Nurdan Damlalar
Pages: 1
Deryadan Bir Damla By: ehlidunya Date: 07 Temmuz 2010, 16:18:38
                                                                             Bismillâhirrahmânirrahîm

Elhamdülillâhi rabbil âlemîn velâkibetülil müttekîn vessalêtü vessalêmü alê seyidine Muhammedivve alê êlihi vesahbihi ecmain,alê rasulüne salevât


                                                                            12. MEKTUB



AZÝZ kardeþlerim,
O gece benden sual ettiniz; ben cevabýný vermedim.
Çünkü, mesâil-i imaniyenin münakaþa suretinde bahsi caiz deðildir.
Siz münakaþa suretinde bahsetmiþtiniz.




Evet kardeþler
Bu çok önemli bir ikaz
Ýmani konular, iman edilmesi gereken konular
Allah’ýn varlýðý, birliði, ahiret, melaike,ve hakeza konular münakaþa edilerek konuþulmaz.
Çünkü münakaþa tarzýnda konuþulurken,
Ola ki birisi sizin fikrinize muhalif bir þey söyleyeceðim diye
hiddetinden yanlýþ þeyler söyler, veya duygusal bir tavra girer.
Duygusallýðýndan dolayý size itiraz eder.
Ve iman gibi hassas bir konuda imana zarar gelebilir.
Onun için diyor ki Üstad siz bana soru sordunuz,
o tansiyonun yükseldiði saatlerde ben karýþmak ve cevap vermek istemedim.
Çünkü siz o sýrada münakaþa içerisindeydiniz.

Þimdilik, münakaþanýzýn esasi olan üç sualinize gayet muhtasar bir cevap yazýyorum.
Tafsilini, Eczacý Efendinin isimlerini yazmýþ olduðu Sözlerde bulursunuz.
Yalnýz, kader ve cüz-ü ihtiyarîye ait Yirmi Altýncý Söz hatýrýma gelmemiþti,
size söylememiþtim. Ona da bakýnýz; fakat gazete gibi okumayýnýz

Evet buradaki ikinci ikaz nedir?
Oda risale-i nurlarýn hýzlý bir þekilde gazete gibi okunmamasý gerektiði
Çünkü çok hassas,
Deðerli imani meseleler
Dikkatle ve tekrar edilerek itinayla okunmalý...


Eczacý Efendinin o Sözleri mütalâa etmesini havale ettiðimin sýrrý sudur ki:
O çeþit meselelerdeki þüpheler, erkân-i imaniyenin zaafýndan ileri geliyor.
O Sözler ise, erkân-i imaniyeyi tamamýyla ispat ederler.


Bazý lüzumsuz meselelerdeki sorular, þüpheler,
imanýmýzýn zayýf olmasýndandýr.
Bir insanda iman zayýfsa bakarsýnýz lüzumsuz bir yerden soru sorar.
Sorun olmayan yerde sorun çýkartýr,
o küçük problemlere cevap vermek yeterli deðildir.
Konunun özüne inilmeli,
hedef kiþinin imanýný güçlendirmek olmalý.
Böyle yapýldýðý takdirde isabetli cevap verilmiþ olur.

Yani þöyle düþünün
Bir hasta küçük sandýðý baþ aðrýsý için doktora gidiyor,
ama doktor bilir ki o baþ aðrýlarýnýn sebebi büyük bir hastalýktýr.
Onun baþ aðrýsýna bir aðrý kesici istemesine karþýlýk doktor çok önemli tetkikler yapar.
Ve çok önemli ameliyatlarý önüne getirebilir.
Ýman konusunda da bir doktor gibi dikkatli olmalý
ve muhatabýnýn esas problemini anlayýp tedavisini sunabilmeli.

BÝRÝNCÝ SUALÝNÝZ:
Hazret-i Âdem’in (a.s.) Cennetten ihracý ve bir kýsým
benî Âdem’in Cehenneme idhali=atýlmasýnýn ne hikmete mebnidir?


Elcevap: Hikmeti, tavziftir=bir görevlendirmedir.
biz dünyada görevliyiz. Nedir görevimiz?
Öyle bir vazife ile memur edilerek gönderilmiþtir ki,
bütün terakkiyât-i mâneviye-i beseriyenin ve bütün istidâdât-i beseriyenin
inkiþaf ve inbisatlarý ve mahiyet-i insaniyenin bütün Esmâ-i Ýlâhiyeye
bir âyine-i câmia olmasý, o vazifenin netâicindendir.



Balýklarýnýzý karþýnýza alýn.
Deyin ki ben mühendisim.
Bu hayvanlar sizin bu sözünüzden bir þey anlamaz.
Çünkü o ne mühendisliði bilir, nede bunu anlayacak bir kapasitesi vardýr.
Ama insanda ilahi sýfatlara ayna olacak kadar
Onlarý cüzide olsa anlayacak kadar bir kabiliyet vermiþ Rabbimiz.

