Dini makale ve yazýlar
Pages: 1
Ebedi yar By: sumeyye Date: 11 Mayýs 2010, 11:45:48
Ebedî Yâr

Sevgi insanoðlunda öyle güçlü bir duygudur ki, Orta Anadolu'dan bir halk âþýðýna þunlarý söyletir:

"Mezarýmý yol üstüne kazsýnlar,
Yâr geçerken belki bana can gelir."

Peki bir insanýn sevgisini kendisi gibi âciz, artýlarýyla birlikte eksileri de olan bir insana bu derece hasretmesi doðru mudur? Ýçimizdeki sonsuza müteveccih hissiyat, fânî olanda aradýðýný bulabilir mi?

Ýstatistikler, "Mezarýmý yol üstüne kazsýnlar." diyecek kadar coþkun bir sevgiyle yuva kuran insanlardan pek çoðunun evinde az denemeyecek sýklýkta kavgalar yaþandýðýný, flört usulü evliliklerde boþanma nispetlerinin bir hayli yüksek olduðunu söylüyor. Elbette sevgi hayatý kuþatmalý, eþler ve aile fertleri arasýnda sevgi olmalý, seçtiðimiz iþimize karþý sevgimiz olmalý, sevgi hayatý, canlý cansýz bütün varlýðý kuþatmalý. Sevginin olmadýðý iþ de aþ da tatsýz tuzsuz olur.

"Sevginin varlýðýn sebebi olduðu" þeklindeki düþünce, Gazali'den (ks) Bediüzzaman'a (ks) Ýslâm büyüklerince kabul edilir. Bu, tasavvuf ehli baþta olmak üzere, Ýslâm ulemasýnýn çoðunluðunun ortak görüþüdür. Bediüzzaman: "Muhabbet þu kâinatýn bir sebeb-i vücududur, hem þu kâinatýn rabýtasýdýr, hem þu kâinatýn nurudur, hem hayatýdýr." sözleriyle kâinatýn yokluktan varlýða çýkýþýný muhabbete baðladýðý gibi, hâl-i hazýr varlýðýný ve iþleyiþini de muhabbetle izah eder. Bu konuda Prof. Dr. Ýbrahim Canan Bey'in 'Bediüzzaman'da Muhabbet' adlý çalýþmasý oldukça ufuk açýcýdýr.

Sadece Allah ile yarattýklarý arasýndaki deðil, O'nun bir lütfu olarak, insan ile diðer canlýlar arasýndaki irtibatlar da muhabbet esaslýdýr. Bu, varlýk âleminde, atomun çekirdek ve elektronlarýndan, seyyare ve galaksilere kadar cazibe, çekim, meyil, ilgi ve yakýnlýk duyma þeklinde tecelli eder. Meselâ, hidrojenle oksijenin, suya dönüþmek üzere birleþmelerinde rol oynayan çekim gücüne, mecâzen aþk-ý kimyevî denir. Bediüzzaman'a göre, aþk ehli olan Allah dostlarý Vedûd isminin tecellilerine mazhardýr. Bu ismin penceresinden bakýlýrsa, kâinatýn mayasýnýn, varlýklarýn hareketinin ve aralarýndaki münasebetin, çekilme, çekme ve çekim oluþturma kanunlarýndan kaynaklandýðý, bunlarýn da sevgiden geldiði görülür. Ýlâhî sevginin tecellisinden ve o muhabbetten herkes istidadýna göre mest olur.

Peki, sadece sevgiyle yola çýkan, mânevî dinamiklerle yeterince donanmamýþ insan aradýðý huzur ülkesine ulaþabilir mi? "Ýman, insaný insan eder, hattâ sultan eder." diyen Bediüzzaman, imanla beslenmeyen muhabbetin ve diðer lâtifelerimizin kendi baþlarýna bir hayat kýlavuzu olamayacaðýna dikkat çeker. Bâki Olan'a (celle celâlühü) ulaþýlmadan, O'nu tanýmadan hakiki saadetin elde edilemeyeceðini ise, þu sözlerle ifade eder: "O'nu (celle celâlühü) tanýyan ve itaat eden zindanda dahi olsa bahtiyardýr. O'nu unutan saraylarda da olsa zindandadýr, bedbahttýr." Evet, Rabb'ine tam yönelemeyen insan meþakkatli hayat yolunun menzillerinde yorulacak, geçidi zorlu, suyu derin mesafelerinde bunalýmlar yaþayacaktýr. Bu sýkýntýlar, ancak insanýn nefsini ve Rabb'ini tanýdýðý nispette azalacaktýr. Ýnsanýn kendisini doðru bir kýlavuzla tanýmasý onun ruh haritasýndaki her þeklin yerine oturmasý demektir. Felsefenin bakýþýyla insan bir meçhul olsa da, bu, inanan insan için çok farklýdýr.

Kur'ân, insaný abd (kul) olarak vasýflandýrýr. Ýnsan; eþya ve hâdiselerin tazyikâtýndan kurtulduðunda Allah'a gerçek mânâda kul olur. Böyle bir kulluða erme ve sevgi dâhil bütün istidatlarýn ruh haritasýnda yerini bulmasý elbette ki, terbiyeyle mümkündür. Ýnsan, küçük yaþtan itibaren ancak irfan hedefli bir terbiyeyle sevgiyi sindirir.

Günümüzde psikiyatrik problemlerin bu derece artmasý, insanlarýn her tür imkâna raðmen stres yüklü bir hayattan kurtulamamalarý ve psikiyatriyle ilgili birimlerin hýzla çoðalmasý ne anlatmaktadýr? Bu problemlerin, Yaratýcý'nýn insana bahþettiði sevginin doðru yön ve yerini bulamamasýndan kaynaklandýðýný söyleyebiliriz. Zîrâ, imanla beslenmeyen sevgi, zamanla insaný yanlýþ düþüncelere yöneltebiliyor. Çünkü Allah'a, Âhiret'e, ebedî hayata inanmadan sevmek ve bunu sürdürmek mümkün deðildir. Kâinat'a ve varlýklara O'nun hesabýna bakmak ve mahlûkatý O'ndan ötürü sevmek insaný ayakta tutar ve hayata baðlar. Sonunun yokluða çýktýðýna inanýlan bir hayatta, sevme ve sevilme insana azaptan baþka ne verebilir?! Allah yoksa, Âhiret yoksa, insan için ne var?!.. Bu imansýz düþünce ve sevgi hayata hangi rengi katabilir, insana hangi þevki verebilir?!

Diðer yandan, sevgisi imanýyla olgunlaþmýþ 'Makber' þairi Abdülhâk Hâmid, eþinin vefatý sebebiyle yazdýðý uzun þiirinin sonlarýnda þu mýsralarla huzur bulur:

"Andýkça seni büyür hayalîm;
Bir fecr-i azîm olur leyâlim.
Nâmýn ne kadar enîs-i candýr?
Feryadým ile sana revândýr.
Allah derim, gelir mecalim;
Allah derim, biter zevalim.
Tahriki ile uçar bu savtýn,
Gamdan ne kadar kýrýlsa bâlim."

Evet, hayatýn mânâsý Allah'a imanla keþfediliyor. Sevgi hakiki deðerini imanýn nuruyla kazanýyor. Bu yüzden öbür dünyaya uzanýyor, yokluða ve eleme dönüþmüyor. Sevgi, Sevgiyi Veren'e yönlendirildiðinde; "Her þey fânî, Allah Ebedî Yâr" hakikati hissediliyor.


Tahir TANER

radyobeyan