Sizden Gelenler (Tasavvuf)
Pages: 1
Basiret By: sumeyye Date: 16 Mayýs 2010, 16:09:40
"Basiret"



Basiret’, kelime olarak ‘görmek’ anlamýndaki ‘ba-sa-ra’ fiil kökünden türemiþ bir mastardýr. Bir terim olarak basiret, idrak (anlayýþ/kavrayýþ) kuvveti, derin görüþ, ileriyi görme, bilinçle kestirme, yakîn, burhan, huccet, bir þey hakkýnda oldukça bilgili olmak, zeka, ibret gibi anlamlara gelmektedir. Avýn izini sürmeye yarayan kanýna da basiret denmiþtir. O izler avcýyý ava götürmektedir.




‘Basar’ýn görmekle yakýndan ilgisi vardýr. Basar görme endiþesiyle bakmaktýr. Bakmak-görmek iliþkisinde her ikisini birleþtiren, ama nihai olarak ‘görme’yi‘ hedefleyen bir bakmadýr ‘basar’. Basar’ kelimesi ayný zamanda hem görme organý olan göz için, hem de gözün görme kuvveti için kullanýlýr. (Raðýb). Ýdrak eden kalb için ‘basiret’ sözü kullanýlýr.




Basiret, “Kendisiyle hakla batýlýn temyiz edildiði marifet (bilgisi)” olarak tarif edilmiþtir. Basiret kavrama yeteneðidir, vukuf kazanmak, olay ve nesneleri anlayýp kavramak, vukufiyet kesbetmektir. Basiret bilmek anlamýna da gelir. Araplar ‘raculun basîrun’ dediklerinde ‘alim’ kimseyi kastetmiþ olurlar.




Bir Kur’an kavramý olan basiret Allah’ýn görmesiyle alakalýdýr. Allah’ýn görme sýfatý vardýr ve isimlerinden biri de Basîr’dir. Allah’ýn görmesi (tabir caizse ‘basiret’i) ise, O’nun ilminin her þeyi kuþatmasý ile alakalýdýr.


Bu da ‘hikmet’ kavramýný gündeme getirmektedir. Allah’ýn görmesini (basar sýfatýný, yani ‘basiret’ini) O’nun hikmeti’nden ayrý düþünmek ne mümkündür. Þu halde mü’minin basireti de hikmet kavramýndan ayrý düþünülemez.




‘Basiret’ kelimesi Kur’an’da iki kere kullanýlmýþtýr. (12/Yusuf, 108; 75/Kýyamet, 14) Çoðulu olan ‘basâir’ beþ yerde, yine basiretle hemen hemen ayný anlamda kullanýlan ‘tabsýra’ kelimesi ise bir yerde kullanýlmýþtýr. ( 50/Kaf 8 )




Kýyamet suresinin 14. ayetinde insanýn kendi kendine þahitlik yapmasý anlamýnda kullanýlmýþtýr. Basiret kelimesi Kur’an’da kavramsal anlamýný en iyi ifade edici olarak Yusuf suresinin 108. ayetinde vuzuha kavuþturulmaktadýr:
“De ki, bu benim yolumdur, bir basiret üzere Allah’a davet ediyorum; ben ve bana uyanlar (böyleyiz). Ve Allah’ý tenzih ederim, elbette ben müþriklerden deðilim.” (12/Yusuf, 108).




Þimdi ayetteki birtakým ifadeler teker teker tedkik edilirse basiretin ne olduðu ve ne olmadýðý daha iyi anlaþýlacaktýr. Dikkat edilirse ayetin eksenini ‘yol’ kavramý oluþturmaktadýr. ‘Bu benim yolumdur’ sözüyle, Peygamber’in lisanýndan Allah’ýn dini ‘yol’ olarak adlandýrýlmýþtýr. Peygamber “bu benim” sözüyle dine sahiplenmektedir.



O bu yolu iyice özümsemiþ, benimsemiþ ve içine sindirmiþ ki, ‘bu benim yolumdur’ diyor. Ayrýca, bu yolu en mükemmel bir þekilde kavramýþ olduðu da anlaþýlmaktadýr. Zira kiþinin -þarlatanlarýn dýþýnda-, kavramadýðý bir þeye ‘bu benim…’ diyerek sahiplenmesi mümkün deðildir.




Hemen arkasýndan Peygamber (a.s.) “bir basiret üzere Allah’a davet ettiðini” beyan etmektedir. Allah’a davet ve basiret… Birbirinin lazým-ý gayrý mufarýký iki erdem, iki görev. Allah’a davetin elbette basiretsiz olmasý düþünülemez. Allah’a davet sýradan bir iþ deðildir.



Basiret, teblið ehli mü’minlerin bir niteliði olmak durumundadýr. Peygamber (a.s.) bunu beyan etmekle kalmýyor, peþisýra, kendisine tabi olan mü’minlerin de ayný þekilde olduklarýný belirtiyor. Peygamber’in bu sözü Allah tarafýndan da onaylanmaktadýr. Þu halde mü’minler de týpký Peygamber/ler gibi basiret üzere Allah’a davet etmekle yükümlüdürler.




Bu sözlerin ardýndan Peygamber Allah’ý tesbih ve tenzih ediyor. Allah’ýn sübhan olduðunu söylemek, yaratýlmýþ olan insan ve diðer varlýklarýn hiçbirine benzemediðini, insanýn aklýna gelen tasavvurlardan müteal olduðunu ifade etmek demektir. En son olarak da Peygamber, kendisinin müþriklerden olmadýðýný ilan etmekte, bir nevi deklarasyon yapmaktadýr. Þu halde, Allah’a basiret üzere davet etmekle müþrik olmamak ve Allah’ý tenzih etmek, Allah’ý yüceltmek arasýnda birebir iliþki vardýr.





