Dualar ve Zikirler
Pages: 1
Namazda Okunacak Dualar By: neslinur Date: 24 Haziran 2010, 18:13:28
5- NAMAZDA OKUNACAK DUALAR.. 1

Îhrâm Ýftitah (Namaza Giriþ) Tekbîri 1

Ýhram Tekbîrinden Sonra Okunacak Dualar. 2

Ýstiftah Duasýndan Sonra Ýstiâze (Eûzü Besmele) Çekmek. 4

(Namazda) Taavvüzden Sonra Kur'an Okumak. 5

Rükû Zikirleri 10

Rükü'da Okunacak Duâ Ve Zikirler. 11

Rükü'dan Baþýný Kaldýrdýðý Ve Doðrulduðu Vakit Okunacak Dualar Ve Zikirler. 12

Secdede Okunacak Dualar Ve Zikirler. 14

Secdeden Baþ Kaldýrýlýnca Ve Ýki Secde Arasýndaki Oturuþda Okunacak Dualar Ve Zikirler  17

Namazýn Ýkinci Rek'âtýnýn Zikirleri 18

Sabah Namazýnda Kunüt 18

 

5- NAMAZDA OKUNACAK DUALAR
 

Bilinmelidir ki, bu konu gerçekten geniþtir _ve bununla ilgili çeþitli ký­sýmlardan pek çok sahîh hadisler nakledilmiþtir. Fýkýh kîtablarýnda bu ko­nuda fer'î meseleler çoktur. Biz burada, bu meselelerin esaslarýna ve mak-sadlanna temas edeceðiz. Kýsa yolu seçerek delillerin büyüðünü alýp daðýnýk ve ince meselelerden bahsetmeyeceðiz. Çünkü bu kitab, delilleri açýklamak için ele alýnmamýþtýr, ancak kendisiyle amel edilecek iþler için hazýrlan­mýþtýr. Allah'dýr muvaffak kýlan...

 

Îhrâm Ýftitah (Namaza Giriþ) Tekbîri
 

Namaz ister farz olsun, ister nafile olsun, ancak "Ýhram = tftitah = Namaza giriþ" tekbîri ile sahîh olur. Ýmam Þafi'î ve alimlerin çoðuna göre, bu tekbîr namazdan bir cüzdür ve namazýn erkânlarýndan da bir rükündür. Ebû Hanîfe'ye göre, bu þarttýr, namazýn zatýndan bir kýsým de­ðildir.

Bilmiþ ol ki, tekbîr lâfzý "Allahu Ekber" yahud "Allâhu'lEkber" de­mekten ibarettir. Bu iki lâfýz, hem Þafi'î hem Ebû Hanife ve baþkalarýna göre caizdir. Ýmam Mâlik ikinci lâfzý kabul etmemiþtir. Ýhtilâftan kurtul­mak için birinci lâfýzla namaza girmek ihtiyattýr. Bu iki lâfýzdan baþkasý ile tekbîr caiz olmaz. Eðer tekbîr, "Allâhu'1-azîm, AUâhu'l-müteâl, Allahu a'zam, Allâhu e'azzü, Allahu ecellü", yahud bunlara benzer lâfýzlarla ya­pýlmýþ olsa, Þafi'îye ve çoðunluða göre namaz sahîh olmaz. Ýmam Azam'a göre sahîh olur. Bizim (Þafiî) mezhebe göre, "Ekberu'Uahu", dense, ha-maz sahîh olmaz. Bizim bazý imamlarýmýz bu lâfýzla da namaz caiz olur; nitekim namazýn sonunda "Esselâmü Aleyküm" yerine çevirerek "Aleykümü's-selâm" demek caizdir. (Allahu Ekber, yerine "Ekberu Allah" demek Þafi'î mezhebinde caizdir.)

Ýster Tekbîr lâfzý olsun, ister bundan baþka zikirlerden biri olsun, in­san kendine iþittirecek kadar telâffuz etmedikçe Tekbîr sahîh olmaz; yal­nýz dilsizlik gibi bir engel bulunmadýkça... Biz bu konuyu kitabýn baþýn­daki bölümlerde takdim ettik. Ýnsanda dilsizlik veya böyle bir kusur bulu­nursa, gücü yettiði kadar dilini depretir ve böylece namazý sahîh olur.

Arabca olarak tekbîr getirmeye gücü yeten kimsenin, yabancý bir dil ile tekbîr getirmesi sahîh olmaz. Fakat arabca söyleyemeyen için bu caiz olur; ancak arabcasýný öðrenmesi ona vacib olur. Eðer öðrenmekte kusur yaparsa, namazý sahîh olmaz. Böylece, öðrenmekte yapmýþ olduðu kusur boyunca kýlmýþ olduðu namazlarý kaza etmesi gerekir.

Bilinmelidir ki, sahîh ve muhtar olan mezhebde, Ýhram (iftitah veya namaza giriþ) tekbîri uzatýlmaz ve çekilmez; harfler arka arkaya eklenerek çabukça söylenir. Çekilir denmiþse de, doðrusu evvelki sözdür. Diðer intikal tekbirlerine gelince, sahîh ve muhtar olan mezhebde bu tekbirlerin, ken­dilerinden sonraki rükne varýncaya kadar çekiliþi müstehabdýr. Bunlarda da tekbîrin çekilemeyeceði söylenmiþtir. Eðer çekilmemesi gereken tekbîr uzatýlýr yahut çekilmesi gereken tekbîr çekilmezse, namaz batýl olmaz; lâkin fazilet kaçýrýlmýþ olur. Bilinsin ki, uzatma, lâfza-i Celâl'in "ALLAH" kelimesinin Iâm harfinden sonra olur, bundan baþka yerde uzatma olmaz.

Ýmam için sünnet olan, cemaata iþittirecek þekilde, hem ihram (iftitah) tekbirini, hem de diðer tekbirleri sesli olarak söylemektir. Ýmama uyanlarýn da, yalnýz kendilerine iþittirecek þekilde gizlice tekbîr getirmeleri sünnettir. Eðer imama uyan, yüksek sesle tekbîr alsa, yahud imam gizlice tekbîr alsa, bunlarýn namazlarý bozulmaz. Bununla beraber tekbîri tashîh etmeye gayret göstermeli ve çekilme yerinden baþka bir yerde uzatýlmamalýdýr. Fakat "Allah" lâfza-i celâlinin baþýndaki hemze çekilip uzatýlýrsa yahud "Ekber" kelimesinin "ba" harfindeki fetha iþba' edilerek "Ekbâr" þeklinde okunsa, namaz sahîh olmaz.

Bil ki, iki rekât olarak kýlýnan namazda onbir tekbir vardýr. Üç rekâtlý namazda onyedi tekbîr vardýr. Dört rekâttý namazda da yirmi iki tekbîr vardýr. Çünkü bir rekât içinde, rükû için bir tekbîr, iki secde ve secdeden kalkýþta dört tekbîr ki, beþ tekbîr olur. Ýkinci rekât da böyle beþ tekbîr eder. Buna iftitah tekbîri eklendiði zaman onbir tekbîr olur. Dört rekât, bunun iki misli bulunduðundan onunda içinde yirmi iki tekbir bulunur. Ancak son iki rekât da iftitah tekbîri olmadýðýndan bunun yerini, birinci tehiyyata oturuþtan kalkarken alýnan tekbîr doldurur ve böylece tüm tekbîr­ler dört rekâtlý namazlarda yirmi dört tane olur.

Yine bilinsin ki, Ýhram tekbîrinden baþka alýnan bütün tekbîrler sünnet­tir. Kasden veya yamlarak bunlar terkk edilirse, namaz bâtýl olmaz, haram da olmaz. Yanýlma secdesi de yapýlmaz. Fakat Ýhram (îftitah) tekbîri bunlar gibi deðildir. Bunsuz namaz sahîh olmaz. Bunda ittifak var, ihtilâf yoktur. Daha doðrusunu Allah bilir.

 
Ýhram Tekbîrinden Sonra Okunacak Dualar
 

Bilinmelidir ki, bu konuda çok hadîsler vardýr. Þöyle söyleyip zikir ve dua etmek, tümünü bir araya getirerek karþýlar:

"Aîîâhv ekber kebîren ve'1-hamdü lillâhi kesîran ve sübhâneîlâhi bük-raten ve esîlâ. Veccehtü vechiyelillezî fetara's-semâvâti ve'1-arza, hanîfen müslimen ve mâ ene mine'l-müþrikîn, Inne salâtî ve nüsükî ve mahyâye ve memâtî lillâhi rabbi'l-âlemîn. Lâ þerike lehu ve bizâlike ümirtü ve ene mine'l-müslimîn. Allâhümme ente'l-melikü lâ ilahe illâ ente rabbî ve ene abdüke zalemtü nefsi va 'tereftü bizenbî faðfirlîzünûbî cemî'an feinnehû lâ yaðfirü'z-zünûbe illâ ente. Vehdinîliahseni'î-ahiâký lâ yehdîli ahseni-hâ illâ ente. Vasrif annî seyyiehâ lâ yesrifu seyyieha illâ ente. Lebbeyke vesa'deyke ve'1-hayru küllühû fýyedeyk. Ve'þ-þerru leyseileyk. Ene bike veileyke. Tebârekte ve teâleyte. Estaðfiruke ve etûbü ileyke... Allâhüm­me bâid beyni ve beyne hatâya kemâ bâatte beyne'1-meþrýký ve'1-maðribi. Allâhümme nakkýnîmin hatâyâye kemâ yunakka's-sevbu'l-ebyazu mined'-dennesi allâhümmeðsilnî min hatâyâye bisseki ve'i-mâi ve'1-beredi."

(Allah her þeyden çok büyüktür. Allah'a çok çok hamd olsun. Sabah ve akþam Allah'ý noksanlýklardan tenzih ederim. Doðru yol üzerinde bu­lunarak ve müslüman olarak kendimi, gökleri ve arzý yaratana yönelttim ve ben, müþriklerden olmadým. Benim namazým ve ibâdetim, saðlýðým ve ölümüm, âlemlerin Rabbý olan Allah içindir. O'nun ortaðý yoktur ve ben bununla emrolundum ve ben müslümanlardamm. Allah'ým! Sen Meliksin; Senden baþka ilâh yoktur, Rabbimsin. Ben Senin kulunum. Nefsime zul­mettim ve günahýmý itiraf ettim; benim bütün günahlarýmý baðýþla. Çün­kü Senden baþka, günahlarý baðýþlayan yoktur. Beni ahlâklarýn en güze­line ilet; Senden baþkasý bu güzel ahlâka iletemez. Ahlâkýn kötüsünü ben­den uzaklaþtýr; Senden baþkasý onun kötüsünü çeviremez. Ýcabet buyur­mana ýsrar ediyorum ve Sana ibâdet üzere bulunmaktan haz duyuyorum. Bütün hayýrlar Senin kudret elindedir. Kötülükler ise Sana nisbet edilmez. Ben Sana itimad ederim ve Sana sýðýnýrým. Yüceldin ve (noksanlýklardan) münezzeh oldun. Senden maðfiret dilerim ve Sana tevbe ederim.

