Nefsimize malik miyiz By: sumeyye Date: 15 Mayýs 2010, 15:30:35
Nefsimize Malik miyiz?
"Ben, ben dedimse de Sensin, yine ol ben... Hiçten ne çýkar? Hem bana benlik yine Senden..."
Ýnsan, kendini nefsine malik zanneder. "Ben yaptým, ben ettim" þeklinde gururlanýr, havalara girer.
Gerçekte ise kendi kendine asla malik olamaz. O, malik deðil, memlûktur. Yani ALLAH'ýn yarattýðý bir varlýk olarak O'nun tasarrufu altýnda*dýr. Fakat sorumlu olmasý için az bir irade kendisine veril*miþtir. Vücudundaki hücrelere söz dinletemeyen, kalbini çalýþtýramayan bir insanýn "Ben kendime malikim" demesi gü*lünç bir iddiadýr!
Kur'an, Hz. Peygamber'e bu konuda þu talimatý verir: "De ki: 'ALLAH'ýn dilemesi dýþýnda ben fayda veya zarar vermek noktasýnda nefsime malik deðilim'"( A'raf, 188; Yunus, 49.)
Kur'an'dan bu dersi alan Hz. Peygamber, konuþmalarýn*da sýkça þu ifadeyi kullanýr:
"Nefsim elinde olan ALLAH'a yemm ederim ki..." "Ben nefsime malik deðilim" diyen insan gururdan, ki*birden kurtulur. Fayda ve zararý ancak ALLAH'tan bilir. Baþarýlý olduðunda bunu "Ýlâhî bir ihsan" olarak görür, þük*reder. Tevazu ve mahviyetle ömrünü geçirir.
Þöyle bir temsille, nefsimizin bu yönüne bakabiliriz: Sýrtýndan farklý borular geçen bir heykel farz ediyoruz. Bu borularýn kiminden su, kiminden süt, kiminden limo*nata akýyor. Bu heykel, sadece önünü görse, bütün bunlarý kendinden sudur ediyor zannedebilir. Fakat baþýný arkaya çevirip bakabilse, bunlarýn kaynaklarýnýn kendi dýþýnda olduðunu görecektir.
Ýþte, insan, binlerce hünere sahip canlý bir heykeldir. Baþta hayatý, ruhu, bütün kabiliyetleri ALLAH tarafýndan verilmiþtir. Bülbülün "Sesim güzel." diye kargaya hava at*maya hakký olmadýðý gibi, baþarýlý insanlarýn diðerlerine üstten bakmaya haklarý yoktur. Haklarý yalnýz, Ýlâhî ni*metlerin þuurunda olarak þükretmek, kabiliyetlerini müspet bir þekilde kullanmaktýr.
Meþhur Yunus Emre, bu konuda þöyle der:
Beni bende demen, ben bende deðilem!
Bir ben vardýr, bende; benden içeru...
Nefis Putu
Mevlâna, nefis hakkýnda þu tespitte bulunur: "Nefis, bir puttur; öyle ki diðer putlar, bu puttan doðmuþlardýr/'( Mevlâna, II, 458.)
Ýnsanoðlu, tarih boyu sahte tanrýlardan bir türlü kurtu*lamamýþtýr. Günümüzde bile dünyanýn her tarafý böyle tanrýlarla doludur. Ýlkel kabile dinlerindeki totemden Hindularýn ilâhlaþtýrdýklarý ineðe varýncaya kadar her türlü putu hemen her tarafta görebiliriz. Ýþte, nefis, bu putlar içinde merkezde yer alýr; zira diðer putlar, nefsin farklý temayüllerinden doðmuþlardýr.
Ýnsanlarýn büyük bir ekseriyeti, ALLAH'ýn varlýðýný ka*bulle beraber, genelde O'nun sýfatlarýnda ihtilâfa düþerler. "Biz bunlara, ancak bizi ALLAH'a yaklaþtýrsýnlar diye iba*det ediyoruz."( Zümer, 3.)
diyen Cahiliye Arabi, aslýnda ALLAH'ý ka*bul etmektedir. Fakat onun itikadýnda ALLAH çok ötelerde olduðundan ona bir sembol lâzýmdýr. Ýþte, putlar, bu sem*bol olmuþ; tarih boyunca nice insan, putlara tapmaktan kurtulamamýþtýr. Ýneði kutsal kabul eden bir Hindu, Buda heykeli karþýsýnda secdeye varan bir Budist, herhalde bunlarda Ýlâhî bir sembol görmekte, o þekilde bunlara iba*det etmektedir.
Pek çok insan, ALLAH'ý bir mahlûk olarak tasavvur eder, hemen karþýsýnda görüvermek ister! "Ey Musa!.. ALLAH'ý açýktan görmedikçe sana inanmayacaðýz!"( Bakara, 55.) diyen Hz. Mu*sa'nýn kavmi, buna güzel bir misaldir.
