inanmak iman etmekmidir By: sumeyye Date: 21 Temmuz 2010, 21:37:57
Inanmak"'Ýman etmek'midir?
ÝNANIYORUM, ÖYLE ise vardýr, böyledir” deyip kestirip atmaya hakkýmýz yoktur Yaratýcý kendi sýfatlarýndan emin olarak “bakýnýz, düþününüz, aklediniz, þuurunuzla sýnayýnýz, kendi duygularýnýzla karþýlaþtýrýnýz” gibi hitaplarla, insaný inancýný teyide, yakîn ve emniyet düzeyine çýkarmaya davet ediyor
ÝMAN; emanet, eman, emniyet ile ayný kökten gelen bir kelimedir Ýnanmak ile ilintisi varsa da, kök olarak tamamen farklýdýr Ýman ve emniyet kelimelerinin ortak kökü olan ‘emn’ güvenir ve güvenilir bir hal üzere olmayý, içsel bir güven duygusunu ifade eder ‘Emniyet’ karþýlýklý güven duygusunu tanýmlayan bir kavram iken, ‘iman’ içsel güven duygusunun derin bir bilme ile gerçeklenmiþ halidir Derinleþmiþ bir bilginin ilgili konuda bilinmeyeni, görünmeyeni tarif edebilme gücü vardýr Zaten, görülen bir olguda inanç duygusuna da, ileri düþünceye de yer yoktur
Düþünürlerin dünyalarýna gittiðimiz zaman, meþgul olduklarý konulardaki kanaatlerinin bilgi ve inanç denklemi üzere kurulduðunu görürüz Örneðin Galileo dünyanýn döndüðünü görmediði halde, dünyanýn döndüðünden emin olan biridirÇünkü bu noktadaki bilgisi Galileo’ye dünyanýn döndüðünü neredeyse görüyormuþçasýna bir yakýnlýk telkin etmiþtirDünyanýn döndüðüne dair Galileo’nin iç dünyasýnda oluþan inanç derinlemesine bilme halinden sonra gelmiþ, ilgili konuda imanî bir tarza geçmiþtir Galileo için “Dünyanýn döndüðüne inanýyordu” gibi bir taným yetersiz kalacaktýr “Dünyanýn döndüðünü görmüþtü” demek ise, gerçeði ifade edemeyecektir “Delilleri takip ederek dünyanýn döndüðüne dair hissinde yakîne ulaþmýþtý Dünyanýn döndüðüne, âdeta görürcesine bilir derecede inanýyordu, dünyanýn döndüðünden emindi” demek ise gerçeðin ifadesi olacaktýr
Bu örnekten hareketle, þunu diyebiliriz: ‘Emn’ kökünden gelen ‘iman’, görünen âleme bakarak görülmeyen boyutlar hakkýnda çýkarýmlarda bulunmak, bu çýkarýmlarý delillendirmek anlamýnda kullanabileceðimiz bir kavramdýr Meydanda bir denge ya da bir olay var ise ve bu olay, bu denge görünen boyuttaki etkenlerle açýklanabilmekten uzak ise, þu an için göremediðimiz bir etkenin varlýðýna, onun varlýðýnýn zaruretine dair çýkarýmda bulunmanýn ismidir iman ediþ Ýman ise, bu düþünsel ve duygusal yolculuðun sonunda varýlan noktanýn tarifidir Bu açýlardan bakýlýnca ‘inanç ve düþünce’ eylemlerinin çakýþmasýyla açýða çýkabilecek olan ‘iman’ýn, beþ duyunun tarifte yeterli olamadýðý bir noktada geçerli olduðu görülecektir
Ýman ile inanç arasýnda gerçek bir bað olmakla birlikte, tanýmlanabilir bir fark vardýr Bu nüansý açabilmek için görülebilir bir örnekten baþlamak anlamayý kolaylaþtýrýcý olacaktýr Ýsmi duyulmuþ birinin sadece varlýðýný bilen biri için, bir inanç durumu sözkonusudur Onun hakkýnda malumat sahibi olan birinin ilgili þahýsla bilgi bazýnda bir yakýnlýðý vardýr Onunla arkadaþlýðý olan birinin durumu ise, ilerlemiþ yakýnlýktýr ve bu yakýnlýk bilgi derecesindeki yakýnlýða oranla, tanýmaya ve tanýmlamaya daha uygundur Tüm bu iliþki boyutlarýndan sonra, sevginin ve feragatýn da devreye girmesiyle, ileri derecede duygusal ve çoðu zaman dönüþsüz bir yakýnlýk gerçekleþir Gerçeðe en uygun tanýmlama veya tanýma, bu son mertebede husule gelir Bu mertebedeki bir iliþki içerisinde, eðer ilgili kiþiler çirkinliklerden uzak iseler, gerçek bir güven duygusu iliþkiyi baðlayacaktýr