Allah'ým! Doðu ile batý arasýný birbirinden uzaklaþtýrdýðýn gibi, be­nimle günahlarým arasýný öylece uzaklaþtýr. Allah'ým! Beyaz elbisenin kir­den temizlenmesi gibi,beni günahlarýmdan temizle. Allah'ým! Beni, kar ve dolu suyu (tertemiz su) ile günahlarýmdan yýka)"

Bütün bunlar, Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'den sahîh ola-rak nakledilen hadîslerde vardýr.

Bu konuda baþka hadîsler nakledilmiþtir; bunlardan bir kýsmý:

112- Hazreti Aiþe'nin (Radýyallahu Anha) hadîsi þöyle: "Peygamber (s.a.v) namaza baþladýðý zaman þöyle derdi:

"Sübhânekallâhümme ve bihamdike ve tebârakesmüke ve teâlâ ced-düke ve la ilahe ðayruke."

(Allah'ým! Sana hamdederek Seni (noksanlýklardan) tenzih ederim. Se­nin adýn yücelmiþtir ve þanýn büyük olmuþtur. Senden baþka Ýlâh yoktur)”[1]

113- Haris'den, o da Hazreti Ali'den (Radýyallahu Anh) rivayet edil­diðine göre þöyle demiþtir:

"Peygamber Sallaliahu Aleyhi ve Sellem, (tekbîr alýp) namaza giri­þinde þöyle buyururdu: "Lâ ilahe illâ ente, sübhâneke zalemtü nefsî ve amiltü sû'en faðfir lî; innehû lâ yaðfirü'z-zünûbe illâ ente veccehtü vec-hî..."sonuna kadar."[2]

Peygamber Sallaliahu Aleyhi ve Sellem'in: "Veþþerrýý leyse ileyk" (Kö­tülük sana nisbet edilmez)" sözüne gelince, bil ki, ehli sünnet mezhebi üzere bulunan sahabî, tabiîn ve bunlardan sonra gelen müslüman alimler­den, kelâm, fýkýh ve hadîs alimlerinden sabit olmuþtur ki, hayýr ve þer, bütün olup bitenler, fayda ve zarar veren her þey, Azîz ve yüce olan Al-lah'dandýr, O'nun irade ve takdiri iledir. Hüküm böyle olunca, hadisteki bu sözün te'vili gerekir. Alimler buna bazý cevablar vermiþlerdir:

Bu cevablarýn birincisi ve en meþhuru, Nadir b. Þümeyl ve ondan sonra gelen alimlerin te'vilidir. Þu mana ile te'vil edilir: "(Ya Rabbi) kötülükle Senin rahmetine yaklaþýlmaz."

Ýkincisi, kötülük Senin dergâhýna yükselmez; ancak tevhîd kelimesi yükselir, þeklindeki te'vildir.

Üçüncüsü, edeb bakýmýndan "Ey kötülüðü yaratan" denmez, her ne kadar kötülüðü yaratan ise de... Nitekim, ey hýnzýrlarý yaratan, denmez; her ne kadar hýnzýrlarý yaratýcý ise de...

Dördüncüsü, Senin hikmetine nisbetle kötülük yoktur; çünkü Sen boþuna bir þey yaratmazsýn, diye yapýlan te'vildir. Daha doðrusunu Allah bilir.

Bunlar, namaza giriþ duasýnda nakledilen zikirler hakkýndadýr. Tek baþýna namaz kýlan için bütün bu zikirleri söylemek müstehabdýr; imama uyanlar eðer imama izin verirlerse, imamýn da bunlarý söylemesi müste­habdýr. Fakat irriama izin vermezlerse, imam dualarla namazý uzatmaz, bu dua ve zikirlerden bir kýsmýný okuyarak kýsaltýr. Ýmamýn: "Veccehtü vechî"den itibaren Mine'l-Müslimîn"e kadar okuyup kýsaltmasý güzel olur. Hafif kýlmayý tercih eden münferid (tek baþýna namaz kýlan) da böyle ya­par.

Bil ki, bu zikirler, farz ve nafile namazlarda müstehabdýrlar. Eðer bi­rinci rekâtta kasden yahud yanýlarak bunlar terk edilirse, okunuþ yeri ka­çýrýldýðýndan, ondan sonra okunmazlar. Eðer okunursa, mekruh olur; fakat namaz batýl olmaz. Eðer birinci rekâtta tekbir alýp Kur'an okumaya baþ­ladýðý sýrada yahud "EÛZÜ" yü çekince, zikirleri yapmadýðýný insan ha­týrlarsa, dua yerini kaçýrdýðýndan artýk onlarý okumaz. Fakat burada da okumuþ olursa, namazý batýl olmaz. (Þafi'î mezhebine göre), herhangi bir rekâtta imama kavuþan bir mesbûk (namazýn baþýndan rekât kaçýran), eðer zikirleri yaptýðý takdirde fatiha okuyuþunu kaçýracaðýný kestirirse, Fatiha'yý okur; çünkü Fatiha'yý okumak vacib olduðundan daha kuvvet­lidir. Halbuki duayý okumak sünnettir. (Hanefi mezhebinde, imama uyan­lar Fatiha okumazlar, kýraat yapmazlar, Ýmamýn okuyuþunu dinlerler. Eðer imam gizli okuyorsa, arkasýnda bulunan mesbûk, "Sübhâneke"yi oku­yabilir.)

Bir mesbûk, kýyam halinde deðil de, ya rükû', ya secde, ya da teþeh-hüd halinde imama yetiþirse, ihram tekbirini alarak bu yerlerde imama uyar ve imamýn getirmekte olduðu teþbihleri yapar. Iftitah duasýný bura­da okumadýðý gibi, daha sonra da okumaz.

Cenaze namazýnda Istiftah (namaza giriþ) duasýný okumak hususun­da alimlerimiz ihtilâf etmiþlerdir. (Þafi'i mezhebine göre) en sahih olan bu duanýn okunmayýþýdýr; çünkü cenaze namazýnýn hafih olarak kýlýnmasý esastýr. Hanefi'lerde istiftah duasý olan "Sübhâneke" okunmasý evlâdýr.)

Bil ki, istiftah duasý sünnettir, vacib deðildir. Bunun için terk edilirse, ondan dolayý sehiv (yanýlma) secdesi yapýlmaz. Ýstiftah duasýnda sünnet olan, gizli okunmasýdýr. Eðer aþikâre olarak okunursa, namaz batýl ol­maz da mekruh olur.

 

Ýstiftah Duasýndan Sonra Ýstiâze (Eûzü Besmele) Çekmek
 

Bil ki, istiftah (Sübhâneke) duasýndan sonra "Eûzü'' istiâze yapmak;

(Eûzü Billahi Mineþþeytanirracîm) demek ittifakla sünnettir. Bu da Kur'ân okunuþundan öncedir. Allah Teâlâ Hazretleri buyuruyor:

"Kur'ân okuduðun zaman koðulmuþ þeytandan Allaýh'a sýðýn."[3]

Alimlerin çoðunluðuna göre bu ayeti kerimenin manasý: "Kur'an oku­mayý dilediðin zaman (baþlamadan önce) istiâze yap Eûzü Billahi Mineþþeytanirracîm" (Kovulmuþ þeytandan Allah'a üiðýmrým) söyle.

Ýstiâze için muhtar olan lâfýz, "Eûzü billahi mineþþe-ytâni'rracîm"" dýr. Ancak,

"Eûzü billahi''ssemî'il-alîmi mineþþeytanVrracîm" þeklinde de nakledilmiþtir. (Kovulmuþ olan Þeytandan, Semi' ve Alîm olan Allah'a sýðýnýrým, demektir). Bu türlü istiâze yapmakta bir beis yok ise de, meþhur ve muhtar olan birincisidir.

114- Rivayetimize göre:

"Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem, namazda kýraetden önce:.

"Eûzü billahi mineþþeytâni'rracîm min nefhýhi ve mefsihi ve hemzihi" (Kovulmuþ þeytandan, onun kibir vermesinden, sarmalatmasýndan, sar­hoþluk vermesinden Allah'a sýðýnýrým)" derdi.[4]

Bir rivayette de istiâzesi þu idi:                           

"Eûzü billâhissemni-alîmimineþþeytânirracîmi, min hemzihi ve nef­hýhi ve nefsihi."                                                       

Bilinmelidir ki, istiâze yapmak (Eûzü'yü söylemek) imüstehabdýr, vacib deðildir. Ýnsan Kur'an okuyacaðý zaman bunu terk ederse, günahkâr olmaz ve namazý batýl olmaz; ister kasden terk etsin, ister sehven... Sehiv için de secde yapmaz. Bütün farz ve nafile namazlarda "Eûzü-Taavvüz" getirilmesi müstehabdýr. Cenaze namazýnda ise ihtilâf vardýr. (Þafi'îlere göre) sahîh kabul edilen yine söylenmesinin müstehab oluþudur.

Namaz dýþýnda her Kur'an okuyan için de, taavvüz getirilmesi ittifakla yine müstehabdýr.

Bil ki, taavvüzü söylemek, birinci rekâtta ittifakla müstehabdýr. Birinci rekâtta söylenmezse, ikinci rekâtta söylenir. Burada da yapýlmazsa, ondan sonra söylenir. Birinci rekâtta taavvüz yapýldýktan sonra ikinci rekâtta yapýlýp yapýlmayacaðý üzerinde iki görüþ vardýr. Bizim Þafi'î alimlerimizin bu iki görüþlerinden sahîh kabul edileni, ikinci rekâtta da getirilmesinin müstehab oluþudur; ancak ilk getiriliþ daha kuvvetlidir.

Kýraat gizli yapýldýðý bir namazda "Taavvüz" de gizli yapýlýr. Sesli ola­rak Kur'an okunan namazda "Taavvüzün" sesli veya gizli olacaðý ihtilaflý­dýr. Alimlerimizden bir kýsmý, gizli yapar demiþtir. Alimlerin çoðunluðu demiþlerdir ki, bu meselede îmam ÞafiTnin iki görüþü vardýr: Birincisi, gizli veya aþikâre getirilmesi eþittir, bir fark yoktur. "Ümm" kitabýnda hüküm budur.

