Sevdir Bize Sevdiklerini By: sumeyye Date: 17 Temmuz 2010, 15:23:58
Sevdir Bize Sevdiklerini!
Soru: Þahsî dualarýmýzda en çok zikretmemiz gereken hususlar ve dualarýmýza derinlik katan mülahazalar nelerdir?
Cevap: Bir insan için rýzadan daha üstün bir paye ve Allah'ýn hoþnutluðunu kazanmak kadar büyük bir bahtiyarlýk yokturCenâb-ý Hak, ötelerde mü'min kullarýn nâil olacaðý nimetleri nazara verirken “Hepsinden âlâsý ise Hakk'ýn kendilerinden razý olmasýdýr” (Tevbe, 9/72) buyurarak bu hakikati ifade etmiþtir
Kul açýsýndan rýza, Allah Teâlâ'nýn takdirlerini gönül rahatlýðýyla karþýlamak, zahiren çirkin görünen acý hadiselerde bile acele karar vermeyip O'nun icraatýndan hoþnut olmak, her þeyden önce ve her þeyden artýk olarak O'nu sevmek, O'na yönelmek ve beklediklerini de yalnýz O'ndan beklemektir
Cenâb-ý Hakk'a bakan yönüyle ise, rýza, Allah Teâlâ'nýn Kendine has münezzehiyet ve mukaddesiyetiyle kulunu sevmesi, ondan hoþnut olmasý ve sevginin lazýmý olan muamelelerde bulunmasý demektir
Ýmam Kuþeyrî gibi bazý veliler rýzayý, baþlangýç itibarýyla irâdî ve kulun kesbine baðlý görmüþler; nihayeti itibarýyla da onu, sevdiklerine Hakk'ýn irade ve ihtiyar üstü ilâhî bir armaðaný olarak kabul etmiþlerdir
Terakkî ve Tedellî Açýlarýndan Rýza
Evet, meseleyi terakkî (kulun Yaratýcý'ya yönelip yükselmesi) açýsýndan ele alýrsanýz, önce kulun kalbinde Cenâb-ý Hakk'a karþý bir meyil, bir sevgi olmasý lazýmdýr Þart-ý âdî planýnda siz Mevlâ'yý sevince, Mevlâ da sizi sever Alvar Ýmamý'nýn sözü de bu hususu îma eder:
“Sen Mevlâ'yý seven de Mevlâ seni sevmez mi?
Rýzasýna iven de Hak rýzasýn vermez mi?
Sen Hakk'ýn kapýsýnda canlar feda eylesen,
Emrince hizmet etsen Allah ecrin vermez mi?"
Demek ki, O'nun rýzasý peþinde koþturuyorsanýz, O da size rýzasýný yâr eder Teveccühe teveccühle, nazara nazarla mukabelede bulunur
“Allah'ý Rab, Ýslâm'ý din, Hazreti Muhammed aleyhissalatü vesselam'ý da nebî kabul edip razý olan, imanýn mânevî zevkini tatmýþ olur” hadisi de, baþlangýç itibarýyla rý zânýn irâdî ve kulun kesbine baðlý bulunduðuna, nihayetinin de Cenâb-ý Allah'ýn rahmetine ait bir mevhibe olduðuna iþaret etmektedir
Ehlullah'tan bazýlarý ise meseleye tedellî (En âlâdan baþlayýp aþaðý doðru gitme) zaviyesinden yaklaþmýþ ve “Allah sevmeyince siz sevemezsiniz; O sizden razý olmayýnca, siz rýza ufkuna ulaþamazsýnýz” demiþlerdir Onlar biraz da eþyanýn perde arkasýna göre hüküm verdiklerinden dolayý, Cenâb-ý Allah'ýn rýzasýnýn önce geldiðini, kulun Allah'tan hoþnut olmasýnýn ise onu takip ettiðini söylemiþlerdir Nitekim ayet-i kerimelerde “Allah onlardan, onlar da Allah'tan râzý olmuþlardýr” (Maide, 5/119; Beyyine, 98/8) denilmiþ ve önce Allah'ýn hoþnutluðu zikredilmiþtir
Haddizatýnda, Allah'ýn razý olmasý çok büyük bir meseledir Allah'ý sevme, Allah tarafýndan sevilme, O'ndan hoþnut olma ve O'nun hoþnutluðunu kazanma öyle büyük bir pâyedir ki, Cennet nimetleri bile onunla boy ölçüþemez Dolayýsýyla o, sizin cüz'î iradeniz, temayülleriniz, azminiz, cehdiniz ve gayretinizle elde edemeyeceðiniz çok kýymetli bir semeredir; bütün ömür boyu çalýþsanýz da, karþýlýðýnda dünyalar dolusu altýn yýðsanýz da bedelini ödeyemeyeceðiniz kadar pahalýdýr Bu