Kalbinin sesini dinle By: sumeyye Date: 14 Haziran 2010, 11:06:30
Kalbinin sesini dinle
Kim duâsýnýn kabul edilmesini istiyorsa,
zorda olan birinin iþini kolaylaþtýrsýn.”
Hz. Peygamberimiz (asm). (Ebu Ya’la, Müsned, 5-143)
Çiçekler nasýl her sabah güneþ gibi açarsa, kalbimiz de her seher, bir emir bekler... Açmak ve güne baþlamak için... Kalbin gýdasý gecelerde, seherlerde gizli. Sesten ve kalabalýktan uzak yerlerde… Kaybolan var mý tenhada?
Asýrlar önce kutlu bir ses, tenhadan uyandýrmadý mý insanlýðý? Oradan, Hira’dan.
Bir köþede kalmaktan deðil, asýl kalabalýklar arasýnda kaybolmaktan korkmalýyýz. Allah (cc.) ile olmadan, insanlarla olamazsýn.
Ýçimin tâ içinde, ne hazineler gizli kim bilir? Ýzin verirse Allahým. Ben de nasibimi ararým. Her kalbe açýk bir sofradýr seherler. Her kalbi besler. Kalp doymaz, baþka þeyle tatmin olmaz.
Kalbin sesini dinle...Aldanmazsýn. Her kalbin güçlü bir aný, asil bir yaný vardýr. Hangi sestir acep, o sesi dinleyelim bir, kalbimize girip.
Madem her nefeste, bir nasip var herkese. Rýzkýmýz, neþemiz içimizde. Kalbinin sesini dinle. Yanýlmazsýn. Bir çocuk gibi yalvardýðýný duyacaksýn. Ne olur, bir defacýk bana kulak ver diye. Eteðinden çeken, delice isteyen bir çocuk gibi, inleyen sesini duy artýk kalbinin ne olur?..
Çiftçiler durmadan ne ararsa o toprakta, balýkçýlar ne ararsa karanlýk gecede denizin içinde. Sen de o sesi ara, ey nefsim.
Uykulara, rüyalara kýymadan olmuyor. Uyanmadan evvel o ses duyulmuyor. Geçen günler, kaybolan vakitler için aðlayalým. “Bir damla gözyaþý nedir ki?” deme. Bir damla gözyaþý, bir kalbin uyanýþýdýr. Gül gibi açýþý, tövbeyle yanýþýdýr. Sakýn küçümseme. Kalbe ait her þey kýymetlidir. Bir kalbe sahip olmaktan çok, o kalbin sýrlarýna yakýn olmaktýr aslolan. Tuhaf þeyler oldu son zamanlarda. Kalbin sesi kaybedildi. Nasýl bir çaðdayýz, nasýl bir zamandayýz þair de hayrette zaten:
“Kuþ maviye acýkmýþtý / mavilik içinde. /Balýk susamýþtý / su içinde. / Tohum çatlamýyordu / toprak içinde. / Ýnsan yolunu seçemiyordu / ýþýk içinde.” (Gökhan Evliyaoðlu)
Þükür ki, sulardaki mavilik, semadaki derinlik gibi, o ses bizi kendine çekiyor. Kalbinin sesini dinle. O ses seni; sahibine, Rabbine götürür. O sesi izle.
Sevgiyle, besmeleyle baþlayalým hayatýmýza yeniden. Rabbim izin verince, ona uygun bir sürece de girince, kalbimizin sesini, dinleyeceðiz inþaallah.
Nasýl aldanmýþ bunca insan hayata? Nasýl kaptýrmýþ da kendini yaþamaya, ölüme hiç aldýrmýyor? Acýyý, kalbinde duymadan, nasýl yaþýyor bunca insan? Hangi masallar, hangi arzular aldatýyor kalbimizi? Bu kadar çabuk kýrýlýp, bu kadar çabuk üzüldüðüne göre, hayra alâmet bir yaný kalmýþ demek. Kalbimiz, en çocuk ve en saf yanýmýz.
...
“Yakýn, bazen uzak olur” diyor Hz. Ali (kv.).
Her bir insanýn hayatý, dünyanýn merkezini, orta noktasýný oluþturur.
Rivayet edilir ki, bir gün merhum Nasreddin Hocamýzý imtihan kasdýyla bir grup ziyaretine gelir. “Hocam” derler, “dünyanýn merkezi neresi?” Hoca Efendi; “Eþeðimin ayaklarýný bastýðý yerdir,” deyince, “nerden bildin?” derler bu defa. Hocamýz; “Ýnanmazsanýz ölçün gelin” der.
Bu fýkrada çok hikmetler var.
