Marifet ufku By: sumeyye Date: 24 Temmuz 2010, 16:17:28
Marifet Ufku
Lûgatta bilme, tanýma manalarýna gelen marifet; Allah ü Tealâ'nýn varlýðýnýn, düþünen kalp de diyebileceðimiz “fuâd” vasýtasýyla -Zâtý itibariyle tam olarak bilinemese de – bilinmesidir Bir kudsî hadiste de vârid olduðu üzere Allah ü Tealâ þöyle buyurmuþtur: “Küntü kenzen mahfiyyen fehalaktü'l halka liya'rifûnî” ( Ben gizli bir hazineydim; bilinmeyi istedim ve bunun için mahlukâtý yarattým) Evet bizim dünyaya geliþ gayemiz, yaratýlmamýzdaki hikmet Rabbimizi tanýmamýz ve bu konuda marifet sahibi olmamýzdýr Bediüzzaman Hazretleri'nin dediði gibi ‘Ýnsaniyetin en âli mertebesi ve beþeriyetin en büyük makamý îman-ý billah içindeki marifetullahtýr' Peki Allah'ýn varlýðýný nasýl bileceðiz? Bu konuda bize yolu Allah'ýn Kelâm-ý Ezelî'si Kur'an-ý Kerim gösteriyor ve "marifet sahibi olmak istiyorsanýz ilk önce kendi nefsinize, bedeninize, nasýl güzel bir yaratýlýþa sahip olduðunuza bakýn sonra da önünüze sayfa sayfa açýlmýþ olan kâinat kitabýný okuyun" diye beyan ediyor Zira Kur'an da þu kâinat mescid-i kebirinde kâinatý okuyor biz de hep birlikte O'nu dinleyelim;
Ýnfitar Sûresi'nde þöyle buyurulmþtur; “Allah deðil mi seni yaratan, bütün vücud sistemini düzenleyen ve sana dengeli bir yaratýlýþ veren?” Gerçekten de bedenimize cismanî yapýsýný göz önüne alarak baktýðýmýz da Allah'ýn büyüklüðünü görmemek ve ‘ Rabbim ne güzel yaratmýþsýn!' dememek mümkün deðildir Ya gözlerimiz parmak uçlarýmýzda, aðzýmýz ensemizde olsaydý; bilmem bunu hiç düþündünüz mü? Ya burnumuz leyleklerinki gibi uzun olsaydý, ya kulaklarýmýz fillerin ki kadar büyük olsaydý Ýþte saçýmýzý uzatýp, kaþýmýzý uzatmayan Allah ü Tealâ'nýn büyüklüðü gözler önündedir Gözlerimiz de bizim dünyaya açýlan iki adet penceremizdir Bunlarý yaratan Allah bakýn nasýl muhafaza altýna almýþ onlarý; çok önemli olduðu için iki çukura yerleþtirmiþ, dýþtan gelen darbelerden korunmasý için ortalarýna çýkýntýlý br burun koymuþ, yetmemiþ alnýmýzdan akan ter zarar vermesin diye kaþlarýmýzý nakþetmiþ, bu da yetmemiþ üzerlerine kirpikler dizmiþ toz, toprak zarar vermesin diye Niçin mi? Sahibi olduðu kâinat kitabýný kusursuz okuyabilmemiz için Eðer kendimizi böyle okuyabildikse ne mutlu bize Ýþte o zaman “Nefsini bilen Rabbini bilir” fehvasýnca Yüce Yaratýcý'yý tanýmýþ ve bir ölçüde marifet sahibi olmuþ oluruz Bir ölçüde dedim çünkü sýrada “ en büyük âyet” olarak ifade edebileceðimiz kâinat kitabý var