Hamdi Yazýr, üstteki ayetle ilgili þu orijinal yorumu ya*par:
"Böyle, duyularýyla muhatap olduklarýndan baþka bir þey tanýmayan, gözlerine batmayan þeye inanmayan ve inanmak istemeyenler, asasýz yürüyemeyen âmâlara ben*zerler. Mabutlarýný da elleriyle tutmak, yoklamak isterler. Nazarlarýnda manevî þeyler sadece akýllarýyla ulaþtýklarý, mücerret þeyler ise birer vehim kabul edilir. Tapmak için mücessem þeyler ararlar; bulamazlarsa yaparlar, ona ta*parlar ve ondan imdat ararlar.
Çünkü insanlarda ibadet, fýtrî bir kanundur; bundan kurtulamazlar. Fakat gerçek mabudu göremeyince ve kalplerinden, akýllarýndan kuvvet alamayýnca, gözlerinin tuttuðu, ellerinin eriþtiði bir þeyden kuvvet dilenirler. Hiç olmazsa bir öküz veya öküzün al*týnda buzaðý ararlar!"( Yazýr, Hak Dini Kur'an Dili, I, 359)
Hamdi Yazýr'ýn "Hiç olmazsa bir öküz veya öküzün altýnda buzaðý ararlar!" sözü, birçok telmih ihtiva eder. Þöyle ki:
Hz. Musa zamanýndaki Mýsýrlýlar, günümüz Hindularý gibi, öküze kutsallýk vermiþ bir kavimdi. Uzun yýllar Mý*sýr'da esir kalan Hz. Musa'nýn kavmi bu batýl inançtan et*kilenmiþti. Öyle ki Hak Din'e girdikten sonra bile bu inan*an etkisinden kurtulamamýþlardý. Hz. Musa, Tur'a gidip de Samiri isimli birisi, ziynet eþyalarýndan bir buzaðý yaparak "Ýþte, sizin ve Musa'nýn ilâhý!.." diye ilân ettiðinde Musa'nýn kavmi, buzaðýya tapmakta tereddüt etmemiþti.( . Taha, 83-97.)
Keza, Bakara Suresinde anlatýlan olayda, Cenab-ý Hakk'ýn Ýsrailoðullarýna bir sýðýrý kesmelerini emretme*sinde, "sýðýrperestliðin kaldýrýlmasý" mesajý vardýr. Yani öküz, tapýnýlacak bir mabut deðil, Hak Mabut olan Al*lah'tan, insanlara, isterlerse kesip yiyebilecekleri bir nimet*tir.
Puta tapmanýn bu tarihî manzaralarý yanýnda, "çaðdaþ"(!) görüntüleri de vardýr. Anlatýlýr ki Güney Afrikalý bir profesör, bazý araþtýrmalar için Hindistan'a gelir. Hint*li meslektaþýyla giderlerken tren, istasyon dýþýnda bir yer*de durur. Bekleyiþ uzayýnca Güney Afrikalý, sebebini so*rar. Hintli meslektaþý,
"Sebebini bilmiyorum, ama gidip bir sorayým." der. Döndüðünde "Merak edecek bir þey yok." der,
"Tren yoluna bir inek uzanmýþ; kalkýnca yola devam edilecek." Bunun üzerine Güney Afrikalý profesör, "Hay*ret!.. 20. Yüzyýl'da hâlâ ineðe tapýlabiliyor!" deyince Hintli profesör sorar: "Peki, sizde hiç böyle þeyler yok mu?" Gü*ney Afrikalý önce "Yok." dese de biraz düþününce beynin*de þimþekler çakar ve ürpererek þu cevabý verir:
"Haklýsýn, dostum!.. Bizde de var. Hatta bizim durum sizden de kötü! Sizin inek birazdan kalkar, ama bizde öyle inekler var ki yýllar geçse bile yine yerlerinden kalkmazlar!"
Nefis Engeli
"Engeller takýlmak için deðil, aþýlmak içindir."
Ýnsan, bu dünyaya ALLAH'ý bulmak, O'nu tanýmak, O'nun gösterdiði yolda gitmek üzere gönderilmiþtir. Fakat imtihan gereði olarak, ALLAH'a giden yol engellerle doludur. Nefis, bu engellerden en büyüðüdür!
Nefsinin kötü meyillerine, þiddetli arzularýna boyun eðenler, artýk ALLAH'ýn gösterdiði yolda deðil, nefsin göster*diði yolda giderler.
• Bu yolda sadece dünya vardýr.
• Bu yolda oyun ve eðlence ile vakit öldürmek vardýr.
• Bu yolda gayri meþru zevkler vardýr.
• Bu yolda "ben" merkezli kendini beðenmek, kendini satmak, kendi derdinde olmak vardýr.
• Bu yolda ulvî gayelerden mahrumiyet, süflî gayelere yönelmek vardýr.
Nehrin akýþ yönünden yüzmekle nehre karþý yüzmek farklý þeylerdir. Þu hayatta nefse raðmen iyi þeyler yapa*bilmek, nehre karþý yüzmeye benzer. Zordur, ama zevkli*dir. Her kiþinin deðil, er kiþinin kârýdýr.
