Dualar ve Zikirler
Pages: 1
Allahu Tealaya Hamd Etmek By: neslinur Date: 24 Haziran 2010, 18:03:31
9- ALLAHU TEALA'YA HAMD ETMEK.. 1

Hamd Etmek Müstahabdýr. 1

Hutbede Allah'a Hamd Etmek. 2

Duâ Sonunda Hamd Etmek. 2

Nimet Gelince Yahud Kötülük Kalkýnca Hamd Etmek. 2

Hamd Üzere Yemin Etmek. 3

Allah'ýn Resulüne Salât Getirmek. 3

Yanýnda Peygamber Anýlan Kimsenin Peygambere Salât Ve Selam Ýle Emredilmesi 4

Allah'ýn Resulüne Salât Getirmenin Þekli 5

Duaya Allah Teala'ya Hamd Ve Peygambere Salât Getirmekle Baþlamak. 5

Peygamberlere Ve Onlara Tâbi Kýlarak Âl'lerine (Ailelerine) Salât Getirmek. 6

Ashab Ve Diðer Mü'minlere Rahmet Dilemek. 6

Lukman Ve Meryem'e Duâ Þekli 7

 
 

 

9- ALLAHU TEALA'YA HAMD ETMEK

 

Allahu Teâlâ buyuruyor:

(Ey Resulüm) de ki: Hamd olsun Allah'a; selâm olsun, O'nun seçtiði (peygamber) kullarýna...”[1]

"De ki: Allah'a hamd olsun; O, yakýnda size azab alâmetlerini göste­recektir. "[2]

"Söyle: O Allah'a hamd olsun ki, evlâd edinmemiþtir."[3]

"Eðer þükrederseniz, elbette size nimetlerimi arttýrýrým."[4]

"Beni ibadetle anýn ki, ben de sizi maðfiretle anayým. Bana þükredin de nankörlük etmeyin."[5]

Allah'a hamd ve þükür etmeyi emreden ve faziletlerini açýklayan ayetler çoktur.

295- Ebû Hüreyre'den (Radýyallahu Anh) rivayet edildiðine göre,Re-sûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem buyurdu:

"Her þerefli iþ ki, ona Allah'a hamd ile baþlanmamýþtýr; o iþ bereket­sizdir." Bir rivayet de þöyledir:

"Her söz ki, ona Allah'a hamd ile baþlanmamýþtýr; o kesiktir (bere­ketsizdir).'* Diðer bir rivayet de þöyle:

"Bismillâhirrahmânirrahîm ile baþlanmayan her önemli iþ güdüktür (bereketsizdir)."[6]

Alimler þöyle demiþtir: Her kitab yazanýn, ders okuyanýn, ders oku­tanýn, hutbe oyunanýn, kýz isteyenin ve önemli diðer iþlerde bulunanýn, Allah'a hamd ile baþlamasý müstahab olur.

Ýmam Þafi'î (Rahimehullah) demiþtir: Kiþinin, kýz isterken ve istenilen her iþin baþýnda insanýn Allah Tealâya hamd ve sena, Allah'ýn Resulüne (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) de Salât getirmesini severim.

 
Hamd Etmek Müstahabdýr
 

Daha önce geçtiði gibi, her önemli ve þerefli iþin baþýnda Hamd getirmek müstahabdýr. Yine yemeði ve içmeyi bitirdikten sonra, aksýrýnca, bir kadýný nikahlamak isteðinde bulununca, nikâh akdi yapýlýnca, heladan çýkanca Hamd etmek müstahabdýr. Ýleride gelecek ilgili bölümlerde, bu meseleler, delilleriyle ayrýntýlý olarak beyan edilecektir, Ýnþa-Ellahu Teâlâ... Heladan çýkýþta ne söyleneceði, bununla ilgili bölümde geçmiþti. Söylediðimiz gibi yazýlan kitablann baþýnda Hamd getirmek müstahab olduðu gibi, ister hadîs okunsun, ister fýkýh ve ister bunlardan baþkasý olsun, ders veren hocalarýn ve okuyan öðrencilerin baþlarken Hamd getirmeleri de müstahab­dýr. Hamd etme ifadelerinin en güzeli þudur:

"Elhamdü îillâhi rabbi't-âlemîn." (Hamd ve Övgü, bütün âlemleri yaratan Allah'a mahsustur.)"

