Dua By: rabia Date: 29 Mayýs 2010, 14:11:47
Elimizde Kalan Elimizden Gelen "Dua"
Ýstemek, yoksulluðun ve çaresizliðin hemen yaný baþýnda bekler. Elimizde bir þey yoksa, dilimiz istemeye yönelir. Elimizden bir þey gelmiyorsa, dudaðýmýza dilemek gelir. Doygunluk, tokluk, varlýk ve tamamlanmýþlýk dilimizi istemekten geri çevirir, dudaðýmýzý dilekten çeker. Kendimizi kendimize yeter görüyorsak, bir baþkasýna baþvurmayýz. Ýhtiyaç duyduðumuz her þey elimizin altýndaysa, önümüzdeki her engeli aþabiliyorsak kimseden bir þey istemek durumunda deðiliz demektir. Fakir ya da aciz deðilsek kapýmýz istemeye kapalýdýr. Fakre ve acze düþtüðümüzde de elimiz istemeye açýlýr.
Hayatýn akýþý içinde hem ister hem istemez olduðumuz hallere uðrarýz. Kendimizi oldukça muktedir ve mükemmel hissettiðimiz anlarda, kimseye tenezzül etmeyiz, içimizden istemek gelmez. Böyle durumlarda, iþ "bizim iþimiz"dir, iþ "çocuk oyuncaðý"dýr. Yardým istemeyiz çünkü bu iþi "biz yaparýz", iþi "þansa býrakma"yýz, "iþ bitirici"yizdir. Elbet bunun aksi de olur; iþi yapabileceðimizi garantileyen bir hazýrlýk iþin yolunda gideceðine dair görünür hiçbir neden yoktur. Ýþte o zaman, biz "iþ bitiriciler" için, iþ "Allah'a kalmýþ"týr, iþ "duayla gider". Hasýlý, bir koyu belirsizliðin ortasýnda ne kadar duaya þartlýyorsak herþeyin "baþtan belli" olduðu, "yolunda" göründüðü meydanlarda o kadar çok güveniriz kendimize: tersinden söylersek, sözüm ona "iþimiz Allah'a kalmýþ" deðildir.
Öyle mi? Kendimizi kendimize yeter hissettiðimiz yerlerde, sahiden "Allah'a iþ kalmýyor" mu? Ýþler yolundayken, dua gerekmiyor mu? Bu sorularýn cevabý, kendimizi kendimize yeter hissettiðimiz anlarýn tahliline ve iþlerin yolunda gidiþini tanýmlamaya baðlýdýr. Bu durumda, sorularý yeniden sormamýz gerekiyor. "Ýþimiz Allah'a kalmýþ" deðilken, sahiden kendi kendimize yetiyor muyuz: yani iþin hepsini biz mi yapýyoruz? Ýþler yolundayken, sahiden kimseden bir þey istemeyecek halde miyiz; iþin hepsini yola koyan biz miyiz?
Gelelim cevaplara: Yeryüzünde yapageldiðimiz her þey, bir sebep-sonuç iliþkisi içinde yürümektedir. Bir sonuca mutlaka onun için gerekli sebepleri hazýr ederek ulaþabiliriz. Çünkü, bu dünyada sonuca ulaþmanýn, bir iþi baþarmanýn yolu yordamý böyle konulmuþtur. Bu yolu izleyen istediðine eriþir, dileðine ulaþýr. Buna göre, belli bir sonuç için gerekli tüm sebepleri hazýr eden biri de, istediðini elde etme konusunda kendisini "kendi kendine yeter" görür ya da iþin "yolunda" olduðunu söyler. Görünüþte haklýdýr. Ýþi kuralýna göre oynadýðýna göre, iþi bir baþkasýna býrakmýþ deðil, bir baþkasýndan yardým istemeyecek kadar da yoluna koymuþ sayýlýr. Dilediðini elde etmek isteðine ulaþmak konusunda, bundan öte yapacak bir þey yoktur. Gerisi nasýlsa gelir: garantidir. Dilimize nereden yerleþmiþse, "iþi Allah'a býrakmak" tabiri, bu sýnýrlarýn berisinde pek kullanýlmaz. Ýþ, ancak gerekli hazýrlýklarýn yapýlamadýðý yerde, eksiklikler ya da aksaklýklarýn kaçýnýlmaz olduðu anlarda "Allah'a kalmýþ"týr.
Görünen o ki, iþi Allah'a býrakmak ya da býrakmamak, bir baþka tabirle, dua etme ya da dua etmeme kararý, sebepler ile sonuçlar arasýndaki boþluðu ne kadar doldurduðumuza baðlýdýr. Sonuca giden yolda hiçbir boþluk býrakmamýþsak iþ "Allah'a kalýyor" deðildir ve dua etmesek de iþ zaten olur. Sonuç, elimizde olan sebeplerin ve yaptýðýmýz hazýrlýklarýn garanti edeceði bir þey deðilmiþ gibi göründüðünde, yani sebepler ile sonuçlar arasýnda boþluk býraktýðýmýz yerde, iþimiz "Allah'a kalýyor" ve dua etmemiz gerekiyor.
