Cuma Vaazý
Pages: 1
Yemin ve Keffareti By: neslinur Date: 10 Mayýs 2010, 13:02:02
Yemin ve Keffareti

Ýnsanoðlu birçok unsurla kendini ifade etmeye çalýþmaktadýr. Bu unsurlarýn en önemlisi ise sözdür. Kiþi kendi meramýný en iyi sözle ifade eder. Kendini en iyi þekilde söz ile anlatýr. Yapmýþ olduklarýný, yapacaklarýný ve yapamadýklarýnýn sebeplerini yine söz ile dile getirir. Bu sebeple söz, insanoðlunun en temel özelliklerinden biridir. Ýnsanoðlu söz söylediði zaman sözünün güvenilir olmasý için, sözünü kuvvetlendirmede bazý yollar kullanýr. Sözün kuvvetlendirilmesi için baþvurulan yollarýn baþýnda ise, Yemin gelmektedir.

Sözlükte "kuvvet, sað taraf, sað el, and içmek, kasem" gibi anlamlara gelen yemîn, dinî bir kavram olarak, bir kimsenin Allah'ýn adýný veya sýfatýný zikrederek sözünü kuvvetlendirmesi demektir.[1] Meselâ “Vallahi þu iþi yapmam”, “Vallahi þu yere gitmeyeceðim”, “Vallahi borcumu ödedim” þeklindeki beyanlar böyledir. Bu tür yeminlere fýkýh dilinde kasem adý verilir. Bundan ayrý olarak köle âzat etme ve boþamaya baðlý olarak yapýlan ve bazý fýkhî sonuçlar doðuran yemin çeþidi ile yargýlama hukukunda ispat vasýtasý olarak baþvurulan yeminden de söz edilebilir.[2]

Günümüzde en çok kullanýlan yeminlerin baþýnda “Vallahi, Billahi, Tallahi” gibi lafýzlar gelmektedir. Ayrýca Kur’an ve Kabe adýna “Kur’an çarpsýn, Kabe hakký için” gibi ifadeler de yemin olarak kabul edilmektedir. Bu ifadelerden baþka, Türkçe olarak yaptýðýmýz “yemin ederim, yemin olsun ki, and içerim” gibi lafýzlarda yemin anlamý içeren örfi kelimeler yemin olarak kabul edilmektedir. Ayrýca “Ekmek çarpsýn, Anam avradým olsun” gibi lafýzlar yemin anlamýyla yani yemin etmek için dile getirilirse yemin olarak kabul edilir ve Yemin kefaretleriyle ilgili tüm hükümler bu yemin þekillerinde uygulanýr.[3] Bu sebeple söylemiþ olduðumuz sözlerimizin ne anlama geldiðine dikkat etmeli, söylemiþ olduðumuz sözlerden sorumlu olduðumuzu unutmamalýyýz.

Yemin, yapan tarafýndan yerine getirilmesi gereken bir mükellefiyetliktir. Kuran-ý Kerim’de Yüce Rabbimiz bizlerden yemin ettiðimiz zaman yeminlerimizi yerine getirmemizi istemektedir. Ýlgili ayetlerde þöyle buyrulmaktadýr.

وَأَوْفُواْ بِعَهْدِ اللّهِ إِذَا عَاهَدتُّمْ وَلاَ تَنقُضُواْ الأَيْمَانَ بَعْدَ تَوْكِيدِهَا وَقَدْ جَعَلْتُمُ اللّهَ عَلَيْكُمْ كَفِيلاً إِنَّ اللّهَ يَعْلَمُ مَا تَفْعَلُونَ

“Antlaþma yaptýðýnýz zaman, Allah’a karþý verdiðiniz sözü yerine getirin. Allah’ý kendinize kefil kýlarak pekiþtirdikten sonra yeminlerinizi bozmayýn. Þüphesiz Allah yaptýklarýnýzý bilir.”[4]