Ýkincisi, aþikâre getirilmesi sünnettir. "El-Ýmlâ" kitabýnda da hüküm budur.

Alimlerimizden bir kýsmý da iki görüþ ileri sürmüþtür: Birinci görüþ aþikâre söylenmiþtir ki, Þeyh Ebû Hamid El-Ýsferayini bunu sahîh kabul etmiþtir. Bu zat Irak'lý alimlerimizin Ýmamýdýr. Bunun arkadaþý el-Mehamilî ve baþkalarý da ayný görüþe katýlmýþlardýr. Ebû Hüreyre'nin (Radýyallahu Anh) yaptýðý da bu idi.

Ýkincisi de, îbni Ömer'in (Radýyallahu Anhüma) yapmýþ olduðu gizli taavvüz getiriþidir ki, alimlerimizin çoðunluðuna göre en doðru ve muhtar olan budur. Allah daha doðrusunu bilir.

 
(Namazda) Taavvüzden Sonra Kur'an Okumak
 

Gerek bizim (Þafi'î) mezhebimizde ve gerekse diðer mezheblerde, na­mazda Kur'an okumak, açýk ve kesin delillerle ittifak üzere farzdýr. Ayrýca Fatiha'yý okumaya gücü yetenin de Fatiha'yý okumasý, mezhebimizde farz­dýr. (Hanefî'lerde vacibdir).

115- Sahih olan hadîsle sabittir ki, Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sel­lem þöyle buyurmuþtur:

"kendisinde Kur'an'ýn Fatiha'sý okunmayan bir namaz, yeterli deðil­dir."[5]

116- Rasûlüllah (s.a.v)'den þöyle rivayet olunmuþtur:

"Fatiha'sýz namaz olmaz"[6] Bismillâhirrahmânirrahîm'i okumak da farzdýr; çünkü Fatiha'nýn baþýndan tam bir ayettir. (Hanefî mezhe­binde, Fatiha'dan bir ayet olmadýðý için ve teberrüken bulunduðu için okunmasý sünnettir). Yine Fatiha sûresini, mevcut ondört þeddenin hepsi ile okumak vacibdir. Bunlarýn üçü besmelededir, diðerleri de sonraki ayet­lerdedir. Eðer namaz kýlan kimse, bu þeddelerden birini terk ederse, oku­yuþu bâtýl olur. Bir de ayetleri sýra ile ve fasýlasýz okumak icab eder. Eðer sýra bozulur yahud fasýla verilirse, kýraat sahîh olmaz. Ancak nefes alacak kadar sükût etmek özür sayýlýr, zarar vermez.

Ýmama uyan kimse, okumakta olduðu Fatiha esnasýnda imam ile tilâvet secdesi yapsa, yahud imamýn âmîn sözünü iþiterek kendisi de "âmîn" dese, imamýn okuduðu ayetler gereði oiarak Allah'dan rahmet dilese veya rahmet istese, iki görüþten sahîh olan görüþe göre kýraati bozulmaz; çünkü bunlar özür sayýlýr. (Bu hükümler de Þafi'î mezhebine göredir. Hanefîler için bahis konusu deðildir. Çünkü imama uyanlar, hanefî mezhebinde, Fatiha oku­madýklarý gibi kýraat da yapmazlar.)

Fatiha'yý okurken, mânâyý bozacak ve deðiþtirecek þekilde i'rab hatasý yapan kimsenin namazý bâtýl olur. Eðer mânâ deðiþmiyorsa, okuyuþu sahîh olur. Mânâyý deðiþtiren okuyuþ: "En'amte" kelimesi "en'amtü" þeklinde tâ'nýn zammesi ile okunursa "sen nimet verdin" deðiþerek "ben nimet verdim" olur.

Yahud "En'amte" tâ harfinin fethasý deðiþtirilerek "En'amti" bu har­fin kesresi ile okunursa, mana hanýma hitab olarak bozulur.

Yine "iyyâke na'büdü" ancak sana ibâdet ederiz, manasý, kâf harfinin kesri ile "iyyâki na'büdü" þeklinde okunmakla, kadýna hitab manasýna dönerek, asýl mana deðiþmiþ olur.

Manayý deðiþtirmeyen okuyuþ:

"Rabbil'âlemîn" sözünü, "Rabbürâlemîn" veya "Rabbel'âlemm" olarak okumak. Yahud "Neste'înü"yü, "Neste'îne" yahud "Nesta'îni" þeklinde okumak.

Bir kimse, öðrenmeye çalýþtýktan sonra «' dad'' harfini telâffuz etmekten aciz kalsa, özürlü sayýlacaðýndan

Veleddallîn" sözünü,             

Ve lezzallallîn"

olarak okursa, namazý bâtýl olmaz. Aksi halde, bu þekilde yanlýþ telâffuz edenin namazý, tercih edilen görüþte bâtýl olur.

Fatiha'yý okuyamayan kimse, onun miktannea baþka bir sûre okur. Kur'ân'dan herhangi bir sûre veya ayet okuyamayan, Fatiha miktannea tesbîh ve tehlîl gibi zikirleri söyler. Eðer zikirlerden de bir þey söyleyemeye­cek durumda olur ve öðrenmek için de vakit kalmayacak þekilde daraîmýþ-sa, kýraat miktarý ayakta durur sonra rükû yapar ve böylece namazý kifayet eder; eðer öðrenmede kusur yapmamýþsa... Fakat öðrenmede ihmalkârlýk veya kusur etmiþse, namazý iade etmesi vacib olur. Hangi durumda olursa olsun, öðrenmeye imkân bulduðu zaman "Fatiha"yý öðrenmesi vacib olur.

' 'Fatiha' 'yi arabca lâfzý ile okumayý beceremeyen kimse, manasýný ya­bancý bir dille okuyabilecek durumda olursa, bu aciz sayýldýðý için, ya­bancý dil ile okumasý caiz olmaz. Bunun yerine söylediðimiz þekilde hareket eder.

Fatiha okunduktan sonra bir sûre yahud sûrenin bir kýsmý okunur ki, (Þafi'î mezhebinde sûre okumak) sünnettir, (Hanefî'lerde vacibdir). Sünnet terk edilirse, namaz sahîh olur ve sehiv (yanýlma) secdesi gerekmez. Namaz­larýn farz veya nafile olmasý da fark etmez.

Ýki görüþten sahîh olan görüþe göre, cenaze namazýnda sûre okunmasý müstehab deðildir. Çünkü cenaze namazýnda hafiflik esastýr.

Namazda insan muhayyerdir; isterse bîr sûre okur, isterse sûrenin bir kýsmýný okur. Kýsa sûreyi okumak, uzun sûreden bu kýsa sûre miktannea okumaktan daha faziletlidir. Sonra Mushaf'daki sýra üzere sûreleri okumak müstehab olduðundan, ikinci rekâtta, birinci rekâtta okunan sûreden sonra gelen sûre okunur; fakat buna riayet edilmemiþ ise, namaz caiz olur.

Sûre Fatiha'dan sonra okunur ki, (Þafi'î mezhebinde sünnet, Hanefî­'lerde vacibdir). Eðer Fatiha'dan önce sûre okunursa, (Þafi'î mezhebine göre) bir daha sûre okumak müstehab olmaz. (Hanefî mezhebinde, Fatiha­'dan sonra sûre okumak vacib olduðundan, burada vacib terk edilmekle sehiv secdesi gerekir.)

Bu anlatýlan müstehab iþler, hem imam, hem münferid ve bir de imam gizli okurken imama uyanlar içindir. Amma imam aþikâre okurken ona uyan kimse, eðer imamýn okuyuþunu iþitiyorsa, Fatiha'dan baþka bir þey okumaz; fakat imamýn okuduðunu iþitemiyor yahud okuduðunu anlamaya­cak þekilde mýrýltýsýný duyuyorsa, sahîh olan görüþte, baþkasýnýn okuyuþunu karýþtýrmayacak þekilde sûre okumasý müstehab olur. (Bu hükümler yine Þafi'î mezhebine göredir. Hanefi mezhebinde, imama uyanlar ne fatiha ve ne de sûre okurlar.)

Sabah ve öðle namazlarýnda, Týval-i Mufassal'da (Burüc sûresinden, Hücurat'a kadar) olan sûrelerden okumak, ikindi ve yatsý namazlarýnda, Evsat-ý Mufassal'dan (Hücurat sûresinden Lem yekûn sûresine kadar) oku­mak, akþam namazlarýnda da Kisar-ý Mufassal'dan (Lem yekûn sûresinden Mushaf'ýn sonuna kadar okumak sünnettir. îmam daha hafif namaz kýldý­rýr; ancak cemaatýn uzun okumayý tercih ettiklerini biliyorsa, o vakit imam da uzun okur.

Cuma günü sabah namazýnýn birinci rekâtýnda, "Secde" sûresini, ikinci rekâtta "Ýnsan" sûresini tam olarak okumak sünnettir. Bir kýsým insanlarýn yaptýðý gibi, bu sûrelerin bir kýsmýný okumak, sünnete aykýrýdýr.

Bayram ve yaðmur duasý namazlarýnýn ilk rekâtlarýnda Fatiha'dan son­ra "Kaf" sûresini ve ikinci rekâtlarýnda da "Kamer" sûresini ve dilerse birinci rekâtta "A'lâ" sûresini, ikinci rekâtta "Gaþiye" sûresini okur ki, bunlarý okumak sünnettir.

Cuma namazýnýn birinci rekâtýnda "Cuma" sûresini, ikinci rekâtýn­da "Münâfikûn" sûresini okumak sünnettir. Birinci rekâtýnda "A'lâ" ve ikinci rekâtýnda "Gaþiye" sûrelerini okumak yine sünnettir. Bu yer­lerde, sûreleri tam okumayýp kýsaltmaktan sakýnmalýdýr. Eðer namaz hafif­letilmek isteniyorsa, sür'at yapmaksýzýn arka arkaya okumalýdýr.

Sabah namazýnýn sünnetinde, birinci rekâtta Fatiha'dan sonra Bakara sûresinin 136. ayetini ve ikinci rekâtta da, AI-i Ýmrân Sûresinin 64. ayetini okumak sünnet olduðu gibi, birinci rekâtýnda "Kâfirûn" ve ikinci rekâtýnda "Ýhlâs" sûresini okumak da sünnettir. Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in bu ikisini de yaptýðý, Müslim'in Sahih'înde sahîh olarak vardýr.

