El ibriz By: sumeyye Date: 23 Temmuz 2010, 14:42:11
El-Ýbriz
1. a) Kitab’ül Ýbriz tercümesi, büyük kültür, ilim ve irfan hayatýmýzýn çok kýymetli hazinelerindendir yalaný. (S.9)
b) Kitap, Kur’an ve hadis ilimleriyle tasavvufun anlaþýlmasý zor bazý meselelerini aydýnlatmakta ve okuyanlarý hayrete düþürecek bir rahatlýkla, ruhani bir hazla tesir etmektedir yalaný. (S.9)
c) Kitab’ül Ýbriz ve benzeri kýymetli eserlerin ne büyük yararlar saðlayacaðý anlaþýlýr iftirasý. (S.9)
Ýslâmýn nuru ile nurlannuþ mü'min kardeþlerimizin ve faziletli evlâtlarýmýzýn istifadesine sunduðumuz Kitâb-ül-Ýbrîz tercümesi, bü-yük kültür, ilim ve irfan hayatýmýzýn çok kýymetli hazinelerindendir.
Büyük velilerden Fas'b Abdülaziz Debbað Hazretlerinin sohbet-lerinden, menkýbelerinden, bazý sorulara verdiði cevaplardan meyda-na gelen ve deðerli kâtibi ve talebesi Ahmet Ibni Mübarek tarafýndan kaydedilen kitap, Kur'an ve hadis ilimleriyle tasavvufun anlaþýlmasý zor bazý meselelerini aydýnlatmakta ve okuyanlarý hayrete düþürebile-cek bir rahatlýkla, ruhanî bir hazla tesir etmektedir.
Yaþadýðýmýz devirde uzay çaðýna ulasan insanlýðýn yeryüzü ve kâinat hakkýnda çok þeyler öðrendiði fakat henüz insan ve onun ruhî hayatý hakkýnda meçhullerle karþý karþýya bulunduðu hatýrlanýr ve ye-ni ruhiyat ilminin üzerine eðilip de halledemediði çetin meseleler dü-þünülürse Kitâb-ül-lbrîz ve benzeri kýymetli eserlerin ne büyük yarar-lar saðlayacaðý anlaþýlýr.
Eseri tercüme ederek Türk oyuncularýna sunan deðerli zevatý tebrik ederiz.
Aziz müellifimizden, saygýlý okuyucularýna kadar bu yolda ihlâsla çalýþanlarýn hepsinden Allah razý ojsun. Amin Tevfik Allah'tan-dýr.
Mehmet Zahid KOTKU (RH. A.)
2. Ýbn-i Mübarek’in Debbað ile görüþmesi 1129 senesi oldu iddiasý. (S.15)
1129 senesi Recebi oldu. Bu iþittiklerimi yazmamý, Cenab-ý Hak bana ilham etti ki, gelecek nesiller de bun-dan istifade etsinler. O sene Recep, Þaban, Ramazan, Þev-val, Zilkade aylarýnda iþittiklerimi topladým, 15 cüz kadar oldu. Anladým ki, geçmiþ 4 senede bütün iþittiklerimi yazsa idim 200 den fazla cüz meydana gelirdi, timin âfeti kaydetmemektir. Bu yazdýklarým denizden bir katredir. Fakat Þeyh (r.a)'ýn göðsünde mahfuz olan ilim ve irfana gelince bunu ancak Allahü Teâlâ bilir. Allah sevdiði ve razý olduðu kiþiler gibi bizi muvaffak kýlsýn. Allah'a daya-narak, ondan imdat isterim, ona raðbet ederim, iþittiklerime burada bir de mukaddime yazmak lâzým geldi. Bu da 3 fasýlda zikredilecektir.
3. Seyyid Arabi Abdulaziz Debbað’ýn geleceðini haber vermesi yalaný. (S.17)
Seyyid Feþtali Hz.leri babama muhabbet göstermekte devam etti. Yatsý nama-zýndan sonra evimize gelir, bize çeþitli yemekler getirir veya yapardý. Bir gün anne ve babama demiþ ki: "Bir gün sizin bir evladýnýz olacak, adý Abdülaziz'dir, velayette þe'ni azim olacaktýr." Yine annemden iþittim: Seyyid Ara-bi Hz.leri bir gün bana resulullah (s.a.v)'i gördüm. Bana "Senin kýz kardeþinin kýzýndan büyük bir veli doðacak" buyurdu. O zaman ben dedim ki: "Ya Resulallah bunun babasý kim olacak?" Resullullah (s.a.v): "Babasý Mes'ud-i Debbað olacaktýr" buyurdu.
