El ibriz 4 By: sumeyye Date: 23 Temmuz 2010, 14:47:59
El-Ýbriz 4
66. Bütün Enbiya,Asfiya ve Evliyanýn hepsinin sýrlarý Muhammed (A.S.)’ýn sýrrýndan alýnmýþtýr iftirasý. (S.365-66)
Yine men minhü inþakkatü esrar kavlinin þerhi hususunda A. Debbað Hz.leri buyurdu ki:
- Bütün enbiya, esfiya ve evliyanýn hepsinin sýrlan,seyyidimiz Muhammed (s.a.s.) Efendimiz'in sýrrýndan alýnmýþtýr. Resulullah Efendimiz'in 2 surrý vardýr: Birincisi müþahededir. Bu mevhuttur. Cenab-ý Hak ne kadar mevhibe etti ise müþahede odur. ikinci sýr da, bu sýrdan husule gelen kesb ve kazanca tâbi olan sýrdýr. Müþahedeyi bir elbise farz edelim, öyle bir elbise ki, hiç bir san'at sahibi yok ki, o elbisede iþlememiþ olsun! Müþahede böyledir. Müþahedenin sahibi de o elbiseyi giyen gibidir. Þimdi ipekçinin dokuduðu o ipek ipliði içen kimseye Cenab-ý Hak o san'atý bilmeði imdad eder. Dokuma neye mütevakkýf ise Cenab-ý Hak hepsini ona bildirir. Diðer san'at ve hünerler de buna göre gelir, îþte Resulullah Efendimiz'in müþahedesi böyledir. Cenab-ý Hakk'ýn iradesinde sebkat etmiþ ne kadar maarif varsa hepsini bu müþahede þümulüne alýyor
67. Bütün peygamberler ümmetlerine size gelen bütün yardýmlar Muhammed (A.S.)’ dandýr bizden deðildir iddiasý. (S.491-493)
A. Debbað Hz.leri yine buyurdu ki:
-Resululllah Efendimiz'den maðda meleklere, peygamberlere, nebilere bir göz atsak, onlarda da Resulullah Efendimiz'deki bu müþahede ve esrarýn daðýldýðým görürüz. Halbuki onlara gelen imdada ve semanýn nurlarýyla sulanmak yine Resulullah Efendimiz'in zatý þerifinden vasýl olur. Bu vücutlardaki kan, et, damarlar bulunmasaydý, o zaman hiçbir peygamber Resulullah Efendimiz dünyaya gelene kadar hiç konuþamazdý. Ancak Resulullah Efendimiz emredince konuþurlardý. Hattâ o peygamberler açýkça kendi ümmetlerine: Size gelen bütün imdad âhir zaman peygamberi Muhammed (s.a.s.)'dendir, bizden deðildir, derlerdi. Hakikatte de böyledir. Geçmiþ bütün peygamberler Resulullah Efendimiz'in vekili ve evlâdý menzilesindedirler. Bütün mahlûkat bunda müsavidir, davet edilmeleri birdir. Geçmiþ ümmetler mücerred olmakla, bu dünyadan ayrýlmakla yakînen Resulullah Efendimiz'i bilirler. Cennete girdikleri vakitte cennetle onlarýn arasýnda bir ayrýlýk vardýr. Cennet onlardan kaçýnýr. Onlara der ki: Ben sizi tanýmýyorum, siz Muhammed (s.a.s.) 'in nurundan deðilsiniz. Onlar Resululllah Efendimiz'den önce gelip geçmiþlerdir. Bununla beraber onlar imdadý kendi peygamberlerinden almýþlar, fakat o peygamberleri de Resulullah efendimiz'den imdad almýþlardýr. Þu halde bütün kâinat Resulullah Efendimiz'den feyiz almýþtýr.
Yine A. Debbað (r.a.) buyurdu ki:
- Ýnsanlarda bu kan ve Cenab-ý Hakk'ýn ezeli iradesi olmasa idi, bu vâki olan, dünyada da vücuda gelirdi.
-Efendim, dedim. Bu kan Hakk'ý bilmeye neyemâni oluyor?
68. a) Allah-u Teala’nýn ilk halk ettiði Muhammet(A.S.)’ýn nurudur iftirasý.
b) Bu nurdan kalemi yarattý ve 70 hicabý, levhi yarattý iddiasý.
c) Bu nurun kemalinden önce de, ruhlarý, cenneti, berzahý yarattý iddiasý.
d) Resulullah’ýn nurundan dünya meleklerini halk etti ve gök meleklerini de o nurdan yarattý iddiasý.
Yine A. Debbað Hz.leri, Abdüsselam Ýbni Meþiþ Hz.lerinin salâvatý þerifesindeki ven felekatil envar kavli hakkýnda buyurdu ki:
- Allahü Teâlâ'nýn ilk halk ettiði Muhammed (s.a.s.) Efendimiz'in nurudur. Ondan sonra bu nurdan Kalem'i yarattý ve 70 Hicab'ý, Levh'i yarattý. Bu nurun kemalinden önce de Arþ'ý ruhlarý, Cennet'i, Berzah'ý yarattý. Cenab-ý Hak Arþ'ý nurdan, onun nurunu da mükerrem nurdan yarattý. O nur-u mükerrem, Efendimiz, nebimiz Muhammed (s.a.s.)'ýn nurudur. Arþýn azameti, kadri izah edilemez. Azîm bir yakut olarak yarattý. Bu yakutun ortasýnda da cevher yarattý. Bu yakut ve cevher bir yumurtaya benzer ki, beyazdan olan kýsmý arþýn yakut kýsmýdýr ve sarýsý da cevherdir. Bundan sonra Cenab-ý Hak o cevher-i nuru Muhammed (s.a.s.) ile suvardý. Suvardýkça yakutu yarmaða baþladý. Cevheri suvardý. Arka arkaya 07 kerreye kadar Allah'ýn izniyle cevhere aktý, suya tebeddül etti, yaku-tun altýna indi. Sonra o arþý yaran mükerrem nur ise, su olarak akan cevhere kadar gücü yetmedi. Allah ondan da 8 meleði yarattý ki, Arþý taþýyan meleklerdir. Onun aðýrlýðýndan da rüzgarý yarattý. Rüzgarda büyük bir enerji vardýr, cenab-ý Hak rüzgara suyun altýna inmesini emretti ve suyun altýnda sakin olarak suyu taþýdý. Soðuk da suya kuvvet verdi. Su aslýna dönmek istedi, döndü. Fakat rüzgârlar onu býrakmadý. Donmada husule gelen çatlaklar üzerine parçalandýlar. Ondan sonra da daha büyüðe baþladý, 7 mekana ve 7 cihete yayýldý. Cenab-ý Hak bundan da 7 kat yerleri yarattý. Sular o 7 kat yerlerin aralanna girdi ve denizler dondu. Sudan da bir buhar çýkmaða baþladý. Ondan sonra birikmeðe baþladý. Bu dumandan Ce-nab-ý Hak 7 kat gökleri yarattý. Bundan sonra da rüzgâr âdeti üzerine azim hizmet etti. Ateþ havada arttý. Rüzgârýn suyu ve havayý yarmasýndan, ateþ ne zaman arttý ise onu melekler aldý. Halen bugün cehennemin mahalli olan yere götürdüler. Cehennemin aslý da bu oldu. Arzda vücuda gelen o þaklar hali üzerine onu terk ettiler. Göklerin vücuda geldiði o dumaný da hali üzerine býraktýlar.