Akþamýn sünnetinde ve tavaf namazýnda ve istihare namazýnda, iki rekâtýn birincisinde "Kâfirûn" sûresi ve ikinci rekâtta "Ýhlâs" sûresi oku­nur. Üç rekât vitir namazý kýlýnýnca, birinci rekâtta Fatiha'dan sonra "A'Iâ" sûresi, ikinci rekâtta "Kâfirûn" sûresi ve üçüncü rekâtta "ihlâs" sûresi (Þafi'îlere göre) Muavvizeteyn süreleriyle beraber okunur. Bütün bu söylenenler, Sahîh hadîs kitablarmda ve diðerlerinde meþhur olarak nakledilmiþtir. Hadîslerin þöhretinden dolayý, biz onlarý burada anmadýk. Daha doðrusunu Allah bilir.

Cuma namazýnýn birinci rekâtýnda okunmasý sünnet olan "Cuma" sû­resi terk edilmiþ olursa, (fazileti elde etmek için) ikinci rekâtta, "Cuma" sûresi ile "Munafikûn" sûreleri okunur. Bayram namazý, yaðmur duasý namazý, vitir namazý, sabahýn sünneti ve anlattýðýmýz diðer namazlarda da hüküm böyledir; birinci rekâtta sünnet olan okuyuþ terk edilirse, ikinci rekâtta, birinci ve ikinci rekâtlarýn sûreleri okunur. Böylece kiþinin namazý iki sûreyi de içine almýþ olur. Eðer cuma namazýnýn ilk rekâtýnda •'Münâfikûn" sûresi okunur, ikinci rekâtta "Cuma" sûresi okunur ve "Münâfikûn" sûresi iaede edilmez. (Buradaki hükümler de Þafi'îlere göre­dir.) Hanefi'lerde, imam kifayet miktarý okuyunca, artýk sûre tekrar et­mez.)

Ben, bu meselelerin delillerini "Mühezzeb" adlý kitabýn þerhinde uzun

boylu beyan ettim.

Sahîh hadîsde sabit: olmuþtur ki, Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem, sabah ve diðer namazlarýn ilk rekâtlarýnda yapmýþ olduðu uzun okuyuþu, ikinci rekâtta yapmazdý. Alimlerimizin çoðu bunun te'vîline gitmiþler ve þöyle demiþlerdir: Birinci rekâttaki okuyuþ, ikinciden uzun yapýlmaz. Yi­ne bu alimlerden bir kýsmý da, sahîh olan bu hadîsden dolayý demiþlerdir ki, birinci rekâtý uzim yapmak müstehabdýr. Üçüncü ve dördüncü rekât­larýn, birinci ve ikinci rekâtlardan daha kýsa olmasýnda alimler ittifak et­miþlerdir. Zaten sahih olan, dört rekâtlý namazlarýn üç ve dördüncü re­kâtlarýnda sûre okjunmamasýdýr.

Sabah namazýmda, akþamýn ve yatsýnýn ilk iki rekâtlarýnda aþikâre ve öðle ile ikindi namazlarýnda, akþamýn üçüncü rekâtýnda, yatsýnýn üç ve dördüncü rekâtlarýnda gizli okumak hususunda alimler ittifak etmiþlerdir. Bir de cuma namazýnda, iki bayram namazýnda, teravih ve arkasýnda kýlý­nan vitir namazýnda da aþikâre okumak ittifak üzeredir. Tek baþýna namaz kýlan kimse, cehri namazlarda gizli kýraat yapar, muhayyerdir.

Ay tutulmasý halinde aþikâre okumak, güneþ tutulmasýnda gizli okumak sünnettir. Yaðmur duasý namazýnda aþikâre okunur, cenaze namazýnda gizli okunur. Anlattýðýmýz bayram namazlarý ile yaðmur duasý dýþýnda gün­düz kýlýnan nafile namazlarda aþikâre kýraat yapýlmaz.

Geceleyin kýlýnan nafile namazlarda alimlerimiz ihtilâf etmiþlerdir. Bir kýsmý aþikâre kýraat yapýlmaz, bir kýsmý da yapýlýr, demiþtir. Üçüncü görüþ ise, her ikisini de yapabilir, þeklindedir. Sahîh olan da budur. Bu hükmü, Kadý Hüseyin ve Beðavî kesin kabul etmiþlerdir.

Bir adam kaçýrmýþ olduðu gece (farz) namazýný gündüz kaza etse, yahud gündüz kaçýrdýðý namazý gece kaza etse, acaba kaçýrma vaktini mi, yoksa kaza ettiði vakti mi itibar edecektir? Burada iki görüþ vardýr:

Makbul olan görüþ, kaza vaktini itibar etmektir.. Ýkinci görüþe göre, mutlak olarak gizli kýraat yapýlýr.

Bil ki, (Þafi'î mezhebinde) aþikâr yerinde aþikâre okumak, gizli yerinde gizli okumak sünnettir, vacib deðildir. (Hanefî mezhebinde bu vacibdir). Gizli okunacak yerde aþikâre okunsa, yahud aþikâre okunacak yerde gizli okunsa namaz sahîh olur; fakat tenzihen kerahet iþlenmiþ olur. Bundan da sehiv secdesi gerekmez. (Hanefî mezhebinde vacib terk edildiðinden sehiv secdesi yapmak vacib olur.)

Kitabýn baþýnda beyan ettik ki, namazda meþru' alan zikir ve okuyuþlar­da gizlilik ölçüsü, kendi nefsine iþittirecek kadar olmaktýr. Bir özür olmak­sýzýn kendine iþittirmezse, onun hem Kur'ân okumasý, hem de zikir yapmasý sahîh deðildir.

Alimlerimiz demiþlerdir ki, namazda dört sekte (duraklama) yapmak imam için müstahabdýr: Bunlardan biri, ihram (iftitah) tekbiri arkasýnda yapýlýr ki, Sübhâneke duasý okunsun. Ýkincisi, Fatiha sûresini tamamladýk­tan sonra, Fatiha ile "Âmîn" arasýnda yapýlan hafjif sektedir. Bu da, "Âmîn" sözünün Fâtiha'dan olmadýðý bilinsin diiyej yapýlýr.

Üçüncüsü, (Þafi'î olanlar için) imama uyanlar Fâtirjýa okuyabilecek ka­dar bir müddet imam duraklama (sekte) yapar.

Dördüncüsü, imam sûreyi okuduktan sonra, rükûf a eðiliþ tekbîri ile kýraat arasýnda biraz duraklama yapar.

Fatiha sûresi okunduktan sonra "Âmîn" demek müstehabdýr. Bunu söylemede çok fazilet ve büyük sevab olduðuna dair sahîh ve meþhur hadîs­ler çoktur. Ýnsan ister namaz içinde olsun ve ister dýþarda olsun, her oku­yucu için Fâtiha'dan sonra "Âmîn" demek müstehabdýr.

"Âmîn" kelimesinin okunuþunda dört lügat vardýr:

1- Âmîn = Aamîn, "a" harfini uzatarak ve "m" harfini þeddesiz oku­yarak telâffuz etmektir ki, bu okuyuþ, dört okuyuþun en fasîh (doðru) olanýdýr.

2- "a" uzatýlmayarak ve "m" yine þeddesiz olarak '"Amîn" þeklinde okumaktýr,

3-  Ýmale ile okumaktýr.

4-  "a" yi uzatarak ve "m"yi þeddeleyerek "ÂMMîn" þeklinde oku­maktýr.

Ýlk iki okuyuþ meþhurdur. Üçüncü ve dördüncü þekil okuyuþlarý Vahidî, Basît adlý kitabýn baþýnda hikâye etmiþtir. Makbul olan birinci oku­yuþtur. Ben, "Tehzîbu'1-Esmâ ve'1-Lügat" adlý kitabda, bu lügatlarý açýk­layan, þerh eden, manalarýný bildiren, delillerini gösteren ve bunlarla ilgi­li bulunan hususlarý uzun boylu yazdým.

Namazda, imam, imama uyan ve yalnýz baþýna namaz kýlan kimseler için te'mîn (Âmîn) getirmek müstehabdýr. Sesli okuyuþ yapýlan namaz­larda hem imam, hem de imama uyanlar sesli olarak (Þafi'î olanlar) "Âmîn" derler. (Hanefî'ler gizli te'mîn yaparlar).

Ýmama uyanlarýn te'mîn'leri, imamýn te'mîn'i ile beraber olmasý, ön­ce veya sonra olmamasý yine müstehabdýr. Namazda, te'mînden baþka hiç bir yerde imamla beraber söylenecek þey yoktur; ancak "âmîn" de­mek vardýr. Diðer söylenecek þeylerde imamdan geri kalýnýr.

Kur'ân okunurken bazý ayetlerin sonunda þu sözleri söylemek, her oku­yucu için hem namaz içinde, hem de namaz dýþýnda sünnettir:

Rahmet ayeti okununca, Allah Teâlâ'nýn fazlýndan istenir. Azab aye­ti okununca, ateþten, yahut azabdan, yahud kötülükten, yahud hoþ ol­mayan þeylerden Allah'a sýðýnýlýr. Yahud:

"AUâhümme innî es'elüke'l-âfiyete"

(Allah'ým! Senden afiyet isterim)" denilir. Yahud bunun üzerine söylenir. Allah Teâlâ'yý tenzîh eden ayet okununca, Allah Teâlâ tenzîh edile­rek:

Sübhânehû ve Teâlâ" (O, bütün noksanlýklardan münezzehtir ve yücedir) yahud:

"Tebârekallâhu Rabbü'i-âîemîn"

(Âlemlerin Rabbý, her þeyden yücedir)" yahud:

"Cellet azametti Rabbinâ"

(Rabbýmýzýn azameti çok büyüktür) yahud bunlara benzer ifade kullanýlýr. 117- Huzeyfe b. Yeman'dan (Radýyallahu Anh) rivayet edildiðine gö re þöyle demiþtir:

"Bir gece, Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem ile namaz kýldým. O, Bakara sûresini okumaya baþladý. (Ýçimden) dedim ki, yüzüncü ayette rükû eder. Sonra devam edip geçince, bu sûreyi bir rekâtta okuyacaktýr, dedim. Sonra devam edince, sûrenin tamamýnda rükû edecektir, dedim. Sonra Al-i îmrân sûresine baþlayýp onu okudu. Sonra Nisa Sûresine baþ­layýp onu okudu. Peygamber aðýr aðýr okuyor ve içinde tesbîh olan ayete rastlayýnca, tesbîh yapýyordu (Sübhânellah diyordu). Dua ayetine rastla­yýnca, dua ediyor ve sýðýnma gerektiren ayete rastgelince de, istiâze ediyordu (kötülüklerden Allah'a sýðýnýyordu), "[7]

Alimlerimiz demiþlerdir ki, bu þekilde tesbîh yapmak, duâ etmek ve Ýstiâze etmek, imam için, imama uyanlar için ve yalnýz baþýna kýlanlar için hem namaz içinde, hem de namaz dýþýnda müstehabdýr; çünkü bun­lar birer duadýr; burada "Âmîn" de olduðu gibi hepsi eþit olurlar.