Bizim istidadýmýz geliþmek biz bu tür cevaplarý daha önceleri çok duymadýk.
Çünkü genellikle halk arasýnda taklidi seviyede…
Ýnsanlara biz niye dünyaya geldik diye sorsanýz ne cevap verirler?
Ýmtihan için geldik diyenler çokluktadýr deðil mi?
Allah bizi imtihan ediyor derler.
Bunlar yanlýþ cevaplar deðil
Ama imtihan bizim dünyaya geliþ sebeplerimizin bir tanesidir.
Daha önemlileri vardýr.

Mesela Cenab-ý Hakk’ýn ilahi isimlerine yasayan bir varlýk olarak
hayatýmýzla bir ayna olmamýzdýr.
Öyle bir kabiliyet vermiþ ki Cenab-ý Hak pek çok ilahi isim bizde tecelli etmiþ.

Mesela biz Allah’ýn Hakim ismine karþýlýk akil sahibi olarak yaratýlmýþýz.
Baþka mahlûkta bu var mýdýr?
Yine, bizlere Cenab-ý Hakk’ýn isimlerini aks ettirme adýna
Esma-i Ýlahiyenin bir tecellisi olarak Alim ismiyle ilim verilmiþtir.
Ýlmin asli Cenab-ý Hakk’a aittir, bizde bir tecellisi vardýr.
Yani aynadaki bir yansýma vardýr.
Bu tecelliler sayesinde Rabbimizi tanýyoruz.
Dolayýsýyla bizler birþeyler biliriz azýcýk bilgimizle Alim olan Allah’ý anlamaya çalýþýrýz.
Ama hiç birþey bilmeseydik Allah bize kendini anlattýðý anda ne olacaktý?
Hiç birþey anlayamayacaktýk, boþ gözlerle bakacaktýk.

Mesela evinizde beslediðiniz kedinizi düþünün.
Akvaryumdaki için dünya gibi bir yer ister.
Dünyada aklýmýzýn bilgimizin geliþmesi için kocaman bir fizik ve kimya alaný var.
Öðrene öðrene bilgimizi geniþletiyor teknolojik aletler ortaya koyuyoruz.
Sürekli istidadýmýzý kabiliyetimizi geliþtiriyoruz.

Hakeza dünya sevilebilecek bir çok þeyle donatýlmýþ.
Ve biz burada sevgimizi ve nefretimizi cehtli duygularýmýzý
geliþtirebileceðimiz bir alan olarak bulduk dünyayý.
Mesela estetik…
Sanat bizim bir özelliðimizdir.
Her yaptýðýmýz þeyde bir güzellik ararýz
Giydiklerimizi yakýþtýrma gibi
Resim, müzik vs hep en güzelini ararýz.

Dünya bizim bu kabiliyetimizi geliþtirebileceðimiz renkler ve þekillerle donatýlmýþtýr.
Ýstidadýmýzý geliþtirebilmek ve icraa edebilmek için bizim böyle bir dünyaya ihtiyacýmýz var.
Ýstidatlarýmýz o kadar geniþler ki, bizim marifet alanýmýza o kadar þeyler girer ki;
Dünya bütün bilgileriyle bize dar gelir.

Bu aþamada insan ne yapar?
Manevi alemlere açýlma isteði doðar içinde
Oranýn bilgilerini talep eder artýk…
Bu evreni yaratanýn hakkýnda bu ilmin asýl sahibi hakkýnda
Allah hakkýnda bilgi sahibi olmak isteriz.
Her þey de belli seviyede bi musabetimiz vardýr bunu geliþtiririz.
Maddeyle münasebetlerimiz bizi tatmin etmez.
Alemlerin yaratýcýsýný tanýmak isteriz
Yeri göðü yaratan zat ile temasa geçeriz
O’nunla konuþmak, derdimizi dökmek, dua etmek isteriz.
Dualarýmýz bizim O’nunla konuþmamýzdýr.

Ýþte böyle insanýn kabiliyeti geliþip, yükselir.
Bizler bu dünyaya misafirliðe geldik 3-5 günlüðüne geldik deriz, doðrudur.
Ama bu hakikati yeterince ifade etmez.
Biz dünyaya bir okula gelir gibi geldik, ziyafet salonuna girer gibi girdik.
Sadece karnýmýzý doyurup maddi olarak istifade etmedik.
Nimetin ne olduðunu anladýk.
Maddi nimetlerden geçip manevi nimetlere, ihsan ve ikrama ulaþtýk.
Ve teþekkür ne demektir þükür ve þükran duygusu ne demektir bunlarý anladýk.
Ve bizi yaratan zata karsý bizde hem muhabbetimizi hem de þükrümüzü arz etmeyi öðrendik.
Yüce Rabbim kendi rýzasý doðrultusunda istidatlarýmýzýn geliþmesine inayet eylesin , amin
Eðer Hazret-i Âdem Cennette kalsaydý, melek gibi makamý sabit kalýrdý;
istidâdât-i beþeriye inkiþaf etmezdi.


