Ýz Býrakanlar
Pages: 1
Kenzi mahfi By: sumeyye Date: 04 Temmuz 2010, 15:22:21
Kenz-i Mahfi (1)




Soru: Hakikatü’l-hakâyiki (hakikatlarýn hakikatýný) insan bilebilir, duyabilir mi?

Cevap: Ýnsanýn duymasý, bilmesi, görmesi gerekli olan bir çok þey var Ama onlarýn en önemlisi hiç þüphesiz hakikat ve hakikatü’l-hakâiktir Ýster hakikat ve hakikatü’l-hakâik isterse bunun aþaðýsýndaki þeylerin insan tarafýndan duyulmasý, bilinmesi, hissedilmesi ve keþfedilmesi mümkündür ama buna mani bir çok sebep vardýr Bir baþka tabirle insan potansiyel olarak bunlarý duyacak mahiyette yaratýlmýþtýr fakat mahiyetinde var olan zýt þeyler buna engel olabilir Mesela insanýn içte ve dýþta þeytan ve þeytani düþüncenin temsilcileri ile kavgasý Veya nefis kalb zýtlaþmasý Daha genel anlamda vicdan ve nefis mekanizmalarý içinde yer alan zýt duygularýn birbiri ile çatýþmasý Ancak Efendimiz (aleyhissalâtü vesselâm) hakikate ulaþmaya mani bu türlü engelleri aþmýþtýr O kendisi adýna “Benim nefsim bana teslim oldu” derken kalbinin zaferini söylüyor ve bizlere nefsinin pes ettiðini hatýrlatýyor ama herkesin buna mazhar olmasý o kadar kolay deðil

Bizim nefislerimizle Efendimiz’in nefsi birbirinden farklý özelliklere mi sahip?
Belki de O’nun kendine mahsus bir nefsi, nefs-i zâkiyesi (her zaman temiz kalan), nefs-i zekiyyesi (tam anlamýyla saf, duru ve tertemiz) vardý, tamamýyla O’na ait, O’na özel Þöyle de yorumlanabilir: belki O’nun nefsi, nefse ait hususiyetleri ihtiva ediyordu, ama onlar Efendimiz’in iradesi karþýsýnda çok fazla dayanamamýþlardý
Zerdüþizm, Brahmanizm veya Hermetizm’deki nur-zulmet anlayýþýný kabullenmesek de ortada bir gerçek var ki onu ifade etmek durumundayýz: ortada þeytani ve meleki yanlarý ile bir insan var Nefs-i emmare de (insana devamlý kötülüðü emreden nefis) iþte bu insanýn içinde þeytanýn ajaný gibi çalýþýr O, nefs-i emmare olarak kaldýðý sürece insanýn mahiyetinde þeytan hesabýna casusluk yapan bir varlýktýr: sürekli onun direktiflerini yerine getirir ve insan ondan kurtulacaðý ana kadar þeytanýn kendisine olan yakýnlýðýný bertaraf edemez Þeytana yakýn olduðu sürece de, -Allah insana þah damarýndan daha yakýn olsa bile- o Allah’tan uzak olur

Bu badire aþýlabilir mi?
Bu çetin bir badiredir ve insan bu badireyi tek bir þartla aþabilir: ciddi bir ruh terbiyesi diyebileceðimiz seyr-i sülûk-i ruhanî, cezb ü incizab ve Allah karþýsýndaki acz ü fakrýný kavrayýp O’na yönelmekle Aksi halde o insan Allah’a karþý hep uzak kalýr Biraz önce ifade ettiðim gibi Allah insana þah damarýndan daha yakýndýr ama böylesi bir insan Allah’tan fersah fersah uzaktýr; uzaktýr çünkü þeytan ona Kur’an’ýn tabiriyle “karîn” (yakýn bir dost) olmuþtur: “Kim Rahman’ýn (hikmetlerle dolu ders olarak gönderdiði) Kur’ân’ý göz ardý ederse (veya o Rahman’ý zikretmekten uzaklaþýrsa), Biz de ona bir þeytan sardýrýrýz; artýk o, ona arkadaþ olur” (Zuhruf, 43/36) Bu açýdan insanýn kendisini Rabbisinden uzaklaþtýran ya da yakýnlaþtýran þeyleri çok iyi bilmesi lazým
Aslýnda insan, kalbine ait hususiyetleriyle: latife-i Rabbaniyesiyle, fuadýyla, sýrrýyla, hafâsýyla geniþliðin temsilcisidir, timsalidir Ýnsana bu yönüyle bakanlar onu meleklerden daha üstün görürler Mülkle beraber melekûta da açýk bir varlýk çünkü o Kainat kitabýnýn bir parçasý, hatta enmuzeci, fihristi Dolayýsýyla onu okuyan, koca kainatý hallaç etmiþ olur Tabir-i diðerle kainat kitabýný okumak isteyen onun fihristi olan insana bakýnca, o koskoca kitabýn muhtevasýný birden bire gözden geçirmiþ demektir Ýþte insan bu mahiyete sahip bir varlýk Fakat ayný zamanda kainatla da sýnýrlý deðil insan, onu da aþýyor “Mahiyeti meleklerden de ulvi, avalim (alemler) kendisinde pinhan (gizli), cihanlar onda matvî (dercedilmiþ)” hatta ilavesiyle onu da aþan bir varlýk Adeta gökler ve yer, manâ, muhteva ve bütün derinlikleriyle dürülmüþ bir kitap haline getirilmiþ, sonra da bir nüsha-i kübra halinde insan olarak görünmüþ


