Neden Hasta Olmuyoruz By: neslinur Date: 21 Temmuz 2010, 10:50:40
Vücudumuz Her An Milyonlarca Hastalýk Mikrobun Tehdidi Altýnda...
NEDEN HASTA OLMUYORUZ?
Meþhur bir doktor þöyle demiþtir:
"Hasta olduðumuz zaman neden hasta olduðumuza þaþarýz. Halbuki þaþýlacak þey hasta olmamýz deðil, nasýl olup da sýhhatli olduðumuzdur."
Sýhhatli halimiz bunun en güzel misâlidir. Zira vücudumuz her gün milyonlarca hastalýk mikrobunun hücumuna maruzdur. Buna raðmen hastalanmayýz. Yediðimiz gýdalar vasýtasýyla olsun, teneffüs ettiðimiz havayla olsun, veyahut da derimizdeki çatlaklarýn, kesiklerin arasýndan olsun durmadan vücudumuza sayýsýz mikroplar girer. Buna raðmen hastalanmayýz.
Burada akla derhal bir soru gelmektedir: Nasýl oluyor da bu kadar mikrop arasýnda sýhhatli kalabiliyoruz? Bizi hastalýklara karþý koruyan nedir?
Özellikle son 70-80 sene içinde yapýlan araþtýrmalar neticesi ilim adamlarý bu sorunun cevabýný vermiþ bulunmaktadýrlar. Bilginlerin vardýklarý netice þudur: Vücudumuz mikroplara karþý kademe kademe savunma araçlarý ile mücehhez kýlýnmýþtýr.
Mikroplu bir toz tanesinin gözümüze kaçtýðýný farzedelim. Hattâ böyle bir durumu farzetmeye lüzum yok. Bu her gün olmaktadýr. Fakat buna raðmen gözümüz hastalanmaz. Zira göz, giren bu mikroba karþý hazýrlýklýdýr. Evvelâ gözümüzün üst tarafýndan alt tarafýna daimî bir yaþ yaðmuru vardýr. Bu maddenin mikrop öldürme hassasý o kadar kuvvetlidir ki, iki litre su içinde eritilecek bir damla gözyaþý, milyarlarca mikrobu öldürebilir.
Tükürüðümüzde ve vücudumuz tarafýndan imâl edilen diðer koruyucu maddelerde de, bu þekilde mikrop öldürücü kimyevî maddeler bulunmaktadýr.
Hattâ bütün vücudumuzu kaplayan deride bile, mikroplarý öldürme hassasý vardýr. Meselâ dizanteri mikrobu ile dolu bir damla sývý, bir cam parçasý üzerine konsa saatlerce yaþar, fakat temiz bir elin avuç derisi üzerine konacak bu mikroplar, 20 dakika içinde ölür.
Burnumuzdan giren mikroplar, evvelâ burnumuzun içindeki kýllara takýlýrlar. Sonra burun içindeki borularýn iç yanaklarý ýslak ve yapýþkan bir madde ile kaplýdýr. Bu madde sinek kâðýtlarýnýn sinekleri yakalamasý gibi mikroplan yakalar. Mikroplar fazla olur da bunu kaþýndýrýrsa, buna karþý vücut aksýrma ile karþý koyar. Aksýrma ile mikroplar dýþarý atýlmýþ olur. Bu da olmazsa burnumuz akmaya baþlar. Mikroplar bu yolla da dýþarý atýlýrlar.
Buruna giren mikroplarýn bütün bu engelleri aþarak ciðerlere girdiðini düþünelim. Vücut buna karþý da müdafaasýz deðildir. Zira ciðerlerin kalýn, ince bütün borularýnýn içi týpký burun gibi yapýþkan bir sývý ile kaplýdýr. Bu sývýlara yapýþan mikroplar da öksürük yoluyla dýþarý çýkarýlýr.