"(Allah, hakimlerin hakimi deðil midir?" ayetini okuyan herkesin: (Evet, ben buna þahidlik edenlerdenim)"[8] ve: (Þuna gücü yeten (insa­ný yoktan var eden), ölüleri diriltmeye kadir deðil mi?" ayetinde:[9] (Evet, þahidlik ederim)" ve: "Bundan (Kur'an'dan) sonra hangi söze iman ederler)"[10] ayetinde: "(Ben, Allah'a iman ettim)" ve: (Yüce Rabbýnýn ismini tesbîh et)[11] ayetinde de: "(Yüce Rabbým, bütün noksanlardan münezzehtir)." söylemesi müstehabdýr. Bunlarýn hepsini namazda ve na­maz dýþýnda söyler. Ben, bunlarýn delillerini, "Et-Tibyan Fî âdâb-i Hamele-ti'1-Kurân" adlý kitabda açýkladým.

 
Rükû Zikirleri
 

Resûlüllah Saîlallahu Aleyhi ve Sellem'den nakledilen sahîh hadîsler­le ortaya çýkmýþtýr ki, Peygamber (s.a.v) rükû'a varmak için tekbîr alýrdý ve bu sünnettir. Eðer tekbîr terk edilirse, tenzihen mekruh olur, namaz da bâtýl olmaz ve sehiv secdesi gerekmez. Namaz içinde olan diðer bütün intikal tekbirleri de böyledir; ancak ihram (iftitah) tekbîri rükündür, bunsuz namaz olmaz. Namaza giriþ babýnýn baþýnda, namaz tekbîrlerinin sayýsýný biz bildirdik. Ýmam Ahmed'den rivayete göre, bunlarýn hepsi vacibdir.

Tekbîri uzatmak müstehab olur mu? Bu hususta Safi'î için iki hüküm vardýr; bunlardan en sahîh olan ve kabul edilen, rükû yapanlar seviyesine ulaþýncaya kadar tekbîri uzatmanýn müstahab oluþudur. Namazdan zikirsiz olarak boþ zaman geçmesin diye böylece tekbîr arkasýndan rükû tesbîhlerine baþlanýr. Fakat Ýhram tekbîri böyle deðildir; bunda sahîh olan, uzat­mayý terk ediþin müstahab bulunuþudur. Çünkü tekbîr üzerinde niyete ihtiyaç vardýr. Tekbîr uzatýlýnca, insana zorluk verir; kýsaltýlýnca ona kolay gelir. Diðer ihramdan baþka olan tekbirlerin izahý da hep böyledir. Bunlarýn açýklamasý "Ýhram Tekbîri" babýnda geçmiþtir.

 
Rükü'da Okunacak Duâ Ve Zikirler
 

Rükû edenler seviyesine ulaþýlýnca (üç kerre):

"Sübhâne Rabbiye'î-Azîmi"

(Büyük Rabbým, noksanlardan münezzehtir.) söylenir.

118- Hüzeyfe'nin (rivayet ettiði) hadîsinde, Peygamber Sallallahu Aley­hi ve Sellem'in okumuþ olduðu Bakara, Nisa ve Al-i Ýmrân sûrelerinden sonra yaptýðý uzunca rükû'unda: "Sübhâne Rabbiye'l-Azîmi" demiþtir.[12]

119- Peygamber (s.a.v)'in þöyle buyurduðu nakledilmiþtir: "Sizden biriniz, üç kerre: Sübhâne rabbiye'1-azîm dediði zaman onun rükû'u tamam olmuþtur. "[13]

120- Hazreti Aiþe'den (Radýyallahu anha) sabit olmuþtur ki, Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem, rükû'unda ve secdesinde þöyle derdi:

"Sübhânekellâhümme rabbenâ ve bihamdikelîahümme'ðfir lî" (Ey Rabbým iz olan Allah'ým! Sana hamd ederek Seni noksanlardan tenzih ederim. Allah'ým!, beni maðfiret buyur).[14]

121- Hazreti Ali'den (Radýyallahu Anh) sabit olmuþtur ki, Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem rükû yaptýðý zaman þöyle derdi:

"Allâhümme leke rekâ'tü ve bike âmentü ve leke eslemtü haþe'a leke þem'î ve basarî ve muhhî ve azmi ve asabt"

(Allah'ým!, Senin için rükû ettim, Sana iman ettim, Sana teslim oldum. Kulaðým, gözüm, iliðim, kemiðim ve sinirim Sana huþu' (tazim) etmiþtir.)."[15]

Sünen kitablannda þu þekilde de naklolýmmuþtur:

"Kulaðým, gözüm, iliðim, kemiðim ve yürüyen ayaðým, Alemlerin Rab-bý olan Allah'a huþu' etmiþtir."

122- Hazreti Aiþe'den (Radýyallahu Anha) sabit olmuþtur: "Resûlül-Iah Sallallahu Aleyhi ve Sellem, Rükû'unda ve secdesinde þöyle söylerdi:

"Sübbûhun kuddûsün, rabbü'l-meîâiketi ve'r-rûhi"

(Cebrail'in ve meleklerin Rabbi SÜBBÛH'dur. (Kötü þeylerden mü­nezzehtir). KUDDÛS'dur (her noksan þeyden münezzehtir)."'[16]

123- Avf b. Malik'den rivayet edildiðine göre þöyle demiþtir: "Ben Re­sûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem ile bir gece (namaza) kalktým. O da namaza durdu ve Bakara sûresini okudu. Rahmet âyetine her varýþta durak­ladý ve duâ etti. Azab âyetine her varýþýnda da durakladý ve Allah'a sýðýndý (Eûzü Billahi, dedi). Sonra kýyamý miktannca rükû yaptý. Rükû'unda þöyle diyordu:

"Sübhâne zi'l-ceberûü ve'1-melekûti ve'1-kibriyâi ve'1-azameti" (Üstünlük, izzet, ululuk ve azamet sahibi (yüce Allah) bütün noksanlýk­lardan münezzehtir. Sonra secdesinde de ayný sözleri söyledi."[17]

124- Ýbni Abbas'dan (Radýyallahu Anhüma) rivayet edildiðine göre, demiþtir ki, Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem þöyle buyurdu:

"Rükû'a gelince, orada Rab Teâlâ'yý tazim ediniz "Sübhâne Rabbiyel'âzîm" (Yüce Rabbým,  noksanlýklardan münezzehtir) deyiniz.""[18]

Bil ki, bu son hadîs, bu bölümün asýl maksadýný teþkil eder. Bu maksad da, hangi lâfýzla olursa olsun, rükûda, noksanlýklardan münezzeh olan Rab Teâla Hazretlerini tazim etmek, onu yüceltmektir. Ancak en faziletli olaný, bu zikirlerin hepsini bir araya getirip söylemektir. Bunu da baþkasýna eziyet vermemeye imkân bulunduðu zaman yapmalýdýr. En önce teþbih yapýlmalý, diðer dualarý sonra okumalýdýr. Kýsaltmak isteniyorsa, yalnýz tesbîh yapmalý. Teþbihin kemal bakýmýndan en azý, üç teþbihtir. Eðer bir defa söylemek suretiyle tesbîh yapýlýrsa, tesbîhin aslý iþlenilmiþ olur. Bu teþbihlerin bir kýsmý yapýlýrsa, diðer vakitlerde öteki teþbihleri yapmak müs-tehabdýr. Böylece her vakitte deðiþik tesbîh ve dualar yapýlarak bütünü söylenmiþ olur. Böylece bütün bablardaki zikirleri yapmak uygundur.

Bize ve alimlerin çoðunluðuna göre, rükû'da zikir sünnettir. Bir kimse, kasden veya yamlarak bu zikri terk ederse, namazý bâtýl olmaz, günahkâr da olmaz ve sehiv secdesi de gerekmez.

Ýmam Ahmed b. Hanbel ve bir takým ulemâ, bu zikirlerin vacib olduðu­nu söylemiþlerdir. Bu zikirleri yapmaya sahîh ve açýk hadîslerle emredildiði için, namaz kýlanýn buna devam etmesi uygundur. Nitekim: "Rükûa gelin­ce, orada Rab Teâlâ'yý tazým ediniz," hadîsi bunu emretmektedir. Geçen diðer hadîsler de böyledir. Bunu yapmakla, alimlerin ihtilâfýndan çýkýlmýþ olur. Allah o alimlere rahmet etsin. Daha doðrusunu Allah bilir.

Rükû'da ve secdede Kur*an okumak mekruhtur. Gerek Fatiha ve gerek­se ondan baþka sûre veya âyetler okunursa, namaz bâtýl olmaz. Bazý alimler . ise, Fatiha okunmakla namaz bâtýl olur, demiþlerdir.

125- Hazreti Ali'den (Radýyallahu Anh) rivayet edildiðine göre, þöyle demiþtir:

"Rüküda yahud secdede iken, Kur'an okumamý, Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem bana yasakladý."[19]

126- Ýbni Ömer'den (Radýyallahu Anhüma) rivayet edildiðine göre, Re­sûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem þöyle buyurdu:

"Dikkat edin! Rükûda yahud secdede iken Kur'an okumam, bana ya­saklanmýþtýr. "[20]

 
Rükü'dan Baþýný Kaldýrdýðý Ve Doðrulduðu Vakit Okunacak Dualar Ve Zikirler
 

Rükû'dan baþým kaldýrýrken:

"Semi'allâhü limen hamideh".

 (Allah, hamdedenin hamdini kabul eder ve onu mükâfatlandýrýr)" demesi sünnettir. Eðer bunun yerine: "Men hamidellâhe semi'a lehu" (Kim Al­lah'a hamd ederse, Allah kabul eder ve onu mükâfatlandýrýr)" denirse caizdir. Ümm adlý kitabda Þafi'î bunu delillendirmiþtir. Rükûdan kalkýp tam doðrulunca þöyle der:

"Rabbena îeke'l-hamdü haniden kesîran tayyiben mübâreken fîhi miî'-esþemâvâti ve miVeîarzý ve mil'e mâ beynehümâ ve miî'e mâ þi'te min þey'in ba 'du ehîessenâi ve'î-mecdi ehakku mâ kâîe'1-abdu ve küîîünâ leke abdun lâ mâni'a limâ a'tayte ve la mu'týye Uma mena'te ve lâ yenfe'u zelceddi minke'l-ceddü."

