Hasta Risalesi By: ezelinur Date: 09 Temmuz 2010, 14:01:45
Hasta Risalesi

BÝRÝNCÝ DEVA: Ey bîçare hasta! Merak etme, sabret. Senin hastalýðýn sana dert deðil belki bir nevi dermandýr. Çünki ömür bir sermayedir, gidiyor. Meyvesi bulunmazsa zayi olur. Hem rahat ve gafletle olsa, pek çabuk gidiyor. Hastalýk, senin o sermayeni büyük kârlarla meyvedar ediyor. Hem ömrün çabuk geçmesine meydan vermiyor, tutuyor, uzun ediyor.. tâ meyveleri verdikten sonra býrakýp gitsin. Ýþte, ömrün hastalýkla uzun olmasýna iþareten bu darb-ý mesel dillerde destandýr ki; “Musîbet zamaný çok uzundur, safa zamaný pek kýsa oluyor.”
ÝKÝNCÝ DEVA: Ey sabýrsýz hasta! Sabret, belki þükret. Senin bu hastalýðýn, ömür dakikalarýný birer saat ibadet hükmüne getirebilir. Çünki ibadet iki kýsýmdýr. Biri müsbet ibadettir ki; namaz, niyaz gibi malûm ibadetlerdir. Diðeri menfî ibadetlerdir ki; hastalýklar, musîbetler vasýtasýyla musîbetzede, aczini, zaafýný hisseder. Hâlýk-ý Rahîmine iltica eder, yalvarýr. Hâlis, riyasýz, mânevî bir ibadete mazhar olur. Evet hastalýkla geçen bir ömür, Allah’tan þekva etmemek þartýyla, mü’min için ibadet sayýldýðýna rivayat-ý sahiha vardýr. Hatta bazý sâbir ve þâkir hastalarýn bir dakikalýk hastalýðý, bir saat ibadet hükmüne geçtiði ve bazý kâmillerin bir dakikasý bir gün ibadet hükmüne geçtiði, rivayet-i sahiha ve keþfiyat-ý sadýka ile sabittir. Senin bir dakika ömrünü, bin dakika hükmüne getirip, sana uzun ömrü kazandýran hastalýktan teþekki deðil, teþekkür et.
ÜÇÜNCÜ DEVA: Ey tahammülsüz hasta! Ýnsan bu dünyaya keyf sürmek ve lezzet almak için gelmediðine, mütemadiyen gelenlerin gitmesi ve gençlerin ihtiyarlaþmasý ve mütemadiyen zeval ve firakta yuvarlanmasý þahiddir. Hem insan, zîhayatýn en mükemmeli, en yükseði ve cihazatça en zengini, belki zîhayatlarýn sultaný hükmünde iken, geçmiþ lezzetleri ve gelecek belâlarý düþünmek vasýtasýyla, hayvana nisbeten en edna bir derecede, ancak kederli, meþakkatli bir hayat geçiriyor. Demek insan, bu dünyaya yalnýz güzel yaþamak için ve rahatla ve safa ile ömür geçirmek için gelmemiþtir. Belki azîm bir sermaye elinde bulunan insan, burada ticaret ile, ebedî daimî bir hayatýn saadetine çalýþmak için gelmiþtir. Onun eline verilen sermaye de ömürdür. Eðer hastalýk olmazsa, sýhhat ve âfiyet gaflet verir, dünyayý hoþ gösterir, âhireti unutturur. Kabri ve ölümü hatýrýna getirmek istemiyor, sermaye-i ömrünü bâd-i heva boþ yere sarfettiriyor. Hastalýk ise, birden gözünü açtýrýr. Vücuduna ve cesedine der ki: “Lâyemut deðilsin, baþýboþ deðilsin, bir vazifen var. Gururu býrak, seni yarataný düþün, kabre gideceðini bil, öyle hazýrlan.” Ýþte hastalýk bu nokta-i nazardan hiç aldatmaz bir nâsih ve ikaz edici bir mürþiddir. ondan þekva deðil, belki bu cihette ona teþekkür etmek; eðer fazla aðýr gelse, sabýr istemek gerektir.