itibarla da, onu sizin o küçük meylinize, sevginize ve hoþnutluðunuza baðlamanýz doðru deðildir Öyleyse, her ne kadar þart-ý âdî planýnda sizin meyil ve sevginiz bir ilk gibiyse de, temelde rýzanýn menþei yine Cenâb-ý Hakk'ýn hoþnutluðudur O razý olunca, sizin içinizde de rýza hissi neþv ü nema bulmaktadýr Ne var ki, Allah Teâlâ, þart-ý adi planýnda, rýzasýný sizin meyil ve muhabbetiniz gibi bazý basit vesilelere baðlamýþtýr Dünyalar kadar hazineyle sahip olamayacaðýnýz rýza-yý ilahîye sizin altýndan kalkabileceðiniz bir bedel biçmiþ; onu sizin için alýnabilir kýlmýþtýr
Allah'ýn Hoþnutluðunu Kazanmanýn Yollarý
Cenâb-ý Hakk'ýn, rýzasýna vesile kýldýðý hususlarýn baþýnda O'nun emirleri dairesinde hareket etmek ve yasakladýðý þeylerden uzak durmak gelmektedir Þayet, Allah Teâlâ sevmesini ve hoþnut olmasýný her þeyden önce farzlarý yerine getirmeye ve günahlardan kaçýnmaya baðlamýþsa, o zaman bunlarý kat'iyen hafife alamazsýnýz “Ýbadetleri eda etmeden ve haramlardan uzak durmadan da rýza-yý ilahiye ulaþabilirim Allah'ýn rahmeti geniþtir; bunlar olmadan da Cenâb-ý Hak beni sevebilir!” diyemezsiniz Vakýa, Allah'ýn rahmetine her zaman sýðýnmalý, O'nun hakkýnda hep hüsn-ü zan beslemelisiniz Fakat, Cenâb-ý Hak, sevme ve hoþnut olma hususunda basit bir þart ve bir sebep olarak ibadetlere devam etmeyi ve günahlara girmemeyi va'z etmiþse, önce bu þartlarý yerine getirmeli, ondan sonra da O'nun merhametine iltica etmelisiniz Bu itibarla da, þayet rýza-yý ilahiye ulaþmak istiyorsanýz, önce namaz, oruç, hac, zekat gibi memur olduðunuz bütün ibadetleri yerine getirme mevzuunda fevkalâde titiz davranmalý; haram ve günahlardan uzak durma hususunda da son derece hassas olmalýsýnýz
Peki bunlar, Allah'ýn hoþnutluðunu kazanmaya yeterli midir? Zannediyorum bazý insanlar, þeklî ve sûrî ibadet yapmayý Allah'ýn muhabbetini kazanmaya da, rýzasýna ermeye de, Cennet'e girmeye ve ebediyete mazhar olmaya da yeterli görüyorlar Hatta ibadet niyetiyle yaptýklarý ama çoðu zaman gereken ciddiyet ve hassassiyeti gösteremedikleri bu amelleri imanda sabit kadem olma yolunda da bir garanti vesilesi gibi addediyorlar Nice âbid ve zâhid kullarýn yolun bir dönemecinde tepetaklak yuvarlanýp gittiklerini ya da yarý yolda kaldýklarýný unutuyorlar Maalesef, bir kýsým fiilî ibadetlere belki þeklî ve sûrî deðer verseler bile Cenâb-ý Hakk'a teveccüh etmeye, duaya ve niyaza o kadarcýk olsun kýymet vermiyorlar
Oysa, yolda kalmamanýn, düþüp kaymamanýn ve sâhil-i selamete ulaþmanýn en önemli dinamiði Cenâb-ý Allah'a teveccüh ve duadýr Bizler aciz, zayýf ve muhtaç birer kuluz; O ise, her þeye hükmeden mutlak bir Hâkim'dir Bu itibarladýr ki, biz hemen her zaman, küçüklüðümüzün þuurunda ve O'nun büyüklüðünü takdir hisleriyle hep iki büklüm yaþamalý ve isteyeceðimiz her þeyi yalnýzca fiilî deðil ayný zamanda kavlî ve hâlî talep çerçevesinde sadece ve sadece O'ndan istemeliyiz O'na teveccühlerimizde her zaman ümit ve endiþe mülâhazalarýmýzý beraber götürmeye çalýþmalýyýz Bir yandan, O'nun bize çok yakýn olduðunu, dualarýmýza icabet edeceðini ve rahmetinin geniþliðini düþünürken, diðer taraftan da, ululuk ve azametini hatýrdan çýkarmamalý, hâzýr ve nâzýr birinin huzurunda