 
Hutbede Allah'a Hamd Etmek
 

Cuma hutbesinde ve diðer hutbelerde Allah Teâlâ'ya Hamd etmek rü-kûndur; bunsuz hutbe olmaz. Hamd getirmenin en azý: "Elhamdülillah" sözüdür. Faziletli olan, bu övgüye ilâve yapmaktýr. Fýkýh kitablarýnda bu­nun tafsilâtý maruftur. Hutbedeki Hamdin arabça ifade ile olmasý da þart­týr.

 
Duâ Sonunda Hamd Etmek
 

Ýnsanýn yapmýþ olduðu duayý, âlemlerin yaratýcýsý olan Allah'a hamd ile bitirmesi müstahab olduðu gibi, duasýna hamd ile baþlamasý da müsta­habdýr. Bunun delili, yakýnda Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e "SALAT" getirme bölümünde sahîh hadîsten gösterilecektir, Ýnþa-Allahu

 

Nimet Gelince Yahud Kötülük Kalkýnca Hamd Etmek
 

Bir nimet elde edildiði zaman yahud hoþ olmayan bir þey yok olduðu zaman, Allah Teâlâ'ya hamd etmek müstahabdýr; ister bu iþ kendisi için ister arkadaþý için ve ister müslümanlar için olsun...

296- Ebû Hüreyre'den (Radýyallahu Anh) rivayet edildiðine göre; "Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e îsrâ (miraç) gecesinde, sütten

ve cennet þarabýndan iki kadeh getirildi de onlara baktý. Sonra sütü aldý. Cibrîl (Aleyhisseîâm) Peygambere dedi: O Allah'a hamd olsun ki, seni islâm alâmetine iletti. Eðer þarabý alsaydýn, ümmetin sapýtýrdý."[7]

297- Ebû Musa El-Eþ'arî'den (Radýyallahu Anh) rivayet edildiðine göre, Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem þöyle buyurdu:

"Kulun çocuðu ölünce, Allah Teâlâ meleklerine sorar: Kulumun çocu­ðunun canýný aldýnýz? Melekler:

-  Evet, derler. Onun kalb meyvasmý aldýnýz? der, Allah. Onlar:

- Evet, derler. Allah buyurur:

-  O kulum ne söyledi? Melekler derler ki:

- O sana hamd etti ve : Biz Allah'dan geldik, yine O'na döneceðiz, dedi. Allah Tealâ buyurur:

- Kuluma cennette bir ev yapýn ve ona HAMD evi adýný verin."[8] Tirmizî demiþtir ki, hadîs hasendir. Hamd'ýn fazileti ile ilgili hadîsler

çoktur ve meþhurdur. Kitabýn baþýnda "Sübhânellah, Elhamdülillah ve diðer zikirlerin fazileti ile ilgili sahih hadîslerden bir miktar geçmiþti.

 
Hamd Üzere Yemin Etmek
 

Horasan'h müteahhirûn alimlerimiz þöyle demiþlerdir: Bir kimse, Allah Teâlâ'ya en kapsamlý, en büyük bir hamd edecektir diye, yemin etse, bunun yemininde sadýk kalmasýnýn yolu, þunu söylemesidir:

"Elhamdü Îillâhi hamden yuvâfî niamehû ve yükâfiu mezîdehu (Allah'ýn nimetlerinin hakkýný ödeyecek ve nimetlerinin ziyadesini mü­savi olarak bir hamd ile Allah'a hamd olsun). Yani Allah'ýn nimet ve ihsan­larýndan daha çoðunun þükrünü karþýlayan hamd, Allah'a mahsustur. Demiþlerdir ki: En güzel övgü ile Allah'ý övecektir diye yemin etmiþ olursa, yemininde sadýk kalmasýmn yolu þunu söylemektir:

"Lâ uhsî senâen aleyke ente kemâ esneyte ala nefsike" (Ben Sana karþý gereken övgüyü yapamam; Sen kendini övdüðün gi­bisin). Bazýlarý, bu sözün sonuna þunu ilâve etmiþlerdir:

"Feleke'l-hamdü hattâ terzâ." (Sen razý oluncaya kadar, ha m d Sanadýr).

Ebû Sa'd EI-Mütevellî, "Allah teâlâ'yý en büyük ve en yüce bir övgü ile övecektir, diye yemin eden kimsenin meselesini þöyle þekillendirmiþtir: Daha önceki zikrin baþýna "SÜBHANEKE" teþbihini getirerek hamd etme­lidir ki, yeminini bozmamýþ olsun.