DÖRDÜNCÜ DEVA: Ey þekvacý hasta! Senin hakkýn þekva deðil þükürdür, sabýrdýr. Çünki senin vücudun ve âza ve cihazatýn, senin mülkün deðildir. Sen onlarý yapmamýþsýn, baþka tezgâhlardan satýn almamýþsýn. Demek baþkasýnýn mülküdür. Onlarýn mâliki, mülkünde istediði gibi tasarruf eder. Yirmialtýncý Söz’de denildiði gibi, meselâ gâyet zengin, gâyet mâhir bir san’atkâr; güzel san’atýný, kýymetdar servetini göstermek için, miskin bir adama modellik vazifesini gördürmek maksadýyla, bir ücrete mukabil, bir saatçik zamanda, murassa ve gâyet san’atlý diktiði bir gömleði, bir hulleyi o fakire giydirir. Onun üstünde iþler ve vaziyetler verir. Harika envâ-ý san’atýný göstermek için keser, deðiþtirir, uzaltýr, kýsaltýr. Acaba þu ücretli miskin adam, o zata dese: “Bana zahmet veriyorsun, eðilip kalkmakla verdiðin vaziyetten bana sýkýntý veriyorsun, beni güzelleþtiren bu gömleði kesip kýsaltmakla güzelliðimi bozuyorsun” demeye hak kazanabilir mi? Merhametsizlik, insafsýzlýk ettin diyebilir mi? Ýþte aynen bu misal gibi, Sâni-i Zülcelâl sana ey hasta! Göz, kulak, akýl, kalb gibi nuranî duygularla murassa olarak giydirdiði cisim gömleðini, Esmâ-i hüsnasýnýn nakýþlarýný göstermek için, çok hâlât içinde seni çevirir ve çok vaziyetlerde seni deðiþtirir. Sen açlýkla onun Rezzak ismini tanýdýðýn gibi, Þâfi ismini de hastalýðýnla bil. Elemler, musîbetler bir kýsým Esmâsýnýn ahkâmýný gösterdikleri için, onlarda hikmetten lem’alar ve Rahmetten þualar ve o þuaat içinde çok güzellikler bulunuyor. Eðer perde açýlsa, tevahhuþ ve nefret ettiðin hastalýk perdesi arkasýnda, sevimli güzel mânâlarý bulursun.
BEÞÝNCÝ DEVA: Ey maraza mübtela hasta! Bu zamanda tecrübemle kanaatým gelmiþtir ki; hastalýk bazýlara bir ihsan-ý Ýlahîdir, bir hediye-i Rahmânîdir. Bu sekiz dokuz senedir, liyakatsýz olduðum halde, bazý genç zatlar, hastalýk münasebetiyle dua için benimle görüþtüler. Dikkat ettim ki; hangi hastalýklý genci gördüm, sair gençlere nisbeten âhiretini düþünmeye baþlýyor. Gençlik sarhoþluðu yok. Gaflet içindeki hayvanî hevesattan bir derece kendini kurtarýyor. Ben de bakýyordum, onlarýn tahammül dâhilindeki hastalýklarýný bir ihsan-ý Ýlahî olduðunu ihtar ederdim. Derdim ki: “Kardeþim, senin bu hastalýðýnýn aleyhinde deðilim, hastalýk için sana karþý bir þefkat hissedip acýmýyorum ki dua edeyim. Hastalýk seni tam uyandýrýncaya kadar sabra çalýþ ve hastalýk vazifesini bitirdikten sonra Hâlýk-ý Rahîm inþâallah sana þifa verir.” Hem derdim: “Senin bir kýsým emsalin sýhhat belâsýyla gaflete düþüp, namazý terkedip, kabri düþünmeyip, Allah’ý unutup, bir saatlik hayat-ý dünyeviyenin zâhirî keyfi ile, hadsiz bir hayat-ý ebediyesini sarsar, zedeler, belki de harab eder. Sen hastalýk gözüyle, her halde gideceðin bir menzilin olan kabrini ve daha arkasýnda uhrevî menzilleri görürsün ve onlara göre davranýyorsun. Demek senin için hastalýk, bir sýhhattýr. Bir kýsým emsalindeki sýhhat, bir hastalýktýr.”
ALTINCI DEVÂ: Ey elemden teþekkî eden hasta! Senden soruyorum: Geçmiþ ömrünü düþün ve o ömürde geçmiþ lezzetli safâ günleri ve belâ ve elemli vakitlerini tahattur et (hatýrla) . Herhalde ya oh, ya ah diyeceksin. Yani, ya “Elhamdü lillâh, þükür,” veyahut “Vâ hasretâ, vâ esefâ!” kalbin ve lisanýn diyecek.