bulunduðumuz mülâhazasýyla zevk ve temkini ayný anda hissedip yaþamalýyýz Zaten, bu esaslara riayet edilerek yapýlan dua, Cenâb-ý Hakk'a arzýhâlde bulunmanýn sesi-soluðu olmasý itibarýyla en sâfiyâne ve en hâlisâne bir kulluk tavrýdýr Haddizatýnda bütün varlýk, istidât, kabiliyet veya fýtrî ihtiyaçlarýnýn dilleriyle hep O'na dua etmektedirler Hâlýk-ý Kerim de bunlarýn hepsine, belli bir hikmet çerçevesinde cevap vermekte ve her sesi duyup ona icabet ettiði gibi bizim dualarýmýza da mukabelede bulunmaktadýr
Sebepler Üstü Bir Talep
Dua, sebepler üstü bir talebin Cenâb-ý Hakk'a arzý ve Hakk'ýn gizli-açýk her þeye nigehban bulunduðuna inancýn da ilanýdýrBu itibarla, biz, sebepler dairesinde esbâba riâyet etmekle beraber, ellerimizi O'na açar, içimizi O'na döker, nâçâr kaldýðýmýz yerde “çare” der inler ve dertlerimizin dermanýný da yine O'ndan bekleriz Evet, dua sebepler üstü Allah'a yaklaþmanýn ifadesidir; sebepler üstü Cennet talebinin ilanýdýr; sebepler üstü dinde sabit kalma dileðinin unvanýdýr Bundan dolayýdýr ki, biz, kendi kudret ve irademizle elde edemeyeceðimiz bu neticeleri sebepler üstü bir kudret ve inayete sýðýnarak, Müsebbibu'l-Esbâb'dan dileriz
Rasûl-ü Ekrem Efendimiz'den öðrendðimiz þu dua kendi aklýmýza, mantýðýmýza, gücümüze, kuvvetimize, irade ve ihtiyarýmýza güvenmememiz gerektiðini ve Cenâb-ý Allah'ýn himayesini talep etmemizin lüzumunu ne de güzel ifade eder: “Yâ Hayyu yâ Kayyûm, birahmetike esteðîsü, eslihlî þe'nî küllehû ve lâtekilnî ilâ nefsî tarfete aynin – Ey her þeyi var eden hayat sahibi Hayy ve ey her þeyin varlýk ve bekâsýný kudret elinde tutan Kayyum, rahmetinin vüs'atine itimad ederek Sen'den merhamet dileniyorum; bütün ahvâlimi ýslah eyle, her türlü tavýr ve hareketimi kulluk þuuruyla beze ve göz açýp kapayýncaya kadar olsun, beni nefsimle baþbaþa býrakma, sürekli kötülükleri emreden nefsimin acýmasýzlýðýna terketme!” Bazý rivayetlerde “Velâ ekalle min zâlik” ilavesi de vardýr; yani, “Göz açýp kapayýncaya kadar” kaydýyla yetinilmemiþ, “Hayýr! O kadar deðil, ondan daha az bir zaman da olsa beni nefsimle baþbaþa býrakma!” denilmiþtir Siz isterseniz, mülâhazalarýnýzla bu duayý daha da derinleþtirebilir, “Allahým, beni ibadetlerimle, hayýr ve hasenâtýmla da baþbaþa býrakma; beni menhiyâttan ictinabýmla da baþbaþa býrakma iyiliklerime güvenme duygusunu söküp at gönlümden, içimi sadece Sana itimat hissiyle doldur Sen özel sýyanetinle koru beni; hususi himayene al, vekilim ol benim!” diyebilirsiniz
Ýþte, hep bu mülahazalar içinde yaþamalýsýnýz Ellerinizi kaldýrýp sürekli Cenâb-ý Hakk'a tazarru ve niyazda bulunmalýsýnýz; amelinize, durduðunuz yere, konumunuza, dünden bugüne müktesebâtýnýza ve içinde bulunduðunuz þahs-ý manevînin kudsiyetine güvenme yerine, Cenâb-ý Allah'a teveccüh ederek O'nun himayesine girmeye çalýþmalýsýnýz Hem dünün hem de bugünün Bel'am Ýbn Bâura'larý, Bersisa'larý önünüzde birer ibret tablosu olarak durmaktadýr Allah'ýn dinini öðrenen, ilim ve irfan sahibi olan, duasý mutlaka kabul gören ve Ýsm-i A'zam'ý da bilen Bel'am Ýbn Bâura küçük bir inhirafla açýldýðý isyan deryasýndan bir daha dönememiþ; o gün için mazhar olduðu nimetlere güvenip onlarý birer þýmarýklýk sebebi