Yemin her zaman baþvurulacak çarelerden biri olarak görülmemelidir. Özellikle günümüzde alýþ-veriþlerde müþteriyi inandýrmak adýna yemine sýkça baþvurulduðunu görmekteyiz. Oysaki, doðru bile olsa kiþi, sýkça yemin etmekten sakýnmalýdýr. Sevgili Peygamberimiz bir hadislerinde,

إِيَّاكُمْ وَكَثْرَةَ الحلِفِ في الْبَيْعِ ، فَإِنَّهُ يُنَفِّقُ ثُمَّ يَمْحَقُ

"Alýþ veriþte çok yemin etmekten sakýnýnýz. Yemin mala sürüm kazandýrýr; fakat sonra mahveder."[5] buyurarak,  yeminin tekrar tekrar kullanýlmasýnýn kiþiye bir kazanç saðlamadýðýný bizlere bildirmektedir.

Yemin yapýlýþ þekli bakýmýndan üç kýsma ayrýlmaktadýr. Her birinin yapýlýþ þekli ve sonucu itibariyle farklýlýk arz etmektedir. Bunlar “yemin-i laðv”, “yemin-i gamus” ve “yemin-i mün‘akit”dir.

 Yemin-i Laðv: Yanlýþlýkla doðru olduðu sanýlarak yapýlan yemindir. Bir kimsenin borcunu      ödediðini sanarak “Borcumu ödedim” diye yemin etmesi böyledir. Ayrýca dil alýþkanlýðýyla, hiçbir içerik taþýmadan vallâhi, billâhi diye söz arasýnda edilen yeminler de laðv yemini sayýlýr. Kur’an’da

لاَ يُؤَاخِذُكُمُ اللّهُ بِاللَّغْوِ فِي أَيْمَانِكُمْ

“Allah kasýtsýz olarak aðzýnýzdan çýkýveren yeminlerinizden (laðv yemininden) dolayý sizi sorumlu tutmaz”[6] buyrularak, bu tür yeminden dolayý kefâret gerekmediði bildirilmiþtir. Hz. Aiþe Validemiz yukarýda zikrettiðimiz ayet-i kerime için: “Þu ayet kiþinin kullandýðý "Vallahi hayýr!" "Billahi evet!" gibi sözler sebebiyle nazil olmuþtur.”[7] buyurmaktadýr. Ancak aðýz alýþkanlýðýyla konuþurken ikide bir yemin edenlerin bu kötü âdeti en kýsa sürede býrakmasý gerekir.

Yemin-i Gamus: Geçmiþ zamanda yapýlmýþ veya yapýlmamýþ bir iþ hakkýnda bile bile, kasten ve yalan yere yapýlan yemindir. Bir kimsenin borcunu ödemediðini bildiði halde “ödedim” diye yemin etmesi böyledir. Böyle bir yemin büyük günahtýr ve sahibine çok aðýr bir vebal yükler. Bu kasýtlý yanlýþlýðýn baðýþlanmasý için kefâret yeterli olmaz; onun için de gamûs yemini için kefâret gerekmez. Yalan yere yemin eden kimse bol tövbe ve istiðfarda bulunmalý, bir daha böyle bir hataya düþmemeye karar vermeli, yemin sebebiyle zayi olan haklarý da ödeyip sahiplerinden helâllik istemelidir.[8]

Yüce Rabbimiz yalan yere yemin etmemizi bizlerden istemekte, yalan yere yemin yapýlmasý karþýlýðýnda ise büyük bir azabý haber vermektedir. Bir ayette þöyle buyurmaktadýr.

