Tarikat By: neslinur Date: 05 Temmuz 2010, 15:55:58
TARÝKAT
1. Soru:
--Müslümanlarýn mutlaka bir tarikata baðlanmasý zarûret midir?..
--Müslümanýn Kur'an-ý Kerim'in ayetlerine uymasý farzdýr. Kur'an-ý Kerim'de Allah-u Teâlâ Hazretleri buyuruyor ki:
(Kad efleha men zekkâhâ. Ve kad hâbe men dessâhâ) "Nefsini terbiye etmen lâzým! Terbiye edersen felâh bulursun; terbiye etmezsen helâk olursun, mahvolursun!"
Nefsini de insan kendi kendine terbiye edemez. Ýnsan kendi kendisini traþ bile edemiyor.
--Hadi yap bakalým enseni traþ!..
Yapamaz!.. Onun için bir baþkasý onun ayýplarýný görecek, terbiye edecek, eðitecek...
Bunca mektepler niçin kurulmuþ, bunca Millî Eðitim Bakanlýðý müesseseleri niçin var?.. Eðitim için eðiticiler lâzým geldiðinden vardýr.
Eðitimin en kýymetlisi, en güzeli de ma'rifetullahýn öðretilmesidir. Ýnsanýn nefsinin terbiye edilmesidir. Ahlâkýnýn güzelleþmesidir, kötü ahlâktan insanýn kurtulmasýdýr. O halde herkesin buna ihtiyacý vardýr. Herkesin en baþta boynuna borç olan budur.
2. Soru:
--Bir alimimiz, "Bu zaman tarikat zamaný deðil, hakîkat zamanýdýr." demiþ; ne dersiniz.
--Tarikat, bir eðitim sonunda hakîkate ulaþtýrýyor insaný... Ýnsan nefsini yeniyor, iradesini kontrol ediyor, Allah'ýn sevdiði iþleri yapýyor; Allah'ýn sevgili kulu oluyor, hakîkate ulaþýyor, ermiþ kimse oluyor. Tarikattir yolu onun, baþka türlü olmuyor o...
Kitap okumakla olsaydý, Allah gökten kitabý indirirdi, "Okuyun bunu!" derdi. Böyle olmuyor, sohbet yoluyla oluyor.
Peygamber Efendimiz gelmiþ, 23 senede insanlarý Ýslâm'ýn hakîkatlerine alýþtýrmýþ ve eðitmiþtir. Eðitim yoluyla olduðu için kitap yoluyla, okumak yoluyla olmaz! Eðitimin içinde kitap olabilir ama, mutlaka bir eðiticinin olmasý þarttýr ve öyle olmuþtur.
Sonra bazý insanlarý öðretebilirsiniz, þunu oku, þunu ezberle filân diyebilirsiniz ama; fiilen göstererek þunu þöyle yap demek, çok yaygýn bir eðitim tarzýdýr. Usta-çýrak yetiþtirme usûlüdür. Gayet kolaydýr. Görerek ve uygulamalýdýr. Tasavvuf bunu yapýyor. Onun için, böyle olmasý þarttýr.
3. Soru:
--Tarikata girmek istiyorum ama, mürþidler kul ile Allah arasýna girmiþ olmuyor mu?.. Þirke düþmekten korkuyorum.
--Mürþidler Peygamber Efendimiz'in varisleridir. Peygamber Efendimiz'in sahabesiyle durumu nasýlsa, sahabenin Peygamber Efendimiz'e karþý durumu nasýlsa, mürþidlerle müridler arasýndaki durum da aynýdýr. Peygamber Efendimiz sahabesinin Allah'la arasýna girmiþ denilebilir mi?.. Öyle þey olur mu?.. Allah'a götürüyor. Allah'a götüren yolda rehber ve klavuz oluyor. Onun için, araya girmek diye bir yorum yanlýþtýr.
