Hidaye Tercümesi
Pages: 1
Ihsar By: ecenur Date: 04 Mayýs 2010, 00:42:22
Hidaye Tercümesi / Ýhsar


Haccý Kaçýrma Bab.
Baþkasý Yerine Hac Etmek.


ÝHSAR BABI



Ihsar:
Ýhramda olan kimsenin hac veya umresini hastalýk, düþman ve benzeri gibi herhangi bir se­bepten dolayý tamamlamaya imkân bulamamasý de­mektir.

(ihramda olan kimse, bir düþman tarafýndan yoluna devam et­mekten ahkonduðu veyahut hastalandýðý için hac veya umresini sür-düremediði zaman ihramýndan çýkabilir.) Ýmam-ý Þafii: -Ihsar ancak düþmanla olur. Zira ihramdan çýkýp da K â b e´ ye kurban göndermek, düþman tarafýndan yolu kesilen kimseye haya­týný kurtarmasý için meþru olmuþtur. Hastalanan kimse ise ihram­dan çýkmakla hastalýðý kalkmaz, demiþtir.

Biz diyoruz ki:
îhsar âyeti hastalýktan dolayý ihramýný sürdü­remeyen kimseler hakkýnda varit olmuþtur. Zira bütün lûgatçýlar müt­tefiktirler ki ÎHSAR hastalanma ile olur. Düþmanýn engellemesine ise HASIR denir. Kaldý ki hac veya umreyi tamamlamadan ihramdan çýkmak, uzun zaman ihramda kalmanýn zorluðu içindir. Hasta olan kimsenin ise, uzun zaman ihramda kalmasý daha zordur.

(Kiþiye) hac veya umresini tamamlamadan ihramdan çýkmasý caiz olduðu zaman (önce Harem´de kesilmek üzere bir kurban gön­der ve beraberinde gönderdiðin kimseye kurbanýnýn kesileceði günü söyle ve o gün geçtikten sonra ihramdan çýk, denilir.) Çünkü ihsar kurbaný bir ibadettir. Herhangi bir hayvaný kesmek ise-yukarýda da geçtiði üzere- eðer belirli bir gün veya yerde olmazsa ibadet olamaz ve dolayýsiyle onunla ihramdan çýkýlamaz.

«Hed´y yerine ulaþýncaya kadar baþýnýzý týraþ etmeyin» ([1]) âyet-i kerimesi buna iþarettir. Zira Hed´y Harem´e hediye edilen kurbana denir. îmam-ý Þafiî: «Ihsar kurbaným H a r e m ´ e gön­dermek þart deðildir. Zira bu kurban, ihramda olan kimsenin ihram­dan çýkabilmesi için kendisine gösterilen bir kolaylýktýr. Eðer Ha-rem´e gönderilmesi þart olursa o zaman kolaylýk olmaz» demiþtir.

Biz diyoruz ki:
Böyle de olsa, yine kurban kesmek uzun zaman ihramda kalmaktan kolaydýr.

Bu kurbanýn davar olmasý caizdir. Zira âyette KURBAN diye nass edilmiþtir, davar da kurbanýn en aþaðý cinsidir. Þayet kiþi sý­ðýr, deve veyahut bunlarýn yedidebirini kurban yaparsa yine olur.

Kurbaný H a r e m ´ e göndermekten maksat, bizzat kurban edilecek hayvaný göndermek deðildir. H a r e m´ de satýn alýnmak üzere kýymetini de göndermek caizdir.

Metindeki «ve o gün geçtikten sonra ihramdan çýk- sözünden, ihramdan çýkabilmek için týraþ olmanýn þart olmadýðý anlaþýlýr, ki Ýmam Ebü Hanife ile Ýmam Muhammed buna kaildirler. Ýmam Ebû Yûsuf ise, bir rivayete göre -eðer týraþ olmazsa birþey lâzým gelmez- demiþ ise de, diðer bir rivayete göre -Kurban göndermekten baþka, týraþ olmak da þarttýr. Zira Pey­gamber Efendimiz (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) Hudeybiye´-de, Umresini tamamlamaktan engellenince týraþ olmuþ ve Ashabýna da týraþ oimalanný emir buyurmuþtur- demiþtir. î m a m Ebû Hanife ile Ýmam Muhammed de: -Týraþ ancak Hac veya umrenin amelleri bitmeden týraþ olmak ibadet deðildir. Pey­gamber Efendimizle ESallallahü Aleyhi ve Sellem) ashabý ise, umre­den vazgeçip M e d i n e ´ ye dönmek istedikleri bilinsin diye Hu-deybiye´de týraþ olmuþlardý.

