Ehl-i hidayette zaaf ya da bir hakikat var By: ehlidunya Date: 07 Aðustos 2010, 21:27:38
Ehl-i dalâletin kazandýklarý muvaffakýyyet ve gösterdikleri kuvvet ve ehl-i hidayete galebeleri gösteriyor ki; onlar bir kuvvete ve bir hakikata istinad ediyorlar. Demek ya ehl-i hidayette zaaf var, ya onlarda bir hakikat var?
Dördüncü Sual: Ehl-i dalâletin kazandýklarý muvaffakýyyet ve gösterdikleri kuvvet ve ehl-i hidayete galebeleri gösteriyor ki; onlar bir kuvvete ve bir hakikata istinad ediyorlar. Demek ya ehl-i hidayette zaaf var, ya onlarda bir hakikat var?
Elcevap: Hâþâ... Ne onlarda hakikat var, ne ehl-i hakta zaaf vardýr. Fakat maatteessüf kasîr-ün-nazar muhakemesiz bir kýsým avam tereddüde düþüp vesvese ediyorlar, akidelerine hâlel geliyor. Çünki diyorlar: 'Eðer ehl-i hakta tam hak ve hakikat olsaydý, bu derece maðlûbiyet ve zillet olmamak gerekti. Çünki hakikat kuvvetlidir. اَلْحَقُّ يَعْلُو وَلاَ يُعْلَى عَلَيْهِ olan kaide-i esasiye ile, kuvvet haktadýr. Eðer o ehl-i hakka mukabil gâlibane gelen ehl-i dalâletin hakiki bir kuvveti ve bir nokta-i istinadý olmasaydý bu derece galibiyet ve muvaffakýyyet olmamak lâzým gelecekti?'
Elcevap: Ehl-i hakkýn maðlûbiyeti, kuvvetsizlikten, hakikatsýzlýktan gelmediði, sâbýk iþaretlerle kat'î isbat edildiði gibi; ehl-i dalâletin galebesi kuvvetlerinden ve iktidarlarýndan ve nokta-i istinad bulmalarýndan
gelmediði, yine o iþaretlerle kat'î isbat edildiðinden; bu sualin cevapý, sâbýk iþaretlerin hey'et-i mecmûasýdýr. Yalnýz burada desiselerinden ve istimâl ettikleri bir kýsým silâhlarýna iþaret edeceðiz. Þöyle ki:
Ben kendim mükerreren müþahede etmiþim ki: Yüzde on ehl-i fesad yüzde doksan ehl-i salâhý maðlûb ediyordu. Hayretle merak ettim. Tedkik ederek kat'iyyen anladým ki: O galebe kuvvetten, kudretten gelmiyor, belki fesaddan ve alçaklýktan ve tahripden ve ehl-i hakkýn ihtilâfýndan istifade etmesinden ve içlerine ihtilâf atmaktan ve zaîf damarlarý tutmaktan ve aþýlamaktan ve hissiyat-ý nefsaniyeyi ve aðraz-ý þahsiyeyi tahrik etmekten ve insanýn mahiyetinde muzýr mâdenler hükmünde bulunan fena istidâdlarý iþlettirmekten ve þan ve þeref namiyle riyakârane nefsin fir'avniyetini okþamaktan ve vicdansýzca tahribatlarýndan herkes korkmasýndan geliyor. Ve o misillü þeytanî desiseler vasýtasiyle muvakkaten ehl-i hakka galebe ederler. Fakat وَالْعَاقِبَةُلِلْمُتَّقِينَ sýrriyle, اَلْحَقُّيَعْلُووَلاَيُعْلَىعَلَيْهِ düsturiyle: Onlarýn o muvakkat gelebeleri, menfaat cihetinden onlar için ehemmiyetsiz olmakla beraber, Cehennem'i kendilerine ve Cennet'i ehl-i hakka kazandýrmalarýna sebebdir.
Ýþte dalâlette, iktidarsýzlar muktedir görünmeleri ve ehemmiyetsizler þöhret kazanmalarý içindir ki, hodfuruþ, þöhret perest, riyakâr insanlar ve az bir þeyle iktidarlarýný göstermek ve ihafe ve ýzrar cihetinden bir mevki kazanmak için ehl-i hakka muhâlefet vaziyetine girerler. Tâ görünsün ve nazar-ý dikkat ona celbolunsun. Ve iktidar ve kudretle deðil, belki terk ve atâletle sebebiyet verdiði tahribat ona isnad edilip, ondan bahsedilsin. Nasýlki böyle þöhret dîvanelerinden birisi, namazgâhý telvis etmiþ, tâ herkes ondan bahsetsin. Hatta ondan lânetle de ... bahsedilmiþ de, Þöhret perestlik damarý kendisine bu lânetli þöhreti hoþ göstermiþ, diye darb-ý mesel olmuþ.
Ey Âlem-i Beka için yaratýlan ve fâni âleme mübtelâ olan bîçare insan! فَمَابَكَتْعَلَيْهِمُالسَّمَاءُوَاْلاَرْضُ âyetinin sýrrýna dikkat et, kulak ver! Bak ne diyor! Mefhûm-u sarihiyle ferman ediyor ki: 'Ehl-i dalâletin ölmesiyle insan ile alâkadar olan semavat ve arz, onlarýn cenazeleri üstünde aðlamýyorlar, yâni onlarýn ölmesiyle memnun oluyorlar.' Ve mefhûm-u iþârîsiyle ifade ediyor ki: 'Ehl-i hidayetin ölmesiyle semavat ve arz, onlarýn cenazeleri üstünde aðlýyorlar, firaklarýný istemiyorlar' Çünki ehl-i îman ile bütün kâinat alâkadardýr, ondan memnundur. Zira îman ile Hâlýk-ý Kâinat'ý bildikleri için, kâinatýn kýymetini takdir edip hürmet ve muhabbet ederler. Ehl-i dalâlet gibi tahkir ve zýmnî adâvet etmezler.
Ey insan, düþün! Sen alâ-küllihal öleceksin. Eðer nefis ve þeytana tabî isen, senin komþularýn, belki akrabalarýn senin þerrinden kurtulmak için mesrur olacaklar. Eðer Eûzübillahi mineþþeytanirracîm deyip, Kur'ana ve Habîb-i Rahmân'a tabî isen; o vakit semavat ve arz ve mevcudat, herkesin derecesine nisbeten, senin derecene göre senin firakýndan müteessir olup mânen aðlarlar. Ulvî bir matem ile ve haþmetli bir teþyî ile, kabir kapýsiyle girdiðin beka âleminde senin derecene nisbeten senin için bir hüsn-ü istikbal var olduðuna iþaret ederler.
13. Lema
radyobeyan