gibi algýlayýnca baþaþaðý yuvarlanýp gitmiþtir Eski devirlerde yaþamýþ üsturevî bir ibadet kahramaný olan Bersisa, bir zamanlar abid ve zahid bir kul olmasýna raðmen, Cenâb-ý Hakk'a tam teveccüh etmeyip hayýr ve hasenatýna itimad edince þeytana aldanmýþ ve bir anlýk irâde zaafý neticesinde, elde ettiði her þeyi kaybederek bir þakî olarak vefat etmiþtir Bugün de yeryüzünde yüzlerce Bel'am ve Bersisa mevcuttur Bunlar, senelerce koþup dururlar Kýbleyi tam tayin edemediklerinden nereye koþtuklarýný bilemeden geçirdikleri seneleri her þeye raðmen sermaye kabul eder, onlarla avunurlar Boþuna koþtuklarý yýllarý sayar durur ve hep onlardan bahsederler Fakat, bir þey kazanýp kazanmadýklarýný hiç düþünmez ve hayatlarýnýn muhasebesini yapmaya da asla yanaþmazlar Dolayýsýyla da, az gider, uz gider; dere tepe düz gider ama bir çuvaldýz boyu bile yol alamazlar; mesafelere yenik düþerler
Kalblerimizi Kaydýrma
Evet, bir mü'minin en önemli yaný sürekli Cenâb-ý Hakk'a tazarru ve niyazda bulunmasý; O'nun himayesine ve inayetine sýðýnmasýdýr Beyhude midir ki, bütün iman esaslarýný hakka'l-yakin bilen ve mücessem iman kesilen Peygamber Efendimiz (aleyhi ekmelü't-tehâyâ) “Allahümme ya Mukallibel kulûb, sebbit kalbî ala dînike - Ey kalbleri evirip çeviren Allahým! Benim kalbimi de dininde sabitleyip perçinle” duasýný dilinden hiç düþürmemiþtir Baþka bir duada da sürekli “Allahümme ya Musarrifel Kulûb, sarrif kulûbenâ ilâ tâatik - Ey kalbleri evirip çeviren Rabbim, kalblerimizi ibadet ü tâatine yönlendir!” demiþtir Gerçi, bir rivayette Peygamber Efendimiz'in bir önceki duayý “kulûbenâ” þeklinde ve cem'î (çoðul) sigasýyla söylediði de belirtilmektedir; fakat, Allah Rasûlü genelde “Allahümme ya mukallibel kulûb, sebbit kalbî ala dinike” diyerek bu talebini nefsi mütekellim (birinci tekil þahýs) sigasý ile dile getirmiþtir Söz Sultaný'nýn bu lâl ü güherindeki espriye dikkat etmek gerektir Zira, Rasûl-i Ekrem Efendimiz hiç dilinden düþürmediði bu duada “Benim kalbimi de dininde sabit eyle!” demektedirEndiþesi mi vardý onun, hâþâ ve kellâ! Cenâb-ý Allah ona imaný lutfederken ayný zamanda onu Habibi'nin kalbine perçinlemiþti Fakat, isterseniz siz bu sözü de Peygamber Efendimiz'in temkinine ve ne olur ne olmaz mülahazasýna baðlayabilirsiniz Tabii ki bu çok önemli meselede ümmetine ders veriyor olmasý da hatýrdan dur edilmemelidir Onun bu tavrý, “Zinhar, bu hususta kusur etmeyin; Allah'ýn korumasýna sýðýnýn, sürekli O'na teveccüh edip dua dua yalvarýn” manasýna gelmektedir
Dolayýsýyla, Allah'ýn rýzasýna nail olma meselesi de ibadet ü tâatin yanýnda, sürekli Cenâb-ý Hak'tan istemeye vâbestedirÞayet, O'nun hoþnutluðunu kazanmak ve sevgisine mazhar olmak istiyorsanýz, seyr ü süluk-i ruhanîde sizi muhabbete ve rýzaya götürecek yol ne ise o yolda yürümelisiniz Kendi anlayýþ ve idrakinize göre rýzaya ulaþtýracak bir yol bulup onu takip etmelisiniz Kalbin zümrüt tepelerinde o hakikate doðru seyahat yapmalýsýnýz Fakat, o yolda yapýp ettiklerinizi kat'iyen yeterli görmemeli; gece-gündüz, sabah–akþam el açýp tazarrû ve niyazla Cenâb-ý Hakk'a sýðýnmalý, O'na teveccüh edip içinizi dökmeli ve yana yakýla O'ndan rýzasýný istemelisiniz
Senin Rýzan Allah'ým!