Ýþte iþin tam burasýnda, sebep-sonuç iliþkisine nasýl baktýðýmýzý açýða çýkarmamýz gerekiyor. Kendimizi sebepler ile mesafeyi doldurabilir yeterlilikte mi görüyoruz, yoksa sebepleri ne kadar hazýr edersek edelim, istediðimiz þeyin, yani sonucun sebeplerin bir uzantýsý olarak deðil de, ayrýca verildiðini mi düþünüyoruz.
Ýþte burada, önemli bir kavþaða geliyoruz. Sebep ile sonuç arasýndaki iliþkiyi nasýl görüyoruz? Alýþýk olduðumuz ve pek de sorgulamadýðýmýz görüþümüz þudur: Sebepler sonuçlarý garanti eder; yani sonuç sebeplerin bir uzantýsý gibidir. Bu görüþe göre, sebepleri hazýr eden istediði sonucu garanti ediyor demektir. Sonuç garanti edilmiþken, elbette dua gibi fazladan bir çabaya ihtiyaç duymayýz. Dua etsek de, etmesek de iþ olacaktýr zaten; sonuç garantidir. Bu durumda, kendimize güveniriz, bir yetersizlik duygusuna kapýlmayýz, bir çaresizlik hissetmeyiz.
Çaresizlikten ve yetersizlikten uzak bu güven halinin temelinde sebeplerin sonuçlarý garanti ettiði görüþü vardýr. Ne var ki, bu görüþ, üzerinde akýl yürütülmemiþ bir görüþtür. Zaman içinde, alýþkanlýklarla oluþmuþ bir hükümdür. Sebeplerin sonuçlara yettiði hükmü, akýl yürütülerek oluþmuþ deðil, gözümüzün gördüðüne göre oluþmuþtur. Gözümüz, her defasýnda ilgili sebeplerden sonra ilgili sonuçlarýn geldiðini göre göre, zaman içinde sebeplerin sonuçlara yettiði yargýsýna varmýþtýr. Buna göre, sebepler sonuçlara yeter görünüyordur. Ama sadece görünüyordur. Bu yüzden de, ilgili sebepleri hazýr edip sonucu garanti ettiðini, iþi yoluna koyduðunu düþünen, kendisini kendine yeter gören, sadece görünüþte haklýdýr.
Oysa, aklýmýzla yapacaðýmýz ciddi bir sorgulama, sebep ve sonucu, birbirinin uzantýsý bir zincir olarak görmek yerine, birbirinden baðýmsýz, ayrý ayrý yaratýlýyor olduðunu görmeye davet eder bizi. Gözümüzün hükmüne göre, meselâ su olmayýnca bir çiçek solar; yani hayatýný kaybeder. Burada sebep olarak görünen su, sonuç olan çiçeðin hayatý için vazgeçilmez görünür. Çünkü, gördüklerimizden biliriz ki, su olmayýnca, hayat da olmaz. Bu ilk bakýþta, suyun çiçeðe hayat verdiði gibi bir hükme götürür bizi. Ama sadece ilk bakýþta. Ýlk bakýþta, suyun olmamasý, hayatýn yokluðu için yeter sebep görünür. Ancak suyun olmasý, hayatýn olmasý için yeter sebep midir? Gözümüzün "su olmayýnca, hayat da olmuyor" gözlemi, bizi doðrudan "su olunca hayat da olur" hükmüne sýçratýr. Burada her iki tarafý da olumsuz bir önermeden, her iki tarafý da olumlu bir önermeye atlarýz. Son önermeye göre, su hayat için yeter sebep gibi görünür. Ama iþin aslý böyle olmayabilir. Bu görüntüyü, bir hayat için -örneðimizde çiçeðin hayatý için- gerekli bildiðimiz tüm sebepleri, -örneðimizde, su, toprak, hava, ýþýk vesaire- bir araya getirerek doðrulamaya çalýþalým. Tüm bu sebeplerin hepsi hayat dediðimiz sonucu kendileri hazýrlýyor olabilir mi? Bir çiçeðin hayatýný bir tarafa koyup, diðer tarafa da ona sebep görünen þeyleri koyarsak, gerçekte hiçbirinin tek baþýna ya da hepsinin birlikte bir çiçeðe hayat vermek iþinden sonsuz uzak olduðunu kavrayabiliriz. Ýþte bu aklýmýzýn hükmüdür. Aklýmýz sebeplerin sonuçlara yettiðine hükmetmez. Sonuçlarýn sebeplere yettiðine hükmeden sadece gözlerimizdir.