Þirk, Allah'ýn varlýðýný yanýnda bir baþka varlýk tasavvur etmektir. Bir insanýn hocasýný sevmesi Kur'an'ýn emridir, dinimizin gereðidir. Hadis-i þeriflerin gereðidir. Hocasýna baðlanmasý da ondandýr. Bütün mesele, ciddî bir hocaya, gerçek bir mürþide baðlanmaktýr. Ona baðlandýðý zaman zâten, onun mâni olmadýðýný, bil'akis rehber ve klavuz olup, elinden tutup hayra ve hakka götürdüðünü görecektir.
4. Soru:
--"Günümüz toplumu tarikata uygun deðildir. Bir yere kapanýp zikir yapmaktansa, dýþarda insanlara Ýslâm için hizmet yapmak gereklidir. Bunun için tarikat gereksizdir." deniliyor. Bu söze baðlý olarak günümüzdeki tarikat anlayýþý konusundaki düþünceniz?..
--"Günümüz toplumu tarikata uygun deðildir." diyemiyoruz. Olaylar da öyle göstermiyor. Amerika'lý bile, yahudi bile, Fransýz, Ýngiliz, Alman bile müslüman olup tarikata girebiliyor. Hattâ Abdülkadir Es-Sûfî'nin Londra yakýnýnda ayrý bir yer aldýðý, ayrý okullar açtýðý, helâl gýda satýlan ayrý bir süpermarket açtýðý, Ýslâmî bir topluluk meydana getirmeðe çalýþtýðýný biliyoruz.
Toplum tarikata uygun deðilse, Ýslâm'a uygun deðilse; o zaman, müslüman olan insan topluma uymuyor, toplum içinde kendi varlýðýný sürdürmeðe çalýþýyor. Biz de öyle yapýyoruz. Biz de Türkiye'deki çevre içinde, ortam içinde, çeþitli gayr-i Ýslâmî tesirlerin karþýsýnda hanýmlar giyim bakýmýndan; erkekler sakal, namaz vs. konularda herkes, "Öz inancýma uygun yaþayayým!" diye bir direnç gösteriyor. Ýnsan ille topluma tâbî olmuyor, bazan da topluma karþý çýkarak, direnç göstererek bazý haksýzlýklarý engellemeðe çalýþýyor.
O bakýmdan, toplum tarikata uygun deðilse, tarikat da gerekli bir eðitimi --iç eðitimi, ahlâk eðitimi-- veriyorsa; o zaman, toplumun ihtiyacý var buna... Toplumun deðiþmesi lâzým!.. Bu inadýndan vazgeçsin, þu ahlâk eðitimi yapýlsýn da, hayâlî ihracatlar, arsýzlýklar, yüzsüzlükler vs. bitsin!.. Ahlâk toplum için gerekli olduðu için, ahlâk eðitiminin yapýlmasý gerekli olduðuna göre, bu taraftan da bakabiliriz bu konuya...
"Bir yere kapanýp zikir yapmak" sözüyle tarikata bir sataþma oluyor. Bir iddia, bir kötüleme oluyor. Tarikat sanýldýðý gibi böyle deðildir. Belki, böyle yapanlar hristiyan rahiblerdir. Ýslâm'dan önceki mistikler böyle yapmýþlar. Uludað'a çekilmiþ, --onun için keþiþ daðý denmiþ-- orda ibadet etmiþ. Maðaraya çekilmiþler veya Niðde Aksaray'daki peribacalarýnýn olduðu yerlerde, vs. böyle dünyayý terkederek, târik-i dünya olarak, ruhbanlýkla evlenmeyerek, ibadetle meþgul olmuþlar.
Ýslâm böyle deðildir. Ýslâm'da mutasavvýflarýn hepsi bir meslek sahibidir. Meselâ, okuyun Tezkiretül Evliyâ'yý: Ya attârdýr, ya kassâbdýr, ya nessâcdýr, dokumacýdýr... Çünkü, elinin emeðiyle kazanmak sevap olduðundan çalýþmýþlardýr. Ýbadetini çalýþýrken yapmýþlardýr. Çalýþýp da sevap kazanmayý düþünmüþlerdir. Çalýþýp kazandýklarýyla hayýr yapmayý düþünmüþlerdir.