(Ey Rabbimiz! Hamd sanadýr. Öyle ki, gökler dolusu, arz dolusu, bun­larýn ikisi arasý dolusu ve bundan öte dilediðin þey dolusu bulunan ve ken­disinde bereket olan tertemiz, çok çok hamd olarak... Þeref ve övgü sahi­bi Allah, kulun dediðinden daha ziyadesine müstehakdýr. Hepimiz, Sana kuluz. Verdiðini engelleyici yok, engellediðini de verecek kimse yok... Var­lýk sahibine varlýðý fayda vermez, varlýk ve fayda Sendendir."

127- Ebû Hüreyre'den rivayet edildiðine göre þöyle demiþtir.

"Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem, rükûdan belini kaldýrdýðý za­man:

"Semi'allâhu limen hamiden"

(Allah, kendisine hamd edenin hamdini kabul eder ve onu mükâfatlandý­rýr) derdi. Sonra ayakta durunca:

'Rabbena leke'1-hamd"

(Ey Rabbimiz, hamd Sanadýr) derdi."[21] Bir takým rivayetlerde de:

"Ve îeke'î-hamd" þeklindedir ve harfi ilâvesi vardýr, ikisi de güzeldir. Bu þekil, Buharî ve Müslim'de, ashabdan çok kimseler tarafýndan nakledil­miþtir.

128- Ali ve Ýbni Ebî Evfa'dan (Radiyallahu anhüma) þöyle rivayet edil­miþtir:

"Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem, baþýný Çaldýrdýðý zaman:

"Semi'allâhu limen hamidehu rabbenâ îeke'l-hamdü mH'essemâvati ve mil'el-arzý ve mil'e mâ þi'te min þey'in ba'du" (Allah kendisine hamd edenin hamdini kabul eder ve onu mükâfatlandýrýr. Ey Rabbimiz, gökler dolusu, arz dolusu ve bundan öte dilediðin þey do­lusu hamd sanadýr)" derdi.[22]

129- Ebû Sa'îd El-Hudrî'den (Radýyallahu Anh) rivayet edilmiþtir ki: "Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem, baþýný rükû'dan kaldýrdýðý zaman, þöyle derdi:

"Aîlâhümme rabbenâ leke'l-hamdü mil'essemâvâti ve'1-arzý ve mil'e mâ Þi'te min þey'in ba'du. Ehîessenâi ve'î-mecdi ehakku mâ kâîeî-abdu ve kulluna leke abdun. Aîlâhümme lâ mani'a limâ a'tayte ve lâ mu'týye limâ mena'te velâ yenfa'u ze'î-ceddi minke'l-ceddü"

(Ey Rabbimiz, semavat ve arz dolusu, ve bundan öte dilediðin þey do­lusu hamd Sana'dir. Þeref ve övgü sahibi Allah, kulun dediðinden daha ziyadesine müstahaktýr. Hepimiz Sana kuluz. Allah'ým! Senin verdiðini engelleyici yok; engellediðini de verecek kimse yok... Varlýk sahibine varlýðý fayda vermez; varlýk ve fayda sendendir."[23]

130- Ýbni Abbas'ýn (Radýyallâhu Anhüma) rivayetinden nakledildiðine göre þöyledir:

"Rabbena Ýeke'l-hamdü miî'essemâvâti ve mil'el-arzý ve mâ beynehumâ ve mil'e mâ þi'te min þey'in ba’du."

(Ey Rabbimiz, gökler dolusu, arz dolusu ve ikisi arasý kadar ve bun­dan öte dilediðin þey dolusu kadar hamd sanadýr."[24]

131- Rifa'a b. Rafi' Ez-Zurkî'den (Radýyallâhu Anh) rivayet edildiðine göre þöyle demiþtir:

"Birgün biz, Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in arkasýnda na­maz kýlýyorduk. Rek'attan baþýný kaldýrýnca þöyle dedi:

'Semi'allahu limen hamideh" (Allah, kendisine hamd edenin hamdini kabul eder ve onu mükâfatlandýrýr). Onun arkasýnda olan bir adam da þöyle dedi:

"Rabbena ve Ýeke'l-hamdü hamden kesîren tayyiben mübâreken fîhi" (Ey Rabbimiz! Kendisinde bereket olan, tertemiz çok çok hamd da

Sana'dýr)... Peygamber namazdan dönünce; konuþan kimdir? buyurdu.

Adam: Ben, dedi. Peygamber (s.a.v) buyurdu:

- Ben, otuz küsur melek gördüm ki, (sevabý) hangisi daha önce yazacak diye acele ediyorlardý."[25]

Rükûdaki zikirler babýnda beyan etmiþ olduðumuz üzere, bu zikirlerin hepsini bir araya getirmek müstehabdýr. Kýsaltmak isteyen kimse: "Semi'al­lahu limen hamideh - Rabbena Ýeke'l-hamdü miî'essemâvâti ve mil'el-arzý ve mâ beynehumâ ve mil'e mâ þi'te min þey'in ba'du”

Daha çok kýsaltmak istiyorsa: "SEMÝ'ALLÂHÜ LÎMEN HAMÝDEH - RABBENA LEKELHAMD" kadarýný söyler. Bundan daha azý yoktur.

Bil ki, bu zikirlerin hepsi, hem imam, hem cemaat ve hem de yalnýz baþýna kýlan için müstehabdýrlar. Ancak imam, cemaatýn uzatmaya rýzasý bulunduðunu biliyorsa bu zikirleri yapar; aksi halde kýsaltýr.

Daha önce söylendiði gibi, bu zikirler sünnettir; vacib deðildir. Bunlar terk edilirse, tenzihen mekruh olur ve sehiv (yanýlma) secdesi de yapýlmaz. Rükûda ve secdede Kur'an okumak mekruh olduðu gibi, rükûdan kalkýp durulduðu zaman da mekruh olur. Daha doðrusunu Allah bilir.

 
Secdede Okunacak Dualar Ve Zikirler
 

Rükû'dan kalkýp doðrulunca, gereken zikirler tamamlanarak alýn yere konuncaya kadar uzatýlan bir tekbirle secdeye varýlýr. Bu tekbirin sünnet olduðunu daha önce söylemiþtik. Bunu terk etmekle namaz bâtýl olmaz ve sehiv secdesi de gerekmez. Secdeye kapanýnca, secde zikirleri yapýlýr ki, bunlar çoktur:

132- Bunlardan biri, daha önce Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sel-lem'in namazda rükû þekli ile ilgili Huzeyfe'den naklen rivayet edilen þu hadîstir:

"Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem, bir rekâtta Bakara, Nisa ve Al-i îmrân Sûrelerini okurken, her rahmet âyetine gelince, duâ ederdi ve her azab âyetine gelince de istiâze yapardý (Eûzü billahi - Allah'a sýðýnýrým) derdi. Huzeyfe dedi ki: Sonra Peygamber secde edip þöyle dedi:

"Sübhâne rabbiye'1-a'lâ" (Yüce Rabbim noksanlardan münezzehtir). Peygamberin secdesi, ayaða kalkmasýna yakýn olmuþtu. "[26]

133- Hazreti Aiþe'den rivayet edildiðine göre, þöyle demiþtir: "Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem, Rükû'unda ve secdesinde

þunu çok söylerdi:

"Sübhânekellâhümme Rabbena ve bihamdike allâhümmeðfir lî" (Rahmimiz olan Allah'ým! Sana hamd ederek Seni noksanlardan tenzih ederim; Allah'ým! Beni baðýþla)..”[27]

134- Hazreti Aiþe'den (Radýyallâhu Anha) daha önce rükû babýnda zikrettiðimiz þu hadîs rivayet edilmiþtir:

"Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem, rükû'unda ve secdesinde:

"Sübbûhým kuddûsün rabbü'l-melâiketi verrûhi" (Meleklerin ve Cebrail'in Rabbi, noksanlardan, kötü þeylerden münez­zehtir)" söylerdi.[28]

135- Hazreti Ali'den (Radýyallahu Anh) rivayet edilmiþtir: "Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem, secde yaptýðý zaman þöyle derdi:

"Allâhümme leke secedtü ve bike âmentü ve leke eslemtü secede vechî lillezîhalekahu ve savverahu ve þakka sem 'ahu ve basarahu. Tebârekellâhu ahsenü'l-hâlikîn."

(Allah'ým! Sana secde ettim, Sana imân ettim, Sana boyun eðdim. Yü­züm, kendisini yaratana, kendisine þekil verene, kulaðýna ve gözüne duy­gu verene secde etti. Þekil verenlerin en güzeli olan Allah, ne yüce olmuþ­tur!. .)[29]

136- Rükû bahsinde daha önce yazdýðýmýz Avf b. Malik'den sü­nen kitablannda mervi þu sahîh hadîs naklolunmuþtur:

"Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem, uzunca yapmýþ olduðu rükû'unda þöyle diyordu:

"Sübhâne zi'1-ceberûti ve'1-melekûti ve'1-kibriyâi ve'1-azameti (Üstünlük, izzet, ululuk, ve azamet sahibi (Allah), noksanlardan münezzehtir)” sonra secdesinde ayný sözleri söyledi. "[30]

137- Sünen Kitablannda rivayet edildiðine göre, Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem þöyle buyurmuþtur:

"Sizden biriniz secde ettiði zaman, üç kez:

"Sübhâne rabbiye'1-a'lâ"

(Yüce Rabbým noksanlardan münezzehtir) desin. Bu kadarý (teþbihin) en azýdýr. "[31]

138- Hazreti Aiþe'den (Radýyallahu Anha) rivayet edildiðine göre, þöyle demiþtir:

"Bir gece Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem'i aradým. Sonra (ye­rinde bulamayýnca) araþtýrdým. Bir de gördüm ki, rükûda yahud secdede þöyle diyor:

"Sübhâneke ve bihamdike lâ ilahe illâ ente" (Sana hamd ederek Seni teþbih ederim, Senden baþka Ýlâh yoktur)."