Dikkat et, sana “Oh, elhamdü lillâh, þükür” dediren, senin baþýndan geçmiþ elemler, musibetlerin düþünmesi, bir mânevî lezzeti deþiyor ki, senin kalbin þükreder. Çünkü elemin zevâli lezzettir. O elemler, o musibetler, zevâliyle ruhta bir lezzet irsiyet býrakmýþ ki, düþünmekle deþilse, ruhtan bir lezzet akýyor, þükürler takattur ediyor (damlýyor).
Sana “Vâ esefâ, vâ hasretâ!” dedirten, eski zamanda geçirdiðin lezzetli ve safâlý o hallerdir ki, zevalleriyle senin ruhunda daimî bir elem irsiyet býrakýp, ne vakit düþünsen o elem yine deþiliyor, esef ve hasret akýtýyor.
Madem bir günlük gayr-ý meþru lezzet bazan bir sene mânevî elem çektiriyor. Ve muvakkat bir günlük hastalýkla gelen elem, çok günler mânevî lezzet, sevapla beraber, zevâlindeki halâs ve kurtulmaktan gelen mânevî lezzet vardýr. Senin baþýndaki þimdilik bu muvakkat hastalýðýn neticesi ve içyüzündeki sevabý düþün. “Bu da geçer, yâ Hû” de, þekvâ yerinde þükret.
ALTINCI DEVÂ ( Haþiye): Ey dünya zevkini düþünüp hastalýktan ýztýrap çeken kardeþim! Bu dünya eðer daimî olsaydý ve yolumuzda ölüm olmasaydý ve firak ve zevâlin rüzgârlarý esmeseydi ve musibetli, fýrtýnalý istikbalde mânevî kýþ mevsimleri olmasaydý, ben de seninle beraber senin haline acýyacaktým. Fakat madem dünya bir gün bize “Haydi, dýþarý” diyecek, feryadýmýzdan kulaðýný kapayacak. O bizi dýþarý kovmadan, biz bu hastalýklar ikazatýyla (ikazlarýyla) þimdiden onun aþkýndan vazgeçmeliyiz. O bizi terk etmeden, kalben onu terke çalýþmalýyýz.
Evet, hastalýk bu mânâyý bize ihtar edip der ki: “Senin vücudun taþtan, demirden deðildir. Belki daima ayrýlmaya müsait muhtelif maddelerden terkip edilmiþtir. Gururu býrak, aczini anla. Mâlikini taný, vazifeni bil, dünyaya niçin geldiðini öðren.” Kalbin kulaðýna gizli ihtar ediyor.
Hem madem dünyanýn zevki, lezzeti devam etmiyor. Hususan meþru olmazsa, hem devamsýz, hem elemli, hem günahlý oluyor. O zevki kaybettiðinden hastalýk bahanesiyle aðlama; bilâkis hastalýktaki mânevî ibadet ve uhrevî sevap cihetini düþün, zevk almaya çalýþ.
YEDÝNCÝ DEVÂ: Ey sýhhatinin lezzetini kaybeden hasta! Senin hastalýðýn sýhhatteki nimet-i Ýlâhiyenin lezzetini kaçýrmýyor, bilâkis tattýrýyor, ziyadeleþtiriyor. Çünkü bir þey devam etse tesirini kaybeder. Hattâ ehl-i hakikat (hakikat ehli) müttefikan (ittifakla) diyorlar ki:
Yani, “Herþey zýddýyla bilinir.” Meselâ, karanlýk olmazsa ýþýk bilinmez, lezzetsiz kalýr. Soðuk olmazsa hararet anlaþýlmaz, zevksiz kalýr. Açlýk olmazsa yemek lezzet vermez. Mide harareti olmazsa, su içmesi zevk vermez. Ýllet olmazsa âfiyet zevksizdir. Maraz olmazsa sýhhat lezzetsizdir.