‘Mâ arafnâke hakka ma'rifetike yâ Ma'ruf' (Ey Maruf, Seni hakkýyla tanýyýp bilemedik) diyen Fahr-ý Kâinat Efendimiz'in (sallallahu aleyhi vesellem) geceleri teheccüd namazýna kalktýðýnda okuduðu ve “Bu âyeti okuyup da tefekkür etmeyenlere yazýklar olsun” buyurduðu marifetle alakalý olduðunu düþündüðümüz, Âl-i Ýmran Sûresi'ndeki âyet-i celîlede þöyle buyurulmaktadýr; “Muhakkak ki göklerin ve yerin yaratýlýþýnda, gece ile gündüzün birbiri ardýnca gelmesinde, sürelerinin uzayýp kýsalmasýnda akýl sahibi kimseler için dersler vardýr” Evet, kâinattaki canlý-cansýz herbir varlýk kendilerine has dille Rabbimizi anlatmakta ve “Ey insanoðlu beni, seni ve þu gördüðün bütün mahlukâtý yaratan Hâlýk-ý Kâinat'ý bil ve taný" demektedirler Bal arýsýna cetvel, pergel kullanmadan altýgen þeklinde petekler yapmasýný öðreten kim? Koyuna yeþil otlardan yiyip, bembeyaz sütü çýkarmasýný tâlim eden kim? Þüphesiz ki bütün mahlukâta sana bu özellikleri veren kim diye sorsanýz hep bir aðýzdan verecekleri cevap ayný olacaktýr: ALLAH Bu konuyla alakalý büyük bir âlimin bir sözünü nakletmek istiyorum, þöyle diyor; “Nasýl ki bir mimar Selimiye'ye, Sultan Ahmet Camii'ne bakýp zevk alýyor ve hayranlýk duyuyorsa, insan da bir çiçeðe bakýp ‘vallahi Allahým seni gördüm' demezse o insan çobandýr” Tabiî ki bu bir seviyenin insanlarý için geçerlidir Fakat biz de bu seviyeye ulaþmak için çaba sarfetmeliyiz Çünkü biz bunun için yaratýldýk
Biz sadece imanýmýzla ayakta kalamayýz; her an kuvvetli ve bize ters esen bir rüzgâr karþýsýnda yýkýlabiliriz Bu nedenle imanýmýzýn, ibadetimizin marifet payandalarý ile desteklenmesi gerekmektedir Eðer marifet ufkunu yakalayabilirsek o zaman Allah'a olan muhabbetimiz, sevgimiz daha da artacak ve bunun sonucunda da yine Allah'ýn izni ve inayetiyle zevk-i ruhâniye ermiþ olacaðýz Ne güzel söylemiþtir þair;
“ Savm-u salât u hac ile sanma biter zâhid iþi
Ýnsan-ý kâmil olmaya lazým olan irfan imiþ”
Madem ki biz kâmil insanlarýn en kâmili Ýnsanlýðýn Ýftihar Tablosu'nun (sallallahu aleyhi vesellem) ümmetiyiz; o zaman biz de birer kâmil insan olmak için uðraþmalýyýz Çünkü insan-ý kâmil, "her zaman baþkalarýna yararlý olma emelinde ve marifet ufkunu yükseltecek bilgi peþindedir"
Dünyada nice cahil "âlim"ler vardýr ki marifetten nasipleri yoktur Onlar sadece kuru bilgileriyle emekleyip durmaktadýrlar Kör ve saðýr tabiata takýlýp kalmýþ, eþya ve hadiselerin perde arkasýndaki yüzü görememiþ, bu kâinat Hâlikýný tanýyamamýþlardýr Bir sergi gibi önümüze serilen kâinat güzellikleri hakkýnda ise ‘Ne güzel' demiþ fakat bir türlü “ne güzel yaratýlmýþ” diyememiþlerdir Marifet ufkunda dolaþan ârifler ise nurdan haleler içinde devamlý huzur soluklarlar Bu âriflerden sayýlýr mý sayýlmaz mý bilemiyorum ama konuyu Niyazi Mýsrî'nin þu beyitleriyle noktalamak istiyorum;
Zât-ý Hakta mahrem-i irfan olan anlar bizi
Ýlm-i sýrda bahr-i bî payân olan anlar bizi
Þu fena gülzârýna bülbül olan anlamaz,
Vech-i bakî hüsnüne hayran olan anlar bizi
Dünyev-ü ukbâyý tamir eylemekten geçmiþiz,
Her taraftan yýkýlýp vîran olan anlar bizi Fatih Harpcý