Utanmaktan utanan bir nesil gelecek By: sumeyye Date: 22 Mayýs 2010, 15:02:59
Utanmaktan Utanan Bir Nesil Gelecek”
“Utanmýyorsan, dilediðini yap!” ikazýný, bütün büyükler tekrarlamýþlardýr. Çünkü insanýn en güzel süsü, utancýndan dolayý, yüzünün kýzarmasýdýr. Efendimiz de (sav); “Hayâ imandandýr” buyurmuþtur. Ýnsan, utanma duygusunu doðuþtan getirir ama imanla korur ve geliþtirir. Bütün güzellikler gibi, utanmanýn, iffetin, hayânýn da kaynaðý imandýr ve bu sebeple de kadýn erkek herkesin asýl deðeri, doðru bir biçimde Allah’a ve ahirete inanmaktadýr. Ýslam imaný, bütün mensuplarýný iffete ve edebe çaðýrýr. Allah tarafýndan her an görüldüðünü ve gözetildiðini bilen bir insan, yaptýklarýndan hesap vereceðini de bildiði için elbette ki kendisi için çizilmiþ sýnýrlara uyar; nerede durmasý gerektiðini, nerede serbest olduðunu hep hesaba katar. Çünkü dünya hayatýnýn sonunda kurulacak olan en büyük mahkemede, her halinden dolayý sorgulanacak ve en küçük iyiliðinin de, en küçük kötülüðünün de karþýlýðýný mutlaka görecektir.
“O, Allah’ýn kendisini gördüðünü bilmez mi?” (Alak; 14)
“Þüphesiz Allah, sizin üzerinizde her þeyi görüp gözetendir.” (Nisa; 1)
“Nerede olursanýz, O sizinle beraberdir.” (Hadid; 4)
Görürcesine bir Allah imaný ve Allah tarafýndan görüldüðüne kesin olarak inanmak, iffetli olmayý doðurur. Böyle bir mü’min, sürekli Cenab-ý Hakk’ýn nazarýna muhatap olmasý itibariyle hayâda, iffette, edepte derinleþir, kesintisiz bir temkin üzere yaþar. Güzeller Güzeli (sav) þöyle buyurur: “Allah’a karþý olabildiðince hayâlý davranýn! Allah’a karþý gerektiði ölçüde hayâlý olan, kafasýný ve kafasýnýn içindekileri, midesini ve midesindekileri kontrol altýna alsýn. Ölüm ve çürümeyi de hatýrýndan uzak tutmasýn. Ahireti dileyen, dünyanýn sûrî güzelliklerini býrakýr… Ýþte, kim böyle davranýrsa, o Allah’tan hakkýyla hayâ etmiþ sayýlýr.”
Ayýplanan þeye düþme korkusuyla, insanda hâsýl olan deðiþim, durum ve tavýr, hayâdýr. Ýnsan bu duygusuyla, kötülüklerden ve çirkinliklerden uzak durur. Tabii ki hayâ, kadýn erkek her mümin içindir. Ancak yapý ve yaratýlýþlarý gereði, kadýnlara daha da yakýþan bir güzelliktir. Ebu Said el-Hudri der ki: “Resulullah (sav) çadýrdaki bakire kýzdan daha çok hayâ sahibi idi. Hoþ olmayan bir þey görmüþse, biz bunu yüzünden hemen anlardýk.” (Kütüb-i Sitte, c.17, s.609–611)
Efendimiz, hayâyý ahlakýmýzýn özü olarak tarif etmiþtir: “Her dinin kendine has bir ahlaký vardýr. Ýslam’ýn ahlaký ise hayâdýr.”
Hayâ, sadece kadýnlara mahsus deðildir. Mesela Hz. Osman (ra), hayâ timsali olarak tanýnmýþ bir mübarek zat idi. Hayânýn en önemli sonucu, fevkalade iffetli, edepli ve namuslu olmaktýr. Kutsal’ýn olmadýðý yerde, utanmak; utanmanýn olmadýðý yerde de, iffet, edep, hayâ barýnamýyor. Laikçi bir bakýþ açýsýndan, saðlam bir ahlak, edep, hayâ, iffet anlayýþý doðmuyor. Ýþte bu yüzden, ülkemizdeki din eðitiminin periþanlýðýna bakarak, Rahmetli Necip Fazýl, bundan yarým asýr önce, “Bu gidiþle, utanmaktan utanan bir nesil gelecek!” demiþti.