Her insanýn hayatý, kendi dünyasýnýn merkezidir. Böyle olunca, her hayat kýymetlidir. Dünya, her insanýn çevresinde bir Mevlevi gibi döner, raks eder. Bizden hayýrlý bir davranýþ bekler. Uslu uslu dolanýr. Ýnsaný bulunduðu yerden, ibretle seyre davet eder. Yaþadýðý her gün, her insan için bu dünya tarihinde en son ve en doruk noktasýný oluþturur. Binlerce yýllýk insanlýk tarihi geridedir artýk.
Ýþte o insanýn, önünde ve elinde yaþanýlan andan, yani bir þimdiden baþka hiçbir þey bulunmamaktadýr. Bundan önce, dünya sahnesinde rol alanlarýn hepsi, hesap alemine göçmüþler. Sýra bu asrýn insanlarý olan bizlerdedir.
Dünya tarihinin o büyük çarklarý, bir þimdinin ve bir de þu anýn tepe noktasýna hizmet eder gibidir âdeta...
Bu dünya, perdeleri açýlýp kapanan bir sahne gibidir. Fakat oynanan oyunlarýn hepsi gerçektir. Herkes hayat filminin baþrol oyuncusudur. Yaþadýðýmýz sürece, küçük büyük, az çok her söz ve hareketimizi melekler kaydedip, yazar. Ölünce filmimizin çekimi bitecek ve ahirette gösterime girecek. Bunu düþündükçe, hayatýmýza ve davranýþlarýmýza ne kadar dikkat etmemiz gerektiðini daha iyi anlarýz. Kalbimizin çekicisi ne kadar güçlüyse, bu mesajý o kadar çabuk alýrýz.
Kalbimize güç ve kuvvet ver Allahým. Ot gibi yaþamaktan kurtulalým. Kalbimizi sen topla yâ Rab. Rahmetinden ümitvarýz, boþa çýkarma Allahým.
...
Bazen içimizden bir ses; bu gün baþka, bugün güzel þeyler olacak diye fýsýldar ya, çoðu defa da yanýlmaz o ses. Kalbime gelen mesajlara güvenirim. Onlarý Rabbimden bilirim. Bu dünyanýn keþmekeþleri içinde en güçlü yanýmýz orasýdýr. En kestirmeden dönüp dolaþacaðýmýz ve doðru cevaba ulaþacaðýmýz yer orasýdýr.
Bir de o kalp, þiddetli bir acz ve fakr içindeyse... Kalbine giren, Rabbini bulur. Kim ne derse desin ey kalbim; Biz Allah der gideriz. Rabbimizden geleni dinleriz.
Hüzün ve keder bulutlarýmýzý daðýtmak için Saadet Asrýna bir yolculuða var mýsýnýz?
Bir gün Hz. Peygamberimiz (sav.) mahzun mahzun otururken Cebrâil (as) gelerek, þöyle haber verdi:
“Yâ Hz. Muhammed (sav.) niçin böyle kederlisin? Yüce Allah, daha önce hiç kimseye nasip etmediði beþ þeyi senin ümmetine verdi:
1. ‘Ben kulumun zanný üzereyim’ buyuruyor.
2. Dünyada günahýný yüzüne vurmayýp örttüðü gibi, kulunu kýyamet günü mahcup düþürmez.
3. Son nefesine kadar tövbe kapýsýný açýk býrakýr.
4. Senin ümmetin yer dolusu günahla gitse yine baðýþlanýr.
5. Dirilerin dualarý ile ölülerin azaplarýný kaldýrýr.
...
Allah Resûlü (sav.) Cebrail’e (as.) son anlarýnda sordu:
“Ey Cebrail! Kýyamet günü ümmetim ne olacak?”
Cebrail (as.) cevap verdi:
“Sana þunu müjdeleyim ki, Yüce Allah þöyle buyurdu: Ey Muhammed! Sen girene kadar cenneti diðer peygamberlere haram kýldým. Ümmetin girene kadar da diðer ümmetlere yasakladým.”
Hazret-i Muhammed’in (sav.) ümmeti olmak kadar, hiçbir mutluluk tasavvur edilemez.
Hazret-i Mûsa gibi, Hazret-i Ýsa gibi büyük peygamberler, peygamberlik hýrkalarýný bir yana býrakýp Hazret-i Muhammed’in ümmeti olmayý arzulamýþlar ve Allah’a öyle duada bulunmuþlardý.
Allah Resûlü, ashabýna bir gün:
“Kardeþlerimi çok özledim,” buyurduðu zaman ashab-ý kiram sorarlar:
“Yâ Resulallah! Bizler senin kardeþlerin deðil miyiz?”
Allah Resûlü o zaman þöyle buyurdu:
“Hayýr. Sizler benim ashâbýmsýnýz. Benim kardeþlerim; sizlerden çok sonra dünyaya gelecekler ve beni görmedikleri halde iman edeceklerdir.”
Resulûllah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimizi görmeden inanan milyarlarca insan vardýr. Bu inananlar O’nu görmek için can atan talihli insanlardýr. Bir kýsmý rüyalarýnda görmenin hazzýný duymuþlardýr.