4. Hýzýr (A.S.)’ýn Debbað’a okumasý için verdiði dua yalaný. (S.19-20)
Bir gece yine âdetimiz veçhile Kaside-i Bürde'yi okuduk. Sonra ben türbeden çýktým. Odanýn kapýsýna yakýn bir yerdeki sidrenin altýna oturmuþ birini gördüm. Adam benimle konuþ-maða baþladý, îçimde gizli olan þeyleri keþfediyordu. An-ladým ki, bu ârifibillâh bir velidir. "Efendim, bana bir zi-kir telkin et" dedim. Sanki benden gaflet ediyormuþ gibi baþka iþler konuþmaða baþladý. Tekrar ýsrar ettim, tâ þafak þokene kadar onu býrakmadým, talebimde ýsrar ettim. Ni-hayet "sana vereceðim virdi terk etmeyeceðine Allah'la ahdetmedikçe þana ders vermem" dedi. Ben de verdiði dersi terk etmeyeceðime dair Allah'ýn ahdini ve misakýný verdim: O zaman bana dedi ki: "Her gün 7000 defa þunu oku
dedi.
5. Þeyhimin ölümünden 3 gün sonra bana fetih nasip olurdu. (S.21-22)
Abdülaziz Debbað (r.a) buyurdu ki:
- Þeyhim Ömer Hz.lerinin vefatýndan 3 gün sonra, Allah'a hamdolsun, bana fetih nasip oldu. Bu da 1125 se-nesi Recep ayýnýn 8. Perþembe günü oldu. Evimizden çýk-mýþtým. Allah'ýn bazý tasadduk eden kullarýndan elime 4 altýn geldi. Balýk aldým, evime geldim. kKarým bana "Git, Ali Harzem Hz.lerinin oradan yað al da bunlarý kýzarta-yým" dedi. Gittim, þehrin Fütuh kapýsýna vardým. Tüyleri-me bir ürperme geldi. Arkasýndan bir titreme geldi. Sonra, elim, etim karýncalanmaða baþladý. Ben yürüyordum ama bu hal bir türlü benden gitmiyor, bilâkis artýyordu. Bu halde Seyyid Yahya Bin Allâl Hz.lerinin kabrine kadar vardým. O da Ali îbni Harzem türbesi yolunda idi. Hâlim daha þiddetlendi, göðsüm çok ýzdýraplýydý. "Herhalde ölüyorum" dedim. Sonra benden bir þey çýktý ki, keskâs buharýna benzer, ondan sonra boyum uzamaða baþladý, öyle ki her þeyden daha uzun oldum. Sonra eþyalar bana keþf olmaða baþladý, sanki her þey önümde idi. Yeryüzünde ne varsa önüme geliyordu. Meselâ bir Hristiyan kadý-nýn evinde çocuðunu emzirirken görüyorum. Bütün de-nizleri, yedi bat yerleri, gökleri ve arasýnda bulunan mahlûkatý gördüm. Sanki ben semanýn üstüne çýkmýþ sey-rediyordum. O anda büyük azametli bir nur geldi ki, bü-yük bir soðukluk verdi, dondum zannettim. Eðilip yü-züm üzerine' bakayým dedim, bir de ne göreyim, benim vücudum hep göz olmuþ. Gözüm de görüyor, baþým da görüyor, ayaðým da görüyor, bütün azâlanm göz olmuþ hepsi görüyor! Üzerimdeki elbiseye baktým, hiç perde ol-muyor, görüþe mâni olmuyor. O zaman anladým ki, yat-mak da, eðilmek de, kalkmak da birdir. Bu hal bir saat de-vam etti. Ondan sonra kesildi, eski halime avdet ettim.
6. Ýlk görüþtüðüm þeyhlerin imamý olan Hýzýr’dý yalaný. (S.26-27)
Þeyh Hz.lerine sordum:
A. Bernavi Hz.leri ile Seyyid Mansur Hz.lerinden hangisi daha büyüktür?
Seyyid Abdullahi Bernavi Hz.leri daha büyüktür. Her ne kadar ikisi de kutup ise de. Seyyid Mansur Hz.lerinin vefatiyle de ondaki esrara ben vâris oldum. Ondan sonra büyüklerden Seyyid Muhammed-il Lehvaç Hz.lerine mülâki oldum. Memleketi Tetavün þehrine yakýndý. Seyyid Lehvaç Hz.leri ile görüþmem Seyyid Mansur Hz.lerinden evveldi, fakat vefatý ise Seyyid Mansur Hz.lerinden az sonra oldu. Lehvaç Hz.lerinin vefatiyle ondaki esrara da, Cenabý Hakk'm ihsaniyle ben vâris oldum. Ýþte maruf zatlardan görüþtüklerim bunlardýr. Ýlk görüþtüðüm þeyh, þeyhlerin þeyhi, Kutb'ül arifin, velilerin imamý olan Seyyidina Hýzýr (a.s.)dý
7. Abdulaziz Debbað evlerde konuþulanlarý biliyordu yalaný. (S.31-32)
Þeyh Hz.lerini ilk tanýdîðým zaman bir evlâdým ölmüþtü. Karým bundan çok mahzun oldu. Çünki daha önce de bir çocuðumuz ölmüþtü.O zaman onu teselli ederdim. Mahfiye kitabýnýn sahibi olan Ahmed îbni Abdullah "Eðer sen çocuða bakar, ona ilerde vâki olacak felaketler baþýna gelmeden çocukken ölürse onlardan kurtulur" diyor, diye teselli ediyordum, Ýþte o sabah Abdülaziz Debbað (r.a.) a mülâki oldum. Bana: "Dün gece sen karýný þöyle þöyle söyleyerek teselli ettin" dedi ve Seyyid Ahmed Ýbni Abdullah'tan naklettiðim kelâma kadar hepsini söyledi. O zaman anladým ki, evlerde konuþu-lanlarý da keþfediyor, görüyor
8. Debbað Hazretleri müridlerin evlerine kapý kilitli olduðu vakitte gelebiliyor iftirasý. (S.32)
Bir kerameti daha: Þeyh Hz.leri göðsünde bir hastalýk sebebiyle aðýzýndan hiç karanfil eksik etmezdi. Onun için aðzýndan daima güzel karanfil kokusu gelirdi. Fakat bir zaman evimde, kapým kilitli karýmla otururken de karanfil kokusu geldi. Bu kokuyu karým da duyuyordu. Þeyh Hz.lerini ben de karým da çok severdik. Bir gün Þeyh Hz.lerine: "Efendimiz, biz evimizde sen olmadýðýn halde karanfil kokusu duyuyoruz" dedim. O zaman: "Evet, tabii ben yanýnýzdayým" buyurdu. Ben de lâtife olarak "Bir daha evimde karanfil kokusu duyarsam hemen elimle sizi yakalanýn" dedim. Bunun üzerine gülerek "Eh, yakalayacaðýn zaman ben de evin öbür köþesine kaçarým" dedi.
9. Mürid karýsýyla görüþtüðünde Debbað baþ uçlarýnda bekliyordu iftirasý. (S.35)
Bir gün de Þeyh Hazretlerini ziyaretimde bana:
Sen Pazar gecesi ne iþ yaptýn? dedi.
Ne iþ yapacaðým efendim, dedim. Bunun üzerine:
Yok ! Sen karýn ile görüþüyordun. Çocuðun da uyumadý. Onu kaldýrýp minderin üzerine oturttun. Lambayý da sandýðýn üzerine koydun. Benim seninle beraber hazýr olduðumu biliyor musun? dedi.
10. Þeyh 7 kat gökleri ve 7 kat yerleri görür yalaný. (S.200-204)
Keþfi açýk velîler neler görebilir.
Keþfi açýlmýþ olan velîlerin neler görebileceðinin ba zýsýný söyliyeceðim:
A. Debbað Hz.leri buyurdu ki: - Keþfi açýlan velîler halvetlerde yâni gözümüz önünde olmayan uzak yerlerdeki, kapalý yerlerdeki iþleri görür. Mesela camide itikâfa girmiþ bir müridini buradan örür. Yine yedi kat gökleri ve yedi kat yerleri görür. Be-þinci arzdaki ateþide görür. Arz ve semada daha baþka ne-ler olduðunu görür, bu beþinci arzdaki ateþ berzah ateþi-dir. Çünük berzah, yedinci kat gökten yedi kat uzanmýþ-týr. insanlar öldükleri vakit vücutlardan çýkan ruhlar de-recelerine göre bu berzaha girerler. Þekavet ehlinin ruhla-rý da derecelerine göre bu berzaha girerler. Þekavet ehlinin ruhlarý iþte bu berzah ateþindedir. Bu þekavet ehlinin ateþteki yerleri dar yerler, kovuklardýr. Bu berzah ateþi, cehennem deðildir, bu berzaha mahsus bir azaptýr. Cün-kü cehennem yedi kat gökler ve yedi kat yerlerin kürre-sinden dýþardadýr. Cennet de öyledir. Veliler ilk anlarda gördükleri bu yedi kat