(Eðer Kýran haccý ihramýnda olan kimse ihsar edilirse Harem´e iki kurban göndermesi gerekir.) Zira bu kimse iki ihramdan çýkma­ya muhtaçtýr. Þayet Umre ihramýnda kalýp yalnýz hac ihramýndan çýkmak için bir kurban gönderirse her iki ihramdan da çýkmamýþ olur. Çünkü bu kimsenin her iki ihramdan da birlikte çýkmasý emr-olunmuþtur.

(Ýhsar kurbaný Harem´den baþka bir yerde kesilemez. Fakat Ýmam Ebü Hanife´ye göre bayramdan önce kesilebilir. Diðer iki Ýmam ise i -Hac ihramýnda olan kimse bayram gününden önce kesemez. Umre ihramýnda olan kimse ise istediði zaman kesebilir- demiþler­dir.) Ýki imam ihsar kurbanýný da temettü´ ile kýran kurbanlarýna kýyas etmiþlerdir. îki Ýmam ayrýca -týraþ ile de ihramdan çýkýldýðý için- ihsar kurbanýný týraþa da kýyas etmiþ olabilirler. î m a m Ebû Hanife Ýse: -Ýhsar kurbaný kefaret kurbanýdn. Bunun içindir ki etinden yemek caiz deðildir ve hepsini yoksullara daðýt­mak gerekir. Bunun için onun da, diðer kefaret kurbanlarý gibi be­lirli bir zamaný yoksa da belirli bir yeri vardýr. Temettü ile kýran kurbanlarý.ise, þükür kurbaný olduklarý için öyle deðildirler. Týraþ da belirli vakti bulunduðu için öyle deðildir. Çünkü týraþ, haccýn en büyük rüknü olan Arafat vukufundan sonra olunur- de­miþtir.

(Hac ihramýnda olan kimse ihsardan dolayý ihramdan çýkýnca ona hem hac, hem umrenin kazasý lâzým gelir.) Abdullah Ýbn-i Abbas ile Abdullah îbn-i Ömeý tRadi-yallâhü anhümâ)´den böyle rivayet olunmuþtur. ([2]) Çünkü bu kimsenin hacca giriþi sahihtir. Bunun için ona haccýn kazasý lâzým gelir. Umre de, kaçýrýlmýþ olan haccýn hükmünde olduðu için onun da kazasý lâzým gelir. (Umre ihramýnda olan kimseye ise yalnýz um­re kazasý lâzým gelir.) Biz Hanefilere göre umre ihramýnda olan kimse için de ihsar var­dýr. Ýmam Malik: «Umrenin belirli bir vakti olmadýðý için ihsan yoktur- demiþtir.

Biz diyoruz ki;
Peygamber Efendimizle (Sallallahü Aleyhi ve Sel-lemle) Ashabý M e k k e ´ ye girmekten menedilirken H u d e y-b i y e ´ de umre ihramýnda idiler. Kaldý ki, ihsarda olan kimseye ihramdan çýkma izni, zorluða duçar olmasýn diye verilmiþtir. Bu se­bep ise umre ihramýnda da vardýr ve böyle olunca, ihsar nedeniyle umre ihramýndan çýkan kimseye -hacda olduðu gibi- kaza lâzým gelir.

(Kýran haccý ihramýnda olan kimseye bir hac ile iki umrenin ka­zasý lâzým gelir.) Kýran haccý ihramýnda olan kimseye bir hac ile bir umre kazasýnýn lâzým gelmesi, yukarýda söylediðimiz sebepten dolayýdýr. Ýkinci umre de, baþladýðý umrenin sahih olduðu halde onun ihramýndan çýktýðý için ona lâzým gelir.

