Nurdan Damlalar
Pages: 1
Bir Tek ALLAH By: ehlidunya Date: 10 Aðustos 2010, 13:02:58
Kainatýn yaratýlýþýnda, niçin Cenab-ý Hakkýn haricinde baþka ellerin karýþmasý kabul edilemez?

Ýkinci Mevkýf


Þu Mevkýfýn Üç Maksadý var.

Birinci Maksad

Bir yýldýzýn tokatýyla yere sukut eden ehl-i þirk ve dalâletin vekili, zerrelerden yýldýzlara kadar hiçbir yerde zerre miktar þirke yer bulamadýðýndan, o tarzdaki dâvâdan vazgeçip, fakat þeytan gibi, vahdete dâir teþkîkàt yapmak için üç mühim suâl ile, ehadiyete ve vahdete dâir ehl-i tevhide vesvese yapmak istedi.
Birinci Suâl: Zýndýka lisâniyle diyor ki: 'Ey ehl-i tevhid! Ben, kendi müvekkillerim nâmýna bir þey bulamadým, mevcudâtta bir hisse çýkaramadým, mesleðimi ispat edemedim. Fakat, siz ne ile nihayetsiz bir kudret sahibi bir Vâhid-i

Ehadi ispat ediyorsunuz? Neden Onun kudretiyle beraber baþka eller karýþmasýný kàbil görmüyorsunuz?'

Elcevap:
Yirmi Ýkinci Sözde katî ispat edilmiþ ki, bütün mevcudât, bütün zerrât, bütün yýldýzlar, herbiri Vâcibü’l-Vücudun ve Kadîr-i Mutlakýn vücûb-u vücuduna birer bürhan-ý neyyirdir; bütün kâinattaki silsilelerin herbiri, Onun vahdâniyetine birer delil-i katîdir. Kur’ân-ý Hakîm, hadsiz bürhanlarýnda ispat ettiði gibi, umumun nazarýna en zâhir bürhanlarý daha ziyâde zikreder.

Ezcümle gibi pekçok âyâtla, Kur’ân-ý Hakîm, hilkat-i arz ve semâvâtý, vahdâniyete bedâhet derecesinde bir bürhan gösteriyor ki, ister istemez zîþuur olan her adam, hilkat-i arz ve semâvâtta, bizzarûre Hàlýk-ý Zülcelâlini tasdik etmeye mecburdur ki, der.Birinci Mevkýfta, nasýl bir zerreden baþladýk, tâ yýldýzlara ve semâvâta kadar sikke-i tevhidi gösterdik; Kur’ân-ý Hakîm þu nevi âyâtla, yýldýzlardan ve semâvâttan tutup, tâ zerrelere kadar, þirki tard eder. Þöyle iþaret eder ve mânen der:

Semâvât ve arzý böyle muntazam halk eden bir Kadîr-i Mutlakýn, elbette devâir-i masnuâtýndan olan manzûme-i þemsiye, bilbedâhe Onun kabza-i tasarrufundadýr. Mâdem o Kadîr-i Mutlak, þemsi seyyârâtýyla kabza-i tasarrufunda tutuyor ve tanzim ve teshîr ve tedvîr ediyor; elbette o manzûme-i þemsiyenin bir cüz’ü ve þems ile baðlanan küre-i arz dahi kabza-i tasarrufunda ve tedbîr ve tedvîrindedir. Mâdem küre-i arz, kabza-i tasarrufunda ve tedbîr ve tedvîrindedir; bilbedâhe arzýn yüzünde yazýlan ve icad edilen ve yerin meyveleri ve gàyâtý hükmünde olan masnuât dahi Onun kabza-i Rubûbiyetinde ve terbiyesindedir.

Mâdem bütün zeminin yüzüne serilen ve serpilen ve yüzünü yaldýzlayan ve zînetlendiren ve her zaman tazelenen, gelip giden ve zemin onlarla dolup boþalan umum masnuât, kabza-i kudret ve ilmindedir ve adl ü hikmetinin mîzanýyla ölçülüp ve tanzim edilir; mâdem bütün enva Onun kabza-i kudretindedir; elbette o envaýn muntazam ve mükemmel ferdleri ve âlemin küçük misâl-i musaððarlarý ve enva-ý kâinatýn bilânçolarý ve kitâb-ý âlemin küçücük fihristeleri hükmünde olan cüz’î ferdleri, bilbedâhe Onun kabza-i rubûbiyetinde ve icadýndadýr ve tedvîr ve terbiyesindedir.
Mâdem herbir zîhayat, kabza-i tedbîr ve terbiyesindedir; elbette o zîhayatýn vücudunu teþkil eden hüceyrât ve küreyvât ve âzâ ve âsab, bilbedâhe onun kabza-i ilim ve kudretindedir. Mâdem herbir hüceyre ve kandaki herbir küreyvât Onun taht-ý emrindedir ve daire-i tasarrufundadýr ve Onun kanunuyla hareket ederler; elbette bütün bunlarýn madde-i esâsiyesi ve bütün onlardaki nakþ-ý san’ata ve nesc-i nakþa mekikler ve yaylar hükmünde olan zerrât dahi bizzarûre Onun kabza-i kudretinde ve daire-i ilmindedir ve Onun emriyle, izniyle, kuvvetiyle muntazam hareket yapar, mükemmel vezâif görürler.




1 Rahmân ve Rahîm olan ALLAH’ýn adýyla. De ki: O ALLAH birdir. • O ALLAH’týr, Sameddir; her þey Ona muhtaçtýr, O ise hiçbir þeye muhtaç deðildir. (Ýhlâs Sûresi: 1-2.)

2 And olsun ki, onlara 'Gökleri ve yeri yaratan kimdir?' diye sorsan, elbette 'ALLAH' derler. (Lokman Sûresi: 25.)

3 Göklerin ve yerin yaratýlýþý ile dillerinizin ve renklerinizin farklýlýðý da yine Onun âyetlerindendir. (Rum Sûresi: 22.)


Sözler


radyobeyan