Sizden Gelenler (Tasavvuf)
Pages: 1
Tasavvufta lale Yaradan i hatirlatir By: sumeyye Date: 16 Mayýs 2010, 16:27:18


TASAVVUFTA LALE YARADAN`I HATIRLATIR...



Aþkýmdan pürsafâyýmdýr sanýrsýn belki bu demler…
Aþkýn neþvesi olmaz
Lâle; Eðlâl
Leylî; Leylâ olmadan Ey güzel…

* * *


Üzerimde aþkýn pýrýltýlarý olabilir belki…
Veya âþýklarýn in'ikasýyla bir kývýlcým görebilirsin yüzümde…
Bu yüzümde gördüklerin ancak bir gölge ve akisten ibarettir. Ne özüdür, ne de kendisi…
Aynada yüzünü gördüðün vakit:
"-Bu zât benim gibi biridir ancak!" diyebilir misin?
Bir nehrin üzerine düþen yaprak için:
"-Bu ne güzel, ne berrak bir sudur." diyebilmen mümkün müdür? Sana berrak su diyebilmeleri için bulutlarýn ötesinden dökülüp gelen ve nehre karýþan bir yaðmur damlasý olman îcâb etmez mi?

Ýþte benim aþka yakýnlýðým onun akýþýyla yönlenen bir yaprak kadar yakýn, uzaklýðým ise bir o kadar ondan ayrý bir cisim olup ona karýþmamdaki zorluktan ve sýrdandýr.


Lâle, kelime olarak ele alýndýðýnda Arapça "Allâh" lâfzýna âit harfleri taþýmakta olduðu görülür. Eðlâl kelimesi de "lâle" kökünden gelir. Eðlâl ise Yâsin Sûresi'nde "eðlâlen" þeklinde geçmektedir. Manasý ise; "boyunduruk"tur.


Rasûlullâh -sallallâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz hicret edecekleri vakit kapýdaki müþrikleri etkisiz hâle getirmek için Yâsin Sûresi'nin bu âyetini okuyarak onlara bir avuç toprak atmýþtý. Müþrikler bunun etkisiyle sanki boyunlarýna boyunduruk geçirilmiþçesine baþlarýný aþaðýya indirememiþ ve Efendimiz'i görememiþlerdi. Onlar Efendimiz'i göremedikleri gibi gözleri kâinatýn bütün hakîkatlerine âmâ olmuþtur.


Bunun mukâbili olarak kalblerine Allâh lafzýný yerleþtiren ve istîdâdýnca idrak etmiþ olan Hak âþýklarý da sanki boyunlarýna nurdan bir halka geçirmiþcesine baþlarý yukarýda ilâhî cezbeye gark olmuþ, onun neþvesiyle müstaðrak bir hâldedirler. Aþaðýnýn kötülük ve pisliklerinden uzak, mâsivâdan arýndýrýlmýþ bir gönülle herþeyden mahrûm olanlar için duâ ve ilticâ hâlindedirler.


Lâlenin harfî manasý "hilâl"e de ulaþmaktadýr. Onlar semâdaki hilâlin parýltýlarýyla yol alýr, yýldýzlarla semaya dururlar. Bir semâzenin en makro hâlidir, hilâli çevreleyen yýldýzlar…


Lâlenin ebced hesabý 66'dýr. Altmýþ altý "Elhamdülillâh"a denk gelir. Onlar o hayret makamýnýn coþkusuyla yaþadýðý istiðrak hâline hamdederek "Elhâmdülillâh" derler.


Lâlenin içi kömür gibidir. Ancak dýþtan görünmez. Dýþý ise içinin tam tersine pasparlak, canlý ve rûha sekînet verici bir görünüme sahiptir. Onun bu hâli týpký baðrý yanýk bir derviþin mütebessim nûr hâleli yüzüne benzer.


Gerçek lâlelerin hepsinde renkli altý yaprak bulunur. Bu ise îmanýn altý nûrunun libâsýna bürünen derviþin îmân ve ihsan potasýnda erimesi ve daha sonra bu nurun þualarýyla derinden bir yanýþa gark olmasýnýn da bir simgesidir.


Bununla beraber Kur'ân-ý Kerîm'in (ayný zamanda Fâtiha sûresinin) altýncý âyeti de "Bizi dosdoðru yola (Sýrât-ý Müstakîm'e) ilet" âyet-i kerimesidir. Bu âyet ayný zamanda bir duâ vasfý taþýmaktadýr.


Lâlenin renkli yapraklarýnýn yukarýya doðru olmasý da týpký bir derviþin duâ ediþindeki edâyý andýrýr. Zira derviþ bu hâl ile sýrât-ý müstakîm üzere olmayý murâd etmiþ ve ifrat-tefrit noktalarýný törpüleyerek hakîkate, yani istikâmete ermiþtir. Ve týpký lâlenin derûnundaki siyahlýðý göstermemesi gibi o da içinde yaþadýðý yanýþ halini gizlemiþ ve kendine her nazar edene o güzel rengini sunarak ona ferahlýk vermiþtir. Nitekim lâlenin en revaç bulduðu dönemlerden biri olan Osmanlýlar zamanýnda ona, "ferâhâver (ferahlýk veren)" denmiþtir. Ýþte bu vasýflarla vasýflanan derviþ de týpký lâlenin bu adýný alarak etrafýna letâfet ve zerâfet saçmýþ, gönüllere âb-ý hayat sunmuþtur.


Hülâsa; lâlenin eðlâl oluþu, Lâlenin hakîkat deryasýna dalýþ hâlidir.
Leyl; gece demektir. Gece sevda demektir. "Sevda"nýn asýl manasý "siyah"týr. Gece kýymet bilene "kara sevda"nýn yaþandýðý ânlardýr. Eðer sen geceyi kopkoyu bir boþluk olmaktan çýkarmak istersen, gönüldeki yârlarý ve aðyârlarý yok etmelisin! Ýþte o zaman her yer sana âyân olur. Sanýrsýn ki gece bitmiþ de gündüz oluvermiþtir. Böylece fânî muhabbetler silinerek kalb sevdânýn deryâsýnýn derinliklerinde yolculuða çýkmýþtýr. Burada bahsedilen "Leylâ" temsîlî olup, asýl
kasdedilen "Mevlâ"dýr. Her yerin âyân oluþuyla kalb kâinâtýn esrârýný okuyucu ve alýcý bir hâle gelir. Ve Cebrâil'in "Oku" emrini müteâkiben örtüsüne bürünen ürkek yürek, artýk serpilip açýlýr ve her yanda Leylâ'yý "Mevlâ" görür hâle gelir.


Ey Gönül! Cânýna üflenen nefhayla yan da kavrul! Amma lâle gibi ol ki, hâlinden sadece "yâr" haberdâr olsun. Öyle ki, Efendimiz -sallallâhu aleyhi ve sellem- ümmeti için gönlü dâim hüzne gark olurken dahî, yüzü her lahzâ beþûþ (mütebessim) idi…



ALINTI

radyobeyan