Havadaki ateþi de aldýlar ve her mahalle býraktýlar. Çünkü melekler onu býraksalardý, o ateþ o zaman 7 kat kat yerlerin teþekkül ettiði dumaný da mahvederdi. Suyu dahi yer, içerdi. Bundan sonra Resulullah (s.a.s.)'in nurundan tarz meleklerini halk etti. Cenab-ý Hak arz meleklerine ibaidet etmelerini emretti. Keza gök meleklerini de Resulullah Efendimiz'in nurundan yarattý ve o nura da ibadet etmelerini emretti. Cennet ve cennetteki bazý mevziler bu nurdan halk etti
69. Berzah, levh, kalem , arþ, su, cennet, ruhlar, Resulullah’ýn nurundan yaratýlýp, onun nuru ile suvardý iddiasý. (S.495-97)
Berzaha gelince: Yüksek olan yarýsý Muhammed (s.a.s.)'ýn nurundan yaratýldý. Bondan Levh, Kalem, Berzah'ýn yansý, 70 Hicab ve bunlardaki melekler, bütün yer ve gök melekleri vasýtasýz Muhammed (s.a.s.)'ýn nurundan halk olundular. Fakat Arþ, su, Cennet, ruhlar ise Resulullah Efendimiz'in nurundan yaratýlan nurdan yaratýldýlar. Bundan sonra birde bu mahlûkat, Resulullah Efendimiz'in nurundan suvarýldýlar. Kalem'e gelince bu 7 defa azim suvarýlmakla suvarýldý. Çünkü Kalem, mahlûkatýn en büyüðüdür. Öyle ki, Kalem'in nuru açýlsa, arz parça parça olur, kül haline gelir. Su da 7 kerre survarýldý. Fakat Kalem'in suvarýlmasý gibi deðil. 70 perdeler ise daima su-varýlmaktadýr. Arþ iki kerre suvarýldý: Bir kerre yaratýlýþý nýn baþýnda, ikincisi de yaratýlmasý tamam olunca. Cennet de böyledir. Bunun sebebi, zatýný tutmasý içindir. Peygamberler ve geçmiþ ümmetlerdeki mü'minler de, yine ümmeti Muhammed'iyeden bir kýsmý 8 kerre suvarýldýlar, insanlarýn bu suvarýlmalarýnýn 1. si Allahü Teâlâ bütün ervahýn, nurunu yarattýðý anda âlemi ervahta Resulullah Efendimiz'in nuru ile suvardý. 2. si, ruhlarý tasvir ettiðinde suvardý. 3. cü suvarýlma, elestübirabbiküm' de bütün enbiya ve mü'minlerin ruhlarýndan bu hitabete icabet edenler Resulullah Efendimiz'in nurundan suvarýldýlar. Fakat bu ruhlarýn bir kýsmý çok suvarýldý, bir kýsmý da nuru az içti. Bu sebeple mü'minler arasýnda dereceler tefavüt etti. Fazla suvarýlanlar evliya oldular, az içenler de avamdan oldular. Kâfirlerin ruhlarýna gelince onlar o nuru Muhammed'iden içmeði hoþlanmadýlar çekindiler. Fakat baktýlar ki, içen mü'minlerin ruhu ebedi saadete nail oluyor, piþman oldular ve suvarýlmak istediler. O zaman zulmetten suvarýldýlar. Allah korusun. 4. sûsuvarýlma ana karnýnda, vücudun tasvirinde ve mafsallar terkip edilirken, göz yaratýldýðý vakitte oldu. Bu suvarýlma olmasa insanýn mafsallarý yumuþamaz, kulaklarý açýlmaz ve gözleri meydana çýkmaz. 5 si suvarýlma, annesinin karnýndan çýktýðý vakit doðduðunda olur. Bu da aðzýndan yeme ilham olunsun diyedir. Yoksa bu suvarýlma olmasa insan asla aðzýndan yiyemez. 6. suvanlma, ilk anasýnýn memesi ni emdiði vakitte, memeyi tutmasý anýnda olur. Yine o nur-u kerimden suvarýlýr. 7. si, o insana ruh üflendiði vakitte suvarýlýr. Bu suvarýlma olmasa asla ruh o vücuda girmez. Bununla beraber yine ruh oraya güçlükle sokulur. O ruhu o bedene sokmak için melekler çok yorgunluk çekerler. Allah'ýn emri olmasa o ruhu o vücuduna ruhu sokmaða müekkel olan melekler þuna benzer ki, bir padiþahýn küçük bir kölesi vardýr ve onu bir paþasýný hapsetmesi için gönderiyor. Paþanýn irilik ve azameti karþýsýnda köleye baktýðýmýz vakit bu ufacýk köle bunu nasýl yapabilir diye insan hayret eder. Fakat diðer tarafdan padiþaha baktýðýmýz vakitte o padiþah hem o kölenin hakimi, hem de paþanýn hakimidir. Bütün Teb'aya hükmeden o padihþahtýr. Onun emriyle her þey yapýlabilir, iþte bunun gibi melek, ruhu vücuda sokmak istediði vakit, ruhta büyük bir sýkýntý, çýrpýnma olur, büyük feryatlar koparýr. Ruhun baþýna geleni ancak Allah bilir. Vallahü âlem. 8. suvanlma da Baas adýndaki Kýyamet koptuktan sonra diriltildiðimiz zaman olur ve Resulullah Efendimizin nuru kerimeyle, vücudunu tutabilsin diye suvarýlýr.
70. Herkez takatý nispetinde suvarýlýr iddiasý. (S.497-98)
Bu sekiz defa suvarýlmaya bütün peygamberler, geçmiþ diðer ümmetler, mü'minler iþtirak ederler. Fakat aralarýnda fark vardýr. Zira peygamberlerin suvarýlmasýna diðer insanlar takat getiremezler. Herkes takati nisbetinde suvarýlýr. Fakat ümmeti Muhammed ile diðer peygamber lerin ümmetleri arasýndaki farka gelince, ümmeti Muhammed'i suvaran Kerim nur, Resulullah Efendimizin zat-ý tahirine girdi, O vücutta o nur daha kemal kazandý ki, onu anlatmaða tarif yetiþemez. Ondan ümmeti Muhammed'i suvarmakla çok feyiz verdi. Diðer ümmetleri suvaran nur böyle deðildir. O vücudu þerifine girmedi. O nur ancak ruhunun sýrrým aldý, o kadar. Bu sebeple ümmeti Muhammed çok kemal buldu, en hayýrlý ümmet oldu. Elhamdülillah.
