Dini makale ve yazýlar
Pages: 1
Zat-i Muhabbet By: rabia Date: 27 Mayýs 2010, 02:20:38
Zât-î Muhabbet

Muhabbet ehli kullar iki kýsýmdýr:

Bir kýsmý Allahü zül-celâl vel-kemal hazretlerinin yalnýz, nimetlerini ve ikramlarýný gördükleri için muhabbet ederler.

Diðer bir kýsmý ise Cenâb-ý Hak ve tekaddes hazretlerinin azamet-i ilâhiyesini tefekkür ederler, derin muhabbet beslerler, yapdýklarý kulluk vazifelerinden dolayý karþýlýk ve mükâfat beklemezler. Onlarýn bütün arzu ve emelleri, ister sýhhat, ister hastalýk, ister darlýk, ister bolluk hallerinde Rabblarýnýn rýzasýný kazanmakdýr. Cennet ve cehennem mevzularý zihinlerini iþgal etmez. Bunlar yüksek dereceli Allah dostlarýdýr. Gönülleri her türlü mâsivâdan sýyrýlmýþ, daimî zikir ve tefekkür hâlindedirler.

Ebül-Abbas (Ýbnül Ârif)’in müridlerinden biri kýrda gezerken, her nebatdan þöyle bir ses geldiðini iþitti:

– Beni al; ben filan illete iyi gelirim! Beni al; ben filan zararý def ederim!

Mürid bunu þeyhine haber verince þu cevabý aldý:

– Biz seni bunun için terbiye etmedik. Allah, seni bu marifetle imtihan etti. Gaye sadece O’dur, baþka bir þey deðil. Biz de sana Allah yolunda delâlet ettik. Baþka bir yolda deðil. O yere tekrar git ve dikkat et ki, bu defa da o nebatlar sana söz söylemesin!

Mürid ayný yere tekrar gitti ve hiç bir nebattan hiç bir þey iþitmedi. Bu yolda kerâmete iltifat etmeden ve o kademelerde oyalanmadan aslî gayeye doðru ilerlemek esastýr. Nitekim mürid, bu inceliði pek derinden kavradýðý için, nebatlardan hiç ses iþitmeyince, þükür secdesine vardý ve vaziyeti þeyhine arz etdi.

Þeyh dedi ki:

– Hamdet Allah’a ki, seni kendisi için seçti ve her hangi bir marifete baðlayýb orada býrakmadý.

– Bir kimse ki: Mevlasýnýn gayrý ile ilgilenir, o ilgilendiði þey, kendisine zararlý olur.

Ýþbu zarar iki þekilde olabilir:

1)
O þeyi sever, dolayýsýyla o sevdiðine dalar; Mevlâsýndan olur. Bu hâle sebeb ise, o sevdiði þeydeki fitnedir.

2)
O þeyi sevmemekle ilgilenir. Dolayýsýyla bu sevimsiz hâl ona hüzün verir. Bu mahzûniyet de o kimseyi Mevlâsýndan eder.

Hülasa: Bir mü’min için Rabbýsýna kavuþmakdan gayri bir rahatlýk yokdur.

Þunu unutmamalý ki kendisinde, herhangi bir þeye karþý alâka olan kimse, Rabbin zâtýna kavuþamaz.

Ýbrahim Düssûkî -kuddise sirruh- hazretleri, velîlerin hâlini þöylece tarif etmektedir.

– Velinin hâli odur ki, kendisinde hased olmaya. Gýybet nedir bilmeye. Kimseye sataþmaz ola ve aldatmaz ola. Büyüklenmek de onun yanýna yaklaþmamýþ ola. Yalancýlýk, onun bunun önünde eðilmek gibi þeyler de onda yok ola. Böbürlenmez de... Nefsânî olmasý muhtemel bazý hallere kapýlýp nefsine bir haz çýkarmaz. Herhangi bir meclise gideceði zaman, baþ köþeye geçip oturmak aklýna gelmez. Kendisini hiç bir vakit din kardeþinden üstün görmez. Hiç bir kimseyle yersiz mücadeleye girmez, ne bir kimseyi utandýrmak kastý ile imtihan eder, ne de onda eksik bir taraf arar.

– “Cümle varýný bu yolda harcamýþ velî için þart odur ki yaratýlmýþlarýn hiç biri umurunda olmaya. Bilhassa saygý iþinde. Hepsini ayný hizada göre. Þan, þöhret, mansýb, önle­rinden kalkmak, oturmak, herhangi birini kabul etmek ya da reddetmek. Gerçek velî zâtýn hâli budur. Çünkü o yalnýz Allahü teâlâ’yý ve emrini bilir.

Evliyâ zümresinin hâline ve yoluna dair bilgi azlýðý, onlarýn bereketinden mahrum kalmaya bir sebebdir.

Hakk’ýn kapýsý açýkdýr. Hatta, hiç kapanmadý... Ancak velî kullar Hakk’ýn kapýsýnda beklerler... Sorulan sualde ve­rilen cevabda aracýlýk yaparlar. Bütün bunlar, bir mahfiyet içinde cereyân eder.

Sultan’ül-Ârifin eþ-Þeyh Mahmûd Sâmî Ramazanoðlu s. 81-84

Alýntý


radyobeyan