Bazý mikroplarýn derimizde kesiklerden, çatlaklardan ve yahut da burnun içindeki yapýþkan maddelerden kurtularak vücudun içine sýzdýklarýný farzedelim. Bu yolla vücudumuza giren mikroplar, ilk anda yani 20 dakika sonra, iki misli çoðalýrlar. Ýkinci 20 dakika sonunda 4 misli artarlar. Ve bu artýþ, böylece gittikçe çoðalmaya devam eder.
Bu duruma karþý vücut hareketsiz kalsaydý, bir iki saat içinde mikroplar milyonlarý bulurdu. Hattâ bir günde milyarlarý, trilyonlarý aþardý. Bunun bir sonucu olarak da hastalýk baþlardý.
Fakat iþ bu safhaya girmeden önce, vücut derece derece tedbirler almaya koyulur. Ýlk tedbir, vücutta ateþin yükselmesidir. Vücuda mikrop girdiðini hisseden bünye derhal birtakým kimyevî maddeler çýkarmaya baþlarlar. Bu maddeler bütün istikametlere yayýlýr.
Bilindiði üzere kan bir kýsmý beyaz, bir kýsmý kýrmýzý, milyarlarca yuvarlakçýklarýn biraraya gelmesiyle teþekkül eder. Bu yuvarlakçýklar gözle deðil ancak mikroskopla görülebilir. Ýþte mikroplarýn vücuda girmesi üzerine bünyenin çýkardýðý kimyevî maddeler, bu alyuvarlarýn dýþ zarlarýnýn gevþemesine sebep olur. Gevþeyen bu zarlardan, alyuvarlarýn içindeki su dýþarýya çýkar. Bu suya plâzma adý verilir. Alyuvarlarýn sularý böylece dýþarý çýkadursun, bünye bir yandan da lökosit adý verilen akyuvarlarla mikrop öldüren diðer bazý maddeleri de harekete geçirir.
Vücudun savunma tedbirleri içinde en enteresan ve te'sirli olaný, bu lökositlerdir. Ýþte bu lökositler, mýknatýsla çekilmiþçesine hýzla giderek mikroplara yapýþýrlar ve onlarý yemeye baþlarlar.
Yukarýda alyuvarlarýn içindeki plâzma denen sularýn dýþarýya sýzdýklarýný söylemiþtik. Bu plâzmanýn içinde fibrinojen denen bir madde vardýr. Bu maddenin özelliði, derhal pýhtýlaþmasýdýr. Akyuvarlar mikroplarý imha ederken, bu fibrinojen de ciltteki kesikliðin etrafýnda pýhtýlaþarak mikroplarýn muayyen bir yerden öteye gidememelerine sebep olur. Bu takdirde mikrop giren yer þiþer, kýzarýr ve cerahat toplar. Böylece mikroplarla vücudun diðer kýsýmlarýnýn ilgisi kesilmiþ ve araya âdeta bir duvar örülmüþ olur.
Lökositlerin mücadelesi baþarý ile sonuçlanmazsa vücut bu sefer dev lökositleri seferber eder. Bu dev lökositler, hem mikroplarý, hem de bazan onlarla boðuþan lökositleri yerler.