“Kur’an’ý Kapatýn, Kadýnlarý Açýn!”
Tabii ki, insanýn yaratýlýþtan getirdiði duygular, kolay kalkmýyor ortadan. Hele de arkasýnda onu desteklemiþ, derinleþtirmiþ bir altyapý ve asýrlara dayanan köklü ve benimsenmiþ bir birikim varsa… Bu sebeple, yavaþ yavaþ, alýþtýra alýþtýra, sinsice geliþtirilmiþ çabalar gerekiyor. Önce iffet, hayâ, edep duygularý zayýflatýlýyor. Bu duygular öylesine zayýflatýlýyor ki, onlarý ifade eden kelimeler bile dilimizden alýnýyor ve unutturuluyor. Bu insani duygularýn, aslýnda gericilik, ilkellik ve geliþmemiþlik olduðu vurgulanýyor. “Ayýp!” duygusu ayýplanýyor. “Günah” inancýna saldýrýlýyor. ”Utanmak da neymiþ!” deniliyor. Sonra da bu duygularýn dýþa yansýyan görüntüleri, fazlalýk ve gereksizlik gibi gösteriliyor. Mesela baþörtüsü, uzun etek, karþý cinsler arasýndaki iletiþimde mesafeli, dikkatli, tedbirli olmak gibi hususlar yerden yere vuruluyor. Mesela, “Kýlýk kýyafetle namus mu olur?”, “Karþý cinsten bir arkadaþý olmak neden kötü olsun!”, “Bu yaþta bu tesettür, neden ki!” gibi yaklaþýmlarla kafalar karýþtýrýlýyor. Açýk saçýklýk ise medeniyet, ilericilik, modernlik olarak dayatýlýyor. Kýsacasý, o meþhur ve meþ’um kural uygulanýyor: “Kur’an’ý kapatýn, kadýnlarý açýn!”
Aslýnda, olumsuzluklarýn sökün etmesi için sadece Kur’an-ý Kerim’i kapatmak yetiyor. Zira Kur’an kapatýlýnca, ne kadar açýk olmasý gereken varsa, kapanýyor; kapalý olmasý gereken her þey de, sonuna kadar açýlýyor. Bu yüzden, iman ve bilgi temeline oturmayan tavýr, tutum ve semboller, saðlýklý ve uzun ömürlü olmuyor. Mesela, baþýný örten bir kýzýmýz asýl örtmesi gereken yerlerini açýyor. Ya da, tesettür aracý olan baþörtüsünü dikkat çekme vesilesi yapýyor. Ýffet, edep, hayâ bir duruþtur, tavýrdýr. Bu asil duruþun dýþa yansýyan ahlaký ve halleri vardýr. Deruni dünyalarý örtülmüþ olan erkek ve kadýnlar, dýþlarýna ve bedenlerine de bu güzelliði yansýtýrlar. Dolayýsýyla, içi örtülmemiþ olanýn dýþýndaki örtü, anlamsýzdýr, iðretidir ve kendisinden beklenen tavrý göstermekten çok uzaktýr ve varken bile yok gibidir. Çünkü maddesiyle var oluþu, manasý ve ahlakýyla da var olmasýný gerektirmiyor. Bedenin örtüsü, iç dünyanýn örtüsü olan hayânýn, iffetin ve edebin dýþ dünyada görülen sembolüdür. Tesettürün kökü içeridedir; önce içerideki baþlar örtünmeli.
Örtünmeyi Bilmeyenlere Karþý Tavrýmýz Ne Olmalý?
Peki, örtünmeyi bilmeyenlere karþý tavrýmýz ne olmalý?
Bir mübarek Allah dostu olan, Bandýrmalý Ali Efendi, (Allah selamet versin, þimdi 98 yaþýndadýr), bir ziyaretimizde anlatmýþtý: Bir gurup delikanlý kendisini ziyarete gelmiþ ve Bandýrma sahillerinde gördükleri açýk saçýklýklardan þikâyet etmiþler. O mübarek zat da þu ibretli cevabý vermiþ: “Evlatlarým, madem o kardeþleriniz, kýlýk kýyafet hususunda ölçüyü bilememiþler, haddi aþmýþlar, açýlýp saçýlmýþlar. Öyleyse neden sizler, bakýþlarýnýzla onlarý örtmediniz?”