Bu açýdan, “Allahümme veffiknâ ilâ mâ tühibbu ve terdâ – Allah'ým bizi nefsin hoþuna giden deðil, Senin razý olacaðýn, rýza ve hoþnutluðunu kazandýracak iþlere muvaffak eyle” niyazý çok sevdiðim bir duadýr Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) de bu duayý çok tekrar etmiþ; sürekli rýza talebiyle tazarru ve niyazda bulunmuþtur Siz ister “Allahümme veffiknâ ilâ mâ tühibbu ve terdâ” dersiniz, isterseniz de, fiili hiç söylemeden “Allahümme affeke ve afiyeteke ve rýzâke Allahümme ilâ mâ tühibbu ve terdâ - (Benim isteðim) affýn, afiyetin ve rýzân Allah'ým; sevip hoþnut olduðun þeylere beni hidayet buyur!” þeklinde dua edersiniz Böyle bir dua kendi nefsinizin istekleri peþinde koþma yerine O'nun muradýný talep etme manasýna gelir ve nefsinize raðmen yapýlmýþ bir duadýr
Zaten, bir mü'min Allah'ýn hoþnut olacaðý ve seveceði þeyleri istemelidir Çünkü, her þeyden daha önemli olan O'nun hoþnutluðudur Eðer Cenâb-ý Hak bir kulun bu mevzudaki duasýna icabet buyurur ve rýzasýný ona yâr ederse, artýk onun için alacak–verecek bir þey kalmamýþ sayýlýr; çünkü o, alýnacak en kýymetli semereyi almýþtýr Zira, Allah'ýn muhabbetine ve rýzasýna mazhariyet en büyük bahtiyarlýktýr
Evet, rýza-yý ilahi sadece ibadet ü tâate baðlý olmadýðý gibi, yalnýzca seyr ü süluk-i ruhaniyle ulaþýlan bir ufuk da deðildirOna yürüyen insanýn hep tetikte olmasý ve Allah'a sýðýnmasý gerekmektedir Her adýmda bir kere daha gönlünü kontrol etmesi ve “Acaba rýza talebim yerinde duruyor mu?” diyerek temkinli yürümesi icap etmektedir Elli tane hýrsýzýn bulunmasý muhtemel olan bir çarþýda dolaþan insanýn sýk sýk ceplerini yoklamasý gibi, mü'min de sürekli gönlünü yoklamalýdýr Kolundaki saatin, cebindeki cüzdanýn ve belindeki kemerin bile kapkaça gittiði bir dönemde, kapkaççýlarýn çokça dolaþtýðý bir caddede nasýl yürümesi iktiza ediyorsa, rýza yolunda da öyle yürümelidir
Unutmamalýsýnýz ki, belki etrafýnýzda sizi hýfzeden melekler sayýsýnca þeytanlar imanýnýza tuzak kurmuþ bekliyorlar -Hafizanallah- zaaflarýnýzdan sizi vurmak için intizar ediyorlar Bir kuytu yerde kapkaç yapmak ve bir köþede sizi kündeye getirmek için fýrsat kolluyorlar Öyleyse, gözleriniz sürekli O'nun kapýsýnda olmalý; diliniz ve gönlünüz de hep O'nu anmalýDüþünün ki, bir cin taifesi içinden geçiyorsunuz O bir pençe atýp bir yanýnýzý koparmak, beriki bir hamle yapýp bir tarafýnýza vurmak için sabýrsýzlýkla bekliyor ve siz biliyorsunuz ki, onlarýn þerlerinden korunmanýn yegane çaresi Cenâb-ý Hakk'a teveccühtür; o esnada dudaklarýnýzýn kýpýrdamasý durur mu hiç? Tabii ki durmaz Sürekli O'na dua ve iltica edersiniz; Ayetü'l-kürsî okuyarak ya da Felak ve Nas'ý tekrarlayarak þerirlerin þerlerinden Allah'a sýðýnýrsýnýz Ýþte, yürüdüðünüz yolun her köþesinde nefis ve þeytan tarafýndan kandýrýlabileceðinizi de hesaba katmalý ve sürekli “Allahümme affeke ve afiyeteke ve rýzâke Allahümme ila mâ tühibbu ve terdâ” demelisiniz, Cenâb-ý Hak'tan af ve afiyet istemeli, rýzasýna uygun iþlere muvaffak kýlmasýný dilemelisiniz Allah, gizli-açýk her hâlimizi bildiðine göre, duâda sözden daha ziyade özün önemli olduðu mülahazasýyla dudaklarýnýzdan dökülen her kelimeye gönlünüzden vize almýþ olma þartýný da gözardý etmemelisiniz; yani, Cenâb-ý Hakk'a hep gönlünüzün diliyle seslenmelisiniz