298- Ebû Nasýr Et-Timar'dan, o da Muhammed ibni Nadir'den (Ra-himehullahu Tealâ) rivayet ettiðine göre, demiþtir ki, Âdem Aleyhisse-lâm þöyle dedi: "Ya Rabbî! Elimin kazancý ile beni meþgul ettin. Bana bir þey öðret ki, onda hamd ve teþbihin kapsamlý anlamý olsun. Yüce ve büyük Allah ona þunu vahyetti: Ey Adem! Sabahladýðýn zaman üç defa, akþamladýðýn zaman üç defa þöyle söyle:

"Elhamdü lillâhi rabbÝ'l-âîemîne hamden yuvâfîniamehû ve yükâfiv mezîdehû.

Ýþte bu, hamd ve tesbîhin en kapsamlisýdýr. En iyisini Allah bilir.

 
Allah'ýn Resulüne Salât Getirmek
 

(Sallallahu Aleyhi ve Sellem)

Allah Teâlâ buyuruyor:

"Allah ve melekleri, Peygambere "Salât" ederler. Ey iman edenler, siz ona salât ve selâm ediniz. "[9]

Peygambere salât getirmenin faziletine ve bununla emre dair hadîsler sayýlamayacak kadar çoktur. Ancak biz, bunlarýn bir kýsmýný göstereceðiz ve diðerlerinin üzerine de ilgi toplayarak onlarla kitabýmýzý bereketlendi­receðiz.

299- Abdullah ibni Amr ibni'I-As'dan (Radýyallahu Anhüma) rivayet edildiðine göre, Resülüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in þöyle buyurduðu­nu iþitmiþtir:

"Kim bana SALÂT ederse, ondan dolayý Allah ona on salât (rahmet) eder. "[10]

300- Ebû Hüreyre'den (Radýyallahu Anh) rivayet edildiðine göre, Re-sûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem buyurdu:

"Kim bana bir salât ederse (bana Allah'tan rahmet isterse), Allah ona on rahmet (salât) eder. "[11]

301- Abdullah Ýbn-i Mes'ud'dan (Radýyallahu Anh) rivayet edildiðine göre, Rasûlüllah (S.A.V) þöyle buyurmuþtur.

"Kýyamet gününde insanlarýn bana en iyisi, bana en çok salât getireni-dir."[12]

302- Sahîh isnadlarla Evs ibni Evs'den (Rradýyallahu Anh) rivayet edildi­ðine göre, demiþtir ki Resülüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem þöyle buyurdu:

"Sizin günlerinizin en faziletlisi cuma günüdür. Bu günde bana salâtý çok yapýn; çünkü sizin salâtýnýz bana arzolunur. Ashab dediler ki, ey Al­lah'ýn Resulü! Senin kemiklerin ufalanmýþken, bizim salâtýmýz sana nasýl arzolunur? Buyurdular: Allah, Peygamberlerin cesedlerini arza haram kýl­mýþtýr (toprak onlarý çürütmez). "[13]

303- Ebû Davud'un Sünen'inde "Kitabu'l-Hacc'm sonunda Kabirleri ziyaret bölümünde sahîh bir isnadla Ebû Hüreyre'den (Radýyallahu Anh) rivayet edildiðine göre demiþtir ki, Resülüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem þöyle buyurdu:

"Benim kabrimi (toplanýlýp eðlenilen) bir bayram yapmayýn, bana salât edin; çünkü sizin salâtýnýz (bana rahmet duanýz), nerede olursanýz bana ulaþýr. "[14]

304-  Ebû Hüreyre'den rivayet edildiðine göre Resülüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem buyurmuþtur:

"Kim bana selâm ederse, Allah ruhumu bana iade eder de ben onun selâmýný alýrým (ona iade ederim). "[15]

 

Yanýnda Peygamber Anýlan Kimsenin Peygambere Salât Ve Selam Ýle Emredilmesi
 

305- Ebû Hüreyre'den (Radýyallahu Anh) rivayet edildiðine göre de­miþtir ki, Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem þöyle buyurdu:

"O adamýn burnu yere sürünsün (zelil olsun) ki, yanýnda anýldým da, bana SALAT getirmemiþtir. "[16]

306- Ýyi bir isnadla Enes'den (Radýyallahu Anh) rivayet edildiðine göre demiþtir ki Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem þöyle buyurmuþtur:

"Ben, kimin yanýnda anýlýrsam, bana SALAT getirsin; çünkü bana bir defa salât getirene (Allahümme Salli Alâ Seyyidina Muhammed, diyene) Allah Azze ve Celle on rahmet ihsan eder.”[17]