(Eðer kýran hacci ihramýnda olan kimse, Harem´e kurban gön­derdikten ve adamlarýna da -Kurbanýmý falan günde kesin- diye ta­limat verdikten sonra ihsan kalkarsa, eðer artýk ne hac ve ne de kurbanýna yetiþemiyorsa hac yoluna devam etmeyip kurbanýnýn ke­silmesiyle ihramdan çýkýriayý bekler.) Zira haccý kaçýrdýðý için artýk haccýn amellerini sürdürmekte onun için bir yarar yoktur. Ancak eðer umre yapmak için yoluna devam etmek isterse yapabilir. (Eðer hac Ýle kurbanýnýn ikisine de yetiþiyorsa yoluna devam etmesi gere­kir.) Zira henüz maksat elden gitmemiþken mani ortadan kalkmýþ­týr. Kurbanýna da yetiþtiði zaman onda istediði gibi tasarruf eder. Çünkü malýdýr ve onu öyle bir maksat için tayin etmiþti ki artýk ona ihtiyaç kalmamýþtýr. (Eðer kurbanýna yetiþiyor da hacca yetiþe­miyorsa ihramdan çýkar. Eðer hacca yetiþiyor ve fakat kurbanýna yetiþemiyorsa ihramdan çýkmasý) istihsanen (caizdir.). Bu taksim, imam Muhammed ile Ýmam Ebû Yûsuf un hac ihramýnda olan muhsar hakkýndaki görüþlerine göre mümkün olamaz. Zira onlara göre ihsar kurbaný bayramdan önce kesilemez. Bunun için eðer muhsar, hacca yetiþirse kurbanýna da yetiþmiþ olur. imam Ebû Hanife´ nin görüþüne göre ise mümkündür. Um­re ihramýnda olan muhsar hakkýnda da ittifak ile mümkündür. Zira umre ihsan kurbanýnýn kesimi için belirli bir vakit yoktur, imam Z üf er: -Eðer muhsar, hacca yetiþiyor da kurbanýna vetiþemi-yorsa ihramdan çýkmasý caiz deðildir. Zira her ne kadar kurbanýna yetiþemiyorsa da asýl maksat olan hacca yetiþtiði için kurban ile ye­tiþemez» demiþtir. Caiz olduðunu istihsan edenler ise: «Eðer biz onu haccýný sürdürmeye mecbur kýlarsak gönderdiði kurban boþa gitmiþ olacaktýr. Oysa can gibi malýn da korunmasý gerekir. Ancak ken­disi muhayyer olup isterse bulunduðu yerde veya baþka yere gide­rek kurbanýnýn kesilmesini bekler ve ondan sonra ihramdan çýkar, isterse ihramýnda olduðu hac veya umreyi tamamlamak üzere yo­luna devam eder, ki en iyisi de budur. Çünkü bu durumda, verdi­ði sözü daha da yerine getirmiþ olur- demiþlerdir.

(Arafat vukufunu yaptýktan sonra ihsar olunan kimse) artýk haccý kaçýrmaktan emin olduðu için (muhsar sayýlmaz.) (Mekke´de dahî olsa Arafat´a gitmekten ve Kabe´yi tavaf etmek­ten menedileýý kimse muhsardýr.) Zira her ne kadar bu kimse M e k k e´de ise de haccýný tamamlamaktan ahkonduðu için Harem´in dýþýnda ihsar edilen kimse hükmündedir. (Tavaf ile Arafat vukufundan bîrini yapabilen kimse ise muh­sar deðildir.) Tavafý yapabilen kimsenin muhsar olmamasý: çünkü haccý kaçýran kimse tavaf ile ihramdan çýkmýþ olur. Vukufu yapan kimse de -yukanda da söylediðimiz gibi- haccý kaçýrmaktan emin olur. Kimisi: «Bu meselede tmam Ebû Hanife ile imam Ebü Yûsuf arasýnda ihtilâf vardýr demiþ ise de, doðrusu -Al­lah bilir- söylediðimiz gibidir.[3]