Diðer mahlûkat da yine bu nur-u kerim ile suvarýldý. Yine Abdülaziz Debbað Hz.leri buyurdu ki:
-Âdem (a.s.) yeryüzüne inmeden önce, aðaçlar meyvalarýnýn ham iken dökerdi, kemale getiremezlerdi. Fakat vaktaki Cenab-ý Hak Âdem (a.s.)ý yere indirince, aðaçlarýn meyva vermesini murad etti. O zaman aðaçlarý Resulullah Efendimizin nurundan suvardý, Ýþte ondan beri aðaçlar meyva verir. Kâfirlere de Resullalh Efendimizin nurundan faydasý oldu. Çünkü onlar da daha ana karnýn da tasvir edilirken bu nur ile suvarýldý. Keza ruh üflenir ken, meme emerken suvarýldýlar. Bu suvarmalar olmasaydý daha o zaman cehennem çýkar, onlarý yer, bitirirdi
71. Ýsa,Ýbrahim,Musa bu nurdan içtiler iddiasý. (S.499-500)
Yine bir kerre A. Debbað Hz.leri buyurdu ki:
-Peygamberler Resulullah Efendimizin nurundan suvarýldýlar ama, o nuru tamamen içemediler. Çünkü o nur-u mükerremin çok renk ve kýsýmlarý vardýr. Herkes istidadý nisbetinde içti. Ýsa (a.s.), o nur-u mükerremden içti ve Gurbet makamýný elde etti. Gurbet makamýna gelen bir kimse daima seyahat eder. Ýbrahim (a.s.) da o nurdan içmesi sebebiyle ona müþahede-i kâmile makamlarý hasýl oldu. Ýbrahim (a.s.) bir kimse ile konuþtuðu vakit ona yumuþak ve büyük bir tevazu ile konuþur. Konuþan kimse kendine tevazu ediyor zanneder. Halbuki Ýbrahim (a.s.) Allah'a tevazu ediyordu. Musa (a.s.) da o nur-u mükerrerden içti, kadri takdir edilemeyecek derecede Cenab-ý Hakk'ýn ata, himmet ve müþahede makamýný ihraz etti. Hakeza sair enbiya ve melekler de böyledirler
72. Berzah nuru ise , Resulullah Efendimizin nurundan imdad alýr iddiasý. (S.501-503)
Yine Abdülaziz Debbað (r.a.) buyurdu ki:
-Güneþin, ayýn, yýldýzlarýn nuru da berzah nurundan yardým alýrlar. Berzah nuru ise Resulullah Efendimizin nurundan imdad alýr. Âdem (a.s.)ýn yaratýlmasý yakýnlaþtýðý vakitte, orada nurlar zahir oldu. Yer ve daðlar yaratýldýktan sonra ruhlar ve melekler Allah'a ibadete baþladýlar. Bunlar daha ayrýlmadan güneþ, ay ve yýldýzlarýn nuru parladý. O zaman yeryüzünde bulunan melekler güneþin nurundan, gecenin karanlýðna kaçtýlar. Geceler gündüz oldukça onlar da güneþten kaçtýlar ve dünya yuvarlak olduðu için ilk kaçtýklarý yere geldiler. O zaman onlara dehþetli bir korku geldi ve güneþin çýkýþýný büyük bir iþ için yaratýldý zannettiler. Her arzdaki melekler o arzda toplandýlar. Berzahtaki ruhlar ve gökteki melekler yerdeki meleklerin toplantý yaptýklarýný görerek onlar da arza indiler. Beni Âdemin ruhlarý da 1. kat meleklerle beraber durdular. Vaktaki güneþ ilk merciine rücû etti ve bir þey husule gelemedi, tehlike çýkmadý. O zaman emin oldular ve hepsi de merkezlerine, vazifelerine döndüler. Sonra her sene böyle toplantý yapmaða baþladýlar, îþte Kadir Ge-ceþi'nin sebebi bu oldu. Vallahü âlem
73. Hakk Teala’nýn 366 sýrrý vardýr ve muradý vechile mahlukatýna taksim edilmiþtir iddiasý. (S.502-3)
Yine Þeyh (r.a.), Abdüsselam' Meþiþ Hz.lerinin salâvatý þerifesindeki Ve Fihi Ýrtakatül Hakaik kavli hakkýnda buyurdu ki:
- Buradaki hakikatlerden murad Hak Teâlâ'nýn sýrlandýr. Bu 366 sýrdýr ve muradý veçhile mahlukatýna taksim edilmiþtir. Faydasý da Allah'ýn hakikatlerinden bir hakikattir. Her bir Hak Cenab-ý Hakk'a baðlýdýr. Yine bu faydasýyla Resulullah Efendimiz öyle bir makama yüceldi ki, baþkasý ona eriþemedi. Baþka bir mahlûkata böyle faydasý dokunmamýþtýr.Misal olarak bu sýrdan bir nebze Arz'da vardýr. Ehli müþahade olan velîlerde de yine bu esrardan bir sýr vardýr. Onlar da göz açýp yumuncaya kadar dahi o sýr yüzünden, Cenab-ý Hak'tan gaflete düþmezler. Sýddîklerde de bu pýrdan bir sýr vardýr ki, o da sadakattir. Bu sadakattir. Bu sadakat sýrrý da Resulullah Efendimizde takat getirilemeyecek birmertebededir.Keza keþif ehlinde de bu sýrdan, Hak Teâlâ'yý hakikati üzere bilmek sýrrý vardýr. Hülasa hakikatlerde yücelmek, Cenab-ý Hakk'ýn nurlarýndan suvarýlma miktarýnca olur. Hakikatler de Resulullah Efendimizde o dereceye yükseldi ki, hiç kimse o hakikatlere takat getiremez. Vallahü âlem.
74. Ýbn-i Faris: “ Biz habibin zikrini yaparak aþk þarabýný içtik iddiasý. (S.511-512)
Þeyh Abdülaziz Debbað Hz.lerine Ýbni Faris Hz.leri-nin þu kasidesini sordum. Ýbni Faris Hz.leri demiþ ki: (Biz habibin zikrini yaparak aþk þarabýný içtik, bað çubuðu daha yere konmadan önce sarhoþ olduk.)
A. Debbað (r.a.) buyurdu ki:
- Bu, âlemi ervahta olan bir þeye iþarettir. Habib'ten murad Resulullah Efendimizdir. O âlemde Resulullah Efendimizin zikri müþahede-i tâmme husulüne sebeptir. Bu müþahedeye nail olan ruh, bu müþahededen baþka bir-hale terakki eder de, o halette bütün marifet, esrar hepsi deðiþir, azîm bir kuvvet husule gelir ve bütün nurlarý ya-rar. Birinci hali sanki hiç bilmemiþ gibi, onlardan kesilir, yükselir. Þu 3 umur sebebiyledir ki, 1. aþký muhabbette devam bir halden diðer hale geçmeðe sebeptir. 2. bu aþkýn devamý ilk halinden kesilmeðe sebeptir. 3. bu müþahede-nin devam edip yükselmesi onun þecaatini, teþebbüsünü artýrýr. Bu muhabbet devam ettikçe herþeyi hakir görür. 'Hak Teâlâ'nýn müþahedesiyle Habibinin zikrine bir cür'et ettik ve o zikir sebebiyle Allah'tan maðda sair mahlukat-tan kesildik, sýrf Allah'a baðlandýk, sarhoþluðumuz bu-dur" demektir. (Bað çubuðu yaratýlmadan önce) demek de "Bu âlemi ervahta oldu. Halbuki bað çubuðu dünyada yaratýldý. Ruhun suvarýldýðý bu müþahede, Resulullah Efendimizin zikri sesebiyle oldu. Lâkin, o müþahede ruh-tan zaten sirayet etti, fakat o vücut dünya þehvetlerine dü-þünce, o zaman ruhtaki o müþahededen kesildi. Ama o þahýs habibi zikre devam edince, ruhda alemi ervahta mü-þahede ettiði o hal vücuda iniyor ve yavaþ yavaþ o vücu-dun dünyaya baðlýlýðýný çözüyor. Ta ki, o vücutta yukardaki 3 umur husule geliyor. O zaman bu unsur, vücud halden hale intikal ediyor, ilk halden kurtuluyor ve Al-lah'tan gayrýsýndan kesiliyor. Ona baðlanýyor" demektir.