Kur’ân, gayba iman eden takva sahiplerinden bahseder.
Hz. Peygamberi (sav.) görmedikleri halde inanan insanlarýn apayrý bir özellikleri iþte bu tasdiktir. Allah sevgisinin, Hazret-i Muhammed (sav.) muhabbetinin bir ispatýdýr.
Sevgili Peygamberimize (sav.) her an selâmlar göndermek, salâvatlar söylemek bu samimi ve içten baðlýlýðýn bir ifadesidir. Resulullah Efendimiz (sav.) buyurdular:
“Ben vefat ettiðimde Allah bir meleði benim kabrimde bekletir. Bana salâvat getireni o melek adýyla, sanýyla bana haber vererek selâmýný bildirir. Ben de o mü’minin selâmýný kabul eder, ona duada bulunurum.”
Kâinatýn sultanýnýn huzurunda isminizin geçmesi ne büyük bir saltanattýr. Selâmýnýzýn Resûller sultanýna ulaþmasý ne güzel bir bahtiyarlýktýr.
Hele o mahþerin þefaatçisinin duasýný kazanmak nimetlerin en büyüðüdür. Bir salâvat hem adýnýzýn zikredilmesine, hem de günahlarýnýzýn silinmesine sebep teþkil ediyor. Bu konuda Peygamberimizin müjdesini dinleyelim:
“Ümmetimden kim ki ihlâsla bana salât ü selâm getirirse, Allah ona on salâvat sevabý yazar. On hasenat verir. O kiþiden on kötülüðü siler.” (Muhtârü’l-Ehâdis: 133)
Size, isminizin unutulmamasý nimeti verilmiþtir. Daha ne istiyorsunuz, daha ne duruyorsunuz? “Esselâtu vesselâmu aleyke yâ Rasulallah.”
Rivayetlerde vardýr ki; Hz. Cebrâil (as.) Hz. Âdem Peygambere oniki defa, Hz Nuh Peygambere onbeþ defa, Hz. Musa’ya dörtyüz defa gelmesine raðmen Hz. Muhammed’e (sav.) ise, yirmi yedi bin defa gelmiþtir.
O’na ümmet olmak ne büyük bir þeref:
“Ümmetimden bir kiþi cehennemde kalacak olursa asla razý olmam” diye Allah’tan merhamet talep eden bir Peygamberin ümmeti. Her an ümmetini düþünen bir Peygamber (sav.).
“And olsun, size, içinizden bir peygamber geldi ki, zahmet çekmeniz Onu incitir. Ve üzer. Size çok düþkündür. Mü’minlere çok merhametlidir. Onlara hayýrlar diler...” (Tövbe Sûresi, 128)
Ýþte, ümmetine düþkün bir peygamber. Onun ümmeti olma þerefi, þereflerin en güzelidir. Miraç’ta Allah ile olan âný anlatýrken Hz. Peygamberimiz (sav.) þöyle der:
Allahu Teâlâ bana:
“Konuþ yâ Muhammed!” buyurdu. Ben hayretten donakaldým. Sonra, Allah benim kalbime ilham etti. Ben de:
“Ettahiyyâtü lillahi vessalavâtü vettayyibât (Bütün tazimat ve dualar, bütün ibâdetler Allah’ým sana mahsustur)” dedim. Bunun üzerine Allah (cc.):
“Esselâmu aleyke eyyühennebiyyü ve rahmetullahi ve berekâtühü (Ey Peygamber! Selâm, rahmet ve bereketler senin üzerine olsun)” buyurdu.
Ben de mukabele olarak:
“Esselâmu aleynâ ve alâ ibâdillâhis sâlihîn (Bize de selâm olsun. Allah’ýn sâlih kullarýna da selâm olsun)” dedim.
Allahu Teâlâ:
“Yâ Muhammed! Ben Cebrail’i aramýzdan çýkardým. Sen ümmetini aramýzdan çýkarmadýn,” buyurdu.
Esselâtu vesselâmu aleyke yâ Rasulallah.
...
Allahým! Bu kelimelerini salât için adet, geniþ rahmetini de selâm için medet kýl!
Allahým! Peygambere salât ettim, adedin birçok çeþidini saydým ve mededin türlerini tükettim; uyandým ve anladým ki, Senin adedin sayýya gelmez ve mededin nihayete ermez.
Allahým! Hesaba gelmez adedini ve sonu gelmez mededini O’na salât etmekte tüket! Allahým! Efendimiz Muhammed’e salât eyle, Ona Vesîle derecesini, fazileti ve yüksek dereceyi ihsan et. O’nu vaat ettiðin Makâm-ý Mahmûd’a ulaþtýr, muhakkak Sen vaadinden dönmezsin!
Selim GÜNDÜZALP