Haccý Kaçýrma Bab



(Eðer bir kimse hac Ýhramýna girer ve kurban bayramý günü tanyeri aðanncaya kadar Arafat´ta vukuf yapmazsa haccý kaçýrmýþ olur.) Zira -yukarýda da söylediðimiz üzere- vukuf vakti bayram günü tanyeri aðanncaya kadar devam eder. (Bu kimseye Kabe´yi tavaf etmek. Safa Ýle Merve arasýnda Saiy yapmak ve ihramdan çý­kýp ertesi sene haccýný kaza etmek gerekir. Fakat ona kurban lâzým gelmez.) Zira Peygamber Efendimiz (Sallallahü Aleyhi ve Sellem); «KÝm ki geceleyin Arafat vukufuna yetiþemezse haccý kaçýrmýþ olur. Umre yapýp ihramdan çýksýn ve ertesi sene haccýný kaza etmesi ge­rekir» ([4]) buyurmuþtur. Umre ise Tavaf ile saiyden baþka bir þey deðildir. Hem de ihram sahih olarak inikat ettikten sonra ondan çýkmak için -mübhem bir niyetle girilen ihramda olduðu gibi- hac Ýle umreden birini yapmakla ancak olur. Burada ise kiþi haccý ya­pamaz durumda olduðu için ona umreyi yapmaktan baþka bir yol yoktur. Ve umre yapmakla ihramdan çýktýðý için ona kurban lâzým gelmez. Çünkü ona lâzým gelen umre muhsara lâzým gelen kurba­nýn yerine kaim olduðu için aynca kurban da lâzým gelmez. (Umre ise kaçýnlmaz. Umre senenin bütün günlerinde yapýlabi­lir. Ancak -Arefe bayram ve teþrik günleri olmak üzere- beþ gün­de yapýlmasý mekruhtur.) Zira rivayet olunmaktadýr ki H z . A i -þ e (Radýyaîlâhü anhâ) bu beþ günde umre yapmaktan hoþlanmaz­dý. ([5]) Hem de bu beþ günde hac yapýldýðý için bu günler hac gün­leridir, imam Ebü Yûsuf tan «Arefe günü Öðleden önce umre yapmak mekruh deðildir. Çünkü haccm rüknü olan Arafat vukufunun vakti öðleden sonra baþlar» diye söylediði rivayet olu­nuyorsa da, mezhepte en zahir olan, bizim dediðimizdir. Bununla beraber eðer kiþi bu günlerde de umre yaparsa sahihtir ve ihrama girmiþ olur. Çünkü bu günlerde umre yapmanýn mekruh olmasý, bu günlerde bulunan bir sebepten dolayý deðil, haccýn amellerine gere­ken önemi göstererek bu günleri yalnýz hacca ve haccm amellerine býrakmak içindir. Bunun için eðer kiþi bu günlerde umre ihramýna da girerse umreye giriþi sahih olur. (Umre sünnettir.) Ý m a m -1 Þafii ise; «Hac ile umrenin ikisi de farzdýr. Hangisi ile baþlarsan sakýncasý ol­maz- ([6]) hadisine dayanarak i -Farzdýr- demiþtir. Bizim de delilimiz; "Hac farz´ dýr. Umre ise nafiledir- ([7]) hadisidir. Hem de umrenin belirli bir zamaný olmadýðý gibi. baþka bir þeyin niyetiyle de yapýlabilir. Ni­tekim haccý kaçýran kimse, hac niyetiyle ihrama girdiði halde um­re olarak tamamlar. Bu ise, umrenin nafile olduðunu gösterir. Ýmam-ý Þafii´ nin dayandýðý hadise gelince ya onunla -Hac­cýn amelleri umrede de mevcuttur» mânâsý kasdedilmiþtir, ya da bi­zim dayandýðýmýz hadis ile çatýþtýðý için onunla umrenin farzýyeti sabit olamaz. Temettü babýnda da söylediðimiz üzere (umre Kabe´yi tavaf ve Safa ile Merve arasýnda saiy olmak üzere iki amelden ibarettir.![8]