Bu itibarladýr ki, imanýn zevkine ermiþ ve ibadette hassaslaþmýþ ruhlar, kat'iyen duada da kusur etmezler Böyleleri, ibadeti varlýklarýnýn gayesi bildikleri gibi duaya da fevkalâde önem verirler maddî-mânevî sebeplere riayetin yanýnda gönüllerini Rahman ü Rahim'e açýp yalvarmayý, O'na yakýnlýk arayýþýnýn sesi-soluðu gibi deðerlendirir ve dualarýný bir ümit, bir reca naðmesi gibi seslendirirler Dua ederken, ümit ve beklenti neþvesinin yanýnda, mehabet ve endiþe esintilerini de iç içe yaþarlar Cenâb-ý Hakk'ýn rahmet ve inayet kapýlarýnýn ardýna kadar herkese açýk bulunduðunu düþünür ve gece-gündüz, yüksek sesle ya da fýsýltý halinde, gizli ya da açýktan dua dua yalvarýrlar
O'nun ve Sevdiklerinin Sevgisi
Peygamber Efendimiz'den (sallallahu aleyhi ve sellem) öðrendiðimiz dualardan biri de “Allahümme innî es'elüke hubbeke ve hubbe men yuhibbuke ve hubbe amelin yukarribu ilâ hubbike – Allahým, her þeyden önce Senin sevgini talep ediyorum; sonra bana Seni sevenleri sevdirmeni istiyorum ve bir de Sana yaklaþtýracak amelleri benim içim sevimli kýlmaný dileniyorum” þeklindedir
Bu duada zikredilen ilk talep Allah'ýn sevgisidir Evet, Allah sevgisi her þeyin baþý ve bütün sevgilerin de en saf, en duru kaynaðýdýr Hakkýyla iman eden kullar, evvelen ve bizzat Allah'ý severler ve baþkalarýna karþý da O'ndan ötürü alâka duyarlar
Mü'minler, Cenâb-ý Hakk'ýn sevgisinden sonra O'ndan ötürü, baþta Rasûl-ü Ekrem Efendimiz olmak üzere bütün nebileri ve velileri severler Bu dünyayý da yine, O'nun güzel isimlerinin bir tecelligâhý ve öteki dünyalarýn da bir mezraasý olmasý açýsýndan severler ki, bu da Allah'a karþý samimi alâka duymanýn bir ifadesidir ve Allah'tan ötürü bir sevgidir
Peygamber Efendimiz'i, Raþit halifeleri, diðer sahabe-i kiramý ve onlardan günümüze kadar gelip geçen bütün selef-i salihîni, yani Allah'ýn sevdiði insanlarý sevmek, onlara karþý sýcak bir alâka hissetmek ve onlarý hayýrla anmak bir manada onlarla tanýþmak, onlara bir bayram tebriði göndermek ve bir tebrik kartýyla da olsa onlarýn halkasýna dahil olmak gibidir
Ayrýca, seven sevdiðine benzemeye çalýþýr, ona itaat eder; onun gibi olma gayretine girer Allah'ýn sevdiklerine benzemek de, O'nun memnun ve hoþnut olacaðý sýfatlarla mücehhez olmak demektir Söz konusu duadaki “Allah'ým sevdiklerini bana da sevdir" niyazýnda bu hususa da ima vardýr Elmalýlý M Hamdi Yazýr, meþhur tefsiri Hak Dini Kur'an Dili adlý eserinin mukaddimesinde ne hoþ söyler:
“Ýnayetine sýðýndým, kapýna geldim
Hidayetine sýðýndým, lütfuna geldim
Kulluk edemedim, affýna geldim
Þaþýrtma beni, doðruyu söylet
Neþ'eni duyur, hakikatý öðret
Sen duyurmazsan ben duyamam
Sen söyletmezsen ben söyleyemem
Sen sevdirmezsen ben sevemem
Sevdir bize hep sevdiklerini
Yerdir bize hep yerdiklerini
Yar et bize erdirdiklerini”