Müslim'de diðer bir rivayet þöyledir:

"(Peygamberi arayýp yoklarken) elim ayaklarýnýn iç kýsmýna dokundu ki, o esnada Peygamber secdedeydi* ayaklarý dikilmiþ durumda idi, þöyle diyordu:

"Allâhümme eûzü binzâkemin sahatike ve bimuâfâtike min ukübetike ve eûzü bike minke. Lâ uhsîsenâen aleyke ente kemâ esneyte alâ nefsike"

(Allah'ým! Senin gazabýndan rýzâna, azabýndan afiyetine sýðýnýrým. Yine Senden (intikamýndan) Sana sýðýnýrým. Sana yaraþýr þekilde Seni övemem, Sen kendini övdüðün þekilde övgüye müstehaksýn."[32]

139- îbni Abbas'dan (Radýyallahu Anhüma) rivayet edildiðine göre, Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem þöyle buyurmuþtur: "Rükû'a ge­lince, orada Rab Teâlâ'yý tazim ediniz; secdede ise, tam bir gayretle duâ ediniz, çünkü duanýz sizin için kabul olunmaya lâyýktýr."[33]

140- Ebû Hüreyre'den rivayet edildiðine göre, Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem þöyle buyurdu:

"Kul secde halinde iken, Rabbýnýn rahmetine en yakýn bulunduðu hal­dir; o halde duayý çok yapýnýz.”[34]

141- Yine Ebû Hüreyre'den (Radýyallahu Anh) rivayet edildiðine gö­re, Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem, secdesinde þöyle derdi:

"Allâhümmeðfir lî zenbî küllehu dikkahu ve cillehu ve evvelehu ve âhirahu ve al'âniyyetehu ve sirrehu"

(Allah'ým!Günahlarýmýn hepsini maðfiret buyur; azýný ve çoðunu, ön­cekini ve sonrakini, gizlisini ve aþikârýný.,.)[35]

Bilinmelidir ki, baþtan beri kaydetmiþ olduðumuz zikirlerin hepsini bir araya getirerek secdelerde onlarý söylemek müstehabdir. Eðer bir vakitte bunlarý söylemek mümkün olmazsa, muhtelif vakitlerde bunlar söylenir. Nitekim geçen bablarda bu hususu beyan etmiþtik. Ýnsan bunlardan ký­saltma istediði zaman, az dua ile teþbihleri yerine getirir ve önce teþbihle­ri yapar, sonra duayý... Secde ile ilgili hükümler, rükû zikirlerinde anlat­týðýmýzýn aynýdýr. Yine secdede Kur'an okumak, rükûda olduðu gibi mek­ruhtur, diðer hususlar da aynýdýr.

Namazda kýyam ve sucûddan hangisi daha faziletlidir? konusunda alim­ler ihtilâf etmiþlerdir, imam Þafi'î ve ona uyanlarýn görüþü, kýyamýn da­ha faziletli oluþudur. Çünkü Müslim'in Sahîh'inde Peygamberin (Sallal-lahu Aleyhi ve Sellem) þu hadîsi vardýr:

"Namazýn en faziletlisi, kýraati uzun olandýr." Bunun manasý, kýya­mýn uzunluðudur. Çünkü kýyamýn kunût ve zikri, Kur'an'dýr. Secdenin zikri ise, tesbîhdîr; Kur'an, tesbîhden daha faziletlidir. O halde, Kur'an ile uzatýlan kýyamda fazilet vardýr.

Bazý alimler de, secdenin daha faziletli olduðu görüþündedirler. Çün­kü daha önce geçen hadîsi þerifte Peygamber Efendimiz Sallallahu Aley­hi ve Sellem þöyle buyurmuþtur:

"Kulun Allah'a (rahmetine) en yakýn bulunduðu hal, secde halidir."

Ýmam Ebû îsa Et-Tirmizî kitabýnda demiþtir ki; Bu konuda ilim sa-hibleri ihtilâf etmiþlerdir. Bir kýsmý demiþtir ki, namazda kýyamý uzatmak, rükû ve secdeyi çok yapmaktan daha faziletlidir. Bir kýsmý da: Rükû ve secdeyi çok yapmak, kýyamý uzatmaktan daha faziletlidir, demiþlerdir. Ýmam Ýbni Hanbel, bu konu ile ilgili iki ayrý hadîs rivayet etmiþse de, bu hususta bir hüküm vermemiþtir.

Ýshak (Ýbni Raheviye) demiþtir ki: Gündüz Namazlarýnda, rükû ve sec­deyi çok yapmak, geceleyin ise kýyamý uzun yapmak daha faziletlidir. An­cak bir insanýn gece namazýnda vird edindiði bir okuyuþu varsa, bu kim­se hakkýnda rükû ve secdeyi çok yapmak bana daha güzel gelir; çünkü âdeti üzerine ziyade yapmýþ olur. Rükû ve secde çokluðu ile kâr elde et­miþ sayýlýr.

Buna karþý Tirmizî þöyle der: îshak bu sözü þundan söylemiþtir: Çün­kü, Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in gece namaz þeklini ve ký­yamýn uzunluðunu anlatmýþtýr. Peygamberin gündüz namazýna gelince, burada geceleyin olduðu gibi, kýyamýn uzatýldýðý vasfedilmemiþtir.

Ýnsan tilâvet secdesi yaptýðý zaman, namazýn secdesinde yapýlmasý olan anlattýðýmýz teþbihleri yapmasý müstehabdýr. Yine þöyle demesi de müs-tehabdýr:

"Allâhümmec'alhâ lî indeke zühren va'zim lî bihâ ecren ve da'anni bihâ vizren ve tekabbeîhâ minnîkemâ tekabbeltehâ min dâvude aleyhis-selâm.

(Allah'ým! Bu secdeyi katýnda benim için makbul bir sevab kýl ve bu­nun sebebiyle bana büyük mükâfat ver, bu yüzden günahýmý düþür ve Dâ­vud Aleyhisselâm'dan bunu kabul ettiðin gibi, benden de bunu kabul et)."

Þöyle de diyebilir, bu da müstehabdýr: "Sübhâne rabbinâ in kâne va'dü rabbinâ lemef'ûlâ" (Rabbimiz, Seni tenzîh ederiz; Rabbimizin va'dý, mu­hakkak gerçekleþegelmiþtir). "[36]

Ýmam Þafi'î bu son þekli de esas kabul etmiþtir.

142- Hazreti Aiþe'den (Radýyallahu Anha) rivayet edildiðine göre, þöyle demiþtir: "Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem, Kur'an (tilâvet) secde­sinde þöyle derdi:

"Secede vechîlillezîhalekahu veþakka sem'ahu ve basarahu bihavli-hi ve kuvvetihi"

(Benim yüzüm (varlýðým), O Allah'a secde ettti ki, kuvvet ve kudreti ile beni yaratmýþ, kulaðýmý iþitir, gözümü de görür yapmýþtýr."[37]

Tirmizî demiþtir ki, bu hadîs sahîhdir. Hakim, rivayetinde þu ziyade­yi yapmýþtýr:

"Fetebârekellâhu ehsenu'l-hâlikîn."

(Þekil verenlerin en güzeli olan Allah, bütün noksanlýklardan münez­zehtir)."

Bu ziyade, Sahîhayn'm (Buharý ve Müslim'in) þartlarýna göre sahîh-tir. Daha önce naklettiðimiz þu hadîsi, Tirmizî hasen bir isnadla ibni Ab-bas'ýn (RadýyalÝahu Anhüma) rivayetinden merfû’ olarak bunu naklet-miþtir. Hâkim de, bu sahîh hadîstir demiþtir.

 
Secdeden Baþ Kaldýrýlýnca Ve Ýki Secde Arasýndaki Oturuþda Okunacak Dualar Ve Zikirler
 

Secdede eller kaldýrýlmadan önce baþ kaldýrýlýrken tekbîre baþlayýp tek­bîri oturma haline kadar uzatmak sünnettir. Biz, tekbîrlerin namazdaki sayýsýný, tekbîri uzatmadaki ihtilâfý ve onu batýl kýlan þeyi, daha önce an­latmýþtýk.

Ýnsan tekbîri getirdikten sonra doðrulup oturunca, sünnet olan, Ebû Davud, Tirmizî, Nese'î, Beyhakî ve diðer sünenlerde rivayet edilen duayý okumaktýr. Bu da, Hazreti Huzeyfe'den (RadýyalÝahu Anh) rivayet edilen hadîstir ki, daha önce, Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in gece na­maza kalkýþýnda, Bakara, Nisa ve Al-i Ýmrân sûreleri ile uzun boylu kýyam ile kýldýðý namazda, Rükû'u, secdesi ve kýyamý geçmiþti.

143- (Huzeyfe RadýyalÝahu Anh) demiþtir ki, Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem, iki secde arasýnda (oturunca) þöyle buyururdu:

"Rabbî'ðfir lî, Rabbiðfir lî (Allah'ým beni baðýþla, Allah'ým beni baðýþ­la...) secdesi kadar da otururdu. "[38]

144- îbni Abbas (RadýyalÝahu Anhüma) teyzesi (ve müminlerin annesi) Meymûne'nin (Radýyallahu Anha) evinde gece kaldýðý zaman, Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in gece kýldýðý namazýný anlatýrken þöyle de­miþtir:

Peygamber, secdeden baþýný kaldýrdýðý zaman:

"Rabbîðfir lî, Verhamnî, vecbürnî, verfa'nî, verzuknî, vehdinî" (Rabbim,benÝ baðýþla! Bana merhamet et, beni düzelt, beni yükselt, bana nzik ver ve bana hidayet ihsan et...)" buyururdu. Ebû Davud'un rivayetinde ise, "Ve afinî" (Bana afiyet ver)" ilâvesi vardý. Bu hadîsin isnadý Hasen'dir. En doðrusunu Allah bilir.[39]

însan namazýn ikinci secdesini yaptýðý zaman, birinci secdede söylediði teþbihleri aynen söyler. îkinci secdeden tekbir ile baþýný kaldýrdýðý zaman, hareket halinde olan azalan sükûn bulacak þekilde, istirahat için hafif bir oturuþ yapar sonra secdeden kalkarken aldýðý tekbîri, tâ ayakta doðrulun-caya kadar ikinci rekâta kalkar. Bu tekbîri uzatma, "ALLAH" lâfza-i Celâl'in "L" harfinden sonra olur. Böyle yapýlýþ bizim (Þafi'î) imamlarýmý­za göre en sahih olanýdýr. (Hanefî mezhebinde, ikinci secdeden baþ kaldýrýl­dýktan sonra doðrudan doðruya tekbîrle ikinci rekâta kalkýlýr, istirahat yapýlmaz). Yine bizim (Þafiî) imamlarýmýzýn ikinci bir görüþü var: Secdeden tekbirsiz baþ kaldýrýlarak biraz oturulduktan sonra tekbîr getirilerek ayaða kalkýlýr.

