Makale Dünyasý
Pages: 1
Kalbimden vuracaklar beni By: neslinur Date: 01 Haziran 2010, 17:02:37
Kalbimden vuracaklar beni

Murat Çiftkaya

Aniden uyandý. Kalp atýþlarýnýn sesi kulaklarýnda zonkluyordu. Bir an duracaðýndan korktu. Ama durmadý, yavaþlayarak ve sessizleþerek atmasýný sürdürdü. Sonra, terden sýrýlsýklam olduðunu fark etti. Yataðýnda doðruldu. Alnýný sildi. “Nasýl kâbustu o öyle!” diye söylendi. Kalkýp pencereden dýþarýya baktý. Gün yeni yeni aðarmaya baþlýyor, nesneler renklerine yeniden kavuþuyordu. Kuþlarýn cývýltýlarý dikkatini çekti.

Sonra, az önce gördüðü kâbusu düþündü. Rüyasýnda, ölüyordu! Hiçbir yüz, hiçbir mekân yoktu rüyasýndan aklýnda kalan. Sadece, kalbine doðru bir silâh doðrultuluyor, tetiðe basýlýyor, kulaklarý saðýr eden bir patlama ve ölüm! Tam ölürken uyanmýþtý. Rüyayý, özellikle son ânýný hatýrladýðýnda, kalbi yeniden hýzlý hýzlý çarpmaya baþladý.


Kâbus üstüne kâbustu bu. Silâhlardan çok korkardý. Ölümden de. Ve kalbi konusunda olur olmadýk þeyleri saplantý haline getirirdi. Ve bu rüya üçünü birden getirmiþti önüne. Dahasý, ayný rüyayý üçüncü defadýr görüyordu. Sabahýn erken saati olduðuna aldýrmayýp sekreterini aradý. Sabah iþe geldiðinde ilk olarak psikiyatrýyla bir randevu ayarlamasýný söyledi. Sonra koþu bandýna çýkýp, kalp ve nabýz ölçen þeritleri koluna geçirip koþmaya baþladý. Giderek hýzlandý, ama bütün rakamlar normal görünüyordu. Banttan indiðinde, nefes nefeseydi, ama kendisini rahat ve güvende hissediyordu.


Banyoya girdi. Aynanýn önünde durup bedenini inceledi. Daha bir dik durup, karnýný içine çekti. Göbekli arkadaþlarýna inat, formdaydý. Aynadaki kendisine gülümsedi. Henüz ölecek yaþta deðildi! Hele orta yaþlarýný tam yaþamamýþken, hele henüz mirasýna varis olacak çocuklarýna kavuþmadan. Ilýk duþta kâbusu unutmaya çalýþtý.


Yolda, arabasýnda parmaklarý radyo istasyonlarý arasýnda gezinirken kalb sözcüðünü duydu bir ara. Saðlýk programý sanýp hemen geri dönüp buldu o istasyonu. Ama umduðunu bulamadý. Spiker “Kalbimizin sahibi biz deðiliz. Onun sahibi, hem onu, hem bizi hem de sevdiklerimizi var edendir” diyordu. “Kalbimiz bir aynadýr, gökkuþaðýnýn binbir rengini yansýtan ayna gibi, Onun binbir ismini yansýtýr...” Birþey anlamadý, bir müzik istasyonunu açtý.


Ofisine gittiðinde sekreteri bitkisel çayýyla birlikte günlük programýný koydu önüne. Toplantýlar, görüþmeler, ziyaretçi kabulleri; yoðun bir gün geçirecekti yine. Önündeki programda onbeþ onbeþe bakýnca kalp atýþlarý birden hýzlandý. Psikiyatrisiyle randevusu bu saate alýnmýþtý.


Tam onbeþ onbeþte, parmaðý lüks bir semtte psikiyatri ofisinin ziline dokunuyordu. Üçüncü kâbustan sonra birþeyler yapmasý gerektiðini düþünmüþtü. Rutin bir ziyaret deðildi bu. Belki konunun uzmaný neler olup bittiðine dair bir açýklama getirebilirdi. Rahat koltuða oturduðunda, psikiyatrýn “Seni dinlemeye ve anlamaya hazýrým” mesajý yüklü gülümseyen yüzünü buldu karþýsýnda. Epeydir oturmamýþtý bu koltuða. Rahatsýzlýkla yerinde kýpýrdadý. Ve anlatmaya baþladý. Kâbuslarýný anlatýrken onlarý yaþýyor gibi heyecanlandý. Bitirdiðinde, derin bir oh çekti.


“Siz aydýn bir insansýnýz” diye söze baþladý psikiyatr. Yine gülümsüyordu. “Bilirsiniz ki, rüyalar bize baþka âlemlerden veya gelecekten haberler getirmez. Lütfen endiþelenmeyin. Bu, olsa olsa sizin bilinçaltýnýzdaki ölüm korkusunun bir dýþavurumu. Size gece yatmadan önce almanýz için bir sakinleþtirici yazalým þimdilik. Daha sonra yine görüþürüz.” Zaten, o sözünü yeni bitirmiþti ki, seansýn sona erdiðini bildiren zil sesi çaldý.


Psikiyatrýn ofisinden ayrýlýrken zihni karýþýktý. Günün geriye kalan programýna odaklanmaya çalýþtý. Bunlar daha önemliydi. Belki bu sayede kâbusunu unutabilirdi. Bir kaç metre öteden arabasýnýn kilitlerini uzaktan kumanda ile açýp arabaya doðru yürüyordu ki, kolu sert biçimde çekildi. Adamlardan ikisi iki yanýndan koluna girmiþ, üçüncüsü onlara emir veriyordu. Üçü de maskeliydi. Gözleri sert ve acýmasýz görünüyordu. Sürükleyerek arka kapýdan zorla minibüse soktular onu.