Perdeli bir diyarda yaþayan varlýklar olarak bu görünen boyutun görünmeyen Yaratýcýsý ile, kendi irademiz dahilinde doðrudan bir yakýnlýk kurabilmemiz mümkün deðildir Zaten böyle bir yakýnlýðýn—içsel bir emniyet duygusu oluþmadýkça—pek bir faydasý olamayacaðýný da, Ýblis’in durumundan çýkarsayabilmemiz mümkündür Diðer taraftan, bu görünen âlemi irdeleyerek, varlýklarýn iliþkilerinde etken olarak kendilerini gösteren sebeplerin dengeleri; bu dengeler içerisinde kendini gösteren ilim ve iradeyi; bu iliþkilerde açýða çýkan rahmeti, þefkati ve sevgiyi netice verip veremeyeceðine bakarak, görünmeyen ama varlýðý zarurî olan, bilerek, görerek, iþiterek, etki altýnda kalmadan hür bir iradeyle iþ gören bir kudretin varlýðýný ispat etmek mümkündür Girdiðiniz bir ortamda mükemmel bir sofraya karþýlýk küçük bir çocuktan baþka biriyle karþýlaþmadýysanýz, çocuðun yeteneklerinin görünen mükellef sofrayý netice vermesini mantýk dýþý buluyorsanýz, gördüðünüz ortamýn dýþýna doðru zihnî çýkarýmlarda bulunmak zorundasýnýzdýr Sofranýn ancak çocuðun varlýðýnda hazýrlanýyor olmasý veya çocuðun eliyle hazýrlanýyor olmasý, sizi sofrayý hazýrlayanýn gerçekten o çocuk olduðuna inanma mecburiyetinde býrakamaz Evrendeki olgulara dikkatlice bakýnca da, etken gibi görünen sebeplerin olsa olsa birer uslu çocuk gibi olduðunu fark edersiniz Neticeler ise baþlangýçlara oranla harikulâdedir Bu harikulâdelik, bu mükemmellik sebeplerin ellerinde gelmiþtir, doðru Ancak mükemmel neticeleri aciz ve cahil sebeplerin ellerinde görmek, salim bir zihinde, bunlarý onlarýn yaptýðýna dair bir delil teþkil etmez
Ýslâm dininde kullanýlan ýstýlahî anlamýyla ‘iman,’ Yaratýcýnýn hem varlýðýndan hem güvenilirliðinden emin olmaktýrYalnýzca var olduðunu bilmek bizim gibi perdeli bir diyarda yaþayan varlýklar için imanýn birinci mertebesi olan inançtýrÝmaný tamamlayan unsur ise Yaratýcýya karþý insanýn iç dünyasýnda, enfüsünde oluþan güven duygusudur Böyle bir duygu ise ancak yakýndan tanýyarak O’nun Kendisini terk etmediðimiz sürece bizi terk etmeyeceðinden, zulmetmeyeceðinden, en ince meselelere vâkýf ve hâkim olduðundan, kudretinden, azametinden, rahmetinden emin olmakla mümkündür Özetle, iman, her hal ve þart altýnda Cenab-ý Haktan emin olmakla mümkün olacaktýr
