Dini makale ve yazýlar
Pages: 1
On iki daireli fakir adam By: Sevdacýk Date: 24 Temmuz 2010, 20:20:38
Bakalým, insan ele geçiremediði þeylere karþý ne kadar hýrslý, ele geçirdiði nimetlere karþý da ne kadar þükürsüz olabiliyor, bir görelim. Öðle namazýný kýldýðýmýz caminin avlusunda karþýlaþtýðým bir zat, beni kendi yaþýna yakýn görmüþ olacak ki, sorusunu þöyle sordu:

– Buralara eskiden gelmiþe benziyorsun.

– Evet, dedim. Elli seneyi geçti Yozgat’tan geleli.

– Ben de Nevþehir’den geleli elli seneyi geçti, dedikten sonra hemen ekledi:

– Ne yazýk ki ben kafayý çalýþtýramadým, ömrüm boþa geçti. Ýnþaallah sen kafayý çalýþtýrmýþ, ömrünü boþa geçirmemiþ, köþeyi dönmüþsündür!

– Anlayamadým köþeyi dönme iþini, dedim. Elli sene önce gelince köþe mi dönülür?

– Elbette, dedi. Ben buralarýn elli sene öncesini biliyorum. O zaman tarlaydý þimdi þu apartmanlarýn yükseldiði yerler. Kolayca satýn alýnýrdý buralar. Onun için diyorum, sen erken geldiðine göre arazi almýþ, belki þu apartmanlar gibi apartmanlar da dikmiþsindir buralarda.

– Rabbime þükürler olsun, dedim, kirada deðilim. Baþýmý sokacak dairem var. Bundan dolayý þükür duygularý içindeyim. Kirada olsaydým zorlanýrdým diye düþünüyor, hep þükrediyorum. Rabbimiz olmayanlara da ihsan eylesin, diyorum.

Ýnanmýyor gibi baktý yüzüme. Sonra da kelimelere basa basa sordu:

– Yani senin sadece baþýný sokacak bir dairen mi var þimdi?

– Öyle, dedim.

– Geldiðin senelerde buralardan üç beþ tarla alýp da þimdi daireleri dizemedin mi?

– Hayýr, dedim. Ýstanbul’a 1950’de geldiðimde öyle bir düþüncem de yoktu, imkaným da. Ben buraya okumak için geldim. Cami harabelerinde kalýyor, okumaya çalýþýyordum. Baþka meselem yoktu o günlerde.

Yüzünü buruþturup dudaklarýný büktü. Mazeretimi hiç de meþru bulmamýþtý anlaþýlan. Derinden bir nefes aldýktan sonra söylenmeye baþladý:

– Demek sen de benim gibi kafayý dövüyorsun þimdi!

– Hayýr, dedim, ben asla kafamý dövmüyorum. Tam aksine baþýmý sokacak bir daire ihsan ettiði için Rabbime þükrediyorum. Sen kafaný niye dövüyorsun? Yoksa baþýný sokacak bir dairen yok mu, kirada mýsýn hâlâ?

– Yok caným, olur mu öyle þey dedi? Dairelerim var. Hem de en deðerli yerlerde. Ne yazýk ki, bir türlü ilerleyemedik, on iki dairede çakýlýp kaldýk, üzerine ilaveler yapamadýk. Kafamý dövüþüm bundan dolayý. Vaktiyle ele geçen fýrsatlarý deðerlendiremeyip on iki dairede kalýþýmdan dolayý. Þaþýrarak sordum:

– Yani on iki dairenin sahibi olduðun halde mi, fýrsatý deðerlendiremedim, diyorsun? Elini boþlukta salladýktan sonra:

– On iki daire ne ki? dedi. Aslýnda ben on iki gökdelenin sahibi olmalýydým þimdi. Gerekçesini de þöyle açýkladý:

– Ben buralarýn tarla olduðunu, bedava denecek kadar ucuza satýldýðýný biliyorum! Ama bunu bilmenin bir faydasý yok ki þimdi. Kafayý vaktiyle çalýþtýrmadýktan sonra, kalýrsýn iþte böyle on iki daireyle! Yumruklarsýn kafaný durmadan!.. Bir ürperti geldi içime:

– Beyefendi kusura bakma, dedim senin düþüncenden korkmaya baþladým. On iki daireye sahip olmuþsun hâlâ mutlu ve huzurlu deðilsin. Þükür duygularý taþýmýyorsun. Hemen uzaklaþýyorum bu türlü düþüncenin yanýndan.. diyerek yürüdüm kendi istikametime doðru. O da, sahip olamadýðý gökdelenlerin hasreti içinde kafasýný yumruklayarak yürüdü kendi istikametine doðru… Yol boyunca Efendimiz (sas)’in ikazlarýný düþündüm. Þöyle tarif ediyordu ademoðlunun hýrsýný.

– Kendi ihtiyarladýðý halde hýrsý hep genç kalan ademoðullarý vardýr. Bunlarýn iki dere dolusu altýný olsa, yine doymaz da der ki: “Keþke bir üçüncü dere dolusu altýným daha olsaydý!” Böyle insanlarýn gözünü ancak toprak doldurur! Sadaka Rasûlullah.


radyobeyan