Dini makale ve yazýlar
Pages: 1
Kendimizi imanla sigortalamak By: rabia Date: 30 Mayýs 2010, 15:20:17
Kendimizi Ýmanla Sigortalamak

Sizce "iman ettim" demek sýradan bir fiil cümlesi midir? Bu cümle islâmî literatürde geniþ bir anlam ifade ediyorsa; bu anlamý bizler muhafaza ediyor muyuz? Yoksa aramýzda imandan dünyevî çýkar bekleyenler mi var? Ýman etmenin neticelerini dünyadayken mi görmek istiyoruz? Ýman dünyaya yönelik menfaat taleb etmenin adý mý yoksa? Ýman etmiþ olmakla kul statümüzde deðiþiklikler mi arzuluyoruz? Ebu Cehil'in birgün Rasûl'ü Ekrem'e gelipte "Ben inanacak olursam bana ne vaad ediliyor?.." diye sormasý üzerine Efendimiz "Herkese ne verilecekse sana da o verilecek" demiþ, Ebu Cehil ise "Beni herkesle eþit tutan bir din olmaz olsun" diyerek öfkesini belirtmiþti. Kendisini "bir siyahýn oðluyla eþit gören zihniyete" hakaret etmiþti. Ýman etmek neleri ihtiva eder? Kur'anda hep müjdeler vaad edilen "iman edenler" hangi þeye nasýl iman etmiþlerde bu müjdeler kendilerine verilmiþti? Öncelikle ÝMAN kelimesi üzerinde durarak ufkumuzu biraz geniþletmeye çalýþalým.

EMN kökünden gelen bu kavram. (Kur'an'da zikredilen ve ýsrarla üzerinde durulan bu kelime artýk kelime olmaktan çýkmýþ, bir kavram olmuþtur.)

Emin olmak, güven almak, güven vermek, korkudan emin olmak, itimad etmek, boyun eðmek, anlamlarýný taþýr. Emin, emanet, emniyet, mü'min, temin etmek, emine ya da âmine sözcükleri bu kelimeden türer ve anlamlarý yaklaþýk aynýdýr.

Ýnanma biçimlerine genel bir anlamla ÝTÝKAD denir. Bu da AKD kökünden gelir ve düðümlenip kalma, asýlý durma, gönlünüzün düðümlenip bir yere asýlý kalmasýna ÝTÝKAD adý verilir.

Batýl bir itikad olur ama batýl bir iman düþünülemez. Ýnsanlar bozuk bir ahlakî yapýya, temelleri çürük bir düþünceye itikad edebilirler. Ama îman edemezler.

Ýman önce bir kalp iþidir. Sonra dil iþidir. Kalpte barýnmayan bir îman dilin söylemesiyle pekiþmiþ olmaz. Kalpte yerini bulmuþ olan bir îman da dilin aksi söylemesiyle zayýflamýþ olmaz. Îman insanýn içinde yerleþen bir deðerdir. Bu sebeple dýþarýdan etkilerle sarsýlýp bozulmaz. Îman kalbin kabûlü, Ýslâm ise bedenin özgürce bu îmana eylemleriyle katýlmasýdýr.

Ýman, davranýþlarý belirleyen motor güçtür.

"Ýman güvenmektir" demiþtik. Yani inanmanýz inandýðýnýza güvenmenizdir. Ýnanýyorum ama güvenemiyorum diyemezsiniz. O zaman Allah'ýn size güvenmesini nasýl beklersiniz?

Resûl (a.s.) isminden çok sýfatýyla tanýnýyordu. Sýfatý "EMÎN" idi. Önceki peygamberlerin de ortak sýfatýydý bu ayný zamanda. Bu yüzden kavimlerine karþý söyledikleri söz "Ben sizin için güvenilir bir elçiyim" oluyordu.

Ýmaný salih amel korur. Sulamadýðýnýz aðaç nasýl ki kurumaya yüz tutuyorsa, salih amelle hayatiyet kazandýrýlmayan îman zayýflayabilir.

Amelleri deðerli ve anlamlý kýlan da yine îmandýr. Îman elde var birdir. Îmandan sonra istediðiniz kadar "sýfýr amel iþleyin bu çoðalacaktýr. Ama îman yoksa yani "bir"iniz yoksa sýfýrlarýnýzýn çokluðu bir anlam ifade etmeyecektir.

Rasul (a.s.) kavmini bilmeye deðil imana çaðýrmýþtý. Çünkü müþrikler biliyordu. Hele Medine Yuhudileri O'nu "özoðullarý gibi" tanýyorlardý. Bu yüzden önce iman etmeye, sonra tasdik etmeye sonra da ÝTTÝBA'ya davet edilmiþlerdi.

Ýnanýyoruz belki ama inanýlmasý gereken þekilde mi inanýyoruz? O emniyeti, o güveni, içinde yaþadýðýmýz topluma verebiliyor muyuz? Hangi azalarýmýz tam îman etti ve hangi organlarýmýz imandan fazla nasibini alamadý? Ýmanda tereddütlerimiz mi var yoksa? Varlýðýmýzý adayamadýk mý daha? Hangi engeller var hayatýmýzda Allah'a giden yollarda?