75. a) Resulullah’ýn nurunun hepsi toplanýp arþ üstüne konsa arþ erir iddiasý. (S.512-513)
Debbað (r.a.) dan iþittim. Buyurdu ki:
- "Bu mükevvenatýn bir kapýsý vardýr ki, oradan girilir, o kapý da Resulullah (s.a.s.) Efendimizdir" diye söy-leyen velîye taaccüp ediyorum. Mahlûkattan hiçbir
mahlûk, Resullah Efendimizin nurunu taþýmaða takat getiremez. Her kim daha bu kapýdan aciz olursa, baþkasýna nasýl takat getirebilir! Meðer ki, baþka kapýdan girsin. O
zaman onun keþfi, keþf-i þeytani ve zulmani olur.
Yine buyurdu ki:
- Þunu bil ki, bütün mükevvenat hepsi, arþ, ferþ,gökler, arzlar, cennet, hicablar ne varsa hepsi toplansa yi-ne hepsinin Resulullah Efendimizin nurundan bir parça
olduðunu bulursun. Resulullah Efendimizin nurunun hepsi toplanýp arþ üzerine konsa, arþ erir. Bütün mahlûkat da toplansa ve üzerlerine Resulullah Efendimizin nur-u azîmi konsa, bütün bu mahlûkat da paramparça olurlar. Onun nuru böyle olunca, o kainatý doldurur diyen neden demiþ! Onun nuru böyle olunca düþünün ki, zatý þerifi da-ha ne mertebededir. Onun nuru berzah kubbesine kadar suud eder. Burada, (mükevvenatý doldurur) diyenin kevneynden maksadý, nur-u muazzamýn bulunduðu berzah mevziinin haricinde gökle yer arasýný da doldurur, deme-ði kasdetmiþtir. Yani nuru ile doldurur, zatý ile deðil. Ni-tekim güneþ gibi. Onun nuru nerede, Mustafa (s.a.s.)ýn nuru nerede! Çünkü, o nur gündüz ortasýnda bir fitil me-sabesindedir. Güneþin nuru da Resulullah Efendimizden-dir. O halde (ekvaný doldurdu) demek ne söz oluyor?
b) Nuru bütün mahlukatta toplansa bütün mahlukat paramparça olurlar iddiasý.
76. a) Denize giren biri bir saat sonra denizden çýktýðý vakit , sahilde onu bekleyen arkadaþý “ sen geciktin, nerede kaldýn” sorusu. (S.514-515)
b) Ona cevaben : “Ben þimdi Mýsýr’dan geldim. Orada þu kadar ay kaldým, orada evlendim, evladým da oldu” dedi yalaný.
c) Debbað da þunu anlattý : “Kuþluk namazý vaktinde bir þahýs gördüm ki, hiç evlenmemiþti. Öðle vakti oldu, o yere geldim, o þahýs ölmüþ, oðlu yetiþmiþ ve babasýnýn sanatýnda yerini tutmuþ, Halbuki kuþluk vakti daha babasý evlenmemiþti” yalaný.
d) Debbað, “annem öldükten sonra bana bir uyuklama hasýl oldu. Ölene kadar baþýma geleceklerin hepsini gördüm.” Yalaný.
Abdülaziz Debbað Hz.lerine þu kimseyi sordum ki:
- Denize giren biri bir saat sonra denizden çýktýðý vakit, sahilde onu bekliyen arkadaþý "Sen geciktin, nerede kaldýysa Cuma namazýný geçirecektik" dedi de ona ceva-
ben: "Ben þimdi Mýsýr'dan geldim. Orada þu kadar ay ika-met ettim. Evlendim, orada evladým da oldu" dedi. Bu se-fer arkadaþý ona bunun keyfiyetini soruyor, taaccüb edi-
yor, iþte, efendim, dedim. Bütün saatler güneþe tabidir.Ay da bidir. Halbuki denize dalanýn üzerinden aylar, se-neler geçiyor, evleniyor, çocuðu oluyor. Bu muhal olmak
lâzým gelir. Bu nasýl mümkündür? Biri Mýsýr sahili, biri Dicile sahili, ikisinin de güneþ ve saatleri bir. Niçin birinin bir saat müddeti geçiyor da, diðeri için seneler geçiyor?
Bu bir keramettir, inanýyoruz ama kavrýyamýyoruz. Tayý zaman, tayyý mekan gibi deðildir. Bu hikâyeyi de pek çok kiþi naklediyor. Kýyamet'in bir günü bizim dünyamýzdaki
senimizle 50.000 sene gibi uzun olacak. Mümine göre ise bu 50.000 sene bir saat gibi gelecek, iki rek'at namaz gibi gelecek.Bunlara da delil oluyor, demiþler. Muhaddis Ibni
Hacer bunu Feth kitabýnda hesapetti. Vallahü âlem.
Abdülaziz Debbað Hz.leri cevap verdi. Buyurdu ki:
- Allahü Teâlâ'yý bir þey aciz býrakmaz. Bu hikâye sahibinin ikisine de ayrý ayn zaman halkeder. Birine bir saat gibi gelir, o birisine denize dalýnca denizi görmekten perdeler. Nitekim Cenab-ý Hak meleði görmekten bizi perdelemiþtir. Melek daima bizimledir ama göremiyoruz. Ben bu hikâyeden daha garibini gördüm. Kuþluk namazý vaktinde bir þahýs gördüm ki, hiç evlenmemiþti. Öðle vak-ti oldu. O yere geldim, gördüm ki, o þahýs ölmüþ. Oðlu yetiþmiþ ve babasýnýn san'atýnda yeri tutmuþ. Halbuki kuþluk vakti daha babasý evlenmemiþti.
Bu anlattýðýmýz cin midir, insan mýdýr? dedim.
Ne insandýr, ne de cin'dir. Allahü Teâlâ'nýn öyle
âlemleri vardýr ki, sayýlamaz.
Yine A. Debbað Hz.leri buyurdu ki:
- Annem öldükten 11 sene sonra çok garip bir hadi-se ile karþýlaþtým. Annemin vefatýndan sonra babam baþ-ka bir kadýn ile evlemiþ ve o kadýna bir de cariye tutul-
muþtu. O cariye ödü. Ben bundan üzüldüm, halim deðiþ-ti. Bana bir uyuklama hasýl oldu. Ölümüne kadar baþýma neler gelecekse hepsini o halde iken gördüm. Öyle ki,
hangi þeyhlere mülaki olacaðým, kimlerden feyz alacaðým,hangi kadýnla evleneceðim, ne kadar sonra ilk evladým.Ömer doðacak, sonra evladým Ýdris'in doðumunu, onun
da akika kurbanýný kestiðimi, sonra kýzým Fatýma'nýn do-ðumunu, sonra keþfimin açýldýðýný velhasýl hepsini bütün ömrümü gördüm. Halbuki ben yatmýþ uyumuþ deðildim.