307- Cabir'den (Radýyallahu Anh) rivayet edildiðine göre, demiþtir ki, Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem þöyle buyurdu:

"Kimin yanýnda anýlmýþým da bana salât getirmemiþtir, o günah iþle­miþtir. "[18]

308- Hazreti Ali'den (Radýyallahu Anh) rivayet edildiðine göre, de­miþtir ki, Resûlüllah SaUalla.hu Aleyhi ve Sellem buyurdu:

"Cimri o kimsedir ki, yanýnda anýldýðým halde bana salât getirmemiþ­tir. "[19]

309- Ýmam Ebû Ýsa Et-Tirmizî demiþtir ki, alimlerden birinden riva­yet edildiðine göre þöyle demiþtir:

"Bir kimse, Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e bir defa meclis­te (oturup sohbet edilen yerde) salât getirirse, o salât, mecliste olan tek­rar anýlmalara kifayet eder."[20]

 
Allah'ýn Resulüne Salât Getirmenin Þekli
 

Daha önce, Namazýn Zikirleri bölümünde, Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e "Salât" getirmenin keyfiyyetini ve bununla ilgili meseleleri beyan etmiþtik. (Salât getirmenin kýsa lâfýzlarý:

"Allâhümme Salli Alennebiyyi, Sallallahu Alâ Muhammedin, Sallal­lahu Alâ Resûlihi, Sallallahu Alennebiyyi, Sallaîlâhu Aleyhi, Alîâhüm­me Salli Alâ Muhammedin ve Ala Âlihi...).

Anlattýðýmýz "Salât" getirme lâfýzlarýna, bazý alimlerin ve îbni Ebî Zeyd EI-Malikî'nin dedikleri gibi: "... Verham Muhammeden ve Âle Muhammedin" ilâvesini yapmak müstahabdýr, sözünün aslý yoktur ve bid'-attýr. îmam Ebû Bekir ibnu'l-Arabî El-Malikî, kendi kitabý olan Tirmizî þerhinde, bu meseleyi inkâr hususunda ileri gitmiþ ve Ýbni Ebî Zeyd'in hataya düþtüðünü söyleyerek böyle salât getirenleri de cehaletle vasýfla-mýþtýr. Demiþtir ki: Çünkü Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem, ken­disine "Salât" getirme keyfiyetini bize öðretti; bunun üzerine ziyade yap­mak, onun sözünü kusurlu görmektir ve Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in sözünü bir nevi düzeltmedir. Muvaffakiyet Allah'dandir.

(Salât ve Selâmý bir arada getirmek)

Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e "Salât" getirildiðinde, "Salât ile Teslîm" sözlerini bir araya getirerek: "Sallallahu Aleyhi ve Selleme", demelidir. Yalnýz bir tanesini kullanarak "Salîallahu Aleyh" yahud: "Aleyhisselâm" Þeklinde söylememelidir.

 (Salât ve selâmý yüksek sesle söylemek)

Hadîs okuyan, yazan veya yazdýran, Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem anýldýðý zaman, ona Salât ve Selâmý yüksek sesle getirir ki, bu müs­tahabdýr. Fakat aþýrý derecede ses yükseltilmez. Yüksek sesle getirilmesi­ni beyan edenler, îmam Ebû Bekir El-Hatîb El-Baðdadî ve baþkalarýdýr. Ben bu konu üzerindeki münakaþayý, Hadîs Ýlimleri bahsine aktardým.

Gerek bizim ve gerekse diðer mezheb alimleri, Telbiye (lebbeyk) geti­rildiði zaman, Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e yüksek sesle Salât getirmenin müstahab olduðunu söylemiþlerdir. En iyisini Allah bilir.

 
Duaya Allah Teala'ya Hamd Ve Peygambere Salât Getirmekle Baþlamak
 

310-  Fedâle b. Ubeyd'den (Radýyallahu Anh) rivayet edildiðine göre, demiþtir ki: Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem, namazýnda duâ eden bir adamýn, Allah'a hamd ve Peygambere Salât getirmediðim iþitti. Bu­nun üzerine Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem: "Bu adam acele etti" buyurdu ve sonra onu yahud baþkasýný yanýna çaðýrýp þöyle dedi: "Siz­den biriniz namaz kýlýnca, önce yüce Rabbine hamd ve sena ile baþlasýn,sonra Peygambere (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) salât getirsin. Bundan sonra dilediði duayý yapsýn.”[21]