Daha ilk ânda, baðýrmak istemiþ, ama baþaramamýþtý. Dili tutulmuþ gibiydi. Sanki boyut deðiþtirmiþ, yaþadýklarýna bir baþkasýnýn gözüyle bakýyordu. Minibüs bilinmeyen bir adrese doðru ilerlerken, yüzleri maskeli üç adam silinmiþti gözlerinden. Sadece namlusu üzerine çevrilmiþ silâhý görüyordu. Bir tek o ve kendisi vardý sanki minibüsün içinde. Boðuk bir ses duydu:


“Uslu durursan, baþýna birþey gelmez. Sakýn bir aptallýk yapmaya kalkma.”


Yerinden kýpýrdayacak mecali bile yoktu. Ne mücadele etmeyi, ne kaçmayý düþünebiliyordu. Hiç tanýmadýðý ara sokaklardan geçen minibüs sonunda durdu. Dýþarý çýktýklarýnda eski bir atölyenin önünde duruyorlardý. Þehrin oldukça dýþýnda olmalýydýlar.


Sürükleyerek binaya soktular onu. Silâh bu defa sýrtýna doðrultulmuþtu. Ýçeride iki kiþi onlarý bekliyordu. Onu bir sandalyeye oturttular ve baðladýlar. Hiçbir þeyin farkýnda deðildi, sadece kendisine yöneltilmiþ silâhý görüyordu.


“Çok zengin bir adamsýn” dedi adamlardan birisi. “Þimdi o para canýný kurtarmaya yarayacak. Sana vereceðimiz telefonla bankanla görüþecek ve bir milyon dolarý söyleyeceðimiz banka hesabýna göndereceksin. Anlaþýlmayan birþey var mý?”


Baþýný saða-sola salladý. Anlamýþtý, ama bu kadar parayý nakit olarak bulmasý imkânsýzdý. Kekeleyerek bunu anlatmaya çalýþtý. Ama adamlar dinlemeden cep telefonunu ve hesap numarasýný eline tutuþturmuþlardý bile. Titreyen parmaklarýyla numarayý çevirdi. Bankanýn müdürüyle görüþtü. Beklediði cevabý aldý. Mümkün deðildi. Böyle bir para transferi için en az birkaç günlük bir süre gerekiyordu.


Gözlerini korka korka elinde silah tutan lidere çevirdi. “Birkaç gün istiyorlar” dedi titrek sesiyle. O ânda, en çok korktuðu þey geldi baþýna. Namlu yine tam göðsüne çevrildi ve silâhý tutan adam baðýrdý:


“Demek, eceline susadýn! Demek para hayatýndan daha önemli!”


Aðzýný açtý, ama gözü üzerine çevrili namluya takýlýnca, sözcükler yerine bir hýrýltý çýktý gýrtlaðýndan. Sanki rüyasý saniye saniye gerçek oluyor, ama bu defa gerçeði bir rüya gibi yaþýyordu. Sýrtýndan soðuk terler boþandý. Boþlukta gibiydi. Hiçbir ses duymuyor, hiçbir þey görmüyordu. Bir tek göðsüne çevrili namlu görünüyordu gözlerine. Uzak mesafelerden yankýlanýyormuþ gibi bir ses çarptý kulaðýna:


“Madem öyle, sen yaþamaya lâyýk deðilsin!”


Sonra, madenî bir “klik” sesi duydu. Adam tabancanýn emniyet kilidini açmýþtý. Ardýndan bir “klik” sesi daha. Bu defa namluya mermiyi sürmüþtü. Gördüðünün gerçek deðil rüya olmasý için yalvardý Allah’a. “Bu bir rüya olsun, uyanayým!” diye baðýrdý içinden. Ama bu defaki rüya deðil, gerçekti. Tam kalbine çevrili tabancanýn metali kadar soðuk bir gerçek...


Ve son “klik” sesi. Tetiði çekmiþti adam. Ve bir patlama sesi duydu. Dünyada kulaðýna gelen en son ses oldu bu. Öldü! Týpký rüyasýndaki gibi. Kalbini hedefleyen silâh patlamýþ ve o ölmüþtü...


O son nefesini verdikten sonra, sanki o âna kadar aðýr çekimde ilerleyen film kareleri hýzla akmaya baþladý. Baþta silâhý ateþleyen adam, odadaki herkes þaþkýnlýk içindeydi. Adam kuru-sýký silâhý yere attý ve:


“Doktorlarý çaðýrýn!” diye haykýrdý sandalyede yýðýlý cesede koþarken. Boynundaki damarý kontrol etti. Ölmüþtü!


Odaya koþuþturan beyaz gömlekli doktorlar, göðüs masajýna giriþtiler, ama nafileydi. Bu arada yüzündeki maskeyi çýkaran lider yere çökmüþ, allak-bullak yüzüyle olanlarý anlamaya çalýþýyordu. O sýrada yüzü maskeli adamlardan biri maskesini yere fýrlatýp baðýrdý:


“Abiciðim, dedim ben size! Ýþin tadýný kaçýrýyoruz dedim. Birgün adamýn biri elimizde kalacak dedim. Kamera þakasý yaparken, biri kalpten gidecek dedim. Ýþte oldu! Dinlemediniz ki beni!”


Ýþadamýnýn cesedi ambulansa taþýnýrken, odanýn çeþitli yerlerine gizlenmiþ gizli kameralar ve onlarý kullanan kameramanlar teker teker ortaya çýktý. Çok seyredilen bir televizyon kanalý için kamera þakasý programý hazýrlýyorlardý, ama þimdi kasetlerinde bir ölüm kayýtlýydý. Rüya gibi bir ölüm...


radyobeyan