77. Bir arif sulak bir yere geldi ve hoþuna giderek Cenab-ý Hakk þurada bir þehir yaratsaydý diye düþündü, tekrar oraya geldiðinde o þehrin kurulmuþ olduðunu gördü yalaný. (S.516-517)
Yine Abdülaiziz Debbað (r.a.) buyurdu ki:
- Ehlullahýn hatýrý için Cenab-ý Hak, onlarýn hatýr-larýna kalblerine gelen þeyleri husule getirir. Nitekim bir arif bir gün giderken çayýrlýk, sulak bir yere geldi ve hoþuna giderek temenni etti ki, ne olurdu Cenab-ý Hak þurada bir þehir yaratsaydý! Camiler olsaydý da burada Allah'a ibadet edilseydi, diye düþündü. Allah meleklere emretti, insan suretinde indiler. Allah þehre de (Ol) emri-ni verdi ve derhal orada istediði gibi bir þehir oldu. O arif kimse tekrar o mevkiye geldiði vakitte temenni ettiði gibi bir þehir kurulmuþ gördü ve Allah'a hamdetti. Cenab-ý Hak o arif kiþinin hatýn için o þehri onun ölümüne kadar orda býrakýr. O öldükten sonra her þey aslýna döner. Nite-kim Mühiddini Arabi Hz.lerinden hikâye edilir ki; "Mev-ziinden baþka bir yerde ben cenneti gördüm" demiþtir. Gerek mekanlarda gerek zamanlarda o ariften daha þeref-li bir þey yoktur. Allah o müþahede üzerine onu sevaplan-dýnr. Arifin o cihetinde Allah ona bir cennet hal keder ve arif zanneder ki, cenneti mevziinin gayrisinde görmüþtür. Halbuki o hakiki cennet deðildir. Cenab-ý Hak onun hatm için onu orada yaratmýþtýr. Vallahü âlem.
Yine bu ruculün nazarýnda Cenab-ý Hakk'ýn bu þeh-ri, bu melekleri yaratmasýnýn hakikatini de Abdülaziz Debbað (r.a.) dan iþittim. Buyurdu ki:
- Seninle benim aramdaki þu hava'ya bak!
- Evet, bakýyorum, dedim. Parmaðýyle bir yeri iþaret
etti.
- Cenab-ý Hak þu parmaðýn kadar yerin havasýna emreder ve aramýzdaki mesafeyi doldurur. Sonra Cenab-ý Hak bu parmak kadar havayý hem geniþletecek hem de
bunda müteaddit renkler yapacak. Birinci havayý, bu ikinci havadan da perdeliyecek ve o havada bulunan her þeyden bu geniþletip renk renk yaptýðý havayý perdeliye-
cek. Sonra birinci havanýn bir parçasýný alýr ve o bir parça-yý da ilk havadan perdeleyecek, ikinci havaya dahil ede-cek, ona acaiplikler gösterecek, sonra tekrar oradan çýka-
rýp birinci havaya iade edecek, îkinci havayý da bütün varlýðý ile beraber giderecek. Rabbýmýz Azze ve Celle bu-na kadir deðil midir? dedi.
78. Cebrail yüzbin yaþasa ve sonsuz yaþasa Resulullah’ýn bildiði marifetin dörtte birini öðrenemez iddiasý. (S.517-520)
Yine Abdülaziz Debbað (r.a.)a, Ýmamý Gazali'nin ih-yayý Ulûm kitabýnýn tefekkür bâbýndaki bir sözünü sor-dum: Gazali Hz.leri Ýhyayý Ulûm'undan demiþ ki: "Cebra-il (a.s.) Resulullah (s.a.s.)den daha çok bilir." Ne buyurur-sunuz?
A. Debbað Hz.leri buyurdu ki:
- Cebrail (a.s.) yüz kerre yüz bin yaþasa, daha son-suz yaþasa yine Resulullah Efendimizin bildiði marifetin dörtte birini öðrenemez. Nasýl olur ki, Cebrail (a.s.) Resu-lullah Efendimizden fazla bilebilir. Çünkü, Cebrail (a.s.) Resulullah Efendimizin nurundan yaratýldý. Gerek Cebra-il gerek sair melekler hepsi Resulullah Efendimizin nu-rundan birer parçadýrlar. Cenab-ý Hak ile Habibi arasýn-daki sohbetde araya ne Cibril girer, ne baþkasý girer. Pey-gamberimiz Cenab-ý Hakk'tan imdad alýr. Ýþte o zaman Cenab-ý Hak Habibine, onun celâline ve Resulullah Efen-dimizin makamýna lâyýk öyle atiyeler ihsan ederler ki, hiç kimse o semte yaklaþamaz. Cebrail (a.s.), bütün melekler, bütün velîler hepsi fetih sahibidirler. Hatta çinililer bile bilirler ki, Cebrail (a.s.) irfanda, marifette ne makamlara riþti ise Resulullah Efendimizin sayesindedir. O kadar ki, Cebrail (a.s.) bütün ömrü uzunluðunca yaþasa, fakat Re-sulullah Efendimize eriþmese idi ve o ilmi tahsile bütün gayriyle koþsa idi, Resulullah Efendimize eriþmese idi ve o ilmi tahsile bütün gayriyle koþsa idi, Resulullah Efendi-mizin sohbetiyle nail olduðu ilimden en cüz'i birisini dahi elde edemezdi, eriþemezdi. Cebrail (a.s.) Resulullah Efen-dimize hizmet için ve zat-ý þerifinin muhafýzý olarak yara-týldý. Resulullah Efendimizin zatý þerifi de Âdem (a.s.) gibi topraktan yaratýldý. Toprak ise ancak kendine uygun olan ile ülfet eder. Bu sebeple Cebrail (a.s.), Resulullah Efendi mize ünsiyet vermek için araya vasýta olur. Meleklerin su-reti bu zevata dehþet verir. Çünkü insanlarýn bilmediði suret üzerindedirler, azametlidirler, insanlarý feryat etti-rir, dehþette býrakýr. Bu hususu ancak keþfi açýk olan velîler bilirler.Resulullah Efendimizin ruhu þerifi ise bu meleklerin, cinnilerin suretlerinden korkmaz, çünkü ruhu þerifi her þeyi bilir. Ben sordum:
- O halde ruhu þerifi hiç bir þeyden korkmuyor da,
niçin toprak olan vücuduna ünsiyet vermeðe yetiþmiyor?
Cebrail (a.s.) araya giriyor?
, A. Debbað Hz.leri buyurdu ki:
- Çünkü zat, ruhtan ayrý olarak müþahede edemez.