Dünya gibi bir mekanda kabiliyetini geliþtirme imkaný olmazdý.
Makamý sabit kalýrdý insanýn.
Mesala askeri eðitim alsanýz bir kýsým kabiliyetlerinizin geliþtiðini göreceksiniz.
Ticaret eðitimi alsanýz üzerine, buda sizin baþka kabiliyetlerini geliþtirir.
Doktor olsanýz baþka kabiliyetleriniz olduðunu,
Ressamlýk üzerine çalýþsanýz yine baþka kabiliyetlerinizin olduðunun farkýna varýrsýnýz.

Eðer insan cennette kalsaydý, makamý sabit olurdu.
Ama dünyada insan ne yapýyor?Makamýný yükseltme imkâný buluyor
Madem böyle bir özellik var;
Kabiliyetlerimizi geliþtirme hususunda çok iþtiyaklý, istekli olmalýyýz.
Bu istek ve bu sevgi de bize verilmiþ.

Halbuki yeknesak makam sahibi olan melâikeler çoktur;
o tarz ubûdiyet için insana ihtiyaç yok.


Yani kardeþler, yükselebilme imkaný bulmuþ insan,
derecesi sabit olan meleklerden daha yüksektirler.

Belki hikmet-i Ýlâhiye, nihayetsiz makamâti kat’ edecek olan
insanýn istidadýna muvafýk=uygun bir dâr-ý teklifi=meydan iktiza ettiði için,
melâikelerin aksine olarak, muktezâ-yi fýtratlarý olan malûm günahla Cennetten ihraç edildi.
.
Demek, Hazret-i Âdem’in Cennetten ihracý çýkarýlmasý
ayn-i hikmet ve mahz-i rahmet olduðu gibi,
HÝKMETÝN VE RAHMETÝN TA KENDÝSÝDÝR
küffârýn da Cehenneme idhalleri haktýr ve adalettir.


Kendilerine verilen yüksek istidadý çürütmüþ,
ömürlerini zayi edenlerin sonu cehennemdir buda Haktir ve Adalettir.

Onuncu Sözün Üçüncü Ýþaretinde denildiði gibi,
çendan=her ne kadar, kâfir az bir ömürde bir günah islemiþ;
fakat o günah içinde nihayetsiz bir cinayet var.
Çünkü, küfür, bütün kâinatý tahkirdir, kýymetlerini tenzil etmektir.

SADECE KENDÝ ÝSTÝDATLARINI ZAYÝ ETMEKLE KALMIYOR
KAFÝR VE KÜFÜRDE ISRAR EDEN ADAM
HAKÝKATÝ ÖÐRENDÝÐÝ HALDE
BU KAÝNATTA BÜTÜN VAZÝFELÝ MAHLUKATIN VE ALLAH’IN VERDÝÐÝ NÝMETLERÝ YALANLIYOR.

Bediüzzaman Said Nursi yýldýzlardan bahsettiði bir þiirinde derki :
Kör olasý kafir gözü,
Görmez oldu yüzümüzü
Bunu der bütün mahlukat…

Yani kafir insan bir vazifeyle gönderilmiþ olan
Bütün mahlukatý vazifesizlikle suçlar.
Böyle bir tezyif suçtur ve cezai gerektirir diyor.
Böyle bir rahmeti ilahiye kendisine peygamber gönderilmemiþ,
hak ve hakikat bildirilmemiþ insanlarý, ilgisizliklerinden dolayý affedebiliyor.

Ýlahi tehditlerin çoðu yol üzerine koyulmaz ikaz uyarýlarýdýr ki
Ýnsaný esasen cehennemde yakmak için deðil
Ýnsaný cehennemden sakýnmasý için uyarý ilanlarýdýr.
Hani trafik iþaretlerinde görürüz
Ýlerde yol bitiyor, bozuktur, ariza var, dikkat vs.. gibi
bir çok trafik iþareti vardýr.
Biz uyarýrýz aksi halde sorumlusu sizsiniz der.
Ýlahi tehditlerde aynen bu þekildedir, bir uyarýdýr
Cehennemden sakýnmak için uyarý…

Bütün masnuatýn vahdâniyete sehadetlerini tekziptir
ve mevcudat âyinelerinde cilveleri görünen esmâ-i Ilâhiyeyi tezyiftir.
Onun için, mevcudatýn hakkini kâfirden almak üzere
mevcudatýn Sultani olan Kahhâr-i Zülcelâlin,
kâfirleri ebedî Cehenneme atmasý ayn-i hak ve adalettir.
Çünkü nihayetsiz cinayet nihayetsiz azâbý ister.


Subhâneke lâ ilmelene illema allemtene inneke entel alîmul hakîm ve ahiru de’vehüm enilhamdülillahi rabbil âlemin




radyobeyan