Ýslâm alimlerinden Ebu Hanîfe ve Ýmam Buharî, imanýn inanç basamaðýna atfen, “Ýman artmaz ve eksilmez” demiþlerdirDoðrudur; Allah’ýn varlýðýný bilmek, inanmak, artýp azalmayacak bir niteliðe sahiptir Ýmanýn birinci basamaðý olan Allah’ýn varlýðýný bilmek kalbde yerleþmemiþse, diðer basamaklarýn tasavvuru mümkün deðildir Ancak iman salt Allah’ýn varlýðýný bilmek anlamýnda olmadýðý için, diðer basamaklarda bir yükseliþ elbette mümkündür Ýnsanýn Zât-ý Akdes’e yakýnlýk ve ‘O’na güvenmek, itimat etmek, sýrtýný yaslayabilmek’ anlamlarýndaki ‘emin olma’ mertebelerinde sürekli iniþ ve çýkýþlarý vardýr Allah’ýn varlýðýndan þüphe eden biri olmadýðý halde Ýblis’i mü’min olarak tasavvur edemeyiþimizin nedeni, Ýblis’in Rabbi’l-âlemîn’e güvenmeyiþidir Ýblis’e göre, âlemlerin Rabbi Âdem’in yaratýlýþý ve diðer varlýklara üstün tutuluþu iþinde ciddi hatalar yapmýþtýr Bu tanýmlarla bakýlýnca, Ýblis Allah’ýn varlýðýný bilmekte, ancak ona iman etmemektedir Çünkü, O’ndan emin deðildir
Resûl-i Ekrem (asm) bir hadisinde “Ýlimden ilk kaldýrýlacak olan þey huþûdur Sonra emanet kaldýrýlýr…”1 diyerek, Allah ile kul arasýnda bir bað, bir münasebet olan imanýn insan kalbinde yansýmasý olan, ‘etkisi hissedilebilen derin sevgi ve saygý’ diye tanýmlayabileceðimiz ‘huþû’ ile, insan-insan iliþkilerinde yansýyan þekli olan ‘emniyet’i ilim nevinden ifade etmiþtirÝlâhî hitap olan Kur’an ise, “Ancak, ilimde derinleþmiþ olanlar anlar”2 diyerek, gayba dair mesajý kavramakla ilim ehli olmayý buluþturmuþtur
Ýnsanýn enfüsünde oluþan imanýn sosyal hayata yansýyan þekli olan ‘emniyet,’ insan-insan iliþkilerinde güvenilir bir hal ve durumda olmayý gerektirir Mü’min kendisinden, elinden ve dilinden emin olunan kimsedir Yaratýcýsýnýn kendisine ve kardeþleri konumundaki diðer insanlara vermiþ olduðu en yüce deðer olan kiþiliðine zarar vermemek için zinadan, hýrsýzlýktan, kibirden, ahde vefasýzlýktan, zulümden, özellikle yalan ve hile halinden kaçýnýr; yeri geldiðinde hakkýný yine ayný nedenle arar Emanete hýyanetin olduðu bir ortamda iliþkideki emniyet yerini þüpheye býrakmýþ demektir Böyle bir ortam, toplumu oluþturan bireylerin çoðunluðunda ciddi derecede—tarif ettiðimiz þekliyle—bir iman zaafýna delalet ederBu zaaftan kurtulabilmek için geç kalýnmadan bireylerin düþünsel açýdan beslenebilme, bilgilenebilme yollarýnýn açýlmasý gerektiðine iþaret eder
“Ýnanýyorum, öyle ise vardýr, böyledir” deyip kestirip atmaya hakkýmýz yoktur Yaratýcý kendi sýfatlarýndan emin olarak “bakýnýz, düþününüz, aklediniz, þuurunuzla sýnayýnýz, kendi duygularýnýzla karþýlaþtýrýnýz” gibi hitaplarla, insaný inancýný teyide, yakîn ve emniyet düzeyine çýkarmaya davet etmektedir Teknolojinin fuarlarýna, ‘show-room’larýna, sanatçýlarýn sergilerine, konserlerine, iþinde ehil insanlarýn söyleþilerine büyük bir merakla akýn akýn giden, siyasal tartýþmalarý ve söylemleri büyük bir ilgiyle takip eden, dizilerin sonunu, maçlarýn sonucunu merakla bekleyen insanlarýn kâinattaki ihtiþamlý gösterilere, derin anlatýmlara, sanatlý sergilere, anlamlý söyleþilere ilgisizliðinin mazeret kabul eder bir tarafý yoktur
Ya herþeye ilgimizi keseceðiz, ya da herþeyle gerçekten ilgileneceðiz Yoksa, bu çeliþik durum, dayanaða en muhtaç olduðu bir zamanda korkarýz ki insaný dayanaksýz ve mazeretsiz býrakacaktýr
O halde, ‘inanmak’la kalmayýp, ‘iman edelim’ Ýman edelim ki, emin olalým Rabbimizden…ALINTI