Vahdaniyet ancak Allahü Teâlâ'ya mahsustur, insanlar ise hem vücut, hem de ruhturlar. Böylece Allah'tan baþka her þey çifttir. Cebrail (a.s.), Resulullah (s.a.s.) Efendimize Sidre-i müntehanýn altýna, vücudunun takat getirebildiði yere kadar vasýta olup gidebilir. Fakat sidre-i müntehanýn üst tarafýna ki, orada, 70 perdenin olduðu yerde beraber gidemiyordu. Çünkü Cebrail (a.s.) Sidre-i müntehanýn üsttarafýna takat getiremezdi. Peygamberimiz tek baþýna geçiyordu.Bu hadis münasebetiyle A. Debbað Hz.leriyle vahiy hususunda da konuþtuk. Þeyh Hz.leri öyle þeyler söyledi ki, akýllar ona takat getiremez ve kitaplara yazmak caiz olmaz. Vallahü âlem.
79. Bayram namazlarýnýn her tekbirinde yer ve semada olanlarý ve Allah’ýn iþlerini ve nurunu görür yalaný. (S.520-521)
Yine Abdülaziz Debbað Hz.lerine, (Bayram namaz-larýndaki birinci rek'atta 7, ikinci rek'atta 6 tekbirin se-bepleri)nden sordum. Þeyh Hz.leri cevaben buyurdu ki:
- Bayram tekbirlerinin sebepleri, tekbir alan kul, bil-hassa Resulullah Efendimiz, birinci tekbirde birinci kat arzda yaratýlmýþlarý görür. Ayný zamanda birinci kat se-madaki mükevvenatý görür. Keza onlan vücuda getiren Cenab-ý Hak Sübhanehuyu müþahede eder. ikinci tekbir-de, ikinci kat arzda ve ikinci kat göktekileri ve bunlarý ya-ratýnýn da envanný, ef al nurunu görür. Üçüncü tekbirde, üçüncü kat arzda ve semada olanlarý ve yaradanýn ef alini görür. Dördüncü tekbirde de, dördüncü kat arz ve sema-daki mükevvenatý ve onlan yaratan Hak Sübhanehunun ef alini görür. Beþinci tekbir, altýncý tekbir, yedinci tekbir-de, yine beþinci, altýncý, yedinci kat arz ve semadaki mü-kevvenatý ve yaradanýn ef'alini görür. Bunlar birinci rekattýr. Ýkinci rek'atte ise, birinci tekbirde birinci gün (pazar) yaratýlmýþlarý ve onlarýn haliki Cenab-ý Hakk'ýn ef alini görür, ikinci tekbirde 2. günü yaratýlan mahlûkatý müþahede eder ve onu tekvin eden Sübhanehu ve Teâlâ'nýn nurunu görür. 3. tekbirde, 4 tekbirde, 5 tekbirde, 6. tekbirde yine o günlerde yaratýlanlarý ve yaratanýn nu-runu müþahede eder.
80. Ebu Yezid-i Bistami,”Biz denizlere daldýk diðer Peygamberler o denizlerin sahilinde kaldýlar.” Ýftirasý. (S.523-524)
Yine Abdülaziz Debbað Hz.lerine, Bayezýd-i Bistami Hz.lerinin þu sözünden sordum:
- Ebu Yezid-i Bistami Hazretleri buyuruyor ki, "Biz denizlere daldýk, diðer peygamberler o denizlerin sahi-linde kaldýlar."
Abdülaziz Debbað Hz.leri buyurdu ki:
- Peygamberliðin mertebesi, onlarýn Cenab-ý Hak indinde kadri çok büyüktür. Öyle ki, peygamber olmayan hiçbir kimse o makama çýkamaz. Onun tozuna bile eriþe-
mez. Nerde kaldý ki, velî o mertebeye eriþsin! Peygamber-lik makamý nerede, velilik makamý nerede? Lâkin Bayezid-î Bistami Hz.leri bilir ki, Resulullah Efendimiz bütün
peygamberlerin seyyididir ve bütün mürselinin imamýdýr.Bütün mahlûkatýna en hayýrlýsýdýr. Bunun için Resulullah Efendimiz bazý elbiselerini (Mânevi), ümmeti þerifinden
bazý kalimlere emaneten verir. O velî, Resulullah Efendimizin bu emanet elbisesini giydiði vakit, o zaman Baye-zýd-i Bistami Hz.lerinin bu söylediði söz hasýl olur. Hakikatte bu Resulullah Efendimize mensubiyeti sebebiyle ona nisbettir. Çünkü o denizlere dalan hakikatte Resulul-lah Efendimizdir.
Yine buyurdu ki:
- Fetih ehli olan bazý velîler, marifeti ilahiyede peygamberlik makamýna eriþilir zannederek hata ettiler.Her ne kadar derecede «iþemezse bile marifette peygamberlik
derecesine bazý velîler eriþir demekle hata ettiler. Bu, ga-lattýr. Doðrusu þudur ki; bir velî marifet hususunda velayetin son mertesesine eriþse bile, yine peygamberlik
mertebesinin tozuna bile eriþemez. Peygamberlik Cenab-ý Hak'tan ihtisas mertebesidir. Ona asla yaklaþamaz. Vallahü âlem.
81. a) Birinci derece keþfe nail olan 7 kat yerleri , gökleri ve orada olanlarý görür iddiasý. (S.548-549)
b) Allah’ýn mahlukatýnýn evlerinde oturduklarýný da görürler yalaný.
c) Mü’minlerin ruhlarýný kabirleri üzerinde görür yalaný.
d) Allah arifleri olan velileri görür, onlarla konuþur, yüzyüze konuþmak gibi uzak mesafelerden dahi konuþur yalaný.
e) Berzahdaki ölülerin ruhlarýný , ve kiramen katibin meleklerini görür yalaný.
f) Resulullah’ýn kabrini ve oradan berzaha yükselen nur sütununu görür yalaný.
g) Uyanýk olarak Resulullah’ýn zatý þerifini görürse artýk ona þeytanýn oyuncaðý olma tehlikesi kalmaz yalaný.
h) Cenab-ý Hakk’ýn zatý ezelisini müþahede nasib olur yalaný.
Sabaha çýkan bir kimse baktý ki, yaðmur yaðmýþ "Eh Allah fazlý rahmetiyle bize rahmet göndermiþ" diyen mü'mindir. Fakat bunu yýldýzdan, burçtan bilen ise kâfirdir. Yýldýzlara inanýyor demektir.