Bir lökositin veya dev lökositin yediði mikrop, her zaman ölmez. Lökositin içinde canlý olarak durur. Bu gibi mikroplar vücut için çok tehlikelidir. Zira bu gibi mikroplar bir sýðýnaða saklanmýþ gibidirler. Vücudun çýkardýðý öldürücü maddeler artýk bunlara te'sir etmez. Ancak vücudun buna karþý da bir mücadele vasýtasý vardýr. Bu mücadele vasýtasý da lenf damarlarýdýr. Lenf damarlarý vücuttaki et dokularýnýn âdeta kanalizasyon borularýdýr. Küçük lökositler olsun, dev lökositler olsun, mikroplar olsun bu lenf damarlarýna girerek lenf suyu vasýtasiyle en yakýn lenf guddelerine sürüklenirler. Bu lenf guddeleri vücudun stratejik yerlerinde bulunur. Lenf guddeleri mikroplar için süzgeç vazifesini görürler. Lenf suyu bir guddeden diðerine geçmek suretiyle, bütün mikroplarý temizler ve en sonunda boyun guddelerine gelir. Oradan da kana karýþýr. Ýþte bu safhada mikroplarýn hemen hepsi temizlenmiþtir. Boyun guddeleri mikroplar için dýþarý çýkýþ kapýlarýnýn en sonuncusudur. Mikroplarýn bütün bu engelleri aþarak vücuda girdiklerini kabul edelim. Vücut elleri baðlý seyirci mi kalacaktýr? Hayýr. Bu þekilde vücuda giren mikroplar bu sefer de kemiklerimizin içindeki iliklerimizin, karaciðerimizin, dalaðýmýzýn ve diðer bazý daha küçük organlarýmýzýn müdafaa hattý ile karþýlaþýrlar. Bütün bu organlar da, mikroplarýn temizlenmesinde süzgeç vazifesi görürler.
Burada akla bir soru gelmektedir: "Lökositler nasýl oluyor da, sadece mikroplara hücum ediyorlar? Nasýl oluyor da vücudumuzdaki diðer hücrelere saldýrmýyorlar?"
Vücutta antikor adý verilen birtakým maddeler vardýr. Bu maddeler kana karýþan mikroplara yapýþýr. Ýþte küçük lökositlerle dev lökositler, antikorlarýn bu þekilde damgaladýklarý mikroplarý kolaylýkla keþfederek üstlerine saldýrýrlar.
Bir hastalýktan iyileþmek için antikorlarýn vücutta bol miktarda olmalarý icap eder. Meselâ çiçek hastalýðýna hiç yakalanmamýþ bir insanda çiçek mikroplarý ile mücadele edebilecek antikor bulunmaz. Vücuda bir çiçek mikrobu girdiði anda, bünyedeki antikor fabrikasý derhal faaliyete geçerek bu mikrobu alt edecek antikorlarý sür'atle yapmaya baþlar. Bu arada çiçek mikrobu da gittikçe çoðalýr ve vücut hasta düþer. Fakat hastalýk ilerlerken, antikorlar da sayýsýz denecek derecede artarlar. Bu artan antikorlar giderek çiçek mikroplarýnýn üzerlerine yapýþýr ve lökositlerin kendilerini tanýmalarýný kolaylaþtýrýr. Göðsümüze taktýðýmýz rozetler nasýl bize ayný müesseseye mensup olduðumuzu kolaylýkla anlatýyorlarsa, antikorlar da aynen bu vazifeyi görürler.
Birçok hastalýklara ikinci defa yakalanmayýþýmýzýn sebebi, o hastalýklara karþý vücutta antikorlarýn teþekkül etmiþ olmasýdýr. Zira bir hastalýða yakalanan vücut derhal o hastalýðýn mikroplarý ile mücadele edecek antikorlarý imal etmesini sür'atle öðrenir. Sonradan giren ayný mikroba karþý vücut artýk hazýrlýklýdýr.
Aþýlarýn vazifesi, muayyen bir hastalýða karþý, antikorlarýn nasýl imâl edileceðini vücuda öðretmektedir.
Meselâ çocuk felci aþýsý elde etmek için evvelâ, çocuk felci mikroplarý formaldehit denilen madde ile öldürülür. Sonra bu ölü mikroplar vücuda iðne ile aþýlanýr. Vücut bu ölü mikroplarý canlý zannettiði için, derhal antikor yapmaya baþlar. Bu antikorlar, sonradan girebilecek canlý felç mikroplarýný yok eder.
Ýþte bizi her an her taraftan saran trilyonlarca mikroba raðmen sað ve sýhhatte kalýþýmýzýn tek sebebi, Rabbimizin vücudumuzda mikroplara karþý böylece çeþitli müdafaa imkânlarýný yaratmýþ bulunmasýdýr.[183]
radyobeyan