Kütübü Sitte
Pages: 1
Zekat 7 By: sumeyye Date: 03 Mayýs 2010, 14:12:51
4-Bazý muðlak (kapalý) maddeler:



17. Madde: "Müteferriklerin aralarý birleþtirilmez, birleþik olanlar ayrýlmaz" hükmünde müteferrik´ten maksad, ayrý ayrý mala sahip olanlardýr. Sözgelimi üç ayrý kiþiden herbiri kýrkar koyuna sahip olsalar, herbirine zekât düþer ve birer koyun vermeleri gerekir. Bunlar zekât olarak tek bir koyun vermek için, zekât memuru gelince birleþtirebilirler. (Üçü bir kiþide birleþse 120 yapar. 12. maddede geçtiði üzere 40-120 arasýnda bir koyun ödenir.) Ýþte zekât verme endiþesiyle baþvurulabilen bu hîle yasaklanmýþtýr.

Birleþik (müctemi) olanlar ayrýlmaz, cümlesinde birleþik´ten maksad, ortak maldýr. Mesela iki ortak kabul edelim, bunlardan her birine 101 koyun düþecek þekilde ortak iseler, 202 adet koyunlarý vardýr. Bu müþterek koyuna, 13. maddeye göre 3 koyun zekât düþmektedir. Zekât memuru gelince, koyunlarý hemen bölüþtükleri takdirde, 12. maddeye göre herbirine birer koyunluk zekât düþecek ve böylece bir koyun zekât olarak verilmekten kaçýrýlmýþ olacak, "Birleþik olanlar ayrýlamaz" hükmüyle bu da yasaklanmýþ olmaktadýr.

Yine 17. maddede geçen yasaklama emri ile ilgili olarak Þafiî hazretlerinden þu açýklama kaydedilir: Burada hitap hem mal sâhibinedir, hem de zekât memuruna. Çünkü korku iki çeþittir:

1- Memur, zekât azalacak diye korkar, mal sâhibi de malýnýn azalmasýndan korkar. Öyle ise her ikisine birden hitap edilerek zekât korkusu ile "birleþtirme" ve "ayýrma" iþlemlerine tevessül etmemeleri emredilmiþtir. Bu açýklamadan anlýyoruz ki, bazý durumlarda birleþtirme ve ayýrmalar daha çok zekât vermeyi gerektirebilecektir. Bizim verdiðimiz misâller zekâtý azaltacak durumlara örnek olmuþtur.

18. Madde: Bu maddede, iki ortaðýn alýnan zekâtta eþit þekilde birbirine müracaatý þu demektir: Mesela birinin 40 sýðýrý var, diðerinin de 30. Bu mallar, aralarýnda müþterektir. Zekât memuru kýrk için bir müsinne (3 yaþýnda sýðýr), otuzdan da tebî (buzaðý) alsa, müsinne veren, kýymetinin yedide üçünü ortaðýndan alýr, tebî veren de yedide dördünü ortaðýndan alýr. Çünkü her iki yaþtaki hayvanda her ortaðýn ortaklýðý nisbetinde haklarý var, ve mal tek bir kimsenin mülkü gibi zekât ayný nisbette her iki yaþa da vâcibtir. Kastalânî bunu þöyle açar: Ortak bir sürüden, zekât memuru, sürünün zekâtýný alýrken, ortaklardan birinden almýþsa, veren ortak diðerinden adâlet üzere payýný ister.

Adalet üzere müracaattan þu mâna da çýkarýlmýþtýr: Eðer memur, zekât alýrken ortaklardan birine zulmetti ve almasý gerekenden fazla zekât aldý ise, bu ortak, bu fazla kýsmý diðer ortaðýndan isteyemez, ondan sadece normal olarak vermeleri gereken zekât miktarýndan payýna düþeni ister.

