Yunus Emre By: neslinur Date: 26 Haziran 2010, 19:36:42
E. YUNUS EMRE
Ahmed-i Yesevî'nin konumuzla ilgisi, Ahmed-i Yesevî Ýslâmiyeti, hikmet ismini verdiði ilâhilerle sevdirmiþtir. Tasavvufî terbiyeyi bozkýrlarda öyle yaymýþtýr. Yunus Emre, Ahmed-i Yesevî'nin yolunun devamýdýr. Yâni muakkiblerindendir, ta'kibcilerindendir. Yolu o açmýþtýr, Yunus Emre de, o yolda yürüyenlerden birisidir.
Yunus Emre gerçekten, baþka edebiyatlarý bilen kimselerin sözleriyle, --benim kanaatim de çok net olarak öyle-- emsalsiz bir þairdir. Türk diliyle dinî þiir yazan þairlerin en büyüklerinden, en baþta gelenlerindendir Yunus Emre.... Sadece bizim malýmýz deðildir, dünya kendisinin hayranýdýr. Biliyorsunuz evvelki sene de Yunus Emre yýlý idi.
Yunus Emre, çok derin fikirleri çok sade kalýplarla ifade edebilme kabiliyetine sahib bir kimsedir. Emsalsiz bir lirizm ile, çok muazzam fikirleri çok kýsa cümleler halinde, mýsralar halinde anlatabilen bir kimse... Ýftihar edeceðimiz bir kimse...
Ben Azerbaycan'a gittiðim zaman, bana dediler ki: "Bu Azerbaycan'ýn bir kasabasý var; istersen seni götürelim. Oranýn ahalisi Fuzûlî'nin hayranýdýr. Hepsi Fuzûlî'nin divanýný baþtan sona ezbere bilir, ezbere okur." Bizim de sanýyorum Yunus Emre'yi ezbere bilmemiz lâzým!.. Çünkü, her þiiri ayrý harikadýr.
Akþam, alnýmdan terler döküldü; hangi þiirini seçeyim de size anlatayým diye... Kýsaca söyleyeyim, Yunus'la ilgili bazý ilmî gerçekleri:
Yunus Emre, çok meþhurdur ama çok da mechuldür; hayatý hakkýnda çok þey bilinmiyor, kaynak yok... Mezarýnýn bile nerde olduðu hakkýnda millet hâlâ münakaþa ediyor.
Ýki tane eseri var elimizde: Birisi Yunus Emre Divaný; ötekisi de Er-Risâletün Nushiyye... Ýki eserini biliyoruz. Bu iki eserinden birincisi divaný; o da bilimsel olarak neþri yapýlamamýþ bir eserdir. Ama, Kültür Bakanlýðý'nýn neþrettiði Dr. Mustafa Tatçý'nýn Yunus Emre Divaný, daha ileri bir çalýþma; güzel... Ondan önce de Yunus Emre ile ilgili çok neþirler yapýldý, divan neþredildi. Bu nisbeten onlarýn hepsinden daha öteye, ileri bir çizgiye gitmiþ; güzel, hoþuma gitti.
Yunus Emre'nin kendi elinden yazýlmýþ bir divan bize gelmemiþ. Yunus Emre Divaný denilen eserler de karþýlaþtýrýldýðý zaman, birbirlerinden çok farklarý var... Bunda olan onda yok, onda olan bunda yok... E hangisi Yunus'un bu þiirlerin?.. Belli deðil...
Sonra bir de adam bir defter yapmýþ; bu deftere Yunus'u sevdiði için Yunus'un þiirlerini yazmýþ. Yanýna baþka þiirler de yazmýþ. Yunus'un olanlarla olmayanlar karýþmýþ. Bunlarýn ayýklanmasý lâzým!..