وَلاَ تَتَّخِذُواْ أَيْمَانَكُمْ دَخَلاً بَيْنَكُمْ فَتَزِلَّ قَدَمٌ بَعْدَ ثُبُوتِهَا وَتَذُوقُواْ الْسُّوءَ بِمَا صَدَدتُّمْ عَن سَبِيلِ اللّهِ وَلَكُمْ عَذَابٌ عَظِيمٌ

"Birbirinizi aldatmak için (yalan) yemin etmeyin, bu yüzden yere saðlam basan ayak sürçebilir ve Allah yolundan alýkoymanýza karþýlýk kötü bir azab tadarsýnýz. Bunun için size (ahirette de) büyük bir azab vardýr"[9] Yalan yere yemin etmek büyük günahlar arasýnda zikredilmiþtir. Bir hadiste bu hususa þöyle iþaret edilmektedir. “Büyük günâhlar: Allah'a ortak kýlmak, ana-babaya isyan etmek, insan öldür­mek, gamûs yemini yapmaktýr"[10] Sevgili Peygamberimiz bir hadislerinde ise yalan yere yemin yapýlmasý neticesinde bir insanýn hakkýna girenin ahirette karþýlaþacaðý sýkýntýyý þöyle dile getirmektedir.

منِ اقْتَطعَ حَقَّ امْرِيءٍ مسْلِمٍ بِيمِينِهِ ، فَقَدْ أَوْجَب اللَّه لَهُ النَّارَ . وحرَّم عَلَيْهِ الْجـنَّةَ

"Yalan yere yemin ederek bir Müslüman’ýn hakkýný gasbeten kimseye Allah cehennemi vâcip, cenneti de haram kýlar."[11]

Günümüzde mahkemelerde süren davalarda insanlarýn kendi haklýlýklarýný ortaya koymak için yemin etmek suretiyle yalan þahitlikte bulunduklarý görülmektedir. Yemin ederek yalan yere þahitlik yapmak, hem yalan beyanda bulunulmasý hem de yalanýna yemin katmasý bakýmýndan çok büyük günahlardan ve hak ihlallerinden biridir. Ayrýca bazý insanlar az veya çok olsun bir dünya menfaati için yalan yere yeminlerde bulunarak þahitlik yapmaktadýrlar ki, böyle bir iþi gerçekleþtirenlerin durumlarýný Yüce Yaratanýmýz þöyle haber vermektedir.

إِنَّ الَّذِينَ يَشْتَرُونَ بِعَهْدِ اللّهِ وَأَيْمَانِهِمْ ثَمَناً قَلِيلاً أُوْلَـئِكَ لاَ خَلاَقَ لَهُمْ فِي الآخِرَةِ وَلاَ يُكَلِّمُهُمُ اللّهُ وَلاَ يَنظُرُ إِلَيْهِمْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ وَلاَ يُزَكِّيهِمْ وَلَهُمْ عَذَابٌ أَلِيمٌ

"Allah'a karþý verdikleri sözü ve yeminlerini az bir paraya satanlara gelince; iþte bunlarýn ahirette bir nasibi yoktur. Allah kýyamet günü onlarla konuþmayacak, onlara bakmayacak ve onlarý temize çýkarmayacaktýr. Onlar için elem verici bir azap vardýr"[12]  Sevgili Peygamberimiz yalan yere þahitlik yapmayý büyük günahlarýn en büyüðü olarak ifade etmektedir. Bir hadislerinde, Rasûlullah (s.a.s.) büyük günâhlarý zikretti yâhut ken­disine büyük günâhlardan soruldu da:  "Allah'a ortak tanýmak, insan öldürmek, ana-babaya isyan ve ezâ etmektir" buyurdu ve þunu ilâve etti:   "Dikkat edin! Size büyük günâhlardan en büyüðünü haber, veriyorum: Yalan söylemektir –yahut Yalan þâhitliði yapmaktýr-" buyurdu.[13]

Yemin-i Mün’akit: Yeminin terim anlamýna uygun olan þekli olup, mümkün ve geleceðe ait bir konuda yapýlan yemindir. Bir kimsenin þu tarihte borcunu ödeyeceðine, falanca yerde hazýr bulunacaðýna, þu iþi yapacaðýna yemin etmesi gibi. Bu yemin, yapýlacak bir iþe Allah’ý þahit tutma demek olup her hâlükârda yerine getirmelidir. Yerine getirilmezse yemin bozulmuþ olur ve kefâret gerekir. Burada kefâret, Allah’a karþý iþlenen bir hatanýn ve mahcubiyetin yine ibadet cinsinden olumlu bir hareketle örtülmeye, affedilmesine çalýþýlmasýdýr.[14] Kur’an’da konuyla ilgili olarak þöyle buyurulur:

لاَ يُؤَاخِذُكُمُ اللّهُ بِاللَّغْوِ فِي أَيْمَانِكُمْ وَلَـكِن يُؤَاخِذُكُم بِمَا عَقَّدتُّمُ الأَيْمَانَ فَكَفَّارَتُهُ إِطْعَامُ عَشَرَةِ مَسَاكِينَ مِنْ أَوْسَطِ مَا تُطْعِمُونَ أَهْلِيكُمْ أَوْ كِسْوَتُهُمْ أَوْ تَحْرِيرُ رَقَبَةٍ فَمَن لَّمْ يَجِدْ فَصِيَام ثَلاَثَةِ أَيَّامٍ ذَلِكَ كَفَّارَةُ أَيْمَانِكُمْ إِذَا حَلَفْتُمْ وَاحْفَظُواْ أَيْمَانَكُمْ كَذَلِكَ يُبَيِّنُ اللّهُ لَكُمْ آيَاتِهِ لَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ

“Allah kasýtsýz olarak aðzýnýzdan çýkýveren yeminlerinizden dolayý sizi sorumlu tutmaz. Fakat bilerek yaptýðýnýz yeminlerden dolayý sorumlu tutar. Bunun da kefâreti, ailenize yedirdiðiniz yemeði orta hallisinden on fakire yedirmek, yahut onlarý giydirmek, yahut da köle âzat etmektir. Bunlarý bulamayan üç gün oruç tutmalýdýr. Yemin ettiðiniz takdirde yeminlerinizin kefâreti iþte budur. Yeminlerinizi koruyun (onlara riayet edin). Allah size âyetlerini açýklýyor, umulur ki þükredersiniz”[15]

Ayet-i kerimede de zikredildiði üzere Yemin-i Münakid’in kefâreti, sýrasýyla bir köle veya câriye azat etmek veya on fakiri giydirmek ya da on fakiri sabah akþam doyurmak, bunlarýn hiçbirine güç yetiremezse üç gün peþ peþe oruç tutmaktýr.

Elmalýlý Hamdi Yazýr bu ayet-i kerime ilgili þunlarý ifade etmektedir. "Yemini bozmanýn kefâreti, ehil ve ayâlinize yedirdiðiniz taamýn nevi' ve miktarýnda orta derecesinden on fakiri bir gün doyurmaktýr. Bu, iki suretle olur. Birisi bir akþam, bir de sabah çaðýrýp yemek yedirerek karýnlarýný doyurmaktýr ki, buna "Ýbâha" ismi verilir. Diðeri de akþam, sabah doyuracak kadar ellerine bir þey vermektir ki, buna da "Tethlîk" ismi verilir. Ýmâm A'zâm Ebû Hanîfe'-ye göre bunun miktarý her fakir için bir fitre gibi buðdaydan yarým sâ', diðerle­rinden bir sâ' Ölçeðidir. Ýmâm Þafiî'ye göre de bir müdd'dür. Yemîn kefâreti ya böyle on fakiri doyurmaktýr yahut on fakîrin kisveleridir. Kisve, avreti Örte­cek bir sevb demektir, bir rivayete göre de "Bir cami' sevb = Bütün bir kat el-bise"dir. Veyâhud bir rakabe, bir köle veya câriye insan azâd etmektir, imâm Þafiî kati kefâretine kýyâsen, bunun da mümin olmasýný þart etmiþ ise de Hanefiyye imamlarý kati kefâretinden mâadasýnda nassýn zahirine nazaran kâfir olan rakabeyi de kâfî görmüþlerdir. Hâsýlý yemîn kefâretinde bu üçten biri vâ-cibdir. Binâenaleyh her kim bunlardan birini bulamaz, vermeye kudreti yetmezse, onun keffâreti de üç gün oruçtur. Ýbn Mes'ûd Mushafýnda "Selâsetu eyyâmin mutetâbitin = Üç gün arka arkaya oruç" kaydý olduðundan, bu üç günün fasý­lasýz birbiri ardýna tutulmasý vâcibdir. Ýþte yemîn ettiðiniz vakit yeminlerinizin kefâreti budur. Bozulduðu zaman bu kefâreti edâ ediniz ve yeminlerinizi muha­faza ediniz. Yânî evvelâ her þeye yemîn etmeyiniz, ikinci olarak yemininizin su­retini iyi belleyiniz, ihmâl ile unutmayýnýz. Üçüncü olarak ma'siyet olmayan ve bir hayrý men etmeyen yeminlerde gücünüz yettiði kadar sebat ediniz, bozma­yýnýz. Dördüncü olarak, bozduðunuz takdirde keffâretini de vererek yeminin sânýný muhafaza ediniz..."[16]