Madem Fâtýr-ý Hakîm (hikmet sahibi Yaratýcý) insana her çeþit ihsanýný ihsas etmek (hissettirmek) ve her bir nevi nimetini tattýrmak ve insaný daima þükre sevk etmek istediðini, þu kâinatta çeþit çeþit, hadsiz envâ-ý nimeti (çeþitli nimetleri) tadacak, tanýyacak derecede, gayet çok cihazatla insaný teçhiz etmesi gösteriyor ki, elbette sýhhat ve âfiyeti verdiði gibi, hastalýklarý, illetleri, dertleri de verecektir. Senden soruyorum: “Bu hastalýk senin baþýnda veya elinde veya midende olmasaydý, sen baþýn, elin, midenin sýhhatindeki lezzetli, zevkli nimet-i Ýlâhiyeyi hissedip þükreder miydin?” Elbette þükür deðil, belki düþünmeyecektin; þuursuz, o sýhhati gaflete, belki sefahete sarf ederdin.
SEKÝZÝNCÝ DEVÂ: Ey âhiretini düþünen hasta! Hastalýk, sabun gibi, günahlarýn kirlerini yýkar, temizler. Hastalýklar keffâretü’z-zünub (günahlarýn keffareti) olduðu hadis-i sahihle sabittir. Hem hadiste vardýr ki, “Ermiþ aðacý silkmekle nasýl meyveleri düþer; imanlý bir hastanýn titremesi de öyle günahlarý silker.” Buharî, Merdâ: 1, 2, 13, 16; Müslim, Birr: 45; Dârimî, Rikâk: 57; Müsned, 1:371, 441, 2:303, 335, 3:4, 18, 38, 48, 61, 81.
Günahlar, hayat-ý ebediyede daimî hastalýklardýr; bu hayat-ý dünyeviyede dahi kalb, vicdan, ruh için mânevî hastalýklardýr. Sen eðer sabredip þekvâ etmezsen, þu muvakkat bir hastalýkla daimî pek çok hastalýklardan kurtuluyorsun. Eðer günahlarý düþünmüyorsan, yahut âhireti bilmiyorsan veya Allah’ý tanýmýyorsan, sende öyle dehþetli bir hastalýk var ki, milyon defa sendeki bu küçük hastalýktan daha büyüktür; ondan feryad et. Çünkü, bütün dünyanýn mevcudatýyla kalbin, ruhun ve nefsin alâkadardýr. Mütemadiyen firak ve zeval ile o alâkalar kesilip, sende hadsiz (sonsuz) yaralar açýlýr. Bahusus (özellikle) âhireti bilmediðin için, ölümü idam-ý ebedî tahayyül ettiðinden (hayal ettiðinden) , adeta, güya yara bere içinde, dünya kadar hastalýklý bir vücudun var. Ýþte en evvel, hadsiz yaralý ve hastalýklý bu büyük mânevî vücudun hadsiz hastalýklarýna kat’î ilâç ve kat’î þifa verici bir tiryak (ilaç) olan iman ilâcýný aramak ve itikadýný (inancýný) düzeltmek gerektir ki, o ilâcý bulmakta en kýsa yol, bu maddî hastalýðýn yýrttýðý gaflet perdesinin altýnda sana gösterdiði aczin ve zaafýn penceresiyle, bir Kadîr-i Zülcelâlin kudretini ve rahmetini tanýmaktýr.
Evet, Allah’ý tanýmayanýn, dünya dolusu belâ baþýnda vardýr. Allah’ý tanýyanýn dünyasý nurla ve mânevî sürurla doludur; derecesine göre, iman kuvvetiyle hisseder. Bu imandan gelen mânevî sürur ve þifa ve lezzet altýnda, cüz’î maddî hastalýklarýn elemi erir, ezilir.
DOKUZUNCU DEVÂ: Ey Hâlýkýný (Yaratýcýsýný) tanýyan hasta! Hastalýklardaki elem ve tevahhuþ ve korkmak ise, hastalýk bazan ölüme vesile olduðu cihetindendir. Ölüm, nazar-ý gaflet ve zâhirî cihetinde dehþetli olduðundan, ona vesile olabilen hastalýklar korkutuyor, telâþ veriyor.
Evvelâ bil ve kat’î iman et ki, ecel mukadderdir, tagayyür etmez (deðiþmez) . Çok aðýr hastalarýn baþýnda aðlayanlar ve sýhhatleri yerinde olanlar ölmüþler, o aðýr hastalar þifa bulup yaþamýþlar.