Baþkasý Yerine Hac Etmek



Bu babýn dayandýðý temel þudur: Ehl-i sünnet´e göre kiþi -na­maz, oruç, sadaka ve benzeri gibi- iþlediði herhangi bir iyi amelin sevabým baþkasýna verebilir. Nitekim Peygamber Efendimiz (Sallal-lahü Aleyhi ve Sellem) iki tane beyaz koç kurban ederken, birini kendi adýna, birini de Allah´ýn birliðine ve kendisinin Allah´ýn Pey­gamberi olduðuna þahitlik eden ümmeti adýna keserek kurbanlarýn­dan birinin sevabýný ümmetine bahsetmiþtir. ([9]) ibadetler -zekât gibi yalnýz mali, namaz gibi yalnýz bedeni ve hac gibi hem mali ve hem bedenî olmak üzere-bir kaç çeþittir. Bi­rinci çeþidi,, ister keyfi, ister mecburî olsun her iki durumda da baþ­kasý yerine yapmak caizdir. Çünkü bu ibadet, yapýldýktan sonra ya­paný kim olursa olsun gayesi hâsýl olur. Ýkinci çeþidi ise, hiç bir durumda baþkasý yapamaz. Çünkü bu çeþit ibadetin gayesi olan be­deni yormak ve nefsi Ýslaha çalýþmak, baþkasýnýn yapmasý halinde hasýl olamaz. Üçüncü çeþide gelince : Kiþi onu baþkasýna da yaptýrdý­ðý zaman malî zorluða uðradýðý için, bizzat yapamadýðý zaman baþ­kasýna yaptýrabilir. Ancak hac bütün ömürde bir kere farz olduðun­dan, kiþinin onu baþkasýna yaptýrabilmesi için ölünceye kadar ken­disinin onu yapamamasý þarttýr. Fakat nafile babý daha geniþ oldu­ðu için nafile olan haccý baþkasýna yaptýrmak caizdir. Sonra, mezhebin zahirine göre baþkasýna yaptýrýlan hac, yaptý­ranýn olur, ki bu konuda varit olan hadisler de bunu göstermekte­dir. Nitekim Has´amoðullarý kabilesinden bir kadýn i

-Babam çok yaþlýdýr, hayvan sýrtýnda kendini tutamaz. Onun yerine hac yapabilir miyim? diye sorunca, Peygamber Efendimiz (Sal-lallahü Aleyhi ve Sellem) :-Baban yerine hac da yap umre de» ([10]) diye cevap vermiþtir. Ýmam Muhammed ise: «Baþkasýna yaptýrýlan hac yapanýn olur. Yaptýran kimseye ise, an­cak yaptýðý masrafýn sevabý hâsýl olur. Çünkü hac bedeni bir iba­det olduðu için kiþinin onu yapamamasý halinde baþkasýna yaptýr­mak için yaptýðý masraf onun yerine geçer. Nasýl ki oruç tutama­yan kimsenin verdiði fidye de orucun yerine geçmiþ olur diye söy­lediði rivayet olunmaktadýr.

(Eðer bir kimseye iki kiþi ayrý ayn: «Benim yerime hac yap» diye söyler ve o da her Ýkisinin de niyetiyle ihrama girerse, yaptýðý. hac kendisinin olur ve eðer onlardan ücret almýþ ise geri vermesi gerekir.) Çünkü baþkasýna yaptýrýlan hac -yukarýda da söylediði­miz üzere- her ne kadar yaptýranýn oluyorsa da, bu kimse kendi­sine haccý yaptýran her iki kiþinin de isteðine uymadýðý için yaptýðý hac kendisinin olun Zira ikisi de haccý yalnýz kendisi yerine yap­masýný söylediði halde kendisi ortaklý olarak her ikisi adýna ihrama girmiþtir. Ve biri diðerinden öncelikli olmadýðý için, yaptýðý haccý son­radan birine vermesi de mümkün deðildir. Fakat eðer kiþi anne ve babasý yerine hac yaparsa böyle deðildir. Çünkü bu haccý karþýlýk­sýz olarak yaptýðý için sevabýný, anne ile babasýndan hangisine ver­mek isterse verebiür. Burada ise, ücretle yaptýðý için kendisine yap­týranlarýn isteðine göre hareket etmesi gerekir ve böyle yapmadýðý için yaptýðý hac kendisinin olur. Bunun için de, onlardan aldýðý üc­reti geri vermesi gerekir. Eðer ihrama girerken -Ýkisinden biri ye­rine ihrama girerim» diye mübhem olarak niyet getirir ve ibham içinde haccýný sürdürürse -herhangi biri diðerinden öncelikli ol­madýðý için- yine ikisinin de isteðine uymamýþ sayýlýr. Eðer müb­hem olarak ihrama girdikten sonra ve fakat daha herhangi bir amel­de bulunmamýþken ikisinden birini tayin ederse, Ýmam Ebû Yûsuf´a göre yine böyledir ve kýyas da bunu gerektirir. Zira ihrama girerken kimin yerine ihrama girdiðini belirtmesi gerekti­ði halde bunu yapmadýðý için yaptýðý hac kendisinin olur. Fakat eðer ihrama girerken «Hac ile umreden birinin ihramýna girerim» diye niyet getirirse, sonradan hac ile umreden birine çevirebilir. Çünkü bunda iltizam edilen ihram, diðerinde ise yerine ihrama girilen kim­se meçhuldür. Ýstihsamn delili de þudur; Ýhram bizatihi maksut olmayýp hac veya umre yapabilmek için bir vesile olduðundan mübhem dahi ol­sa eðer daha hac veya umrenin amellerinden bir þey yapýlmamýþ­ken kimin için oiduðu tayin edilirse vesile olmaya yarar. Fakat eðer ameller de ibham içinde yapýlýrsa öyle deðildir. Çünkü ibham içinde yapýlmýþ olan bir þeyin sonradan tayini kabil deðildir.

