Hizmet nedir? By: ezelinur Date: 11 Temmuz 2010, 17:59:15
Hizmet nedir?
Bazý arkadaþlar bana “Hizmet nedir?” diye soruyorlar.
Çin’in baþkenti Pekin’de içki içmeyen, kumar oynamayan bir Müslüman varmýþ. Çok çalýþýr, az konuþurmuþ. Bazý kimseler, “Burasý darü’l harptýr. Faiz bile yiyebilirsin.” deseler de o, Ýslamiyet’e ayna tutabilmek için bunlardan kaçýnýrmýþ. Hiç kimsenin hakkýný yemezmiþ. Borcunu ya zamanýndan evvel öder veya ödeyemeyecek duruma düþerse, haber verir, özür dilermiþ. Zaten yemesi ve giymesi de çok basitmiþ. Az konuþmasýna raðmen güzel ve öz konuþurmuþ. Elbisesi daima temizmiþ. Bir iþte çalýþýrmýþ; o iþi en iyi bilen o imiþ. Ýþine zamanýnda gelir, ter dökermiþ. Paydostan evvel ayrýlmaz, herkesten sonra çýkarmýþ.
Dinden imandan hiç bahsetmemesine raðmen Ýslam’ýn emirlerini yapýp, yasaklarýndan kaçarmýþ.
Bazý toplantýlarda komünistlerin kötü hareketlerini anlatanlar olurmuþ. O, bunlarý duyunca içi kan aðlarmýþ. Çünkü komüniste kýzanlardan bazýsý borcunu ödemez, bazýsý sözünde durmaz, bazýsý da bindiði dalý kesecek kadar yaptýðý iþten habersizmiþ. Bu sebeple dudaklarýna kilit vurulmuþçasýna susar, ahmaklardan kaçarmýþ. Dolayýsýyla kalabalýk bir memlekette yalnýz yaþamak zorunda kalmýþ.
Bir gün Pekin halk mahkemesi onu tevkif etmiþ. Suçu, Ýslam’ý yaþamakmýþ. Hakim diyormuþ ki, “Sen Müslümansýn, bunu biliyoruz. Fakat diðer Müslümanlardan farklý bir Müslüman’ sýn… Ýþte bunun için seni tevkif etmek zorundayým. Ýslamiyet’i kendi þahsýnda yaþadýðýn gibi O’nu baþkalarýna da sevdiriyorsun. Ýþte buna izin veremeyiz. Bunun için senin yerin güneþ görmeyen zindanlardýr.”
Adamcaðýz düþünmüþ, “Yalnýzlýk… Binlerce insanýn içinde de yalnýzdým, zindanda da yalnýz olacaðým. Ne fark eder?” Sonra içine bir güneþ doðmuþ. Kýþ ortasýnda sanki baharý, zindanda ziyafeti bulmuþ. Ýslam’ý yaþadýðý için bu hallere düþtüðünden, Ýslamiyet’in sahibi olan Allah, ona huzur vermiþ.
Savaþ esirleri vardýr ya…
Bir de onlarý kontrol eden nöbetçiler… O nöbetçilerin omzunda silah vardýr. Ve o silahlarýn da namlusu… Ýþte esirler, o namlunun ucunda hayat bitmesin diye, bitmez zannedilen iþleri bile bitiriverirler. Hiçbir zaman, hiçbir an “yoruldum” demezler. Hasta olsalar bile dilleri varmaz ki söylesinler. Çünkü nöbetçi er, “Sen iþe yaramýyorsun! Boþuna ekmek yeme!” deyiverir; belki de bir kurþuna acýr, ya süngüsünü saplar veya tekmeler… Bir esir ölmüþ; kimin umrunda…
Bütün bunlarý düþünmüþ adam.
“Ben Müslüman’ým! Menfaat kulesinde yükselen, þöhretin sancaðýný açan; gururun mabedinde, ahmaklýk mihrabýna yönelen insanlarýn içinde mahkûm olan bir insaným. Yani hem esir, hem Müslüman’ým! Çalýþmaktan baþka hiçbir sermayem yoktur. Her iþimin aðýrlýðýný, hem de esirliðin akla gelmez çilelerini çekip, þahsi dertlerimin bütününü unutmuþ bir kimseyim. Artýk ben parçalanmýþ bir gemiden, denize düþen kazazedeyim. Sadece ve sadece intihar etmemiþ olmak için, kah yüzüp, kah çýrpýnýyorum. Fakat baþýmý suya batýrmayacaðým. Gücüm yettiði sürece, baþýmý dik ve suyun dýþýnda tutacaðým.”
Hizmet, Ýslamiyet’i yaþamaktýr.
Bir otomobilin motoru paslanmaya yüz tutmuþsa trafik kazalarýndan ona ne? Sigortalar atmýþsa avizeler iþe yaramaz. Yangýn çýkan bir evde ziyafet sofrasýna oturulmaz. Bunun için bir Müslüman, her þeyden evvel kendi iç dünyasýný Darü’l Ýslam (Ýslam memleketi) yapmak zorundadýr. Ýslam yurdu olmayan bir vücudun giriþ kapýsýna asacaðý tevhid bayraðý insana ne kazandýrýr?
Denizde olmasýna raðmen yanarak batan çok gemi vardýr.
Hekimoðlu Ýsmail
radyobeyan