Ýnsanýn mahiyeti meleklerden ulvidir
Ýnsanýn zikredilen özellikleri ile meleklerden daha üstün olduðunu söylemiþtik Evet, melaike-i kiram konumlarý veya içinde bulunduklarý buud itibarýyla, bizim bildiðimiz fizikî alemin dýþýndadýrlar Fizikî dünyaya müdahaleleri olabilir, oraya bir akisleri olabilir, bir ayna gibi yansýyabilirler fakat onlar bu alemin dýþýndadýrlar Siz fizik kurallarýnýzla onlarý tesbit edemez, deðerlendiremez, manâlandýramaz, çözemez ve tahlil edemezsiniz Melekler gibi ruhaniler de böyledir Ýþte böyle melekler ve ruhaniler gibi bilemediðimiz þekilde Allah’ýn namütenâhi cünûdu (askerleri) vardýr kainatta ve kainatýn zerratý adedincedir onlar Ama insana gelince o fizik alem içinde yaþamaktadýr Dolayýsýyla fizik alemine müdahalede bulunabilir Ayrýca o, çok yönlü olmasý itibarýyla bu fizik alemini de aþarak daha baþka alemler ile temas içinde de olabilir
Mesela bir Esma (Cenab-ý Hakk’ýn isimleri) alemi var ve o alemin bu kainatla yani fizikî alemle irtibatý var Ve þuurlu varlýklar arasýnda bu fizikî alemle temas içinde olan sadece insan Cenab-ý Hakkýn sýfât-ý sübhaniyesi, esmâ-i ilahiyesi var ve bunlardan bizim bilebildiklerimiz bilemediklerimize nazaran çok çok az Bunlar arasýnda hiç kimseye bildirilmeyen, ve hadisin ifadesiyle nezd-i uluhiyette isti’sar edilen (Cenab-ý Hakk’ýn kendisine has kýldýðý) isim ve sýfatlar da var Ýþte bazý insanlar Esma ve Sýfât alemine irtibatla Cenab-ý Hakk’ýn herkese malum olmayan isim ve sýfatlarýna ulaþabilirler Böylece insan bu fizik alemini de aþmýþ, onun ötesine geçmiþ olur
Bu durum esma ve sýfât haricinde de söz konusudur Mesela insan fuâd (kalb) ufkundan varlýða ve varlýk ötesine baktýðý zaman ceberût alemini temaþa eder Bütün sýfatlarýn hakikatlarýný görür, görür ve sýr ufkuna vasýl olur Bu defa Cenab-ý Hakk’ý müþahade imkanýna ulaþýr ve Cenab-ý Hak’la arasýnda bir tür muamele cereyan eder Bu Allah’ýn bir çeþit taltifidir, ihsanýdýr Mesela Cenab-ý Hak sübühat-ý vechiyle onun çehresini aydýnlatabilir Öte yandan Allah, varlýða sübühât-ý vechi ile temasta bulununca salikin hissinde her þey yanýp kül olur, müzmahil olur, çözülür gider Geride sadece “O” kalýr Ýþte bu seviyedeki birisi Muhyiddin Ýbn Arabi gibi “Lâ Mevcude illâ Hu - O’ndan baþka mevcut yok” diyebilir ki bu sübjektif bir mülahazadýr


“Lâ Mevcûde illâ Hû”
Muhyiddin Ýbn Arabi Hazretleri, “ ‘Lâ ilâhe illâ Hû’ avâmýn tevhididir ‘Lâ mevcûde illâ Hû’ havassýn” der Bir zevk, bir hal meselesidir buBir müþahadenin neticesidir ve o durduðu yer ve konumu itibariyle bunu görüyor, duyuyorsa, gördüðünü ve duyduðunu konuþur Kendisiyle çeliþki yaþamak istemez Öyle görecek, öyle duyacak ve fakat farklý konuþacak Muhyiddin Ýbn Arabi gibi kiþiler için mümkün deðildir bu