Fakat, her hâlükârda bu Kültür Bakanlýðý'ný tebrik ederim, teþekkür ederim. Kültür Bakanlýðý'nýn 1280 sayýlý Klasik Türk Eserleri 14 numaralý baskýsý güzel... Bunu temin edebilirsiniz, mevcudu varsa... Yoksa, Kültür Bakanlýðýnýn yeniden neþretmesini tavsiye ederim. Güzel bir çalýþma... Bizim rahmetli Prof. Amil Çelebioðlu kardeþimiz vardý; onun yetiþtirdiði bir genç... Hocasýna teþekkür ediyor. Ben de bu eseri için ona teþekkür ederim; güzel bir çalýþma yapmýþ.
Hangi þiir gerçekten Yunus'un diye bir meselemiz var; bunu tesbit etmemiz lâzým!.. Sizin bugün Yunus'un diye sevdiðiniz, ezberlediðiniz, dinlediðiniz ilâhilerin bir kýsmý onun deðildir meselâ... Çünkü, bir kaç tane Yunus var... Çok net, çok kesin, bütün ilim adamlarýnca bilinen bir gerçek...
Bir kere iki tane kesin Yunus var: Birisi, Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî'ye yetiþmiþ Yunus; ötekisi, Bursa'da Emir Sultan'a yetiþmiþ Yunus... Birisi Mevlânâ'dan biraz genç; ötekisi Emir Sultan'dan biraz genç... Emir Sultan'dan feyz almýþ, Emir Sultan'a baðlý... Bu ikinci Yunus daha ziyade, "Þol cennetin ýrmaklarý" "Kâbenin yollarý bölük bölüktür" gibi ilâhileri söyleyen... Yâni bizim Yunus'un diye sevdiðimiz þiirlerin yüzde altmýþý - yetmiþi Bursalý Yunus'undur.
Bursalý Yunus'un Bursa'da kabri vardýr ve çok maðdur durumdadýr. Mahalle arasýnda bir evin bahçesi arasýnda kalmýþtýr. Ben Bursalý arkadaþlarýmýza rica etmiþtim, "Bulun, arayýn!" diye... Buldular, resmini gönderdiler. Þöyle bir aralýktan geçiliyor. Kimse de, o Þol Cennetin Irmaklarý'ný yazan Yunus'un orda yattýðýnýn farkýnda deðil... Bilseler, yýðýlacaklar oraya; ama, bilmiyorlar.
Tabii, bu bizim vazifemiz... Ýlim, Kültür ve Sanat Vakfý olarak vazife ediniyoruz. Bursa'ya gideceðiz. Belediye baþkaný eðer Çeþme belediye baþkaný kadar yakýnlýk gösterirse bize; anlatacaðýz, diyeceðiz ki: "Bu Yunus, çok büyük Yunus'lardan bir tanesidir. Bunun etrafýnýn istimlâk edilmesi lâzým, türbesinin güzelleþtirilmesi lâzým!.."
Süleyman Çelebi'nin türbesi güzeldir doðrusu... Çekirge'ye giderken, Süleyman Çelebi'ye bir güzel türbe yapýlmýþtýr. Eskiden o da, mezarlýklar arasýnda sâde bir kabir idi. Amma, bir Alman sebep olmuþtur. O güzelim mimârî þaheser Süleyman Çelebi'nin türbesi ve o selvi aðaçlý, merdivenli anýt mahal yapýlmýþtýr.
Hadise þu; onu da anlatayým: Bir Alman elçi geliyor Bursa'ya... Bizim orda ihvanýmýzdan Kâzým Efendi diye, mekteb-i ziraat muallimlerinden bir efendi var; Almanca'sý çok güzel... Ziraat yüksekokulunun öðretmeni... Diyorlar ki, "Senin Almancan var; bu elçiyle meþgul ol, onu gezdir Bursada!.. Misafirperverlik yap!.." Devlet görev veriyor yâni...
Elçi Çelik Palas'a geliyor, özel daire tahsis ediyorlar. Orda oturup kalkýyor, Bursa'yý geziyor. Alman elçisi ama, Türkçe de biliyor.
Bizim rahmetli Kâzým Efendi'ye bir gün --kendi aðzýndan dinledim ben-- :
"--Kâzým bey! Yarýn da Süleyman Çelebi'yi ziyarete gidelim!" demiþ.