Müracaat çeþitlerinden biri de þudur: Ýki kiþi arasýnda kýrk ortak koyun bulunsa, her ikisi de kendine düþen koyunlarý belirlese, memur bunlardan birinden bir koyun alýr. Koyun veren taraf ortaðýndan, koyununun bedeli üzerinden yarý fiyatýný ister. Bu açýklamadan þu netice de çýkmaktadýr: Bazýlarýna göre, mallarýn ayrýlmýþ olmasýna raðmen ortaklýk olabilmektedir.[34]



ÝKÝNCÝ FASIL

HAYVANLARIN ZEKÂTI




ـ1ـ عن سالم عن أبيه رَضِيَ اللّهُ عَنْهُ قال: ]كَتَبَ النَّبىُّ # كِتَابَ الصَّدَقَةِ وَلَمْ يُخْرِجْهُ إلى عُمَّالهِ حَتَّى قُبضَ فَقَرَنَهُ بِسَيْفِهِ فَعَمِلَ بِهِ أبُو بَكْرٍ رَضِيَ اللّهُ عَنْهُ حَتَّى قُبِضَ، ثُمَّ عَمِلَ بِهِ عُمَرُ رَضِيَ اللّهُ عَنْهُ حَتَّى قُبِضَ، وَكَانَ فِيهِ: في خَمْسٍ مِنَ ا“بِلِ شَاةٌ. وفي عَشْرٍ شَاتَانِ. وَفي خَمْسَ عَشَرَةَ ثََثُ شِيَاهٍ. وفي عِشْرِينَ أرْبَعُ شِيَاهٍ. وفي خَمْسٍ وَعِشْرِينَ بِنْتُ مَخَاضٍ، إلى خَمْسٍ وَثََثِينَ. فإذَا زَادَتْ وَاحِدَةٌ فَفِيهَا ابْنَةُ لَبُونٍ إلى خَمْسٍ وَأرْبَعِينَ. فإذَا زَادَتْ وَاحِدَةٌ فَفِيهَا حِقّةٌ إلى سِتِّينَ. فإنْ زَادَتْ وَاحِدَةٌ فَفِيهَا جَذَعَةٌ إلى خَمْسٍ وَسَبْعِينَ. فإنْ زَادَتْ وَاحدَةٌ فَفِيهَا ابْنَتَا لَبُونٍ إلى تِسْعِينَ. فإنْ زَادَتْ وَاحِدَةٌ فَفِيهَا حِقّتَانِ إلى عِشْرِينَ وَمِائَةٍ. فإنْ كَانَتِ ا“بِلُ أكْثَرَ مِنْ ذلِكَ فَفِي كُلِّ خَمْسِينَ حِقَّةٌ، وفي كُلِّ أرْبَعِينَ ابْنَةُ لَبُونٍ، وفي الغَنَمِ في كُلِّ أرْبَعِينَ شَاةً شَاةٌ إلى عِشْرِينَ وَمِائَةٍ. فإذَا زَادَتْ وَاحِدَةٌ فَفِيهَا شَاتَان إلى المِائَتَيْنِ. فإذَا زَادَتْ وَاحِدَةٌ عَلى المِائَتَيْنِ فَفِيهَا ثََثُ شِيَاهٍ إلى ثََثِمِائَةٍ. فإنْ كَانَتِ الغَنَمُ أكْثَرَ مِنْ ذلِكَ فَفِى كُلِّ مِائَةِ شَاةٍ شَاةٌ، ثُمَّ لَيْسَ فِيهَا شَىْءٌ حَتَّى تَبْلغَ المِائَةَ، وَلَ يُفَرَّقُ بَيْنَ مُجْتَمِعٍ وََ يُجْمَعُ بَيْنَ مُتَفَرِّقٍ مَخَافَة الصَّدَقَةِ، وَمَا كَانَ مِنْ خَلِيطَيْنِ فَإنَّهُما يَتَراجَعَانِ بَيْنَهُمَا بِالسَّوِيَّةِ، وََ يُؤخَذُ في الصَّدَقَةِ هَرِمةٌ وََ ذَاتُ عَيْبٍ[.قال الزهرى: إذا جاءَ المصدق قسمت الشَّاءُ أثثاً: ثلثاً شراراً، وثلثاً خياراً،

وثلثاً وسطاً. فيأخذ المصدق من الوسط، ولم يذكر الزهرى البقر. أخرجه أبو داود والترمذي .



