Cehalet mazeret olmaz By: sumeyye Date: 18 Haziran 2010, 12:41:29
Cehalet Mazeret Olmaz
Bilmediðin þeyin peþine takýlma
Ýsrâ Sûresi, 17:36
Bilmiyorsanýz ilim ehline sorun
Nahl Sûresi, 16:43; Enbiyâ Sûresi, 21:7
ÝLMÝN yerini tutacak hiçbir þey yoktur Kur’ân’ýn pek çok âyeti gibi, buraya aldýðýmýz âyetler de bu gerçeði çeþitli açýlardan dile getirmektedir
Bu âyetlerin birincisinde, ilim, otorite kaynaðý olarak belirtilmiþ ve ardýndan gidilmeye lâyýk yegâne þeyin ilim olduðu bildirilmiþtir[1]
“Bilmediðin þeyin peþine takýlma” sözü, son derece yalýn ve net bir ifadedir Bu ifade ile her türlü taklit ve keyfîliðin kapýsý kesin bir þekilde kapatýlmaktadýr Bu da hak dinin doðasýnda olan birþeydir Çünkü her zamanýn ve her zeminin revaçta olan modalarý, cereyanlarý, sapýklýklarý, bâtýl fikirleri vardýr Ýnsan bazan esen rüzgârlarýn etkisinde kalýr, bazan bir inada kapýlýr, bazan bir his ve heyecanla yahut adýmlarýný izlediði birisinin sözüyle kendisini haktan uzak bir yerde bulabilir Onun için, âyet son derece açýk bir ifade ile “Bilmediðin þeyin peþine takýlma” buyurarak her türlü yanýlma ihtimalini daha iþin baþýnda bertaraf etmiþtir
Bu cümle, bir yasak ifadesi olmakla birlikte, bir emri de dile getirmektedir “Bilmediðin þeyin peþine takýlma” demek, “Peþine takýlacaðýn þey hakkýnda bilgi sahibi ol” demektir Bu ise, insaný, her hareketinde bilgili ve bilinçli davranmaya sevk eden, hattâ bundan sorumlu tutan bir buyruktur
Nitekim konumuz olan âyetlerin ikincisi de ayný anlamý vurguluyor Birinci âyet ilmi otorite kaynaðý olarak gösterirken, ikinci âyet de ilmin adresini veriyor:
“Bilmiyorsanýz ilim ehline sorun”
Ýki âyeti bir arada düþündüðümüzde, “Ben birþey bilmiyorum; bilmediðim þeyin peþine de takýlmýyorum” þeklinde bir mazeretin ardýna sýðýnarak görev ve sorumluluklardan kaçmanýn mümkün olmadýðýný anlarýz Bilmiyorsanýz öðrenirsiniz; iþte âyet bunu bize ders veriyor Eðer öðrenmek için bir zahmete katlanmanýz gerekiyorsa katlanýn, bir külfetin altýna girmek gerekiyorsa girin Yoksa sadece bir cehalet itirafý sizi kurtarmaz
Gerek Nahl, gerekse Enbiyâ Sûresinin ayný emri tekrarlayan âyetlerinin özel anlamýnda bu konuya dair bir vurgu vardýr Âyetin ilk cümlesinde “Senden önce gönderdiklerimiz de kendilerine vahyettiðimiz adamlardan baþka birþey deðildi” buyurulmuþtur Böylece, daha önceki peygamberlere ve onlarýn mazhar olduðu vahye iþaret edilmekte ve sonra da “Bilmiyorsanýz ilim ehline sorun” cümlesiyle, Kitap Ehlinin bilginlerine gönderme yapýlmaktadýr Oysa her iki âyet de Mekke döneminde inmiþtir O dönemde ise, Kur’ân’ýn muhataplarý olan Mekke sakinlerinin arasýnda, bilgilerine baþvurabilecekleri Kitap Ehli bilginleri yoktu Onlarý bulup birþeyler sormak için ya belirli dönemlerde onlarýn Mekke’ye gelmesini beklemek veya onlarýn olduðu yere gitmek gerekecekti Sonuç olarak, “ilim ehline sormak,” ciddî bir zahmet isteyen bir iþti
Âyetin özel anlamýnýn içerdiði bu incelik, genel anlamý itibarýyla þöyle bir vurgu yapýyor:
Bilgisizlik bir mazeret deðildir; ilmin fiyatýný ödemek ve ona ulaþmak gerekir
Âyetten alýnabilecek ibretlerden biri de, soruyu ilmin anahtarý olarak göstermesidir “Bilmiyorsanýz sorun” emri, açýkça, insaný sormaya, sorgulamaya, araþtýrmaya yöneltmektedir Bilinmiyorsa öðrenilecektir; ama bunun yolu sormaktýr Daha genel anlamýyla, soran bir zihne sahip olmaktýr Ýlmin kapýsý ancak bu anahtarla açýlýr Bu kapýnýn açýlmasý ise, her türlü taklidin ve önyargýnýn kapýsýnýn kapanmasý demektir
Þurasý da bir gerçek ki, sorular bir kere sorulmaya baþladýktan sonra, ardý arkasý kesilmeyecektir Ýlimle meþgul olan herkesin gayet iyi bildiði gibi, bir sorunun cevabý baþka sorularý tetikler; baþka sorular yeni bilgilerin kapýsýný açar; o kapýdan içeride ilim talibini yeni sorular bekler; böylece sorular ve cevaplar biteviye birbirini izler Bu bakýmdan, Kur’ân’ýn “Sorun” emrine kulak vererek ilmin yolunu tutan bir kimse, sonsuza kadar sürüp gitme potansiyeli olan bir geliþim yoluna adýmýný atmýþ sayýlýr“Bilmiyorsanýz ilim ehline sorun” âyetinden alýnmasý gereken bir önemli ders daha var ki, ona da bir sonraki bölümde temas edilecektir
[1] Bu âyet üzerinde, daha önceki bölümlerden birinde de daha baþka bir açýdan durulmuþtu
Ümit Þimþek