"Þaþýrdým. Alman Süleyman Çelebi'yi ne yapacak?.. 'Peki efendim!' dedim. Ertesi sabah gittim. Bir taraftan da utanýyorum. Süleyman Çelebinin kabri harabe... Mezarlýðýn içinde bir kabir... Elçinin kapýsýný çaldým, odasýna girdim. Baktým, grand tuvalet giyinmiþ. Frak, smokin, papyon kravat, melon þapka vs. çok resmî giyinmiþ. Þaþýrdým. 'Efendim, ekselâns hani mezarlýða gitmeyecek miydik, hani Süleyman Çelebi'ye gidecektik?..' dedim"
"--Evet ona gidecektik..."
"--E, böyle giyinmiþsiniz?.."
"--Onun için böyle giyindim!" demiþ. "Kâzým bey, bana söyler misin; hangi þair onun þu beyti kadar kuvvetli þiir söyleyebilmiþ?..
Dedi gördüm ol Habîbin ânesi,
Bir aceb nûr kim, güneþ pervânesi!..
Berk urub çýktý evimden nâgehân,
Göklere dek nûr ile doldu cihân!..
Tabii kaç kiþi anladý... (Dedi gördüm ol Habîbin ânesi,) "O Rasûlüllah'ýn annesi dedi ki, ben gördüm:" Hadis-i þeriftir bu ayný zamanda... Ben hadis olarak da buna rastladým. Süleyman Çelebi, hadis-i þerifi nazma çekmiþ. (Bir aceb nûr kim, güneþ pervânesi!..) "Bir garib, çok muhteþem nur ki, güneþ onun etrafýnda pervane gibi dönüyor. Güneþ sönük kalýyor, pervane kelebeði gibi kalýyor; öyle bir nur gördüm."
(Berk urub çýktý evimden nâgehân,) "Parýldayarak evimden bir nur çýktý böyle... (Göklere dek nûr ile doldu cihân!..) Göklere kadar her taraf nur doldu." Rasûlüllah doðuyor. Rasûlüllah'ýn doðmasýndan böyle bir nur gördüðünü hadis-i þerifte de nakletmiþlerdir. "Benden bir nur çýktý. O nurun ziyâsýndan Busrâ'nýn köþkleri aydýnlandý." diyor Amine Hatun...
Onu nazmetmiþ Süleyman Çelebi... Alman da bunu beðenmiþ, anlatýmdaki güzelliði beðenmiþ. Yâni, "Öyle bir nur ki, güneþ onun etrafýnda pervâne gibi... Parlayarak çýktý ve etraf muazzam aydýnlandý." demiþ oluyor.
Þimdi bu mýsralar yazýlý orda... Anlaþýlan bizim Kâzým Efendi bu olayý orda buna anlattý. Orda bir türbe yaptýrdý. Ýnþaallah biz de, bu Yunus Emre'ye Bursa'da, o mahalle arasýnda evin arkasýndaki o zavallý kabrin etrafýný biraz geniþleterek, Yunus Emre'ye uygun bir türbe yaparýz inþallah diye düþünüyorum.
Bir Yunus o, Bursalý Yunus... Bir Yunus da, --þimdi belki Aksaray'a baðlýdýr, idârî taksimatý bilmiyorum-- Sivrihisar'lý... O Sivrihisar, --Eskiþehirliler üzülse de söylemek zorundayým-- Eskiþehir'in Sivrihisar'ý deðil... Kýzýlýrmaðýn kenarýnda ama, Eskiþehir'deki Sivrihisar deðil... Hacýbektaþ kasabasýna çok yakýn, Sivrihisar diye bir yer var Kýzýlýrmaðýn kenarýnda... Kýzýlýrmak, biliyorsunuz nerelerden dönüp, dolaþýp öyle gidiyor Karadeniz'e... Bunu bir yazý ile, kitapla Refik Saygun anlattý. Ýncelemeler yaptý, oranýn fotoðraflarýný çekti. "Bu Sivrihisar'dadýr Yunus!" dedi. "Ýþte, Tapduk Emre'nin kabri var burda... Ýþte Yunus'un kabri var burda..." dedi. Kimse bunu dinlemedi ama, aslýnda Yunus'un yeri orasý, kabri orada... Onu da tabii, ihyâ etmek lâzým!..