Ýslâm tasavvufunda böyle bir kenara çekilip de, toplumdan kaçmak yoktur. Bazý zamanlar yapýlan bir halvet var; o da eðitim içindir. Hiç bir kimse üniversitenin son sýnýfýna gelmiþ bir öðrenci, tam proje devresinde evinden üç gün dýþarý çýkmadý, projeyi yetiþtirmek için gece gündüz çalýþtý diye onu suçlayamaz. Çünkü, nihâyet bir proje hazýrlayacak, imtihanlara hazýrlanýyor. Bu normal bir þey...
Tarikatta da eðitim için bazý eðitim þekilleri vardýr. Kýrk gün halvete girecek, zikir yapacak; gönül gözü açýlacak, ma'rifetullaha erecek, Allah'ýn sevgili kulu olacak. Kýrk gün orda bir ibadet vardýr amma, ondan sonra da çýkýp hizmet vardýr.
Meselâ: Eþrefoðlu Rûmî Hama'ya gitmiþ. Hama'daki Saâdeddîn-i Hamevî Hazretleri'nden üç defa halvet, erbaîn, çile çekmiþ. Yüzyirmi gün, dört ay yâni... Dört ay devamlý ibadetle meþgul olmuþ ama, ondan sonra gelmiþ Ýznik'te, halkýn eðitimiyle, irþadýyla, derviþlerin yetiþtirilmesiyle, dînî ilimlerin öðretilmesiyle meþgul olmuþ.
Ayrýca, kendileri de yine kazançlarýný kendileri saðlamaya dikkat etmiþler. Ahmed-i Yesevî Hazretleri'nin nasýl geçindiðini biliyorsunuz. Kaþýk yontarmýþ, kaþýklarýný pazara gönderir, sattýrýrmýþ. Hattâ kendisi gitmezmiþ. Hayvanýn iki tarafýndaki küfeye koyarmýþ, dehlermiþ hayvaný... Hayvan gider orda pazarda dolaþýrken, herkes kaþýklarý alýrmýþ parayý içine býrakýrmýþ. Eðer adam parayý vermezse, parayý verinceye kadar hayvan onun önünden ayrýlmazmýþ.
Böyle þeyler anlatýlýyor ama, þunu çok net olarak biliyoruz ki, çalýþýyorlar. Kimseye yük olmadan, alnýnýn teriyle geçiniyorlar. Cihad ederek geçiniyorlar. Ticaret var, cihad var, hizmet var... Zikir de var ama, müsaade et de geceleyin saat iki ile üç arasýnda yarým saat zikretsin, Allah Allah desin, gözyaþý döksün!.. O da var çünkü hadis-i þerifte...
Eve ekmeði, peyniri götürmeyi unutmak, Orhan Veli'de var... "Böyle güzel havalarda ekmek peynir getirip götürmeyi unuttum." diye o söylüyor. Bizimkilerde yok...
5. Soru:
--Ýmam-ý Rabbânî Hazretleri, Nakþî Tarikatý için, "Bu tarikatýn bidâyeti nihâyetinde mündemicdir." demiþ; bunun mânâsý ne?..
--Bunun mânâsý: "'Baþýndayým bu iþin; Allah'ýn sevgili kulu olamadým!' gibi bir duyguya düþmeye lüzum yoktur. Çünkü, çok kestirme bir yoldur. Ýþin içine girdiði anda, duygularýnýn ve kabiliyetinin nisbetinde çok yüksek mertebeye çýkabilir." demektir. Yâni, uzun bir zaman gerektirmez, bir göz yumup açýncaya kadar, güzel bir noktaya gelmesi mümkün olabilir.
