Ahlak By: rabia Date: 20 Mayýs 2010, 17:25:10
Ahlâk; Her Zaman…
Daha çok sahaflarýn tozlu raflarýnda görmeye alýþýk olduðumuz ve çoktan ‘klasik’ olmuþ bir metnin þu modern zamanlarda yeniden karþýmýza çýkmasý, üzerinde düþünmeyi hak ediyor. Bu metinler, insanlarda çeliþkili hisler geliþtiriyor. ‘Eskide’ þaþalý günler görmüþ bu klasik metinler, diline ve ruhuna epeyce uzak bir zamana düþmüþ eski zaman insanlarý gibi duruyorlar. Kendileri çok daha yavaþ, derin ve sahici bir zamanýn ruhunu dile getirirken, bir þekilde düþtükleri yeni zamanlar ise hýza binmiþ ve yüzeyde akýyordur. Metnin içine doðduðu zaman ile yenilerde düþtüðü zaman ayrý dünyalardadýrlar.
Ömer Nasuhi Bilmen’in yenilerde yeni baskýsý yapýlan Yüksek Ýslam Ahlaký kitabý, beni buna benzer duygularýn içine býraktý. Klasik metinlerin, bir anlamda zamandýþý / zamanüstü, hemen her zaman sözü olan metinler olduðunun farkýndayým. Çünkü bu metinlerin ruhu, deðiþenin içinde deðiþmeyenin diline asýlýr, onu konuþurlar. Mesela Yüksek Ýslam Ahlaký kitabý; felsefenin, düþüncenin, dinlerin, insanýn temel meselesi olan, geçen zamanla birlikte geride kalmayan bir durumun, ‘ahlak’ýn altýný çiziyor. Ahlak ki, insanla birlikte vardýr; insan dün olduðu gibi bugün de var olduðundan, ahlak da hep var olacaktýr. Ama yine de, adýna modern zamanlar dediðimiz ‘bugün’ün insanýndaki baþkalaþým, konusu ahlak da olsa bu klasik metnin yeniden yayýmlanmýþ olmasý, ‘zamandaþlýk’ duygusunu vermiyor. ‘Bugün’ler için ‘eskide’ kalmýþ bir þey gibi duruyor; referanslarý, kurmayý öngördüðü insan ve bu insanýn yaslandýðý/iþaretlediði deðerler ‘bugün’ün dýþýnda kalmýþlar gibi…
‘Zaman mý insaný kurar, yoksa insan mý zamaný ayrýþtýrýr?’ tartýþmasý bir tarafa, baþka bir zamanda ve yeni bir insanla karþý karþýyayýz. Bu zamanýn ve insanýn kurucu öðesinin artýk ahlak olmadýðý ortadadýr. Baþlýða “baþarý, iktidar ve çýkar” çýkmýþtýr. Bugünkü zamaný, hayatý ve insaný; iktidar ve gücü doðuran ‘çýkar’ýn gözetimi belirliyor. Geçmiþ zamanlarda her þey insan için iken, bugün insan ‘þeyler’ içindir. Bu ise temel bir kopmadýr. Çünkü ahlak insana çalýþýr, ‘daha iyi’ bir insaný öngörür. Oysa bugün dediðimiz þey, insaný araçsallaþtýrmýþ, baþka þeylerin gerçekleþmesinde onu nesne olarak görmektedir. Bugünün insan gibi bir derdi yoktur; ne olursa olsun, iktidar ve güce koþmak istemektedir. Bu yüzden, dýþarýda akýp giden hayatýn orta yerinde insanýn deðil; borsanýn, siyasanýn, çok uluslu þirketlerin, savaþýn, ýþýltýlý arabalarýn, beþ yýldýzlý otellerin, gürültülü showlarýn sesi yükseliyor. Ýnsan yok, insanýn içinde tükendiði bir garip eylemlilik hâli vardýr. Baþlýklarýnda, kapaklarýnda ve vurgulu dillerinde insan varmýþ, insan olsun istenirmiþ gibi görünen ‘kiþisel geliþim’ rüzgârý bile, iktidar ve güç için insanýn etinden ve kýlýndan daha fazla faydalanmayý esas alýyordu. Maksat daha iyi bir insan deðildi; maksat, hedef için insanýn iþlevselliðini arttýrmaktý. Zaman, ‘bugün’de böyle; insaný ‘öz’ünden uzaklaþtýrarak ve onu öz’üne muhalif yaþatarak akýyor. Büyüsünü yitirmiþ bir dünyadan bahsediliyor. Maclntyre Erdemin Peþinde kitabýnda, erdemlerin günümüzdeki ahvâline iliþkin tüyler ürpertici bir tablo çizer. ‘Ýnsanlar ahlakî pusulalarýný þaþýrmýþ; iyilik, cesaret, dürüstlük, dostluk gibi erdemlerin adý bile anýlmýyor artýk; üstelik, uzman, terapist ve bürokratlar ordusu, daha çok tüketim, yükselme ve þöhrete ulaþabilmek için erdemlerimizden vazgeçmemiz gerektiðini vazediyor bize...’ der. Öyle görünüyor ki, Kehanetler Kitabý’nda geçtiði gibi, ‘Ýnsan olmanýn ne demek olduðunu her geçen gün daha az bileceðiz.’
