Nurdan Damlalar
Pages: 1
Her duaya cevap var By: ehlidunya Date: 06 Aðustos 2010, 15:40:11
Cenab-ý Hak “Her duaya cevap var” dediði halde, niçin birçok defa dualar kabul olmuyor?

BEÞÝNCÝ NOKTA

Ýmân, duâyý bir vesîle-i katiye olarak iktizâ ettiði; ve fýtrat-ý insaniye onu þiddetle istediði gibi, Cenâb-ý Hak dahi 'Duânýz olmazsa ne ehemmiyetiniz var?' meâlinde, -1- ferman ediyor. Hem, -2- emrediyor.

Eðer desen: 'Birçok defa duâ ediyoruz, kabul olmuyor. Halbuki, âyet umumidir; her duâya cevap var,' ifade ediyor.

Elcevap: Cevap vermek ayrýdýr, kabul etmek ayrýdýr. Her duâ için cevap vermek var; fakat kabul etmek, hem ayn-ý matlûbu vermek Cenâb-ý Hakkýn hikmetine tâbidir.

Meselâ, hasta bir çocuk çaðýrýr: 'Yâ hekim, bana bak.'
Hekim 'Lebbeyk,' der. 'Ne istersin?' Cevap verir.

Çocuk 'Þu ilâcý ver bana' der.

Hekim ise, ya aynen istediðini verir, yahut onun maslahatýna binâen ondan daha iyisini verir, yahut hastalýðýna zarar olduðunu bilir, hiç vermez.

Ýþte, Cenâb-ý Hak Hakîm-i Mutlak, hâzýr, nâzýr olduðu için, abdin duâsýna cevap verir. Vahþet ve kimsesizlik dehþetini, huzûruyla ve cevabýyla ünsiyete çevirir. Fakat, insanýn hevâperestâne ve heveskârâne tahakkümüyle deðil, belki hikmet-i Rabbâniyenin iktizâsýyla, ya matlûbunu veya daha evlâsýný verir veya hiç vermez.
Hem, duâ bir ubûdiyettir; ubûdiyet ise, semerâtý uhreviyedir. Dünyevî maksadlar ise, o nevi duâ ve ibâdetin vakitleridir; o maksadlar, gàyeleri deðil. Meselâ, yaðmur namazý ve duâsý bir ibâdettir. Yaðmursuzluk, o ibâdetin vaktidir; yoksa, o ibâdet ve o duâ, yaðmuru getirmek için deðildir. Eðer sýrf o niyet ile olsa, o duâ, o ibâdet hâlis olmadýðýndan, kabule lâyýk olmaz.

Nasýl ki, güneþin gurûbu, akþam namazýnýn vaktidir; hem güneþin ve ayýn tutulmalarý, küsûf ve husûf namazlarý denilen iki ibâdet-i mahsusanýn vakitleridir. Yani, gece ve gündüzün nurânî âyetlerinin nikaplanmasýyla bir azamet-i Ýlâhiyeyi ilâna medâr olduðundan, Cenâb-ý Hak, ibâdýný, o vakitte bir nevi ibâdete dâvet eder. Yoksa, o namaz, açýlmasý ve ne kadar devam etmesi, müneccim hesâbiyle muayyen olan ay ve güneþin husûf ve küsûflarýnýn inkiþaflarý için deðildir. Ayný onun gibi, yaðmursuzluk dahi, yaðmur namazýnýn vaktidir. Ve beliyyelerin istilâsý ve muzýr þeylerin tasallutu, bâzý duâlarýn evkàt-ý mahsusalarýdýr ki, insan o vakitlerde aczini anlar; duâ ile, niyaz ile Kadîr-i Mutlakýn dergâhýna ilticâ eder. Eðer duâ çok edildiði halde, beliyyeler def’ olunmazsa, denilmeyecek ki, 'Duâ kabul olmadý.' Belki denilecek ki, 'Duânýn vakti, kazâ olmadý.' Eðer Cenâb-ý Hak, fazl ve keremiyle, belâyý ref’ etse, nurun alâ nur, o vakit duâ vakti biter, kazâ olur.
Demek duâ, bir sýrr-ý ubûdiyettir. Ubûdiyet ise, hâlisen livechillâh olmalý. Yalnýz aczini izhâr edip, duâ ile Ona ilticâ etmeli; Rubûbiyetine karýþmamalý. Tedbîri Ona býrakmalý, hikmetine itimad etmeli, rahmetini ittiham etmemeli.
Evet, hakikat-i halde, âyât-ý beyyinâtýn beyânýyla sabit olan budur ki: Bütün mevcudât, herbirisi birer mahsus tesbih ve birer hususi ibâdet, birer has secde ettikleri gibi; bütün kâinattan dergâh-ý Ýlâhiyeye giden, bir duâdýr.
Ya istidad lisâniyledýr-bütün nebâtât ve hayvanâtýn duâlarý gibi ki, herbiri lisân-ý istidadýyla Feyyâz-ý Mutlaktan bir sûret talep ediyorlar ve esmâsýna bir mazhariyet-i münkeþife istiyorlar. Veya ihtiyac-ý fýtrî lisânýyladýr-bütün zîhayatýn, iktidarlarý dahilinde olmayan hâcât-ý zarûriyeleri için duâlarýdýr ki, herbirisi o ihtiyac-ý fýtrî lisâniyle Cevâd-ý Mutlaktan idâme-i hayatlarý için bir nevi rýzýk hükmünde bâzý metâlibi istiyorlar. Veya lisân-ý ýztýrârýyla bir duâdýr ki, muztar kalan herbir zîruh, katî bir ilticâ ile duâ eder, bir hâmî-i meçhûlüne ilticâ eder, belki Rabb-i Rahîmine teveccüh eder.
Bu üç nevi duâ bir mâni olmazsa dâimâ makbuldür...

-1- Furkan Sûresi: 77.

-2- Bana duâ edin, size cevap vereyim. (Mü’min Sûresi: 60.)

Sözler


radyobeyan