Eskiþehir'deki deðil... Eskiþehir, Yunus'un zamanýnda ne durumdaydý bilmiyorum. Karaman'da da deðil... Asýl yeri, orasý... Bilimsel olarak bu böyle; ama, çok kimse bilmiyor.
Ne zaman yaþamýþ; belli deðil... Hangi tarihlerde ölmüþ; belli deðil... Çünkü, bizim vakýf kayýtlarýný, sicilleri; depolarda, koridorlarda ne arýyor diye vagonlarla Bulgaristan'a göndermiþler. Gelmiþler Ýstanbul'da ilgisiz ilgililer... Koridorlarda bir takým evraký çok kalabalýk görünce:
"--Ne bunlar burda?.."
"--Efendim, bunlar arþiv belgeleri..."
"--Ne iþe yarar?.."
"--Eski yazý..."
"--E, biz devrim yaptýk, harfleri deðiþtirdik. Kim bunlarý okuyacak?.." demiþler. Vagonlara yüklemiþler.
Ýsmail Hakký Konyalý feryad etti, yazýlar yazdý: "Bunlar arþiv belgesidir, bunlar gönderilmez; çok kýymetli evraktýr!" diye ama, giti hepsi... Avrupa'ya gitti, ve sâireye gitti. Yâni kendi mâzîmizi koruyamýyoruz. Yangýnlar tahrib ediyor, kendimiz tahrib ediyoruz.
Çanakkale'nin, Fatih Sultan Mehmed Han tarafýndan yapýlan kalesinin giriþ kapýsýndaki kitabeyi, oradaki askerî birliðin baþýndaki bir üsteðmen veya yüzbaþý kazýtmýþ. Ne istedin o kitabeden, niye kazýtýyorsun?.. Fatih'in kitabesi bu... Hapsetmek lâzým!.. Kazýtmýþ; þimdi ara da bul, kitabe yok...
Mezar taþlarý Londra'da satýlýyormuþ... Bizim mezarlýklardan çalýnan mezar taþlarý, kavuk þekli, taþ þekli, yazýsý itibariyle antika olduðu için Londra'da haraç mezat satýlýyormuþ. Müþteri buluyormuþ, oralara kaçýrýlýyormuþ. Nasýl ediyorlar artýk, bilmiyorum.
Onun için Yunus'un mezartaþý yok... Arþivler yok, belgeler yok... Gölpýnarlý söylüyor, ben de gördüm: HacýbektaþKütüphanesi'nde bir yazmanýn üst tarafýnda, doðumu þu, yaþý þu kadar, vefatý þu diye bir kayýt var... Ama kim yazmýþ oraya, nereye dayanarak yazmýþ, belli deðil... Diyorlar ki, iþte 1320 yýllarýnda ölmüþtür. Belki doðru olabilir ama, kuvvetli bir belge deðil...
Bir tek kuvvetli belge var: Risâle-i Nushiyye isimli eserini yazmýþ, sonunda tarih atmýþ. Hicrî 707 tarihinde yazýlmýþ; milâdî 1306/1307 ediyor. Demek ki Osmanlýlardan önce o saðmýþ. Ötekiler, ilim adamý olarak bizim yüzdeyüz kabul edeceðimiz þeyler deðil...
Yunus'un divanýnda incelemize göre; Yunus Emre evlenmiþ, çoluðu çocuðu var... "Allah bize de çoluk çocuk verdi." diyor bir þiirinde... Anlýyoruz ki, Yunus bekâr göçmemiþ; evli çoluk çocuk sahibi bir insan...
Bir þair koca olmuþ. Yâni yaþlanmýþ. Genç yaþta deðil, bayaðý bir ihtiyarlamýþ olduðu belli...
Þeyh efendi diye çok hürmet etmiþler kendisine, þiirinden biliyoruz. O kendisinden bahsederken, kendisini çok kötüleyerek söylüyor ama, biz anlýyoruz. "Bana þeyh diyorlar; nerde ben?.. Mertebem, çok fenayým." diye söylüyor; ama ordan anlýyoruz ki, þeyh demiþler. Herkes hürmet ediyor, herkes elini öpüyor. Hayatýnda bu hürmeti görmüþ.