311- Ömer ibni'l-Hattab'dan (Radýyallahu Anh) rivayet edildiðine göre þöyle demiþtir:

"Peygamberine (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) Salât olunmadýkça, duâ, yerle gök arasýnda durdurulur. Ondan hiç bir þey göðe yükselmez (Al­lah'ýn kabulüne arzolunmaz). Salât getirildikten sonra kabule mazhar olur).[22] "Ben de derim ki, duanýn baþýnda Allah'a hamd ve sena, son­ra da Peygambere salât getirmenin müstahab olduðunda âlimler birleþ­miþlerdir. Yine bunlarla dua bitirilir. Buna dair nakledilen rivayet ve ha­berler çoktur ve bilinen þeylerdir.

 
Peygamberlere Ve Onlara Tâbi Kýlarak Âl'lerine (Ailelerine) Salât Getirmek
 

(Sallallâhu Aleyhim ve Selleme)

Peygamberimiz Muhammed Sallallâhu aleyhi ve Sellem üzerine Salât getirmenin gereði üzerinde alimler birleþmiþlerdir. Yine sayýlý alimler, di­ðer peygamberlerle yalnýz baþýna melekler üzerine Salât getimenin ceva­zýnda ve müstahab oluþunda ittifak etmiþlerdir. Amma peygamber olma­yanlara gelince, alimlerin çoðunluðu buna cevaz vermemiþtir. Meselâ: Ebû bekir Sallallâhu Aleyhi ve Sellem, denmez. Bunun hükmü üzerinde ihti­lâf edilmiþtir. Bazý alimler, bunu söylemek haramdýr, demiþlerdir. Çoðu da, tenzihen mekruhtur, demiþtir. Çok kimseler de, bunu söylemek mek­ruh deðil; ancak evlâ olaný terktir, demiþlerdir. Fakat sahîh olan, çoðun­luðun üzerinde bulunduðu tenzihen mekruh oluþ hükmüdür. Çünkü bu bid'at ehlinin tutumudur. Biz, þeriata uymayan tutumlardan sakýndýrý­rýz. Mekruh, hakkýnda yasaklama olan þeydir.

Alimlerimiz demiþlerdir ki, "Salât" getirmek, selef dilinde, peygam­berlere has olarak kullanýlmýþtýr (Allah'ýn Salât ve Selâmý üzerlerine olsun). Nitekim bizim: AZZE ve CELLE sözlerimiz, Allah Tealâ Hazretlerine mahsus olduðu gibi.. Peygamber azîz ve celîl olduðu halde, Muhamme-dün Azze ve Celle, denmez. Yine manasý sahîh olmakla beraber: Ebû Be­kir yahud Ali Sallallâhu Aleyhi ve Sellem, denmez.

Salât getirmekte, peygamber olmayanlarý, peygamberlere tâbi kýlarak onlar üzerine de Salât getirmenin cevazýnda alimler ittifak etmiþlerdir. Þöyle denebilir:

"Allâhtimme salîi ala muhammedin ve alâ âli muhammedin ve ashâ-bihî ve ezvâcihî ve zürriyyetihî ve etbâihî"

Çünkü bu hususta sahîh hadîsler vardýr. Biz de, namazýn teþehhüdünde böyle söylemekle emrolunduk. Selef de, namazýn dýþýnda bunu ifadeye devam etmiþlerdir.

Selâm iþine gelince: Alimlerimizden Þeyh Ebû Muhammed El-Cuveynî demiþtir ki, bu da "Salât" lâfzý gibidir; gaib (mevcud olmayan) kimseler hakkýnda kullanýlmaz (peygamberler için kullanýlýr). Ali Aleyhisselâm, den­mez. Bu hususta ölü ve hayatta olanlar arasýnda fark yoktur. Fakat mev­cud olan için: Selâmun Aleyke, Selâmun Aleyküm, Esselâmu Aleyke, Es-selâmu Aleyküm diye hitab edilerek söylenir. Bunda ittifak vardýr. Ýlerde ilgili bölümlerde bunun açýklamasý gelecektir, inþa-AIlah Tealâ...

 
Ashab Ve Diðer Mü'minlere Rahmet Dilemek
 

Ashaba, tabiîn'e ve bunlardan sonra gelen âlimlere, abidlere ve diðer hayýrlý kimselere: Radýyailahu Anh (Allah ondan razý olsun), yahud Ra-himehullah (Allah ona rahmet etsin) demek müstahab olduðu gibi, buna benzer sözler de söylenebilir.