Allah kalbte mi biliniyor?
Potansiyel olarak bu mahiyete sahip insan, bahsi geçen seviyeleri idrak ederse, kainatý içine alacak vicdan geniþliðini yakalayabilirse Allah’ý “kenzen” kalbinde duyabilir Ýbrahim Hakký Hazretleri’nin Marifetnamesinde dediði gibi:
Sýðmam dedi Hak arz u semaya
Kenzen bilindi dil madeninden
Aslýnda bu beyit kudsi bir hadisin farklý bir dille ifadesinden ibarettir: “Küntü kenzen mahfiyyen, fehalaktu’l-halka liya’rifûnî – Gizli bir hazine idim, beni bilsinler diye mahlukatý yarattým” Ýsmail Hakký Bursevi Hazretleri “Kenz-i Mahfi” adlý eserinde izah getiriyor bu duruma


Kenz-i Mahfi
Allah her zaman kendini ilmiyle biliyordu Kudretiyle belli tasarruflarý vardý Fakat o alemler baþka alemlerdi Allah bir kere de bizim fizik alemi diyebileceðimiz, maddeden mürekkep bir alemde kendini ifade etmek ve tanýtmak istedi Dolayýsýyla “Kenz-i mahfi”yi Allah’ýn fizik alemindeki tecellilerinden önceki durum için kullanýlan bir ifade þekli olarak deðerlendirebiliriz Ayrýca þunu da baþtan bilmek gerekir ki bizler dîk-i elfazdan (sözlerin yetersizliðinden) dolayý “önce” veya “sonra” diyoruz Yoksa zamandan ve mekandan münezzeh olan O’nun için öncelik ve sonralýk bahis mevzuu deðildir
Ýþte bu Kenz-i mahfi belli bir fasýldýr Cenab-ý Hak berzahta da kendini ifade edecek Orada da varlýðý hem gözüyle görecek, hem de gören gözlerin gözüyle Ardýndan mahþer alemini yaratacak, orada görecek ve gösterecek Mahþer alemi de içinde yaþadýðýmýz bu aleme hiç benzemeyen ayrý bir alemdir, ne kadar sürer belli deðil Mesela biz burada atomlar, protonlar, nötronlar diyoruz; belki orada anti atomlar, anti nötronlar, anti protonlar, anti partiküller olacaktýr da Allah onlardan bir alem yaratacaktýr ve orada Zatýna, sýfat-ý sübhaniyesine ait hususiyetleri sergileyecek; sergileyecek zira her hünerber Zat kendi sanatýný teþhir etmek ister O’nun teþhiri Cennet’te de devam edecek
Cenab-ý Hakk’ýn böyle deðiþik alemlerde kendini deðiþik þekillerde tanýtmasý tebeddül veya tagayyür (O’nun deðiþiyor olmasý) anlamýna gelmez Cenab-ý Hak’ta tebeddül, tagayyür, elvan u eþkal (renkler, þekiller) yoktur Cennette mazhar olunacak nimetlerde ise tebeddül, tagayyür, elvan u eþkal olacak ve her zaman bambaþka, farklý þeylerle karþýlaþacaksýnýz


Bu dünyada Hikmet Kudretin önündedir
Bizler bu dünyada da bu türlü deðiþmeler yaþayýp duruyoruz: Alem-i ervahta (ruhlar alemi) idik, rahm-i mâdere (ana rahmi) düþtük, bir sperm ile bir yumurtanýn buluþmasýyla “ben” dediðimiz bir varlýk olduk O’nun nihayetsiz kudretiyle Bu dünyada cereyan eden iþler kudret ile ortaya çýkýyor fakat hikmet iki adým kudretin önünde Zira bütün bunlarýn bir manâya, sabit kurallara baðlanmasý lazým Adet-i sübhaniye dediðimiz þeyler vaz’ edilmesi lazým ki, hilafet unvanýyla yaratýlan insan bunlara müdahale ettiði zaman þaþýrmasýn, elleri birbirine dolaþmasýn Çünkü mesela, bugün iki element yan yana gelince þu olur, ertesi gün baþka bir þey olursa siz ilim adýna hiçbir þey ortaya koyamazsýnýzDolayýsýyla bu dünyada hikmet kudretin iki adým önünde duruyor Bir baþka tabirle her þey kudretle yaratýlýyor ama her þey hikmetle cereyan ediyor, tabiri caizse hikmet “burada söz bende” diyor


Ahirette Kudret önde olacak
Ahirette tamamen kudret hakim olacak Çünkü imtihan yok orada Dolayýsýyla insanlar orada hep sürprizlerle karþýlaþacak, canlý-cansýz her þey, her an deðiþebilecek “Ve ütû bihî müteþâbihâ – (Cennet nimetleri) onlara (dünyadaki rýzýklarýna) benzer þekilde verilir” (Bakara, 2/25) ayeti Cennet’te birbirine benzeyen, ayniyet ölçüsünde bir misliyetle her þeyin deveran edeceðini, tebeddül ve tagayyüre uðrayacaðýný ve farklý elvan u eþkalle insanlarýn karþýsýna çýkacaðýný gösteriyor

DEVAM EDECEK


Fethullah Gülen

radyobeyan