yerleri ve gökleri birbirine karýþtý-rýrlar, tam seçemezler, bir arzdan diðer arza nasýl gidildiðini bilirler fakat o arzýn ne olduðunu anlayamazlar. Yine bu veliler eflâki de karýþtýrýrlar. Bu mertebede yine þeytanlarý ve onlarýn nasýl çoðaldýklarýný görür. Cinleri ve sakin olduklarý yerleri, güneþ, ay ve yýldýzlarýn nasýl seyrettiðini, yine bu boþluklarda insanlarý aniden öldürülen þimþekleri, sesleri görürler. Bu sesleri iþitirler, fakat bu sesler kendilerini öldürmez. Ýþte bu ilk mertebeye geç en veliler bu gördüklerini mühimsememelidirler. Keza küçümsememelidirler de, bunlara takýlýr kalýrsa o zaman hâli tavakkuf eder, tersine döner, derecesi düþer. Çünkü bu ilk anda o vücut her gördüðünü dünðer gibi kendine emer, çeker. Halbuki bu gördüklerinin hepsi zulmettir. Zulmette kalýr, ilerleyemez, iþte bu sebeple keþfi açýlmayan müridler daha emniyet sahasmdadýrlar. Bu keþfin açýldýðý ilk hamle çok tehlikelidir. Ancak Allah’ýn koruduklarý müstesna! Bir kimse bu gördüklerine takýlýr kalýrsa, o zaman þeytan ile el ele vermiþ olur. Ve sahirler, kâhinler zümresine dahil olur. Allah'tan selâmet isteriz. Allah böyle bir kuluna rahmet ederse kendine çeker, o zaman Cenab-ý Hak onun kalbine bir þevk ve istek verir, onunla bu gördüðü zulmet perdelerinin hepsini yarar, Cenab-ý Hak tarafýna koþar. Bu mertebeyi atlatýp ikinci mertebeye yükselince o zaman bâtýn nurlariyle görmeðe baþlar. Hafaza meleklerini, evliyalarý, divaný, Ýsa (a.s.) ve meramýný ve o makamda olanlarý, Musa (a.s.)ýn, îdris (a.s.)ýn, Yusuf (a.s)ýn makamlarýný ve onlarda olanlarý ve sonra isimlerini bilmediðimiz daha 3 peygamberi, melekleri ve hatýrýna gelmeyen þeyleri görür. Bu þekilde teþfi açýlan velilere de lazým olan, bu gördüklerine de kapýlýp kalmamaktýr. Çünkü bu ikinci mertebe de vücud yine bir sünger gibidir. Bunda nur þefkattir, ayna gibidir. Neyin karþýsýnda dursa, karþýsýndakinin esrarýný hemen içine alýr, kendini akseder, Meselâ Ýsa (a.s) karþýsýna gelince, onu beðenirse o makamdaki esrarý alýr, o zaman Ýslâm ümmetinden çýkar, Ýsevi olur! Allah bizi korusun. Bu þekildide keþfe nail olan veli de büyük bir tehlikedir. Tâ ki, Mevlâna Seyyidina Muhammed (s.a.s.)ýn makamýna eriþip orayý görünceye kadar tehlikededir. Bu veli Resulullah Efendimizi gördüðü vakitte ona saadetler tamam olur. Çünkü Resulullah (s.a.s.)de, Allahü Teâlâya çeken, cezbeden bir kuvvet vardýr. Sair mahlukat arasýnda bu hassa yalnýz Resullulah Efendimize mahsustur. Bu kuvvetli cazibesinden dolayý bütün mahlukatýn en azizidir. Bütün âlemin efdalidir. Onun için bir veli Resulullah Efendimi-zin makamýna eriþirse Allahü Telâlaya karþý çekilmesi, cezbedilmesi artar. Artýk þeytanlarýn araya girmesi tehlikesinden emin olur. Bu hususta daha bir çok sýrlar vardýr.. Bunu ancak keþfi açýk olan veliler bilir. Allah bizi de onlardan kýlsýn, o velilerin bereketlerinden bizi mahrum etmesin.
Bundan sonra veli 3. cü makama erer. Burada es-rar-ý kaderi, onun sýrlarýný görür. Ondan sonra daha yükselir. O zaman Cenab-ý Hakk'ýn ef al nurunun nasýl yayýldýðýný görür. Burada ef al nurunu gören veli þaþýrýr, karýþtýrýr da bu ef al nurunu bizzat Cenab-ý Hak zanneder. Halbuki Allah bundan münezzehtir. Ondan sonra 5. ci makama yükselince, o zaman gördüðü nurun ef al nuru olduðunu, Cenab-ý Hak olmadýðým fark eder. Nuru nur, fiili fiil görür. Bundan evvelki mertebede galat ettiðini, þaþýrdýðýný anlar.
Ondan sonra makamatýn esmasýnýn zikrinden, mânalarýn þerhinden bahsettik.
Bu bahsi yazmamdan maksat, böyle ilk keþfi açýlan-lar bu tehlikelerden bilsinler de sakýnsýnlar, diyedirKaynak: Kitab-ül-ibriz, Abdülaziz Ed-Debbað, Seha Neþriyat, Ýst.1997