Evet, Allah'ýn sevdiði veli kullarý sevmek onlarýn defterine kaydedilmek manasýna da gelir Mesela, Cenâb-ý Hak size Hazreti Abdülkâdir Geylanî'yi çok sevdirir, içinizde derin bir alâka duyarsýnýz ona karþý Onu hiç görmemiþsinizdir bile Fakat, bu Hak dostunu her anýþýnýzda gönlünüzün inþirahla dolduðunu hissedersiniz; bu sevginizi salât ü selamlara yükler ona gönderirsiniz Böylece ona bir tebrik kartý atmýþ olursunuz Bilmelisiniz ki, onlar vefalý insanlardýr; kartýnýzý asla mukabelesiz býrakmazlarOnu alýr, arþivlerine kaydeder ve mutlaka bir mukabele fýrsatý kollarlar
Ehlullah'ýn Himmeti
Bediüzzaman hazretleri, kendi muhasebesini yaparken, kendisine çok yakýþan büyük bir tevazu ile “Ýlahî, günahlar dilime kilit vurdu, isyanlarýn çokluðu belimi büktü, gafletin dehþeti sesimi kýstý; fakat, yine de Senin kapýna geldim Günahlarla âlûde halimle deðil, efendim Abdülkadir Geylânî hazretlerinin Hak katýnda makbul ve kapýcý tarafýndan tanýnan sesiyle Senin kapýnýn tokmaðýna dokunuyorum!” der; Allah nezdinde makbul bildiði bu Hak dostunun sözleriyle Cenâb-ý Hakk'ýn dergahýna müracaat eder ve adeta yazdýðý dilekçenin altýna o salâhiyetli zâta imza attýrýr
Varsýn, âlemi sadece þu üç buuduyla deðerlendirenler ve cismaniyet çeperini yýrtamayan kimseler bu türlü hadiselere inanmasýnlar Ne var ki, bizim inancýmýza göre kainatta hiçbir þey tesadüf deðildir ve her þeyin zimamýný yed-i kudretinde tutan Hayy ü Kayyum icraat-ý sübhaniyesine pek çok esbâbý perde yapmaktadýr Ehlullah da Cenâb-ý Hakk'ýn bazý icraatýna vesile kullardýr
Evet, Cenâb-ý Allah size Abdülkadir Geylânî, Þâh-ý Nakþibend, Ýmâm-ý Rabbânî, Hâce-i Ahrar, Ebu'l-Hasen el-Harakânî, Ahmed Rufaî, Ahmed Bedevî, Mevlâna Halid ve Hazreti Bediüzzaman gibi Hak dostlarýný sevdirir Onlarý görmediðiniz gibi belki þemaillerini dahi bilmiyorsunuzdur Haklarýnda bir kaç menkýbe duymuþsunuzdur, o kadar Fakat, Allah onlara karþý kalbinize derin bir alâka koyar, içinize bir sevgi koru atýverir Artýk onlara da dua etmeden ellerinizi indiremez olursunuz; günde birkaç defa onlarý da zikreder, okuduðunuz Kur'an'ýn ve salavat-ý þerifelerin sevaplarýný onlarýn ruhlarýna da hediye edersiniz Hatta sadece kendi þahýslarýný yâd etmekle kalmaz; dualarýnýza onlarýn annelerini, babalarýný ve aile fertlerini de katarsýnýz Mesela; Ýmâm-ý Rabbânî hazretlerine dua ederken, onun hocalarýný, talebelerini, annesini, babasýný, evlatlarýný, kardeþlerini, torunlarýný umumi olarak söylersiniz; þayet biliyorsanýz bazýlarýný ismen zikreder, mesela “mübarek oðlu Þeyh Muhammed Masum efendi” dersiniz Ýþte, onlarý bu geniþlikte yâd etmeniz muhtevalý bir tebrik yazmak gibi gelir onlaraCenâb-ý Allah, haberdar eder onlarýn ruhlarýný Hazret alýr sizden gelen o muhtevalý kartý; koyar onu arþivine Darda kaldýðýnýz, bunaldýðýnýz ve bir çýkýþ yolu aradýðýnýz bir anda ve belki de o sýrada o Hazret'e teveccüh etmemenize ve onun adýný anmamanýza raðmen, Hak Dostu yönelir herkesin teveccüh etmesi gereken kapýya; “Ya Rabbî” der, bir vefa borcum var benim bu bîçare kuluna Yardým et ona!” ve sonra da büker boynunu Müsebbibü'l-Esbâb'a saygý þuuruyla Bir gün o, bir baþka sefer de diðeri, ama bir kart gönderme kadarcýk tanýþýklýk kurduðunuz bir hak eri, yardým beklediðiniz bir anda boynunu büker; “Ya Rabbî, tanýþýyoruz biz bununla!” der ve size referans olur