Îman kuru bir iddia deðildir. Her iddia isbat ister. Tabelanýza eczane yazýyorsunuz ama ilaç satmýyorsunuz. Kimlik tabelanýza mü'min yazdýrýyorsunuz ama mü'minden beklenen hiçbir ahlâkî düsturlarý hayatýnýzda göstermiyorsunuz. Siz nasýl mü'minsiniz? Ya tabelanýzý deðiþtirin ya da tabeladan beklenenleri muhataplarýnýza ve kendinize verin.

Talebe olduðumuzda öðrenci paso kimliðini alýrýz, þöförlük sýnavýný kazanýp sürücü kimliðini alýrýz, Kelime-i þehadet cümlesiyle de mü'min kimliðini almýþ oluruz. Kimliði alan, verenlerle sözleþme yapmýþtýr. Öðrenci, pasosunu baþkasýna kullandýramaz, þöför arabayý dikkatli kullanacaðýna azami hýz kurallarýna tam riâyet edeceðine söz vermiþtir. Tevhid sözcüðünü söyleyen de bu sözcüðün içerdiði muhtevayý kabul etmiþtir. Kimliðinizi doðru yerde kulanýrsanýz "SIDDIK" olursunuz, "EMÝN" olursunuz.

Emniyet tereddütlerimiz var sanki. Ýmanýmýz Allah'a güven vermiyor belki. Güvensizlik dýþarda deðil içimizdedir. Biz önce kendimize karþý ihanet iþliyoruz. Ýsmimize mü'min deyiþimiz hiç önemli deðil. Ýsmin muhtevasý önemli. Ayrýca Allah'ýn bize acaba hangi sýfatla baktýðý bilgisi önemli. Bizim kendimizi nasýl nitelediðimiz deðil, Allah'ýn bizi nasýl nitelediði önemlidir demek istiyoruz.

Pilin durdukça boþalmasý gibi imanýn da boþ durmasý yani beklenenleri vermemesi onu pasifleþtirir. Ehliyeti olan bir insanýn arabayý uzun süre kullanmamasýndan koltuða yabancýlaþmasý gibi.

Ýman bir kalb iþi olduðundan önce oranýn tüm dünya çirkinliklerinden arýndýrýlmasý gerekmektedir.

Allah'ýn isimerinden biri "MÜ'MÝN"dir.

Bu anlamda Allah Teâlâ ile ayný ismi paylaþýyoruz bizler.

Allah'ýn bu ismi "Güven veren emniyete alan" anlamýndadýr. Çünkü imanýmýza karþýlýk olarak O bizim ahiretimizi garantiye alandýr. Ýmanýmýzýn gücü nisbetinde ahiretinizin emniyeti büyüyor demektir. Emn kökünden türeyen ve Kur'an'da yer almasýyla kavramlaþan bir sözcük de "EMANET"tir. Bizler taþýdýðýmýz bu imaný bir önceki nesilden emanet olarak aldýk. Bir sonraki nesle de tertemiz bir þekilde teslim edebilmek için. "Emanet" çok iyi korunan gözü gibi bakýlandýr. Aslýnda din bir emanettir. Kur'an bir emanettir. Yeryüzü bir emanettir. Kendimizde bir emanetiz. Varlýðýmýz, neslimiz, tabiat hep birer emanettir. Ve emanetler korunmak içindir.

"Bu emanet yeryüzüne, gökyüzüne, daðlara teklif edilince yanaþmadýlar. Bu aðýr görevi insan yüklendi." Bu görev uðruna nice savaþlar yapýldý, çileler çekildi.

Bu aðýr görevin insanlýða son çaðrýsýný kutlu elçi yaptý. Emîn bir peygamber Allah'ýn emanetini insanlara hatýrlatýyordu, mü'min olmalarý için. Allah'ýn emniyetine girmeleri için.

Dünya adýna kendisini sigortalamayý düþünen insan ahiret adýna ayný hassasiyeti göstermiyordu. Bu, Allah'ýn emniyetinden endiþe duymak anlamýna geliyordu. Allah'a güvenmemek ne acýydý. Ýnsan kime güvenebilirdi baþka? Dünyaya güvenen insan dünyanýn geçici olduðunu, ölümün birgün vuku bulacaðýný, sahip olduðu tüm malýný mülkünü çok güvendiði bu dünyada býrakacaðýný bildiði halde nasýl olurdu bu? Dünya ve içindekiler hep birer faniydi. Bakî olan sadece O vardý. "Eman" dileyebileceðimiz sadece O'ydu.

Ýman etmek bir sorumluluktur. Emanet bilincine varmaktýr. Ýnsanlara ahlâkî bir güven vermektir. Allah'la iliþkilerimiz de ciddiyet demektir. Bu ciddiyeti ibadetlere baðlýlýkta göstermekdir. Böylece O'ndan güven almak, güveni devamlý tazeleyebilmektir. Müjdeyi alýp selamete girmektir. "KULLARIMIN ÝÇÝNE, CENNETÝME GÝR." müjdesiyle.

Alýntý


radyobeyan