Yani basiret’in esasýný þirkten temizlenmek teþkil etmektedir. Allah’a çaðrý yapýldýðýna göre, taným gereði, Allah’ýn dýþýndaki bütün somut ve soyut putlarýn reddedilmesi zorunludur. Basiret üzere olmayan davet þirke yakýn bir davettir. Basiretli olmak mesela, þirkin zýddý olan tevhidin bir baþka ifadesi olarak, Allah’ý tenzih etmeyi gerekli kýlar. Týpký muhammed (a.s)ýn yaptýðý gibi. Allah’ý tenzih edemeyen kiþilerin basiretli olduklarýný düþünmek mümkün deðildir. Müþrikler eðer basiretli olsaydýlar þirk içinde olmazlardý.




Günümüz sosyo-politik ortamýnda, týpký Allah’ýn “kendi ellerinizle kendinizi tehlikeye atmayýn” emrinin “en küçük bir riski bile göze almayýn, her türlü kolaycýlýðý deneyin, Allah yolunda hiçbir sýkýntýyý göðüslemeyin, nenize lazým!” þeklinde anlaþýlmasý gibi bir durum yaþanmaktadýr. Halbuki Allah “Ýnfak edin; infak etmeyerek kendi ellerinizle kendinizi (cehennem) tehlikesine atmayýn” (2/Bakara, 195) buyururken, “Ýslam düþmanlarýnýn dikkatinizi üzerinize çekecek hiçbir giriþimde bulunmayýn” olarak, yani ayetin maksadýna tamamen ters bir yoruma ulaþýlmýþtýr.






Týpký bunun gibi, “basiretli olmak”, takiyyeci olmak, en küçük bir risk bile varsa inancýný gizlemek, köprüyü geçinceye kadar ayýya dayý demek gibi küçük hesaplar yapmak olarak anlaþýlmaktadýr. Oysa basiretli olmak, tebliðin önüne çýkan engelleri, yine Allah’ýn emirleri çerçevesinde kalarak aþmak anlamýna gelir. Basiretli olmak ileriyi görmek demektir, bir delikten iki kere ýsýrýlmamak demektir. Fakat bütün yapacaklarýný, Ýslam düþmanlarýnýn tepkilerine göre þekillendirmek basiret olamaz.






Burada, hemen hemen her þeyin olduðu gibi basiretin de sahteleþtirildiðinden bahsetmenin mümkün olduðunu Kur’an bize öðretmektedir. Bu öðretiye göre, Musa’nýn yokluðunda altýndan bir buzaðý heykeli yapan Samiri, Musa’nýn kendisini sorgulamasý üzerine þöyle demektedir: “Ben onlarýn göremediði bir þeyi gördüm…” (20/Taha, 96). Samiri, bu ifadeye göre, Musa’nýn getirdiði ayetlerden, diðer insanlarýn anlamadýðý, daha farklý þeyler anlamýþ.





Onlarýn fark ve idrak edemediði þeyleri fark ve idrak etmiþ, yani daha basiretli olmuþ! Fakat Samiri’nin “basireti” kendisini, alemlerin Rabbi Allah’ý býrakýp kendi eliyle yaptýðý bir hayvan heykeline tapma derekesine düþürmüþtü! Yani bu, basiret olarak adlandýrýlan gerçek bir basiretsizlikti. Ýþte Kur’an’ý Samirice okuyuþ biçimleri süregeldiði için, çaðdaþ Samiriler, Kur’an öðrencilerinin gördüðünden daha farklý þeyleri gördüklerini iddia ederek, kendilerini çaðdaþ Ýslam düþmaný rejimlerin kulluðuna adamaktadýrlar.






Kendileri gibi beþer olan rablerinin verdikleri para, ünvan, yetki ve makam gibi iltifatlar sayesinde Samiri’nin buzaðýsý benzeri putlar yaparak, insanlarý bunlara tapmaya çaðýrmaktadýrlar. Seçim meydanlarýnda öttürdükleri mikrofonlarý Samiri’nin buzaðýsýndan daha gür ses çýkartmakta, böylece beþer-tanrýlarýna tapmaya daha yüksek sesle çaðýrmaktadýrlar. Bu hal, yeni bir Musa’nýn avdetine kadar böyle devam edecektir…






Kýsacasý, Samiri’nin basiret iddiasý þeytani bir manipülasyondur. Mü’minlerin basireti ilk baþta bütün þeytani manipülasyonlarý farketmeyi ve onlarýn þerrinden Kur’an rehberliðine sýðýnmayý gerektirir. Samiri ve bel’am taifesinin Ýslam düþmaný ulusal ve küresel müstekbirlere tabasbuslarý, onlarýn çizdiði çizginin dýþýna çýkmama gayretleri kesinlikle basiret deðildir. Bu olsa olsa, münafýklýk olabilir.




Mü’minlerin basireti Allah’a kul oldukça artar, geliþir ve saðlamlaþýr. Saðlamlaþtýkça da bütün þeytani oyunlarýn üstesinden gelme kuvveti kazanýr.


ALINTI
Ynt: Basiret By: ceren Date: 22 Mart 2017, 21:25:44
Esselamu aleykum.Basiret allahin gördügu ve onun elinde olan bizim erisemedigimiz seylerdir.Rabbim razi olsun paylasimdan...

radyobeyan