Ýnsan kendisine, aile hayatýna, sosyal yaþantýsýna zarar verici bir hususta yemin edipte o yemininden dönmek isterse ona da kolaylýk getirilmiþtir. Mesela ailesiyle birlikte olmayacaðýna yemin edipte piþman olan, “filan kiþinin evine gitmeyeceðim”, “falanýn yemeðini yemeyeceðim” diyerek yemin edipte o yemininden dönmek isteyene kolaylýk getirilmiþ, yeminin bozulmasý ve bu bozulma sonucunda kefaret ödeyerek kurtulma imkaný getirilmiþtir. Ayrýca “anne-babamla konuþmayacaðým”, “alkol içeceðim” “zina yapacaðým” gibi haram bir fiili iþleme için yemin eden kiþi de bu iþleri yapmamalý, böyle bir yemine kalkýþtýðý için tövbe etmeli ve bu yeminini kefaret vermek üzere bozmalýdýr. Allah-u Teala’da konumuzla alakalý bir ayette þöyle buyurmaktadýr.

قَدْ فَرَضَ اللَّهُ لَكُمْ تَحِلَّةَ أَيْمَانِكُمْ وَاللَّهُ مَوْلَاكُمْ وَهُوَ الْعَلِيمُ الْحَكِيمُ

“Allah (gerektiðinde) yeminlerinizi bozmayý (ve kefaret ödemeyi) size meþru kýlmýþtýr. Allah sizin yardýmcýnýzdýr. O, hakkýyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.”[17] Ýçki içmemeye, zina yapmamaya, kumar oynamamaya vb. gibi Allah’ýn haram kýldýðý fiilleri yapmamaya yemin eden insan ise bu yeminine tam sadýk olmalýdýr. Yeminini bozmanýn neticesinde kiþi, hem yeminini bozmanýn kefaretini hem de haram fiilleri iþlemenin günahýný yükleneceðini unutmamalýdýr.

Peygamberimiz (s.a.s.)’in hadislerinde de haram fiilleri yapma konusunda yemin eden kiþilerin bu yeminlerinden nasýl kurtulacaðýna þöyle iþaretler zikredilmiþtir.

منْ حلَف عَلَى يَمِينٍ فَرأَى غَيْرَهَا خَيْراً مِنْهَا ، فَلْيُكَفِّرْ عَنْ يَمِينِهِ ، ولْيَفْعَلْ الَّذِي هُوَ خَيْرٌ

"Her kim bir hususta yemin eder de ondan baþkasýný daha hayýrlý görürse, yemininden dolayý kefâret versin ve hayýrlý olaný yapsýn."[18] Yine Sevgili Peygamberimiz bir baþka hadiste "Kiþinin mâlik olmadýðý þeyde, Allah'a isyan konusunda ve sýla-i rahmi kesmekte; yemin de nezir de yoktur (bunlara sadakat gösteril­mez). Bir kimse, bir þey üzerine yemin eder de, baþkasýný ondan daha hayýrlý görürse, yeminini (yemin ettiði þeyi) býrakýp o hayýrlý olaný yap­sýn. Þüphesiz onu terk etmesi, yeminine keffarettir."[19] buyurarak, yemin etmek suretiyle haram yollara sapmak yerine, yemini bozup keffareti ödeyerek hayýrlý olan þeye meyledilmesini istemektedir.  