Ýlim bakýmýndan; yüksek derecede dînî bilgileri kazanmýþ, usta bir âlim... Öyle oduncu filân deðil... Ümmî, elifi ve sâireyi okumamýþ bir insan deðil; çok büyük bir alim... Eserlerinden de belli, kendisi de söylüyor. Muhtemelen Konya'da tahsil etmiþ ve Sadreddin-i Konevî'nin fikirleri var, Abdülkerim-i Ciylî'nin fikirleri var þiirlerinde... Onlar ayrý bir konferans konusu, ince tasavvufî meseleler... Çok büyük bilgisi var...
Þimdi, bu eski Yunus ile, Mevlânâ zamanýna yakýn Yunus ile, öteki Bursalý Yunus arasýnda yüz küsur yýl zaman farký var... Üslûb farký var... Bu Yunus'un dili baþka, Bursalý Yunus'un dili baþka... Þýp diye anlaþýlýr; kullandýðý kelimelerden ve üslûbundan hemen farkedilir. Mevlânâ'ya çaðdaþ Yunus baþka, Bursalý Yunus baþka... Ýkisi ayrý þahsiyet...
Bursalý Yunus, hiç falso yapmamýþ olan, þiirlerinde kimseyi tedirgin edecek bir söz söylememiþ olan, müteþerrî, müeddeb, âþýk bir þâir... Tam dört dörtlük potada bir insan...
Ynt: Yunus Emre By: Gulinur Date: 17 Kasým 2010, 23:14:09
Ahmed yesevi hz.lerinin türbesini ziyaret etmek nasib oldu 2 yýl önce..Elhamdülillah..Ben henüz Hac yada umreye gitmedim..inþaallah en hayýrlý vakitte Rabbim nasib eder..Ama Türkistana o makama varýnca insan..Öyle bir duyguya kapýlýyor..güller açmamýþtý henüz ama her taraf gül kokuyordu..ve mavi bir kubbe çok ötelerden hoþgeldiniz diyordu adeta..çilehanesi çok ilginçti..duvarlardan birinde sofilerin resimleri..hepsi de çekik gözlü..insanýn kafasýna dank ediyor..bize islamiyeti getiren insanlarýn anavatanýndayýz..her yaptýðýmýz güzellikten hissedarlar inþaallah..ve onlara minnet borcumuz var..okuduðumuz Kuranlar bir nebze olsun azaltýr mý yükümüzü..bilmiyorum..ama buna da þükür diyorum..bu kadarýný Nasib Edene þükür..ve þimdi bir diðer tarafta bizi bekleyenler var..Ýmamý Buhari ve Ýmamý Nakþibendi..Nasib olur mu bilmem ama burada yaþadýðým sürece ümidim var..
Ynt: Yunus Emre By: Salihalp Date: 15 Aralýk 2010, 20:39:53
Nekadar güzel duygular bunlar kardeþim maaþallah!o güzellikleri ve henüz mahrum olduðumuz güzellikler sizede bizede nasip olur inþ..
Ayrýca Paylaþým için,teþekkür ediyorum,Rabbim razý olsun..
Ynt: Yunus Emre By: Mevlüde Date: 08 Temmuz 2016, 14:06:51
Aminn insallah.her seyi yerinde gormek en guzeli.insallah o buyuk sahsiyetlerin kabirlerine gidip gormek bizlere de nasip olur.
Allah razi olsun paylasim icin.Yunus Emrenin hayati hakkinda daha fazla bir bilgi ve farkli bakis acimiz oldu
Ynt: Yunus Emre By: ceren Date: 08 Temmuz 2016, 14:29:13
Aleykumselam.Rabbim bizleri onun emrinde olan onun yolunda giden ve yunus emre gibi ilahi aska ulasan ve allahin rahmetini kazanip cennet ehli olacak kullardan olalim inþallah...
radyobeyan