(Eðer bir kimse bir baþkasý yerine kýran haccý ihramýna girerse kýran kurbaný kendisine ait olur.) Çünkü kýran kurbaný kiþiye, Ce-nâb-ý Allah´ýn kendisini hac ile umreyi bir arada yapmaya muvaffak kýldýðý için lâzým gelen þükür kurbanýdýr. Hac ile umreyi bir arada yapan kimse ise ihrama giren kimsedir.

(Eðer bir kimse bir baþkasýna kendisi yerine hac yapmasýný, bir baþkasý da kendisi yerine umre ihramýna girmesini söyler ve ona ký­ran yapmak için de izin verirlerse yine böyledir.) Yani kýran kur­baný ayný sebepten dolayý, kýran haccý yapan kimseye aittir.

(Ýbsar kurbaný ise) Ýmam Ebû Hanife ile Ýmam Muhammed´e göre (haccý yaptýrana aittir. Ýmam Ebû Yû­suf ise; «Haccý yapana aittir.) Çünkü ihsar kurbaný uzun zaman ihramda kalmaktan kurtulma´; için ihramdan çýkma kefaretidir. Ýh­ramdan ise, ihramda olan kimse çýkar (demiþtir.) Ýmam Ebû Hanife ile îmam.Muhammed de: -lihramda olan kimseyi bu zorluða sokan, kendisine haccý yaptýran kimse olduðu­na göre bu zorluktan kurtulma kefaretinin de ona ait olmasý lâzým gelir» demiþlerdir.

(Eðer bir kimse bir ölü yerine hac yaparken ihsar edilirse) imam Ebû Hanife ile Ýmam Muhammed´e göre (ihsar kurbaný Ölünün býraktýðý maldan çýkar.) Ýmam Ebû Yûsuf ise: -Haccý yapan kimseye aittir» demiþtir.

Sonra imam Ebû Hanife ile î m a m Muham-med´in görüþüne göre ihsar kurbaný, kimisi: «Ölünün býraktýðý malýn üçtebirinden çýkar. Çünkü kurban da zekât ve kefaretler gi­bi karþýlýksýz bir baðýþtýr», kimisi de.- «ölünün býraktýðý malýn ta­mamýndan çýkar. Çünkü haccý yapan kimseye Ödenmesi gereken bir alacaktýr» demiþtir.

tîhramda iken cinsel iliþkide bulunmaktan dolayý lâzým gelen kurban ise haccý yapan kimseye aittir.) Çünkü bu kurban ihramda iþlenen suçun cezasýdýr. Suçu ise, haccý yapan kimse iþlemiþtir. (Bu kimse aynca, yaptýðý masrafa da zamin olur.) Yani eðer bu kimse daha Arafat vukufunu yapmamýþken cinsel iliþkide bulunmak­la haccýný bozarsa, kendisine haccý yaptýran kimsenin kesesinden yaptýðý masrafý da ödemesi gerekir. Çünkü kendisine haccý yaptýran kimse sahih bir hac yapmasýný þart koþmuþtur. Fakat baþkasý yeri­ne hac yapan kimse eðer Arafat vukufunu kaçýnrsa yaptýðý masrafý ödemek zorunda olmaz. Çünkü elinde olmayarak kaçýrmýþ­týr. A r a.f a t vukufundan sonra cinsel iliþkide bulunan kimse de yaptýðý masrafa zamin olmaz. Zira Arafat vukufundan sonra yapýlan cinsel iliþki ile hac bozulmaz. Ancak -yukanda da söyledi­ðimiz gibi- kurban lâzým gelir ve- bu kurban da, diðer kefaret kur­banlarý gibi ihramda olan kimseye aittir.