Demek ki ne imiþ efendim?...
Açýlmayý marifet bilenlere karþý, haddini ve hesabýný bilenlere düþen görev, bakýþlarýyla onlarý kapatmakmýþ.
Özellikle de cins-i latif olan hanýmlar, þefkat kahramanlarý, daha hassas ruhlarýn temsilcileri, fýtratlarý icabý daha çok örtünmek isterler. Çünkü kem nazarlar, hain bakýþlar, onlarý daha fazla rahatsýz eder, yaralar.
Çalýkuþu’nda Reþat Nuri, bu gerçeði çok etkili açýklar. Roman kahramaný olan Feride, kötü niyetli bakýþlarý yüreðine saplanmýþ oklar gibi hisseder. Bu acýyý, Batýlý kadýnlar da, zaman zaman yüreklerinde hissedip seslerini yükseltirler. Mesela, metroda, kendileri için ayrý bir vagon olmasýný isterler. Bu konuda yapýlan bir gösteriye, ben de 20 yýl önce Berlin’de þahit olmuþtum. Daha sonra Berlin’de, kadýnlar için ayrý kahvehane, ayrý otel ve bütün çalýþanlarý ve sürücüleri kadýn olan ve sadece kadýn müþteri kabul eden bir taksi þirketi kurulmuþtu.
Berlin’de, “Hain bakýþlardan” þikâyet eden kadýnlar Müslüman deðillerdi. Acaba Türkiye’de Müslüman kadýnlar, benzeri bir çýkýþ yapsalar, bizim malum basýnýn yaygarasý ne þiddette olur dersiniz?...
Açýk saçýklýðý önlemenin çok önemli bir yoludur gözü korumak… Rabbimiz de öyle buyurur: “Ýnanmýþ erkek ve kadýnlar, gözlerini harama bakmaktan kapasýnlar.” (Nur; 29–30)
Ýmam Þibli, bu ayeti þöyle yorumlamýþ: “Sadece kafa gözlerini kapamakla kalmasýnlar; kalp gözlerini de kapalý tutsunlar, haramlarý hayallerine bile almasýnlar!”
Her günah, bir bakýþla baþlar. Görüldüðünde neyi hatýrlatmak ister insanlar, erkekler, kadýnlar? Günahý, azdýrmayý, saptýrmayý, yoldan ve baþtan çýkarmayý mý? Yoksa hakiki bir mü’min olurlar da, onlarý gören kulluðu mu hatýrlar sadece? Evet, bazen bir bakýþ günahýn yolunu açar… Bazen de bir nazar, Hakk’a kul eder… Güzeller Güzeli, aniden ve iradi olmadan hâsýl olan ilk bakýþý mahzurlu görmez. Günah olan, bu bakýþýn isteyerek tekrarlanmasýdýr.
“Bir Kere Saldýk, Þimdi Ýçeri Alamýyoruz!”
Ýffetsizlik söz konusu oldu mu, hemen ve öncelikle kadýnlar suçlanýr. Ancak, onlarý sadece birer cinsel obje olarak gören ve böyle olmaya da teþvik eden erkekler de suçlu deðil mi? Hatta suçun büyüðü onlarda deðil mi? Rahmetli Osman Yüksel Serdengeçti Aðabeyim öyle derdi: “Kadýnlarý kafes arkasýndan, evde hapsolmaktan kurtardýk” deyip, sokaða salanlar, onlarý sokakta kafeslemek isteyenlerdir.”
Rahmetli Mehmed Akif dedemize Berlin’de bir Alman hanýmefendi sormuþ: “Siz, kadýnlarýnýzý hiç sokaða salmazmýþsýnýz, doðru mu?” Akif merhum demiþ ki: “Hanýmefendi, biz de sizin gibi acýyýp bir kere saldýk dýþarýya hanýmlarý, þimdi de içeriye alamýyoruz.”
Rahmetli Akif dedemiz, daha sonra, dýþarýyý mekân seçenlerin akýbetini ne hazin anlatýr: Hayâ sýyrýlmýþ inmiþ, öyle yüzsüzlük ki her yerde, Meðer ne yüzler örtermiþ bir incecik perde!