6. Soru:
--Ýhvanlýk nedir?
--Ýhvanlýk, kardeþlik demektir. Özel mânâsýyla; bir kimsenin bir tarikata girip derviþ olmasý, þeyhine baðlý öteki kimselerle tarikat kardeþi olmasýdýr. Usulü, erkâný tasavvuf ve âdâb kitaplarýnda yazýlmýþtýr.
7. Soru:
--Tarikatta yaþanýlan olaylarý, yorumlatmak üzere daha tecrübeli birisine anlatmak uygun olur mu?
--Olabilir. Bu yakýn tarikat arkadaþý, dert arkadaþý, tecrübeli bir kimse olabilir. Doðrudan doðruya þeyhin kendisi olabilir.
8. Soru:
--Bir cemaat býrakýlýp baþka bir tarikata gidilebilir mi, mes'ûliyeti var mý?
--Býrakýlacak cemaatte bir uygunsuzluk görülmüþse, o zaman býrakýlýr. Mübarek bir cemaatse, o zaman býrakýlmaz. Eðer bozuk bir yerse, býrakmak mecburiyeti vardýr.
9. Soru:
--Mürid ne zaman tarikattan çýkar?
--Mürid esas itibariyle, þeyhine olan baðlýlýðý zedelendiði zaman, tarikattan çýkar. Hatâsýndan döner tevbe ederse, o zaman durumu düzelebilir ama, zedelenen þey de kolay kolay eskisi kadar sýhhatli olmaz. Yamalý þey, aslý gibi olmaz.
Onun için insan vazifelerine dikkat etmeli, günahlardan uzak durmaða dikkat etmeli!.. Diline sahib olamlý, gýybet dedikodu yapmamalý; hele hocasýnýn, pirlerinin, din büyüklerinin hakkýnda bir þey düþünmek; bunlar çok periþan eder insaný... Onlara dikkat etmek gerekiyor.
10. Soru:
--Tarikattan koðulmak nasýl, ne þekilde olur. Bu hale düþen kiþinin kurtuluþ çareleri nelerdir?
--Ýnsanýn Allah yolunda yürümesi lâzým, ahdine vefâ göstermesi lâzým, sözünde durmasý lâzým!.. Sözünde durmayýnca, vefâsýz olur, onun cezâsýný çeker. Eðer edepsizliði varsa, tarikattan koðulur, mânevî hayatta cezâya uðrar. O zaman çok büyük bir felâket olur.
Nitekim, bir ilde bir kardeþimizle tanýþtýk. Bir baþka þehirde bulunan bir hocaya baðlýymýþ eskiden... Sözünü dinliyormuþ, tavsiye ettiði tesbihleri yapýyormuþ. Fakat bir kaç defa meclisine gittiði zaman bakmýþ ki, sünnet-i seniyyeye, hadislere, þeriate uymayan acaib sözler söylüyor, iþler yapýyor... Yanlýþ tavsiyelerde bulunuyor.
Kendisinin az çok okumuþluðu filân var... "O zaman uyanmadým. Hep sevdiðim için; seven kimse sevdiðinin kusurunu pek görmez, uyanmadým." diyor. "Bir gece rüya gördüm. Rüyada Peygamber Efendimiz'i gördüm. Bizim tekkede yangýn çýkmýþ..." diyor, kendi baðlandýðý tekkeyi anlatýyor. "Geliyorum telâþla, 'Yâ Rasûlallah, tekkemizde yangýn çýktý!' diyorum. Peygamber Efendimiz de, 'Bizim öyle bir tekkemiz yok!' dedi." diyor. Demek ki, Rasûlüllah Efendimiz nazarýnda, mâneviyat aleminde makbul olmayan bir yol olduðu böylece anlaþýlýyor.
