Dini makale ve yazýlar
Pages: 1
Kalbin hakikatini bilmek By: sumeyye Date: 08 Mayýs 2010, 16:10:19
Kalbin hakikatini bilmek


Varlýðý bilinmeyince, kalbin hakikati anlaþýlamaz. O hâlde hakikatinin ne olduðunu, sonra askerini, sonra bu asker ile olan baðlýlýðýný, sonra sýfatlarýný bilmek lâzýmdýr. Sýfatlan bilinirse, Allahü Teâlâ´nm bilinmesinin nasýl hâsýl olduðu, kendi saadetine nasýl ulaþtýðý bilinir. Bunlann her birine ayrý ayrý iþaret edeceðiz.
Kalbin varlýðý aþikârdýr. Zira, insanýn kendi varlýðýnda þüphesi yoktur. Ýnsanýn varlýðý bu kalýbý ile deðildir. Bu kalýp, ölüde de vardýr, fakat ruhu yoktur!
Biz kalb demekle, ruhun hakikatini kasd ediyoruz. Bu ruh olmazsa, beden temiz olamaz. Gözünü kapayýp kalýbýný, gökleri, yerleri ve gözle görülebilen her þeyi unutsa da kendi varlýðýný zarurî olarak bilir. Her ne kadar kalýbýndan, yerden, gökten ve göklerde olanlardan haberi olmasa da, kendinden haberi olur. Bu hususta dikkatli düþünen bir kimse, âhiretin hakikatinden bir þeyler anlar ve yine anlar ki, bu bedeni ondan alýrlar; o ise bir yerde kalýr, yok olmaz.



KALBÝN HAKÝKATÝ

Ruhun hakikatinin mahiyetini, ona mahsus sýfatlarýn neler olduðunu bildirmeye dinimiz müsaade etmiyor. Bunun için Allah´ýn Resulü (sallâllahü aleyhi ve sellem) bunu açýklamadý. Nitekim, Allahü Teâlâ Peygamberimize (s.a.) buyurdu: «Ve, sana rûhdan sorarlar. Onlara de ki, ruh Rabbimin emrindendir» (1). Bundan fazlasýný söylemeye izin yoktur. Ruh, Allahü Teâlâ´ya, ait þeylerdendir ve âlem-i emirdendir. O âlemden gelmiþtir: «Biliniz ki, halk [yaratma] ve emir O´nundur» (2), buyuruldu. Âlem-i halk baþkadýr, âlem-i emr baþkadýr, ölçülebilen, sayýlabilen ve boyutlarý olan her þeye âlem-i halk denir. Halk kelimesinin lügatta asýl mânâsý ölçmektir. Halbuki insanýn kalbinin ölçüsü ve sayýsý olmaz. Bunun içindir ki, bölünmeyi kabul etmez. Eðer bölünebilseydi, bir tarafýnda bir þeyi bilmemek, diðer tarafýnda ayný þeyi bilmek caiz olurdu. Böylece, bir anda hem âlim, hem de cahil olmuþ olurdu. Bu ise imkânsýzdýr! Bölünme ve ölçü kendisine yanaþamadýðý hâlde, bu ruh, mahlûktur, yaratýktýr. Takdir, yaratmak mânâsýna geldiði gibi, halk kelimesi de yaratmak mânâsýna gelir. O hâlde, bu mânâda yaratýktýr. Diðer mânâda ise, âlem-i emirdendir. Çünkü, âlem-i emirdeki þeyler, boyut ve ölçü kabul etmez.
O hâlde, ruha kadîm [ezeli] diyenler yanýlýyor. A´raz [sýfat] diyenler de yanýlýyor. Çünkü, a´razýn kýyamý [ayakta durmasý, varlýðý] kendi ile deðil, tâbi olma seklindedir. Ruh ise, insanýn aslýdýr. Bütün kalýp, ona uymaktadýr. Nasýl a´raz olabilir? Ruha cisimdir diyenler de yanýlýyor. Zira cisim, bölünebilir. Ruh ise bölünemez. Ama baþka bir þey daha vardýr ki, ona da ruh [can] derler. O bölünebilir. Belki o hayvanlarýn ruhu olabilir. Fakat bizim kalb dediðimiz ruh, Allahü Teâlâ´yý tanýmak, bilmek yeridir. Hayvanlarda bu yoktur. Bu, ne cisim, ne a?razdýr, belki melek cevherlerinden bir cevherdir. Onun hakikatini bilmek zordur. Onu þerh etmeye [açýklamaya], uzun anlatmaya da izin yoktur. Baþlangýçta bunu bilmeye hacet de yoktur. Baþlangýçta tutulacak din yolu mücâhededir [nefis mücadelesidir]. Bir kimse þartlarýna uyarak mücâhede yaparsa, bu marifet kendiliðinden hâsýl olur. Kimseden dinlemesine lüzum kalmaz. Bu marifet Allahü Teâlâ´nýn buyurduðu þu hidâyet cümlesindendir: «Rýzâmýzý isteyip, zahir ve bâtýn düþmanlarla cihâd edenlere cennetlerimize kavuþma yollarýný hidâyet ederiz» (3). Mücâhedesini henüz tamamlamayanla, ruhun hakikati hakkýnda konuþmak doðru olmaz. Fakat mücâhededen önce, kalbin askerini bilmek lâzýmdýr. Zira kalb askerini tanýmayan, (nefsiyle) cihad edemez.



(1) 17 - Ýsrâ: 85.
(2) 7 - A´râf: 54.
(3) 29 ? Ankebût: 69.


Ýmam Gazali

radyobeyan