Nefis Perdesi
Nefis, ALLAH'ý bulmada en büyük perdedir. Rivayete gö*re, ALLAH ile insan arasýnda zulmanî ve nuranî 70 bin per*de vardýr.( bkz.,Razî, XXIII, 230-231.)
Arapça da 7-70-700 gibi ifadeler çokluktan kinaye olduðundan, bu 70 bin ifadesini de ayný þekilde deðerlendirmemiz mümkündür. Yani insan ile ALLAH ara*sýnda pek çok perde vardýr. Þair, bu perdeleri þöyle ifade eder:
Perdeler, hep perdeler...
Her yerde, her yerdeler.
(Necip Fazýl)
Bir perde arkasýndan bakan kimse, eðer o perde þeffaf deðilse arkasýný göremez. Meselâ tabiat, ALLAH'ýn tasarru*funa perdedir. Tabiat perdesini aþamayan, "Her þeyi ta*biat yapýyor." der. Böyle birine göre, yaðmuru bulut yaðdýrýr, meyveyi aðaç yapar. Fakat tabiat perdesini aþan ve açan birisi, "ALLAH, bulutla yaðmuru, aðaçla meyveyi gön*deriyor." diye itikat eder, tabiata ALLAH'a perde olmaktan çýkarýr.
Benzeri bir durum, nefis için de geçerlidir. Nefsini aþamayan birisi, ona bir rububiyet verir, nefsini putlaþtýnr. Kendini kendine yeter görür, üzerinde bir Rabb'in ta*sarrufunu kabul etmek istemez. Fakat "Ben kendime malik olamam. Çünkü ben yaratýldým. Birisi bende tasarrufta bulunuyor. Beni yaratan ve vücudumu idare eden zat, beni benden daha iyi biliyor. Ben, kaç tane böbrek taþýdýðýmý bilmezken O, hem böbreðimi, hem kalbimi, hem bütün hüc*relerimi çalýþtýrýyor." diye düþünür, nefsini Hakk'a þeffaf bir ayna hâline getirir. Böylece küfürden-þirkten kurtulur.
Nefis Ejderhasý
Bir yýlan avcýsý, daðda donmuþ bir ejderha bulur. Öl*müþ zannederek þehre getirir. Halk, bu büyük ejderhanýn etrafýnda halka olmuþ seyrederken güneþin ýsýsýyla buzlan çözülen ejderha, kýpýrdamaya baþlar. Halk, dehþet içinde saða sola kaçýþýr. Yýlancý ise korkusundan ne yapacaðým bilemez. Ejderha, yýlancýnýn üzerine saldýrýr ve iþini bitirir!( Mevlâna, VIII, 236.)
Hikâyedeki ejderha, nefsi temsil etmektedir. Nefis ej*derhasý bazen ölü gibi hareketsiz görülse de bu hâli geçi*cidir. Her an harekete geçebilir, sahibine zarar verebilir. Meselâ karþý cinse karþý ilgi, bulûð dönemiyle birlikte ký*pýrdanmaya baþlar. Benzeri bir durumu, mal makam gibi nefsin düþkün olduðu þeylerde görürüz. Ýnsan, hayatýnýn bir döneminde bunlara karþý ilgisiz kalsa bile uygun bir or*tam meydana geldiðinde nefis bunlara meyleder, ulaþmaya çalýþýr.
Arabasý olmayan birisine "Niçin araba almýyorsun?" demiþler. "Henüz o noktada bulûða ermedim!" cevabýný vermiþ.
Ejderha temsilini biraz daha geniþleterek, onu yedi baþlý bir canavara benzetebiliriz. Ýnsan, mücadeleyle o baþlar*dan birkaçým devre dýþý býraksa bile canavarýn baþka baþlarý saðlam kalmakta, tehlike arz etmektedir.
Bundan dolayý, nefisle mücadele bütün Ömür boyu devam edecek*tir.
Gariban birinin mütevazi olmasý normal bir durumdur. Ama ayný kiþi zengin olsa veya iyi bir makama gelse eski hâlini devam ettirmesi zorlaþýr. Nefsi, içten içe kýpýrdan*maya baþlar. "Ben baþkayým, ben büyüðüm." havalarýna girmek ister.
Asýl hüner, böyle durumlarda tevazu hâlini devam etti*rebilmektir.
Ýffet güzeldir, gençte daha güzeldir.
Cömertlik güzeldir, zenginde daha güzeldir.
Tevazu güzeldir, âlimde daha güzeldir...
Yazar: Doç. Dr. Þadi Eren
Ynt: Nefsimize malik miyiz By: elveda Date: 15 Mayýs 2010, 15:40:53
alýþ-veriþ konusunda da pek nefse söz geçmiyor
Ynt: Nefsimize malik miyiz By: Kevšer Date: 21 Ekim 2015, 05:37:36
Esslâmü Aleyküm. Bu güzel bilgiler için Rabbim Razý olsun kardeþim. Eðer Rabbimiz'in Rýzasýný kazanmayý istiyor isek nefsimizin oyunlarýna gelmemeye dikkat etmeliyiz. Rabbim ilmimizi artýrsýn inþaAllah. Amin