Saniyen: (ikinci olarak) Ölüm, sureten göründüðü gibi dehþetli deðil. Çok risalelerde gayet kat’î, þeksiz, þüphesiz bir surette, Kur’ân-ý Hakîmin verdiði nurla ispat etmiþiz ki, ehl-i iman için ölüm, vazife-i hayat külfetinden bir terhistir. Hem dünya meydanýndaki imtihanda, talim ve talimat olan ubudiyetten (kulluktan) bir paydostur. Hem öteki âleme gitmiþ yüzde doksan dokuz ahbap ve akrabasýna kavuþmak için bir vesiledir. Hem hakikî vatanýna ve ebedî makam-ý saadetine girmeye bir vasýtadýr. Hem zindan-ý dünyadan, bostan-ý cinâna (cennet bahçelerine) bir davettir. Hem Hâlýk-ý Rahîminin fazlýndan, kendi hizmetine mukabil ahz-ý ücret etmeye (ücret almaya) bir nöbettir. Madem ölümün mahiyeti hakikat noktasýnda budur; ona dehþetli bakmak deðil, bilâkis rahmet ve saadetin bir mukaddemesi nazarýyla bakmak gerektir.
Hem ehlullahýn (Allah dostlarýnýn) bir kýsmýnýn ölümden korkmalarý, ölümün dehþetinden deðildir. Belki daha fazla hayýr kazanacaðým diye, vazife-i hayatýn idamesinden kazanacaklarý hayrat (hayýrlar) içindir.
Evet, ehl-i iman için ölüm rahmet kapýsýdýr, ehl-i dalâlet (sapýk topluluklar) için zulümat-ý ebediye (ebedi zulümler) kuyusudur.
ONUNCU DEVÂ: Ey lüzumsuz merak eden hasta! Sen hastalýðýn aðýrlýðýndan merak ediyorsun. O merakýn senin hastalýðýný aðýrlaþtýrýr. Hastalýðýn hafifleþmesini istersen, merak etmemeye çalýþ. Yani, hastalýðýn faydalarýný, sevabýný ve çabuk geçeceðini düþün, meraký kaldýr, hastalýðýn kökünü kes.
Evet, merak hastalýðý ikileþtirir. Maddî hastalýðýn altýnda, merak ile mânevî bir hastalýðý kalbine verir; maddî hastalýk ona dayanýr, devam eder. Eðer teslimiyetle, rýza ile, hastalýðýn hikmetini düþünmekle o merak gitse, o maddî hastalýðýn mühim bir kökü kesilir, hafifleþir, kýsmen gider. Hususan evhamla bir dirhem maddî hastalýk, bazan merak vasýtasýyla on dirhem kadar büyür. Merak kesilmesiyle, o hastalýðýn onda dokuzu gider.
Merak, hastalýðý ziyade ettiði gibi, hikmet-i Ýlâhiyeyi itham ve rahmet-i Ýlâhiyeyi tenkit ve Hâlýk-ý Rahîminden þekvâ hükmünde olduðu için, aksi maksadýyla tokat yer, hastalýðýný ziyadeleþtirir. Evet, nasýl ki þükür nimeti ziyadeleþtirir; öyle de, þekvâ, hastalýðý, musibeti tezyid eder(artýrýr).
Hem merakýn kendisi de bir hastalýktýr. Onun ilâcý, hastalýðýn hikmetini bilmektir. Madem hikmetini, faydasýný bildin; o merhemi meraka sür, kurtul. Ah yerine oh de; “Vâ esefâ” yerine “Elhamdü lillâhi alâ külli hal”-her halimiz için Allah’a hamd olsun- söyle.
Ynt: Hasta Risalesi By: ceren Date: 24 Mayýs 2018, 04:02:37
Esselamu aleykum. Allahýn bize vermiþ olduðu derde hastalýða isyan etmeden tevekkul içinde imanlý ihlasli dua ile sifasini arayan ve allahdan dermanini bulan ve hastalýðýn da rahmetine feyzine erisip günahlarýndan bir nebze olsun arinan kullardan olalim inþallah. ...
Ynt: Hasta Risalesi By: Sevgi. Date: 15 Ekim 2018, 01:22:39
Aleyküm Selâm. Herzaman Rabbimizin Rýzasýný gözeterek her hâl için þükreden kullardan olalým.
Rabbim sabrýmýzý ve þükrümüzü artýrsýn inþaAllah.
Ynt: Hasta Risalesi By: ceren Date: 15 Ekim 2018, 01:24:53
Esselamu aleyküm. Her hastalýk insana bir imtihandýr sabýr eden tevekkül eden dua eden Allahtan hayrý þifayý bulur. Rabbým razý olsun bilgilerden kardeþim..