Makale Dünyasý
Pages: 1
Kimi seversin By: sumeyye Date: 28 Temmuz 2010, 15:47:07
Kimi seversin?




Hicretin 8 yýlýnda, Mûte gazvesinden sadece bir ay sonra, Zâtü’s-Selâsil gazvesi gerçekleþir

Bu iki savaþýn yegâne ortak özelliði, ayný yýl içinde gerçekleþmiþ olmalarý deðildir Birbiri ardýnca gerçekleþen bu iki savaþ, Allah dilediðinde nice olmazlarýn nasýl olabildiðinin de niþanesidir

Mûte’de Ýslâm ordusunun komutanlarý Zeyd b Hârise, Cafer b Ebu Talib ve Abdullah b Revâha’nýn þehadetlerinden sonra komutanlýðý üstlenen isim, yirmi yýldýr Ýslâm’a karþý savaþtýktan sonra nihayet hakký teslim olmasýnýn üzerinden henüz altý ay geçmemiþ bulunan Halid b Velid’dir; ve Medine’den yaklaþýk bin kilometre uzaktaki bu savaþýn gidiþatýný mucizevî sûrette görüp ashabýna haber veren Peygamber aleyhissalâtu vesselam, onun tahmin edilenden çok daha kalabalýk ve güçlü Bizans ordusu karþýsýnda mü’minler ordusunu derleyip toparlamasýna karþýlýk kendisini ‘Allah’ýn kýlýcý’ olarak nitelendirmiþtir

Yirmi yýl boyu kýlýcýný Allah’ýn dinine karþý sallayan Halid’in ‘Allah’ýn kýlýcý’ olarak temayüz ettiði bu savaþýn hemen akabinde yaþanan Zâtü’s-Selâsil gazvesinde ise, komuta mevkiinde Amr ibnü’l-Âs vardýr Amr ile Halid, uzun yýllar hakka karþý yürüttükleri mücadeleden sonra birbirlerinden habersiz þekilde yaþadýklarý iç sorgulama sonucunda hakký teslim ve kabul etmiþ; ve yine birbirlerinden habersiz þekilde Müslüman olmak üzere çýktýklarý yolculuklarý Medine güzergâhýnda kesiþmiþ ve beraberce Medine’ye girmiþlerdir

Düne kadar Allah’ýn dinine karþý mücadele eden bu iki ismi Allah yolunda mücahede eden iki mü’mine dönüþtüren süreç, elbette, baþlýbaþýna dikkat çekicidir Bu iki Mekke soylusunun hayat serüveni, esasen Ýslâm’ýn sonraki asýrlar boyu ne þekilde yol alacaðýnýn da bir niþanesidir Ýslâm, çaðlar boyu dün karþýsýnda olanlarý yarýn müntesipleri arasýna katarak ilerlemiþtir ve bugünün dünyasýnda Batýnýn içinden Ýslâm’a yönelenler bu tarihî gerçeðin son tezahürü niteliðindedir

Düþman ordusunun gücü karþýsýnda Medine’den takviye kuvvetler isteyen Amr ibnü’l-Âs, sonuçta zafer kazanmýþ bir komutan olarak Medine’ye döndüðünde, Peygamber aleyhissalâtu vesselamýn bu zaferden duyduðu hoþnutluðun yüzünden de okunduðu bir anda, Peygamber aleyhissalâtu vesselama beklenmedik bir soru yöneltir:

“En çok kimi seversin?”

Bir sefer dönüþünde, tam da savaþýn ve sonuçlarýnýn konuþulduðu bir hengâmda gelen bu sorusuyla Amr ibnü’l-Âs’ýn almayý umduðu cevap tahmin edilebilir Zihinde uçuþan imgelerin savaþ, kan, kýlýç, ganimet olduðu bir sefer dönüþü zemininde insana en sevimli gözükecek kiþi kim olabilir?

Güçlü bir müþrik güruhunu bertaraf edip develer dolusu ganimet ve esirler ile Medine’ye dönmüþ zafer kazanmýþ komutanýn bu soruyu sormasý, tam da böylesi bir anda akla ve dile gelecek ilk ismin kendisi olacaðý ümidiyledir

Gelin görün ki, cihad gibi yalnýzca erkek mü’minlere farz olan bir ilâhî farizanýn zihinlere ve muhayyileye hâkim olduðu böylesi bir anda ve Mescidinde seferden dönmüþ sahabilerle birlikte baþkaca erkek mü’minlerin de kendisini çevrelediði bir zeminde, Efendimiz aleyhissalâtu vesselam þu þaþýrtýcý cevabý verir:

“Âiþe”

Bu þaþýrtýcý cevap üzerine, almayý umduðu cevaba hiç olmazsa ikinci adýmda ulaþabilmek ümidiyle, Amr ibnü’l-Âs, bu kez bir tahsis ve tahdide giderek sorusunu tekrarlar:

“Erkeklerden en çok sevdiðin kimdir yâ Rasûlallah?”