Ehli Hakk'a gelince: Onlarýn 2 derece' fethi vardýr. Birinci derecedeki fetihleri, onlarda ehli zulmetin anladýðý gibi birinci derecedeki yer ve gökleri, ehli zulmetin gör-düklerini görürler. Bu birinci derece keþfe nail olan 7 kat yerleri gökleri ve orada olanlarý da görür. Allah'ýn mahlûkatýným evlerinde oturduklarýný da görürler. Bunla-ra bir perde ve duvar mani olamaz. Keza gelecekteki iþleri de görürler. Bu fetihte ehli zulmet ile ehli nur müsavidir. Bunun için (Keþif, velayet derecelerinin en zayýfýdýr) deni-lir. Bu birinci derecede keþfe nail olan velî, ta ki, bunu at-latýp ikinci fethe gelince, ehli zulmetin perdelendiði haki-katler buna açýlýr. O zaman Arifi billah olan velîleri görür, onlarla konuþur. Keza mü'milerin ruhlarýný kabirlerin üs-tünde görür. Kiramen katibin ve sair melekleri görür. Ber-zahý, oradaki mevtalarýn ruhlarýný, Resulullah Efendimi-zin kabrini ve oradan Berzaha yükselen muazzam nur sü-tununu görür. Böyle uyanýkken Resulullah Efendimizin zatý þerifini de görürse artýk ona þeytanýn oyuncaðý olmak tehlikesi kalmaz. Çünkü Allah'ýn rahmetiyle içtima etmiþ-tir. Resullullah Efendimizle böyle teþerrüf etmek Cenab-ý Hakk'ýn marifetine sebeptir. Cenab-ý Hakk'ýn zatý ezelesi ni müþahede nasip olur. Aradan Resulullah Efendimiz çýktý mý, Cenab-ý Hakk'a kavuþur. Onun için vasýtadýr. Ýþte bu ikinci fetih, ehli .Hak ile ehli batýl arasýndaki farktýr. Nuranî keþif ile zulmani keþfi ayýran budur. Cenab-ý Hak nuru yarattý. Nurdan melekleri yarattý. Melekleri de ehli nura yardýmcý kýldý. Cenab-ý Hak zulmeti yarattý. Zulmet-ten de þeytaný yarattý. Þeytanlarý da ehli batýla yardýmcý etti. Onun hüsranýný artýrarak istidraç ile yardýmcý etti.
85-Ýbrahim Havas bir yahudinin yalan hikayesi.(S.549-550)
. Bu anlatýlanlara göre A. Debbað (r.a.) misal olarak buyurdu
-Ýbrahim Havvas Hz.leriyle bir Yahudi'nin hikâyesi buna uygundur. Bir gemide ibrahim Havvas Hz.leriyle bir Yahudi hahamý tanýþýyorlar ve dinleri hakkýnda konu-þuyorlar. Yahudi, Ýbrahim Havvas'a dedi ki: "O halde sen dininin üstün olduðunu iddia ediyorsun. Ýþte deniz, üs-tünde yürü, ben yürürüm" demiþ ve kendisini denize ata-rak yürümüþ. Ýbrahim Havvas Hz.leri diyor ki: "Vay baþý-ma gelenler. Yahudi'nin yanýnda bu benim için ne zillet-tir! Ya yürüyemezsem." Fakat yine kaldýrýp o da kendini denize atýyor ve Cenab-ý Hakk'ýn yardýmýyle o da deniz üstünde yürüyor. Sonra karaya çýkýyor. Haham diyor ki: "Hayýr, hayýr. Bu olmadý. Ýkimiz de yürüdük. Þimdi se-ninle bir yolculuða çýkacaðýz. Þu þartla ki, hiçbir sefire gir-meyeceðiz. Sahralarda dolaþacaðýz." Ýbrahim Havvas Hz.leri "Peki" diyor, "Ýstediðin gibi olsun" Kýrlara çýktýlar, 3 gün dolaþtýlar, hiçbir þey yemediler. Bir yere oturdular. O sýrada bir köpek aðzýnda üç ekmekle gelip hahamýn önüne ekmekleri koydu ve dönüp gitti, ibrahim HavvasHz.leri diyor ki: "Haham bana, buyur beraber yiyelim di-ye teklif dahi etmedi ve kendi yedi. Ben aç kaldým. Bunun üzerine çok güzel yüzlü, kokulu bir delikanlý elinde misli
görülmemiþ bir ziyafet yemeði ile çýka geldi. Onu benim önüme koydu ve gitti. Bu defa ben Yahudi'ye teklif ettim, "buyur beraber yiyelim" dedim. Fakat yemedi, ben yedim. Bundan sonra Yahudi dedi ki: "Ya ibrahim! Bizim de dini-miz,, sizin de dininiz Hak üzerinedir. Her ikisi de meyva veriyor. Fakat sizin dininiz daha ince, daha lâtif. Müsaade eder misin, ben de sizin dininize gireyim) dedi ve Ýslâm oldu ve benim halifelerimden tasavvufta gerçekleþmiþ bi-
ri oldu."
86-Deccal çýkacaðý vakit gavs meczuplardan olur ve tasarruf yetkisi onlara verilir yalaný.(S.560-561)
Yine buyurdu ki:
- Hak Sübhanehûyu müþahededen sonra insanlar 2 kýsma ayrýldýlar. Bir kýsmý Cenab-ý Hakk'ý müþahede edince masivayý unuttular. Daha ekmel olan ikinci kýsým
ise, bunlann ruhu müþahedesinde Resulullah Efendimi-zin müþahedesinden kesilmezler. Çünkü Cenab-ý Hakk'ý müþahede mertebesine ermekte, Resulullah Efendimizin
müþahedesi sebeptir. Her kimin Resulullah Efendimizi müþahedesi artar, netleþirse, Cenab-ý Hakk'ý müþahedesi de öylece artar.
Yine Þeyh (r.a.) buyurdu ki:
- Kulun ihtiyarý olsa ve 90 sene de ömrü olsa ve ih-tiyar etse ki, bu 90 sene ömründe yalnýz Resulullah (s.a.s.)'i görecek, ancak ölmezden bir gün evvel Cenab-ý
Hakk'ý göreyim dese ve yapabilse, bunun görüþü, her gün Resulullah Efendimizle Cenab-ý Hakk'ý birlikte görenden daha üstündür. Çünkü bu kimse Resulullah Efendimizin
müþahedesinde rüsuh peyda eder.
Memleketimizin bazý zahir hocalarý, A. Debbað Hazretlerine:
- Velîlerin namazý terk etmesi mümkün müdür? di ye sordular. Abdülaziz Debbað (r.a.) buyurdu ki:
- Bir velînin namazý terk etmesi asla mümkün ol-maz. Bir velî namazý nasýl terkt edebilir? Çünkü o velî da-ima iki þerare ile daðlanýr. Zatý daima Resulullah Efendi-
mizin müþahedesi ile nurlanýyor. Birde ruhu Cenab-ý Hakk'ýn müþahedesi ile nurlanýyor. Bir de ruhu Cenab-ý Hakk'ýn müþahedesiyle keyif oluyor. Þimdi bu her iki mü-
þahede ona daima namazý emreder. Binaenaleyh asla onu terk edemez. Resulullah Efendimizin zatý þerifindeki esrar ile suvarýlan bir kimse nasýl olur da Resulullah Efendimi-
zin iþlediðini iþlemez! Bu asla mümkün deðildir.
87-Bir velinin 366 vücudu olur yalaný.(S.562-563)
Masivaya dalýp aklýný kaybedenler.