Bunca gürültünün üzerinde/etrafýnda gerçekleþtiði insan nasýl bir þeydir?
Baþta söylenecek þey þudur: Öz’üne muhalif bir çizgiye koþulmuþ bu insan ahlaktan düþmüþ, ahlak içinde/üzerinde yaþayabilme gücünü yitirmiþtir. Çünkü bu insanýn öz’ü gür (özgür) deðildir; istemekten, irade koymaktan uzak biridir. Oysa ahlak ve insanýn þartý; öz’ü gür, özgür olmaktýr. Bu insan açýkgözdür, gözü açýk deðildir; her eyleminde bir ‘iþ’, hinlik vardýr. Ahlak ise ‘iþ’e yaramaz, hinliðe terstir. Bu insanýn daha iyi biri olmak gibi bir kaygýsý yoktur; daha güçlü, daha baþarýlý olmak isteyen, ‘iktidar’ýn peþinde koþan bir âdemdir o. Doyumsuz bir ‘sahipçi’dir; güce, eþyaya, bütün bir varlýða, bir þekilde ilgili olduðu insana sahip olmak, üzerlerinde iktidar kurmak istemektedir. Ýnsan olarak kendisinin izini aramýyor, kendisi için olmasý gereken þeyler için ‘ol’maktadýr. Öz’ünü gürleþtirip özgürleþmiyor; öz’üne yabancýlaþarak, ona muhalifliðini çoðaltarak nesneleþiyor. Öz’ünden uzaklaþýp nesneleþtikçe eylediklerinin bilgisinden yoksun kalýyor. Eylediklerinin bilgisinden mahrum kaldýðý için de ne yaptýðýný bilemez hâle geliyor. Ahlak ise, ne yaptýðýný biliyor olmakla ilgilidir. Filozoflar der ki; hiç kimse ‘bilerek’ kötülük yapmaz.
Evet, Ömer Nasuhi Bilmen’in Yüksek Ýslam Ahlaký kitabý böyle bir gerçeklikte karþýmýza çýkmýþ bulunuyor. Ahlaktan düþmüþ insanýn kurduðu içtimaî ve küresel gerçeklikte bu kitabýn yeniden yayýmlanmýþ olmasý, onu lüzumsuz bir þey yapmýyor, aksine gerekliðinin, çok gerekliliðinin altýný çiziyor. Zira insan, hayat ve dünya ancak ahlak ile mümkündür. Çünkü ahlak insaný öz’üne çaðýrýr, özünü gürleþtirerek onu var kýlar. Nihayette ahlak, ‘hulk’tur; hulk ise, insanýn ‘iç’i, ‘öz’üdür. Ýç’in ve öz’ün ‘iyi’leþmesiyle insan ‘iyi’ce eyler. Ve ahlak ‘iyi’ce olmak ve eylemekten baþka bir þey deðildir. Ki ahlak, insanýn ‘açýkgöz’ olmasýna manidir; olsa olsa insaný ‘gözü açýk’ eder, basiretli kýlar. ‘Ahlakçý’ deðil ‘ahlaklý’ âdem, ‘sahip olmak’tan çok ‘þahid olma’yý merkeze alýr; içine doðduðu dünyaya bir ‘þahit’ olarak gönderildiðine, ‘sahip olmak için deðil, þahit olmak üzere yaratýldýðýna’ inanýr. Kendisini kuþatan her bir þey, onun deðildir; þahadetine ve tasarrufuna býrakýlmýþ emanetlerdir. Ve ahlaklýnýn eylediðindeyse ‘iþ’ yoktur, çünkü o iþi kendi ayinesi olarak bilir, iþini/eylediðini yanýnda bir kimlik kartý gibi taþýr; iþi, ahlakýný, yani kendisini belirler.
Büyüsünü yitirmiþ bir dünyada, insandan sürgün insanlarýn ikliminde insan olmak ve kalmak kaygýsýna asýlý kalmýþlarýn kendilerine üst baþlýk ettiði ve etmeye devam edecekleri bir þeydir ahlak. Bu yüzden Ömer Nasuhi Bilmen’in Yüksek Ýslam Ahlak kitabý, bu insanlar için bir el kitabý gibi duruyor.
Nihat Daðlý
radyobeyan