: Feyizlenme. mevhum: Vehmî olan, olmadýðý halde varmýþ gibi kabul edilen. rububiyet: Rablik, terbiye edicilik sýfatý. ubûdiyet: Kulluk. abd: Kul.



  


radyobeyan