Üçüncü bir görüþ de þu; Ýkinci secdeden tekbir getirilerek kalkýlýp biraz oturulur ve tekbîr kesilir. Sonra tekbîrsiz ayaða kalkýlýr, Bu yerde iki tekbîr getirilmemesi hususunda ihtilâf yoktur; ancak imamlarýmýz demiþlerdir ki, birinci þekilde hareket etmek, namazýn bir kýsmý zikirden boþ kalmamasý Ýçin, daha iyidir.

Bilinmelidir ki, (Þafi'î mezhebinde) bu istirahat oturuþu, Buharf nin Sahîh'inde sabit olmuþ sahîh sünnettir. Ayný zamanda, Resûlüllah SaHalla-hu Aleyhi ve Sellem'in iþi olarak diðer kitablarda da vardýr. Bu sahîh sün­netten dolayý, bizim mezhebimizde (Þafiîlerde) müstehab olmuþtur. Sonra namazda ikinci secdeden ayaða kalkýlacaðý her namazda, bu secde arkasýn­da bu istirahat müstahabdýr; ancak namazda yapýlan tilâvet secdesi arkasýn­da bunu müstahab görmeyiz. En iyisini Allah bilir.

 
Namazýn Ýkinci Rek'âtýnýn Zikirleri
 

Anlattýðýmýz þekilde birinci rekâtta yapýlan zikirler, aynen ikinci rekâtta da, farz ve nafile namazlar için olduðu gibi yapýlýr; yalnýz þunlar yapýlmaz:

1- Birinci rekâtta namaza giriþ için alýnan tekbîr, rükündür: Ýkinci rekât­ta durum böyle deðildir. Ýkinci rekâtýn evvelinde tekbir yoktur. Bundan önce olan tekbîr, secdeden kalkmak içindir ve bu da sünnettir.

2- Birinci rekâtta okunan istiftah (sübhaneke) duasý, ikinci rekâtta okunmaz.

3- Birinci rekâtta ihtilafsýz olarak istiâze yapibr. (Eûzü çekilir). Halbuki ikinci rekâtta bunun getirilmesi ihtilaflýdýr. Sahîh olan da (Þafi'i mezhe­binde) getirilmesidir.

4- Sahîh kabul edilen görüþe göre, ikinci rekâtta yapýlan kýraat birinci rekâtta yapýlandan daha az olmalýdýr. Burada da, daha önce anlattýðýmýz þekilde ihtilâf vardýr.

 
Sabah Namazýnda Kunüt
 

Bil ki, sabah namazýnda kunût (rükûdan kalkýþta duâ, Þafi'î mezhebine göre) þu hadîs-i þerife binaen sünnettir:

145- Enes'den (Radiyallahu Anh) rivayet edilmiþtir:

"Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem, dünyadan ayrýlýncaya kadar, sabah namazýnda "KUNÛT" yapmýþtýr." Bunu, Hâkim Ebû Abdullah, "Kitab-ý Erba'în"de rivayet etmiþ ve sahîh hadisdir, demiþtir.[40]

Bil ki, bize göre (Þafi'î mezhebinde) sabah namazýnda "Kunût" meþru­dur ve müekked sünnettir. Bunu terk edenin namazý kabul olmaz; fakat kasden veya yanýlarak terk edilmesiyle (Þafi'îlerce) sehiv secdesi yapýlýr.

Beþ vakit namazdan sabah namazýnýn dýþýndaki namazlarda "kunût" yapýlýr mý? hususunda Ýmam Þafi'î için (Allah ona rahmet etsin) üç görüþ vardýr:

1- Bunlardan en sahîh ve meþhur olan birinci görüþe göre, müslümanlara umumî bir musibet geldiði zaman "Kunût" yaparlar, deðilse yapmazlar.

2-  Musîbet gelsin veya gelmesin mutlak olarak "kunût" yaparlar.

3- ister musîbet olsun, ister olmasýn, sabah namazýndan baþka diðer dört vakit namazda "kunût" yapýlmaz. En doðrusunu Allah bilir.

Yine bize göre, ramazan ayýnýn son yarýsýnda, vitir namazýnýn son re­kâtýnda "Kunût" yapmak müst.ehabdýr. Þafiî mezhebinde baþka bir gö­rüþte de, ramazan ayýnýn tamamýnda vitir namazýnda "Kunût" yapýlýr. Üçüncü bir görüþte de, yýl boyunca kunût yapýlýr. Ebû Hanife'nin (Allah ona rahmet etsin) mezhebi de budur. Ancak Þafii mezhebinde âdet edini­len birinci görüþtür. En iyisini Allah bilir.

Bize göre, sabah namazýnda "kunût" yapmanýn yeri, ikinci rekâtta rükûdan kalktýktan sonradýr. Ýmam Mâlik (Allah ona rahmet etsin) de­miþtir ki, rükûdan önce "kunût" yapýlýr. Ýmamlarýmýz demiþlerdir ki, bir Þafi'î, rükûdan önce kunût yapmýþ olursa, sahîh görüþe göre bu sayýlmaz. Fakat sayýldýðýna dair mezhebimizde de bir görüþ vardýr. Bununla bera­ber en doðrusu, rükûdan sonra o kunût iade edilir ve yanýlma (sehiv) sec­desi yapýlýr. Secde yapýlmaz da denmiþtir.

Kunût duasýnýn lâfzýna gelince; o da, sahîh bir isnadla Ebû Davud, Tirmizî, Nese'î, Ýbni Mace, Beyhakî ve bunlardan baþka sünenlerde bize rivayet edilen sahîh hadîsdeki þu ifadedir:

146- Hasan Ýbni Ali'den (Radýyallahu Anhüma) rivayet edildiðine gö­re, þöyle demiþtir: "Vitir namazýnda söylediðim þu sözleri, Resûlüllah Sal­lallahu Aleyhi ve Sellem bana öðretti:

"Allahümmehdinîfîmen hedeyte* ve âfinî fîmen âfeyte. Ve tevellenî fîmen tevelîeyte ve bârik lî fîmâ a'tayte. Ve kmî þerre mâ kazayte. Fein-neke takzî ve lâ yukzâ aleyke ve innehû lâ yezillü men vâleyte. Tebârekte Rabbena ve teâleyte"

(Allah'ým! Beni, kendilerine hidâyet ihsan buyurduklarýnla (Peygam­berler, salihler ve þehidlerle) beraber hidâyette daim kýl. O kendilerine (dün­ya ve ahirette) afiyet verdiklerinle beraber bana afiyet ver. Beni, koruduðun kimselerle bir arada koru. Verdiðin þeyde bana bereket ihsan et. Hük­mettiðin kötü þeyden beni koru; zira Sen hüküm verirsin, Senin hükmün üzerine çýkýlmaz. Muhakkak ki, Senin himaye ettiðin zelil olmaz. Ey Rab-býmýz! Yücesin, münezzehsin..."[41]

Beyhakfnin anlattýðý bir rivayet de þöyle: Ebû Talib'in oðlu Alî'nin (Radýyallahu Anh) oðlu Muhammed bin Hanefiyye demiþtir: Bu dua, o duadýr ki, benim babam sabah namazýnýn kunûtunda bunu okurdu.

Bu duanýn sonunda: "AUahümme Salli Alâ Muhammedin ve ala âli Muhammedin ve sellem" (Allah'ým! Muhammed'c ve Muhammed'in âline rahmet et ve selâmet ver) demek, müstahabdýr.

Neseî'nin, hasen bir isnadla bu hadîsi rivayetinde: "Ve Sallallahu Alen-nebiyyi (Allah Peygambere rahmet etsin)" þeklindedir.

Alimlerimiz demiþtir ki, bir kimse, Ömer ibni Hattab'dan (Radýyalla-hu Anh) rivayet edilenle kunût yaparsa, güzel olur. O, sabah namazýnda rükûdan sonra kunût yaptý ve þöyle dedi:

"Allahiimme innâ n^steînüke venestaðfirüke velânekfürüke venü'-minü bike venahle'umenyefcuruke. Allahümme iyyâke na'budü veleke nusallî ve nescüdü ve ileyke nes'â ve nahfidü. Nercû rahmeteke ve nahþâ azâbeke inne ^zâbekelcidde bllküffâri mülhikun. Allahümme azzibil ke-feretellezîne yesuddüne an sebîtike ve yükezzibûne rüsüleke ve yukâtilûne evliyâeke. Allâhümmeðfir lilmü'minine vel mü'minâti ve'1-müslimfne vel-müslimât. Ve aslýn zâte beyninim ve ellif beyne kuîûbihim. Vec'al fî kulübihimu'î-îmâne ve'1-hikmete ve sebbithüm alâ milleti Resûlilîahi Sal­lallahu Aleyhi ve Seîleme ve evzi'hüm en yûfû biahdikelîezî âhedtehüm aleyhi Vensurhüm alâ adüvvike ve adüvvihim. Ýlâhelhakký, vec'aînâ minhüm"

(Allah'ým! Biz, Senden yardým isteriz ve baðýþlamaný dileriz, nimetle­rini inkâr etmeyiz. Sana iman ederiz, Sana isyan edeni terk ederiz. Al­lah'ým! Ancak Sana ibâdet ederiz, rýzan için namaz kýiar ve secde ederiz. Rýzan için çalýþýr ve koþarýz. Senin rahmetini umarýz ve azabýndan korka­rýz. Gerçek Senin azabýn elbette kâfirlere eriþecektir.)

Allah'ým! Senin yolundan çeviren, peygamberlerini yalanlayan ve velilerini öldüren kâfirlere azab ver.

Allah'ým! Mü'min erkeklerle mü'min kadýnlarý, müslüman erkekler­le müslüman kadýnlarý baðýþla ve aralarýný düzelt, kalblerini birleþtir, kalb-lerine imân ve hikmet ver, Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in dini üzere onlarý sabit kýl, kendilerinden almýþ olduðun sözü yerine getirmeye dair kendilerine ilham ver; onlarý Senin düþmanlarýnla kendi düþmanlan üzerine muzaffer kýl. Ey Hak olan Allah! Bizi onlardan yap...)"

Bil ki, Hazreti Ömer'den (Radýyallahu Anh) nakledilen bir rivayette: "Allah'ým! Ehli kitab kâfirlerine azab et" þeklindedir; çünkü o zaman­da, savaþ bunlarla yapýlýyordu


radyobeyan