Sevgimizdir Sermayemiz
Böyle bir dehâlet, bir sýðýnma, bir istimdat ve büyükleri hayýrla yâd ederek onlarla bir tanýþýklýk saðlama cehdi þirk iþmam eden tavýrlardan uzak olduðu gibi, cüret, enaniyet, kibir ve su-i edepten de uzaktýr Çünkü, bu mülahazanýn ardýnda kendi ameline güvenmeme duygusu vardýr Bu tavýr, “Ýþin doðrusu, biri elimizden tutmazsa biz Münker ve Nekir'e doðru dürüst cevap veremeyiz Ötede biri imdadýmýza koþmazsa mahþeri aþamayýz; birinin eteklerine yapýþmadan sýratý geçemeyiz!” hislerinin sesi-soluðudur “Kiþi sevdiðiyle beraberdir” hadis-i þerifi fehvasýnca, ötede o rehberlerle, hususiyle de Rehberler Rehberi Hazreti Muhammed Mustafa (aleyhissalatü vesselam) ile beraber olma arzusunun ifadesidir Ayrýca, elinden geldiðince dine ve diyanete baðlý yaþayan ama ameline asla itimat etmeyip sadece Allah'a ve O'nun makbul kullarýna karþý beslediði sevgiyi sermaye olarak kabul eden bir insanýn sürpriz bir þekilde maiy yet-i ilâhiyeye maz har olmasý da her zaman muhtemeldir
Arz etmeye çalýþtýðým duada, Allah Rasûlü (aleyhi ekmelü't-tehâyâ) üçüncü olarak, “Allahým, Sana yaklaþtýracak amelleri bana sevdir!” diyor Allah'ýn sevdiði kullar hem burada hem de ötede insan için birer hayýr vesilesi ve þefaatçi olduklarý gibi, Cenâb-ý Hak katýnda makbul ameller de hem insanýn, cismaniyetin darlýðýndan kurtulup Allah Teâlâ'ya yaklaþmasýna vesile olur, hem burada bazý belalara karþý paratoner vazifesi görür, hem de ötede bir burak olup Cennete taþýyan bir vasýta haline gelir Bu ameller, esaslarýna ve þartlarýna dikkat edilerek ihlaslýca yerine getirilen namaz, oruç, hac, zekat ve kurban gibi ibadetler olabileceði gibi, ihlas, ihsan, haþyet ve rýza gibi kalbî ameller de olabilir
Dolayýsýyla, bir mü'min “Allahým, beni öyle bir amele muvaffak kýl ki, ben o amelle Senin sevgine ulaþayým Rýzana muvaffak kýl, amelde ihlasa muvaffak kýl, yaptýðým ibadet ve iyiliklerde temadiye muvaffak kýl! Adýn anýlýnca kalbi tir tir titreyen kullarýna nasip ettiðin haþyet hissine muvaffak kýl! Özene bezene yapýp ettiðim hayýr ve hasenattan sonra bile “Acaba ihlaslý oldu mu, Hak katýnda makbul sayýldý mý?” endiþesini taþýyýp temkinli yaþamaya muvafffak kýl!” demelidir Ýþte, bütün bunlar muhabbet-i ilâhiyeye açýlan birer yol ve rýza-yý ilahiye götüren birer vesiledir
Sözün özü; dua halis bir ubudiyetin ve ihlaslý bir kulluðun þiarýdýr Ayný zamanda dua, sebepler üstü bir talebin ve esbabý aþarak Müsebbibü'l-esbâb'la (celle celalühû) münasebete geçmenin ayrý bir unvanýdýr Nihayetsiz istek ve ihtiyaçlarý olan insan bütün dileklerini Cenâb-ý Hakk'a arz edip O'ndan isteyebilir Ne var ki, halis bir mü'minin en baþta gelen talebi, Allah'ýn rýzasý ve hoþnutluðu olmalýdýr Allah'ýn sevgisi, O'nun sevdiklerinin muhabbeti ve O'na yaklaþtýran amellerin insana sevimli gelmesi de dualara icabet eden Rabbimizden istenilmesi gereken diðer önemli hususlardandýr ALINTI