Baþkasýnýn Günahýna Aðlayan Adam ünvanýyla andýðýmýz Bediüzzaman Hazretleri, 50’li yýllarýn baþýnda Ýstanbul’a gelmiþ. Tek baþýna çýktýðý bir þehir gezisinden sonra, talebesi Abdülmuhsin el-Konavi’ye demiþ ki: “Kadýnlarýn açýlýp saçýlmasýnda, asýl suç erkeklere aittir. Baktým, tramvaya açýk saçýk bir kadýn binince, erkekler eskiden Osmanlý paþalarýna yapýlan hürmeti o kadýna gösteriyorlar. Bu suretle, onlarý daha çok açýlmaya ve süslenmeye teþvik ediyorlar.”
Evet, “Sebep olan, yapan gibidir.”
“Geçmiþten kalma bir sözdür ki, ‘Eðer hayâ etmezsen, dilediðini yapmakta serbestsin!’ Göz yasaðýný ve ona baðlý edep ve hayâ duygusunu anlayabilmek, derin bir terbiye ve irfan iþidir…”
Þimdi göz önüne serilen mahremiyetler, nasýl da dertlendirir Þairler Sultaný Üstad Necip Fazýl’ý:
Burnunu göstermekten sakýnýrdý sütninem
Kýzýmýn gösterdiði kefen bezine mahrem.
Mü’min, ne bakýþlarýn odaðý olacak þekilde giyinip çýkar sokaða, ne de öyle dýþarý uðramýþ olanlara diker gözlerini…
Aman! Ar Damarýmýz Çatlamasýn…
Eðer bu yanlýþý yapan biri varsa, kendi nefsi, ya da bir yakýný, mü’min onu da kibarca uyarýr, kýrmadan, dökmeden… Týpký Efendimiz (sav) gibi… Peygamberimiz’in amcasý Abbas’ýn oðlu Hazreti Fadl anlatýr: “Veda Haccý’nda Efendimiz’le ayný deveye binmek þerefine ermiþtim. O sýrada, genç ve güzel bir haným yanýmýza gelip Allah Resul’üne bazý sorular sordu. Peygamberimiz (sav) o hanýma bakmadan, sorularýný cevaplýyordu. Fakat kadýnýn güzelliði benim dikkatimi çekti. Bir delikanlý olarak, dikkatli bir þekilde kadýna baktýðýmý gören Efendimiz, bu davranýþýmý hiç beðenmedi. Ben kadýna bakmayayým diye, baþýmý eliyle kibarca öbür tarafa çevirdi. Bu dikkatsiz davranýþýmla Efendimiz’i üzdüðüm için çok piþman olmuþtum.”
Efendiler Efendisi’nin mübarek elleri, hala bizim günaha dönmüþ baþlarýmýzý, þefkat ve merhametle tutup, bakmasý gereken yöne çevirmektedir. Hep hayra davet eden Güzeller Güzeli’nin mesajlarý, hala ter-ü taze olarak, asýrlar ötesinden sürekli gelmekte… Ancak, o mesajlarý alacak derecede aydýnlýk mý yüreklerimiz, tertemiz mi? Günahlara bata bata, ar damarý çatlamýþ ve ruh bekâretini kaybetmiþ olanlar için hiçbir mesaj yoktur. Zira, gönül evini iffetsizliklerle karartmýþ olanlar, ancak þeytani mesajlara açýlmýþ olurlar. Bu sebeple, bilhassa da bu yaz mevsiminde, gözümüze, kulaðýmýza filtreler takmalý, sokaða üryan çýkanlara akýl ve iz’an duasýnda bulunmalý, kalbimizi, aklýmýzý ve hatta hayalimizi temiz tutmaya çalýþmalý, ekranlarý karartýp kalplerimizi aydýnlatmalýyýz.
Aman, ar damarý çatlamasýn. Manevi varlýðýmýzýn fay hattýdýr ar damarý. Çatladý mý, tahribatý yaman olur. Yüreðimizin manevi varlýðýnda taþ üstünde taþ kalmaz. Tedavisi ve telafisi de çok zor olur.Vehbi VAKKASOÐLU