(Eðer bir kimse, yerine hac edilmesini vasiyet eder ve öldükten sonra vasisi, vasiyetini yerine getirerek yerine hac etmek için biri­ni tutup gönderir, ancak tuttuðu adam Kûfe´ye varýnca Ölür veyahut parasý çalmýrsa) Ýmam Ebü.Hanife´ye göre fmalýnin geri kalan kýsmýnýn üçtebirinden ve ölünün evinden yola çýkmak þar­tý île bir baþkasý tutulur, tmam Ebû Yûsuf ile Ýmam Muhammed:

■Birinci adamýn öldüðü yerden yola çýkacak bir kimse tutulur- de­miþlerdir.) Buna göre meselede iki yönden ihtilâf vardýr:

1- ikinci adama verilecek ücret malýn geri kalan kýsmýnýn üç-tebirinden mi, yoksa tamamýnýn üçtebirinden mi ödenir?

2- Ýkinci adam ölünün evinden mi, yoksa birinci adamýn öldü­ðü yerden mi yola çýkar? Birinci ve metinde mezkur olan görüþ Ýmam Ebû Han. i f e ´ nindir. imam Muhammed´e göre ise, eðer birinci adama veri­len ücretten bir þey kalmýþ ise ondan tutulur, kalmamýþ ise vasiyet bozulur. Çünkü vasiyet eden kimsenin vasiyet ettiði mikdan ayýrýp da zayi olduðu zaman nasýl vasiyeti bozuluyorsa, tayin ettiði vasi­nin de -onun yerine kaim olduðu için- ayýrdýðý mikdarýn zayi ol­masý halinde vasiyetin bozulmasý lâzým gelir.

Ýmam Ebü Yûsuf da: -Malýn tamamý üçtebirinin geri kalan kýsýmdan ödenir. Çünkü vasiyet ancak terekenin üçte birin­den nafiz olur. Ýmam Ebû Hanif e: «Çünkü ölünün va­si tayin ettiði kimsenin terekeden yaptýðý harcamalar ancak eðer Ölünün söylediði yolda olursa sahih olur. Burada ise o yolda olma­dýðý için, terekeden ayrýlmadan ziyaa uðramasý kabilindendir. Bunun için geri kalan kýsmýnýn üçte birinden ödenir- demiþtir.

Ýhtilâfýn ikinci konusu olan -ikinci adam ölünün evinden mi, yoksa birinci adamýn varýp öldüðü yerden mi yola çýkar?» mese-. leþine gelince kýyas «ölünün evinden yola çýkar» diyen Ýmam Ebû Hanif e1 nin görüþünü gerektirir. Zira; -Kiþi Öldüðü zaman -üç þey dýþýnda- her türlü ameli kesi­lir.- ([11]) hadisi, Ölen kimsenin yanda kalan amelinin dünya ahkâ­mý yönünden hükümsüz olduðunda nasstýr. Vasiyetin infazý da dün­ya ahkâmýndan olduðuna göre birinci adamýn hac yolundan kestiði mesafenin hükümsüz olmasý ve bunun için ikinci adamýn ölünün evinden yola çýkmasýnýn vücubu lâzým gelir. Birinci adamýn varýp öldüðü yerden de yola çýkmanýn caiz olduðunu istihsan eden iki ima­mýn delili de; -Allah´a ve O´nun Peygamber´ine hicret etmek üzere evinden çý­kýp da yolda ölen kimse, AHah´dan ecir almayý hak etmiþ olur» ([12]) âyet-i kerimesi ile;

-Kim ki hac yolunda ölürse ona her yýl, kabul olunmuþ bir hac-cýn sevabý yazýlýr» ([13]) hadisidir. Zira bu âyet ile hadisten, birinci adamýn hac yolunda kestiði mesafenin hükümsüz olmadýðý ve hü­kümsüz olmayýnca da, ikinci adamýn onun vardýðý yerden yola çýka­bildiði anlaþýlýr.