Þaþýrtýcý þekilde, Rasûlullah aleyhissalâtu vesselamýn cevabý yine ‘Âiþe’nin ismini içermektedir:

“Âiþe’nin babasý”

Amr ibnü’l-Âs, bu cevap üzerine “Sonra?” diye sormaya devam edince, Hz Ömer ile baþlayan ve ilk Müslümanlarýn daha önde yer aldýðý cevaplar gelecek; neticede Amr ibnü’l-Âs Peygamber aleyhissalâtu vesselamýn sevgisinin ‘konjonktürel’ olmadýðýný ve yalnýzca ‘son ân’a deðil, bütün bir ömre baktýðýný ve muhakkak vefâkârlýk da içerdiðini öðrenerek, daha fazla sormaktan vazgeçecektir

Bir sefer dönüþü Peygamber mescidinde gerçekleþen bu muhavereden alýnacak belki en manidar ders ise, Efendimiz aleyhissalâtu vesselamýn, “En çok kimi seversin?” sorusuna karþýlýk olarak, kalbindeki cevabý aynen dile getirmesi, ve Hz Âiþe validemizin ismini çekinmeden söylemesi, dahasý “Erkeklerden kim?” sorusuna karþýlýk doðruca “Ebu Bekir” cevabý vermek yerine “Âiþe’nin babasý” demeyi tercih etmesidir

Ne zaman bu muhavere aklýma gelse, bu topraklarda gerçek, meþru ve helâl duygularý sansürlememizi bize öðütleyen duygusal kalýplar gelir aklýma Çocukluktan itibaren öðretilen, hele ki okullarda bambaþka bir mecraya ve isme çekilen ‘en çok sevilen’ tasnifleriyle sahih ve kalbî duygularýmýzý sansürlemenin, dahasý ortamýn ‘resmî doðrularý’na uygun gayrisahih ve sahte cevaplar vermeye yönlendirilmemiz

Bugünlerin moda tabiriyle ‘erkek-egemen’ bir toplumda Efendimiz aleyhissalâtu vesselam, hem de bir cihad dönüþü gerçekleþen bir muhaverede, hiç çekinmeden “En çok sevdiðin kim?” sorusuna cevaben hanýmýnýn ismini zikredebildi Peki, bugünün dünyasýnda ve bu toplumda biz, böyle bir soru karþýsýnda kalbimizdeki cevabý verebilir halde miyiz? Böylesi sorular sözkonusu olduðunda, bizim cevabýmýz kalbimizden mi geliyor; yoksa, ‘beklenen cevap þu; bu soru da bu cevabý vermen için soruldu’ diyen aklýmýzdan mý?

Duygularýný bastýrmayý ve saklamayý, kalbinin söylemediði þeyi dilinde gezdirmeyi öðrenen kuþaklarýz velhasýl

Hele bir de bu durumu yere göðe sýðdýramadýklarý bir ‘müfredat’la kalýcýlaþtýrmaya çalýþanlarýn kendilerini özgürlükten, Peygamber’i ise ‘baský’dan yana konuþlandýrmaya kalkýþmalarý yok mu; doðrusu sinirime dokunuyor



 
Hâþiye: Kudsî nebînin ‘duygularýn ifadesi’yle ilgili olarak, ashabý üzerinden bütün ümmetine öðrettiði iki talim daha var Ýlki, Peygamber aleyhissalâtu vesselamýn da sofraya dahil olduðu bir ortama giren birkaç sahabi, sofraya buyur edilmelerine karþýlýk ‘tok olduklarýný’ söylerler Halbuki tok deðildirler Peygamber aleyhissalâtu vesselamýn “Açlýðýnýza yalan karýþtýrmayýn” uyarýsýndan sonradýr ki, sofraya otururlar Ders manidardýr: Aç olmak ayýp deðildir; ama aç olduðu halde tok olduðunu söylemek ayýptýr ve günahtýr
Ýkinci ders ise, Hz Ömer ile ilgilidir Ömer radýyallahu anh, bir gün Hz Peygamber’in yanýna gelip, “Yâ Rasûlallah! Seni kendim hariç herkesten daha çok seviyorum” der Bunun üzerine Efendimiz, “Hayýr yâ Ömer! Beni kendinden de fazla sevmedikçe felaha eremezsin” mealinde bir sözle uyarýr Buna karþýlýk Hz Ömer’in hemen vereceði cevap ise, bizim böylesi durumlarda yapmaya alýþ(týrýl)mýþ olduðu üzere, “Aslýnda öyle demek istemiþtim” gibi kaçamak bir cevap deðildir Hz Ömer, aradan epeyce bir zaman geçtikten sonra Efendimiz aleyhissalâtu vesselama gelip, “Seni kendim dahil herkesten daha çok seviyorum” demiþtir Hz Ömer’in hem ilk geldiði anda söylediði söz, hem de son söylediði söze gelinceye kadar aradan geçen zaman, Peygamber aleyhissalâtu vesselamýn sahabilerini kalbleriyle dilleri barýþýk, özleri ile sözleri bir, rahat ve özgür insanlar kýlmasýnýn dikkat çekici bir diðer örneðidir


Metin KARABAÞOÐLU


radyobeyan