Bununla beraber alimlerden biri demiþtir ki, "Radýyallahu Anh" sözü ashaba mahsustur, bunlardan baþkasý için "Rahimehullah" denilir ancak. Fakat bu söze uyulmaz ve dediði gibi deðildir. Çoðunluðun üzerinde bu­lunduðu hüküm, bu þekilde kullanýþýn müstahab olduðudur. Yoksa ade­mi cevaz iddia edilemez. Bunun delilleri sayýlamayacak kadar çoktur.

Eðer anýlan sahabi, bir sahabinin oðlu ise: "Ýbni Ömer, îbni Abbas, Ýbni Zübeyr, Ýbni Cafer, Üsâme ibni Zeyd ve bunlar benzeri, duâ her iki­sine ait olsun diye, Radýyalîâhu anhümâ (Allah her ikisinden razý olsun), denilir.

 
Lukman Ve Meryem'e Duâ Þekli
 

Lukman ve Meryem anýldýklarý zaman, acaba bunlara peygamberlere olduðu gibi "Salât" mý getirilir, yoksa ashab ve veliler gibi, Radýyallahu sözü mü kullanýlýr yahud bunlara "Aleyhimes selâm "mý denilir?

Alimlerin çoðunluðuna göre bunlar birer peygamber deðillerdir. Pey­gamber olduklarýný söyleyen nadir olup buna iltifat ve meyil yoktur. Ben bu meseleyi, "Tehzîbu'l-Esmâi ve'1-Lügat" adlý kitabda açýkladým. Bu durum bilindikten sonra, alimlerden birinin sözünden anlaþýlýyor ki, þöyle

denebilir:

Lokman yahud Meryem Sallallâhu Alel-Enbiyai ve aleyhi yahud aleyha

ve selieme...

Çünkü bu ikisinin durumlarý, haklarýnda "Radiyallahu Anh" denen ashabdan daha yüksektir. Nitekim Bunlarýn halini yükselten Kur'anda ayet­ler vardýr, demiþtir. Benim görüþümde, böyle söylemekte bir sakýnca yok­tur, her ne kadar "Radýyallahu Anh” yahud "Radýyallahu Anha" yi söylemek daha iyi ise de... Çünkü bunlarýn durumu Peygamber olmayanlarýn mertebesidir. Bunlarýn peygamber olduðu sabit deðildir. îmamý Haremeyn, Ýrþad kitabýnda, Meryem'in peygamber olmadýðýnda alimlerin icmaý vardýr, demiþtir. Bununla beraber bir kimse Lukman için "Aleyhisselâm" ve Mer­yem için "Aleyhesselâm" dese, bunda bir beis yoktur. Daha iyisini Allah bilir.

 
 

 

 

 

 



--------------------------------------------------------------------------------

[1] Kur'ân-ý Kerim, Nemi Sûresi: 59.

[2] Kur'ân-ý Kerim, Nemi Sûresi: 93.

[3] Kur'ân-ý Kerim, Ýsrâ Sûresi: 111.

[4] Kur'ân-ý Kerim, îbrâhim Sûresi: 7.

[5] Kur'ân-ý Kerim, Bakara Sûresi, 152.

[6] Ebû Dâvud. Ýbn-i Mâce. Nesâî.

[7] Müslim.

[8] Tirmizî. Ahmed b. Hanbel. îbn-i Hibban.

[9] Kur'ân-ý Kerim, Ahzab Sûresi: 56.

[10] Müslim. Ebû Dâvud. Tirmizî. Nesâî.

[11] Müslim. Ebû Dâvud. Tirmizî. Nesâî.

[12] Tirmizî.

[13] Ebû Dâvud. Nesâî. Ýbn-i Mâce.

[14] Ebû Dâvud.

[15] Ebü Dâvud.

[16] Tirmizî, bu hasen hadistir, demiþtir.)

[17] Ýbrý-i Sünnî. Nesâî.

[18] Ýbn-i Sünnî. Zayýf isnadla.

[19] Tirmizî.Nesâî. Hâkim. (Tirmizî, bu sahih ve hasen hadistir, demiþtir.)

[20] Nesâî. Tirmizî.

[21] Ebû Dâvud. Tirmizî. Nesâî. Hâkim. (Tirmizî, bu sahih ve hasen hadistir, demiþtir.)

[22] Tirmizî


radyobeyan