Daha baþka bir iki rüya daha görmüþ. Ordan anlamýþ ki, hocasý selâhiyetsiz bir kimse... Asýl hocasý yaþlý bir zat imiþ; ona bir vazife vermiþ ama, o vazifeden sonra o biraz bu yolu istismar edince, tard olunmuþ. Artýk böyle yanlýþ iþler yapmaða baþlamýþ.
Ýnsan haram yememeðe çok dikkat etmeli, vazifelerini güzel yapmaða çok dikkat etmeli, þeriatin emirlerini iyice tutmaya, haramlardan uzak olmaya, yasak olan þeylerden uzak durmaða dikkat etmeli; aksi takdirde, böyle bir mânevî tokat yedi mi, çok fenâ olur. Allah korusun...
--Eðer bir insan böyle bir mânevî tokat yese, rüyada da sen böyle bir insansýn diye gösterseler, ne olur?..
--Çaresi tevbedir kardeþlerim!.. Her çâresiz iþin çâresi vardýr. Tevbe edecek, gözyaþý dökecek, piþman olacak... Diyecek ki: "Yâ Rabbi! Ben bu iþimi anladým. Rüyada da bana gösterdiðin gibi, yanlýþ yolda olduðumu anladým, hatamý da biliyorum. Tevbe ettim, hatamý býraktým. Ýyi yola giriyorum, iyi þeyler yapacaðým. Ne emredersen yapmaya hazýrým!" diye tevbe eder de yolunu düzeltirse, Allah kabul eder.
Bir insan ne kadar çok günah iþlerse iþlesin, candan tevbe edince, Allah baðýþlar; bunu bilin!.. Allah'ýn rahmetinden ümit kesmek yoktur. Allah ümitsizliði yasaklamýþtýr:
(Lâ taknetû min rahmetillâh) "Allah'ýn rahmetinden ümidinizi kesmeyin!" buyurmuþtur.
Tevbe edince, Allah her suçu affeder. Ýnsan eðer kendisinin bâriz bir hatasýný biliyorsa, o hatayý býrakacak, bir daha yapmamaya niyet edecek, azmedecek; "Yâ Rabbi, ben bu hatâyý yaptým, çok edepsizim. Biliyorum büyük günah... Bir daha yapmamaða azmettim, beni affet!" diyecek, piþmanlýk duyacak, gözyaþý dökecek; Allah affeder. Ondan sonra da doðru yoldan yürüyecek, iyi þeyler yapacak.
Bu tarikatten koðulma denilen þeyler olur. Adam edepsizse, edepsizliðini de anlamýyorsa, istismar ediyorsa, veyahut vazifelerini yapmýyorsa; o zaman, böyle mânevî tokatlar yer. Kendisi görmez belki, baþkasýna gösterirler. Veyâhut kendisi görse de, aldýrmaz. Rüyada gösterirler, aklýný baþýna toplamaz, yanlýþ yolundan vaz geçmez.
Birisi böyle milletten para topluyormuþ. "Cami yapacaðým, bilmem ne yapacaðým!" filân diye toplayýp, kendi hanýný hamamýný yapmakta kullanýyormuþ, kendi iþine harcýyormuþ. Bir baþkasý rüyada görmüþ ki, yaptýðý hanýn hamamýn her tarafýnda yýlanlar çýyanlar kývranýyor. Yâni, haramla yapýldýðýnýn sembolü oluyor. O kendisi görmüyor ama, baþkasýna Allah gösteriyor.
O bakýmdan, haramdan kaçýnmaða, Allah'ýn emirlerini tutmaða gayret edelim!..
11. Soru:
--Bulunduðumuz yerde baþka bir cemaate baðlý arkadaþlar var... Onlar her akþam hatme yapýyorlar. Arada bir katýlýyoruz, mahzuru var mý?..
--Mahzuru olmaz esas itibariyle ama, bazý cemaatlerin liderleri bizimkilerin yakasýna yapýþýyorlar... Bu bizimkilerin de bir imtihaný oluyor; onun için pek ses çýkartmamayý da düþünüyorum. Yakasýna yapýþýyorlar:
"--Ýlle bizim tarikata gel!" diyorlar.