Sosyal hayatta birbirimizle olan diyalogumuzu saðladýðýmýz en önemli iletiþim aracý olan sözlerimize dikkat etmek dünya hayatýnda mutlu olmamýzýn en temel anahtarýdýr. Sözlerimizin inandýrýcýlýðý ise sözümüzün aksine davranýþlarda bulunmamakla mümkündür. Bu sebeple sözlerimizin inandýrýcýlýðýný, yeminlerle desteklemek yerine yaþam tarzýmýza dikkat etmekle daha güçlü hale getirebiliriz. Yalnýz bazý zamanlar vardýr ki, sözlerimizin ispat edilmesi için yeminlere ihtiyaç duyulabilir. Böyle bir durumda isek öncelikle yalan yeminden kaçýnmalý, insanlarý aldatýcý sözlerde bulunmamalý, yemin etmiþ isek yeminimize riayet etmeliyiz. Yeminlerimize riayet etmemenin neticesinde ise, öncelikle tövbe etmeli, eðer kul hakký almýþ isek o hakký helal ettirmeli ve sonrada Yüce kitabýmýzda zikredilen yollardan biriyle yemin keffareteni ödemeliyiz.

Yüce Rabbimiz aðzýmýzdan hatalý sözler çýkarmasýn. Yalan yere yemin etmekten bizleri korusun. Yapmýþ oluðumuz yeminlere  riayet etmemizi nasip etsin

Cumanýz mübarek olsun. Allah’a emanet olun.



[1] Dini Kavramlar Sözlüðü, DÝB. Yayýnlarý, “Yemin” md.

[2] TDV. Ýslam Ýlmihali, c.2 s.25

[3] Ýslam Fýkhý Ansiklopedisi

[4] Nahl, 16/91

[5] Riyazü’s-Salihin, Hadis No: 1725

[6] Maide, 5/89, Bakara, 2/225

[7] Kütüb-i Site, Hadis No: 5830

[8] TDV, Ýslam Ýlmihali, c.2, s. 27

[9] Nahl,16/94

[10] Buhari, Eyman, 16

[11] Müslim, Îmân 218

[12] Al-i Ýmran, 5/77

[13] Buhari, Edep, 6

[14] TDV, Ýslam Ýlmihali, c.2, s. 27-28

[15] el-Mâide 5/89

[16] Elmalýlý Hamdi Yazýr, Hak Dini Kur’an Dili, c. III, s.269-270

[17] Tahrim,66/2

[18] Riyazü’s-Salihin, Hadis No: 1720

[19] Sünen-i Ebu Davut, Eyman, 12

Ynt: Yemin ve Keffareti By: ceren Date: 09 Mart 2019, 16:07:58
Esselamu aleykum. Rabbim razý olsun bilgilerden kardeþim. ..
Ynt: Yemin ve Keffareti By: Sevgi. Date: 09 Mart 2019, 16:16:00
Aleyküm selam insanlar konuþarak anlaþýr bazen baþka insanlarý ikna etmek için yemin etmek gerekir eðer yemin edipte yapamazsak iþte o zaman keffaret gerekir bir hayýr yapmamýz lazým ancak o þekilde Allah bizi affeder inþaAllah
Ynt: Yemin ve Keffareti By: Bilal2009 Date: 10 Mart 2019, 14:18:03
Ve aleykümüsselam Rabbim paylaþým için razý olsun

radyobeyan