- Velî olmayýp da, sair iþler sebebiyle aklýný kaybe-denler hayvanat hükmündedirler. Ancak, Allah onlara rahmet eder de cennetine sokarsa, o müstesna! Çünkü,
bunlar insan suretindedirler. Binaenaleyh onlarýn o suret-leri onlara þefaat eder. Çünkü, Allah Peygamberlerini, asfiyasýný, velîlerini hep o suret üzere yarattýðý için onlara acýr, rahmet eder de cennetine sokar. Keþfi açýlmakla aklý-ný kaybeden meczublar ise diðer velîler gibi tasarruf sahi-bi olamazlar. Yine bunlardan Gavs ve Kutup da olamaz. Ta ki, Deccal çýkana kadar. Cenab-ý Hak Deccal'in çýkma-sýný murad ettiði vakitte bu meczublar taifesine tasarruf yetkisi verir ve Gavs onlardan olur. O zaman hal ve ni-zam bozulur. Bunlar tasarrufa baþlayýnca da Deccal çýkar. Deccalin iþi bitince bu meczublarýn da hükmü kesilir. Bunlara bir daha asla saltanat gelmez, (v.â.)
88-Fetih nasip olacak kiþiyi Cebrail (as) üç gün önceden hazýrlar yalaný.(S.575-576)
Abdülaziz Debbað (r.a) dan "Bir velînin 366 vücudu olurmuþ?" diye sordum da buyurdu ki:
- Böyle olan zat, varisi kâmil olan Gavs'týr.
Benî yine dedim ki:
Hz. Peygamberden miras kalan zat ise 124.000 dir. Gavs niçin bunun hepsine varis olmuyor da 366'sýna varis oluyor?
- Resuluüah Efendimizin takat getirdiðine hiç kimse takat getiremez. Gavs'ýn Resulullah Efendimiz'e miras-çý olmasýnýn manasý þudur ki, Gavs'tan baþka hiçbir zat,
Resulullah Efendimizin bâtýnýndan Gavs kadar feyiz içmiþ deðildir, demektir.
Abdülaziz Debbað (r.a.) buyurdu ki:
- Büyük fetih sahibi velilerin geçmiþ ve gelecek günahlarý marifet olunur. Onlarýn hasenatlan makbuldür.Keþfi açýlmazdan evvelki günahtan, keþfi açýldýktan sonra
hepsi sevap yazýlýr. Günah mahcublardan sadýr olabileceði için keþfi açýldýktan sonra artýk ondan günah sadýr ol-maz. Fethi kebir sahibi velîler daima Hak Teâlâ'nýn müþa-
hedesindedirler. Hakk'ý müþahede de günah iþlemeðe manidir. Ayet-i kerime ile de sabittir ki, melekler müþahe-de ehli olmalarý sebebiyle Allah'a hiç isyan etmezler ve
Cenab-ý Hak ne emretti ise onu iþlerler.
89-Veliler mü’minlerin baþlarý üzerindeki nur ipliklerini görürler yalaný.(S.579-580)
Yine buyurdu ki:
- Bir þeyhin vücudunda fetih nuru olur ve þeyh mü-ridini fetih nurunu taþýmaða muktedir buldu mu, þeyh vefat edince fetih nuru o müridine intikal eder. Fakat, o þeyh ölürken, yerine býrakacak muktedir bir müridi yoksa sun Cebrail (a.s.)'a emanet býrakýr, îleride müridi bu sýrra takat getirene kadar onda emanet kalýr. Mürid takat ge-tirmediði ihraz ettiði zaman, evvela onun zulmet derisini soyarlar, sonra sýrrý Cebrail (a.s.) ona giydirir. Cebrail (a.s.) fetih nasib olacak kimseyi daha 3 gün evvelden ha-zýrlar. Resulullah Efendimizin sevgisini ona ünsiyet verir. Fethin vasfýndan olan esrara tahammülü için ona yollarýný açar. Cebrail (a.s.)ýn ona gelip gitmesiyle onda bir ürkek-lik ve vahþet olmaz. O melekleri görür de ürker diyenleri red eden fukaha, Seyyid Ýmran Ýbni Hüzai Hz.lerinin ba-þýna geleni zikrederler: (Eshabý kiramdan Ýmran îbni Hü-seyn-il Huzai (r.a.) melekleri görür. Melekler gelir ona se-lam verirlerdi. Bir gün îmran(r.a.) vücudunun bir yerine key yaptý. O zaman melekler gelmediler.) Þeyh Þarani rahimellah da Minen-i Kübra'sýnda Cenab-ý Hakk'ýn Cebrail (a.s.)ý gösterdiði kullarýndan bahsetmiþtir. Halk, böyle mahiyetini anlamadýktan þeylerde sussalar daha iyi olur. Diðer ümmetlerde de bunlar geçmiþtir. Sahibi Buhari ve sair kitaplarda Benî Ýsrail haberlerine bakýnýz. Oralarda da böyle melekleri görenler, meleklerle konuþanlar çok vardýr. O halde nerede kaldý ki, ümmeti Muhammed'e ol-masýn!
Þimdi bu bahisler bittikten sonra diðer baki nuranî emirleri zikretmek aný geldi. Bunlara geçeceðiz, inþallah.
90-Debbað’ýn “Resulullah’ýn kabrine bakýyordum. Nur amudunu gördüm. O nur bana yaklaþtý. Nur içinden Rasulullah Efendimizin kendisi çýktý”, yalaný.(S.591-2)
Yine buyurdu ki:
- Berzah ile dünyadaki mü'minler arasýnda da böy-le irtibat vardýr ki, bu da iman nurlarýdýr. Keþfi açýk olan bir velî baktýðý zaman görür ki, bu iman nuru beyaz, safi, güneþ ýþýðý gibi pýrýl pýnldýr. Adeta dar bir menfezden içe-ri giren güneþ ýþýðý gibidir. Ýþte velîler her mü'minin vücu dundan ve baþýndan bir kanþ yukardan baþlayan bu nur ipliklerini görür ki, bu berzaha kadar uzar. Âlemi ezelde herkesin kýsmet ve istidadý ne ise ona göre bu iplerin ka-
imliði deðiþir. Bazý mü'minlerinki ince bir iplik, bazýlarý-nýn þeker kamýþý gibi, bir kýsmýnýn da hurma aðacý gibidir. Bunlar büyük evliyalardýr. Keza dünyadaki kâfirlerin vü-cutlarýndan berzahta yerleþeceði yere uzanan iplikler çe-kilmiþtir. Fakat bunlarýn rengi karaya çalan gök renginde-dir. Týpký kibrit alevi gibi.
91- Öyle bir cennet var ki o cennette hiçbir nimet yoktur ve oranýn ehli Allah’ý müþahede ederler yalaný.(s. 596-7)
Abdülaziz Debbað (r.a.) bir kerre de bana buyurdu
ki
- Cenab-ý Hak vakta ki, benim keþfimi açmak murad ettive beni rahmetine gark etmek istedi. O zaman Fas'ta idim. Oradan Resulullah Efendimizin kabri þerifine bakýyordum. Sonra nuru þerif amudunu gördüm. O nur yavaþ yavaþ bana yaklaþtý. Nurun içinden Rusullah Efen-dimizin kendisi çýktý. O, zaman Þeyhim Abdullahi Bernavi Hz.leri bana dedi ki: "Evladým Abdülaziz, Cenab-ý Hak seni rahmeti olan seyyidi vücud Resulullah (s.a.s.) Efen-dimizle cem etti; birleþtirdi. Artýk bundan sonra senin, þeytanýn oyuncaðý olmandan korkmam."