"--Yâhu, ben bir yere baðlýyým!.." diyor.
"--Yok bize gel!.." diyorlar.
Meselâ filân efendi filânca þehirde gitmiþ, bir hocaefendiye:
"--Sen bizim tarikata gel!"
"--E, ben bir yere baðlýyým!.."
"--Nereye baðlýsýn?"
"--Ýskenderpaþa'ya..."
"--E, Ýskenderpaþa'nýn hocasý vefat etti."
"--Vefat etti ama, yerine baþka hoca var. Makam duruyor. Filanca reisicumhur öldü; ondan sonra bitiyor mu?.. Vazife devam ediyor. Ýnsanlar yaþadýðý müddetçe, irþad vazifesi kýyamete kadar devam edecek!.."
"--Yok, sen bize gel!.."
"--Yok, ben yerimden memnunum, gelmem!" demiþ.
Bizim bir genç çocuk, filânca hocaya gitmiþ; ona:
"--Ben sizin kurslarýnýzda kalabilir miyim?" demiþ.
"--Kal ama, bizim tarikata gir!"
"--Ben Ýskenderpaþa'ya baðlýyým!.."
"--Sünnet-i seniyyeye daha baðlý bir dergâh olduðumuz için bize baðlan!.." demiþ.
Gelmiþ bir hocaya sormuþ. Hoca da demiþ ki:
"--O da halifedir, o da halifedir; kime gitsen olur." demiþ.
Ahid ne oldu?.. Hani ey zâlim bizimle ahd ü peymân ettiðin?.. Müþteri çalmak, talebe ayartmak ne oluyor?.. Bir insanýn etbâý çoðalýrsa, (kesüret þeyâtînihî) þeytanlarý çoðalýrmýþ. Çünkü, her birisi bir dert, her birinin derdiyle uðraþacak! Her birisi bir dert, bir yük yâni...
Teklif eden kimsenin teklif etmesi, soru soran kimsenin soru sormasý, cevap veren kimsenin cevap vermesi tasavvuf deðildir. Bu üç olaydaki üç þahýs tasavvufa uygun bir iþ yapmýyor. Yaptýklarý tasavvuf deðildir, dîvâneliktir.
Þimdi insanlar çeþitli þekillerde imtihan olurlar. Müridin imtihaný da çok çeþitli olur. Bizim imtihanýmýz ........
.......
Böyle bir þeye bizim ihtiyacýmýz yok da, bir vazifeyi götürmeðe çalýþýyoruz. Ýnsanlara hadis-i þerifleri, Allah'ýn yolunu anlatmaða çalýþýyoruz. Size de bazý þeyleri öðretmeðe, sevdirmeðe çalýþýyoruz.
E tabii, millet çalgý seviyor, gösteri seviyor, baþka þeyleri seviyor... Oraya gidiyor, buraya gidiyor. Falanca dergâh, gelene sigara ikram edermiþ. Dergâhýn baþýndaki þahsýn düðün salonu varmýþ, düðün salonunda içki ikram edilirmiþ. Millet bunlara aldýrmýyor, ne taraf daha keyifli; o tarafa transfer oluyor. Biz de transfer olmasýn diye, transfer ücretini mi arttýracaðýz yâni, burda...
Bir doktorun tedâvi görmekte olan bir hastasý var... Öteki doktor, "Ona gitme, bana gel!" diyor. Olmaz ki, ayýptýr. Hastane de bile bir doktorun meþgul olduðu hastaya, öteki doktor gelip karýþmaz.
"--Kimin hastasýsýn sen?.."
"--Filâncanýn..."
"--Ona söyleyin derdinizi!.." der, karýþmaz. Bu bir normal þey...
Onun için, þimdi o hatmeye gitme demiyoruz, git ama kurtlarýn eline düþme!..
radyobeyan