Doðrusu, gözümüzün gördüðü, sebep ve sonucun, sadece "beraberce" ya da "ardýþýk" olarak var edildikleridir. Yani, istediðimiz bir sonucun var edilmesinde ilgili sebepler bir katkýda bulunuyor deðil, sadece önceden geliyor. Sebeplerin önceden hazýrlanmasý o sonucun var edilmesi için bir kural olarak konulmuþtur. Bu kurala uymakla, ilgili sonucun, bu sebeplerin ardýndan ve ayrýca yaratýlmasýný istiyoruzdur. Yoksa, sonucun yaratýlmasýný kolaylaþtýrýyor ya da gerçekleþtiriyor deðilizdir. Bir diðer ifade ile, sebepleri hazýr ederek, sebep ile sonuç arasýndaki boþluðu kapatýyor deðil; bu boþluðun kapanmasý için gerekli þartlarý yerine getiriyoruzdur. Yani, iþleri ne kadar yoluna koyarsak koyalým, ne kadar iþi "Allah'a býrakmýyor" olursak olalým, ne kadar hazýrlýk yaparsak yapalým, eninde sonunda yaptýðýmýz þey. "istemek"tir. Sebepleri hazýr etme yolunda göstereceðimiz her türlü özen, sonucun kendi varlýðýna bir katkýda bulunmaz, sonucu "istemeye" katkýda bulunur. Buna göre, sebepleri hazýr etmek ile sonucu istemek arasýnda ters orantý deðil, doðru orantý vardýr. O halde, iþleri ne kadar yoluna koyuyorsak, o kadar güzel "istiyoruz" demektir. Sonuç için ne kadar iyi hazýrlýk yapýyorsak, o kadar çok "istiyoruz" demektir.
Bu anlamýyla, bir sonuca yönelik hazýrlýklarýn tümü, bir iþi baþarmayý hedefleyen eylemlerin hepsi, bir tür "dua"dýr. Sonucu, isteme eylemlerinin hemen hepsi -öznesi kim olursa olsun- bir "fiilî dua"dýr. Nihai tahlilde, kendimize güvenerek, kendimizi kendimizi yeter bilerek yapageldiðimiz bütün iþler, bir duadýr, "iþi Allah'a býrakmak"tan ibarettir.
Bu nihai hükmün hemen herkes tarafýndan benimsenebileceðini, hazmedileceðini beklemek zor görünüyor. Ancak, bu noktaya bir "yönlendirme levhasý" koymak istiyorum. Eðer, sebeplerin sonuçlarýn oluþumuna katkýda bulunduðunu düþünüyorsak, yani sebeplerin sonuçlarý yaptýðýný sanýyorsak, kudret-i Ýlahi ile kul fiilleri karþý kutuplara çekilirler, birbirine rekabet ediyormuþ gibi görünüyorlar. Bu durumda iþimizi "yoluna koyduðumuz" sürece "dua"sýz kalýrýz, dua etmeyi de elimizden iþ gelmediði, iþimizin yolunda gitmediði zamanlarla sýnýrlarýz. Eðer, sebeplerin ve sonuçlarýn sadece beraberce yaratýldýðýný görmeyi baþarýrsak, iþimizi yaparken aslýnda dua ediyor olduðumuzu bilir, dua etmeyi hayatýmýzýn her anýna yayabiliriz. Üstelik bu durumda, üzerimize düþeni yaptýðýmýzda "gururlanma"ya deðil, "tevekkül"e hak kazandýðýmýzý, "dua"nýn ise tembellik yüzünden ve tembellik yerine yapýlacak bir þey olmadýðýný kavramaya baþlarýz.
Sebeplerin hemen yaný baþýnda durmakla, sonuçlara giden yolu kendi elimizle kýsaltýyor deðiliz. Bir sonuca yönelik bütün hazýrlýklarý tamamlamakla, sonucun ayrýca yaratýlmasý için sadece bir istekte bulunuyoruz. Sonuçlar sebeplerden ve bizden sonsuz uzakta ve aradaki boþluðu dolduramayacak kadar aciz ve fakiriz. Ýþte, istemek, yani dua etmek ihtiyacý, aczimizi ve fakrýmýzý farkettiðimiz anda baþlar. Çünkü, istemek yoksunluðun ve çaresizliðin hemen yaný baþýnda bekler.
Elimizden bir þey gelmediði özel zamanlarda, elimizden gelen tek þey sadece dua olduðu gibi, elimizden herþeyin geliyor göründüðü zamanlarda da elimizden gelenin hepsi dua olmalýdýr. Yani, göz kapaklarýmýzý kaldýrýp görmek istediðimizde, en az bir âmâ kadar dua ediyoruzdur aslýnda. Yine, kalkýp bir adým atmak istediðimizde de, en az bir felçli kadar dua ediyoruzdur. Çünkü, görmek ile göz kapaðýný kaldýrmak arasýnda bizim eriþemeyeceðimiz derinlikte bir uçurum vardýr. Kalkmak ile yürümek arasýnda da kendi baþýmýza kapatamayacaðýmýz sonsuz bir mesafe vardýr. Doðrusu, etrafýmýzda ve içimizde olup biten sayýsýz belirsizlikleri kendi lehimize çeviremeyecek kadar kör ve ýþýksýz: kendi varlýðýmýzý bir an sonrasýna taþýyamayacak kadar mecalsiz ve felçliyiz.
Görünen o ki, her iþimiz "Allah'a kalmýþ"týr. Anlaþýlan o ki, her zaman "zorda"yýz.
Dr.Senai Demirci
radyobeyan