Bu ihtilâf, aslýnda kendi adýna hac yoluna çýkýp da yolda ölen kimse hakkýnda olup, baþkasý adýna çýkan kimse hakkýnda ise ona kýyasen caridir. (Anne ile babasý yerine hac ihramýna giren kimse, haca bittik­ten sonra sevabýný onlardan yalnýz birine verebilir.) Zira izin alma­dan baþkasý adma hac eden kimsenin, haccýnin sevabýný haccý bit­tikten sonra o kimseye verebildiðine göre, ihrama girerken getirdi­ði niyet hükümsüzdür. Bunun için bu kimsenin, anne ile babasýnýn ikisi niyetine girdiði haccýn sevabýný sonradan birine vermesi sahih tir. Fakat baþkasýnýn emriyle ihrama giren kimse -yukarýda da ara­larýnda ayýrým yaptýðýmýz gibi- öyle deðildir.[14]





--------------------------------------------------------------------------------

[1] Bakara suresi, âyet 196

[2] Bunu yalnýz Ebû Bekr´i Razi. Abdullah Ýbn-i Abbas ile Abdullah tbn-1 Mesud´dan nakletmiþtir. (Nasb-ürraye c. 3, s. 144)

[3] Þeyhü´l-Îslâm Burhanüddîn Ebu´l-Hasan Ali b. Ebû Bekir Merginânî, Hidaye Tercümesi, Kahraman Yayýnlarý: 1/385-389.

[4] Darekutnl sft. 264

[5] Beyhakl c. 4 sh. 346

[6] el-Müstedrek c. 1 sh. 481, Darekutnl sh. 282, BeyhaU c. 4 sh. 351

[7] Merfu olarak gariptir. îbn-t Ebl Þeybe Musannafýnda Abdullah Îbn-I Mesud´dan mevkuf olarak rivayet etmiþtir. tbn-Ý Mace ile Tirmizl de bunu merfu olarak «Hac cihattýr, umre nafiledirt þeklinde kaydetmiþlerdir. tbn-I Mâce c. 1, s.´ 221, KrmÝzt c. 1 sh. 125

[8] Þeyhü´l-Îslâm Burhanüddîn Ebu´l-Hasan Ali b. Ebû Bekir Merginânî, Hidaye Tercümesi, Kahraman Yayýnlarý: 1/389-390.

[9] tbn-i Mâce c. 1 s. 232, Ebü Davud c. 2 sh. 230. Heysemî´nin Ez-Zevâid c."4 sh. 22´de kaydettiðine göre bu hadisi ayný mânada ayrýca Bezzar, îmam Ah-med ve Taheranî de rivayet etmiþlerdir. (Nasb-ürraye c. 3 s. 152)

[10] Sýhah-ý Sitte´nin kaydettikleri bu hadiste Peygamber Efendimiz (S.A.V.) kaduýa sadece : «Baban yerine haccet» buyurmuþ olup «umre et» emri yoktur

[11] Müslim c. 2 sh. 41. Nesal c. 2 sh, 132, Ebû Davud c. 2 sh. 43, TÝrmizt C. 1 Sil. 177

[12] Nisa sureti âyet 100

[13] Bu lâfýz Ue gariptir. Taberanl ile Ebû Yala Ebû Hüreyre (R.A.)´dan: «Kim ki hac yapmak üzere evinden çýkýp da yolda ölürse ona Kýyamet gününe ka­dar hac yapan kimsenin sevabý yazýlýr, kim ki umre yapmak üzere evinden çýkýp da yolda Ölürse Kýyamet gününe kadar ona umrenin sevtfbt yazýlýr...» þeklinde rivayet etmiþlerdir. (Nasb-Ürraye c. 3 s. 159)

[14] Þeyhü´l-Îslâm Burhanüddîn Ebu´l-Hasan Ali b. Ebû Bekir Merginânî, Hidaye Tercümesi, Kahraman Yayýnlarý: 1/390-395.

Ynt: Ihsar By: yagmur_7-c Date: 03 Eylül 2016, 00:20:15
Esselamu aleykum
Hacca gidip de hasta olmak ce hacci yerine getirememk gercekten cok uzucu.bir durum...Rabbim herkese saglikli bir omur nasip etsin insallah herkese...
Ynt: Ihsar By: ceren Date: 03 Eylül 2016, 14:04:39
Aleykumselam.Hac ve umresini hakkiyla yapip tamamlayan ve allahin rahmetine erisen kullardan olalim inþallah...

radyobeyan