1. (2016)- Sâlim, babasý Abdullah Ýbnu Ömer´den naklen anlatýyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) (mallardan alýnmasý gereken) zekâtlarýn miktarýný belirten bir kitap yazmýþtý. Âmillerine göndermeden vefat etti. Resûlullah onu kýlýncýna yakýn olarak asmýþtý. Hz. Ebû Bekir (radýyallâhu anh), ölünceye kadar onunla amel etti. Sonra Hz. Ömer (radýyallâhu anh) de ölünceye kadar onunla amel etti. Bu kitapta þunlar yazýlý idi:



DEVELER:



1) 5 devenin zekâtý 1 koyundur.

2) 10 devenin zekâtý 2 koyundur.

3) 15 devenin zekâtý 3 koyundur.

4) 20 devenin zekâtý 4 koyundur.

5) 25´e ulaþtý mý 35´e kadar, zekât bir bintu mehâz´dýr.

6) 36´ya ulaþtý mý 45´e kadar, zekât bir ibnu lebûn´dur.

7) 46´ya ulaþtý mý 60´a kadar, zekât bir hýkka´dýr.

8) 61´e ulaþtý mý 75´e kadar, zekât bir ceza´a´dýr.

9) 76´ya ulaþtý mý 90´a kadar, zekât 2 ibnetu lebûn´dur.

10) 91´e ulaþtý mý 120´ye kadar, zekât 2 hýkka´dýr.

11) Deve 120´den fazla ise zekât her elliye bir hýkka; her kýrka bir ibnetu lebûn zekât gerekir.

KOYUNA GELÝNCE

12) 40´a ulaþýnca 120 koyuna kadar zekâtý 1 koyundur.

13) 121´e ulaþýnca 200 koyuna kadar zekâtý 2 koyundur.

14) 201´e ulaþýnca 300 koyuna kadar zekâtý 3 koyundur.

15) 300´ü aþtý mý her 100 koyuna bir koyun zekât düþer, yüzden aþaðýda kalan küsûrata zekât düþmez.

16) Zekât korkusuyla müctemi (birleþik) olanlar ayrýlmaz, müteferrik (ayrý) olanlar da birleþtirilmez.

17) Ýki ortaðýn malýndan alýnan zekâtta, her ikisi de adalet üzere birbirlerine müracaat ederler.

18) Zekât olarak, çok yaþlý ve ayýplý olan hayvan alýnmaz.

19) Zührî der ki: "Zekâtý almak üzere memur geldiði vakit, koyunlar üç sýnýfa ayrýlýr: Üçte biri kötü, üçte biri iyi, üçte biri de vasat. Zekât memuru, zekât payýný vasat kýsmýndan alýr." Zühri, sýðýrdan bahsetmez." [Tirmizî, Zekât 4, (621); Ebû Dâvud, Zekât 4, (1568, 1569, 1570); Ýbnu Mâce, Zekât 9, (1798).][35]



AÇIKLAMA:



1-Sadedinde olduðumuz, Ýbnu Ömer (radýyallâhu anhümâ) rivâyeti, ahkâm beyan eden kýsýmlarýyla, bir önceki Enes rivâyetiyle hemen hemen ayný muhtevadadýr. Bu hadiste geçen bazý muðlak maddeler, önceki hadiste açýklanmýþtýr, tekrar etmeyeceðiz oraya bakýlsýn.

2-Burada dikkatimizi çeken husûs, zekâtla ilgili tâlimatýn, taþradaki ilgili memurlara tamim edilmek üzere bizzat Resûlullah (aleyhissâlatu vesselâm) tarafýndan yazýlý olarak hazýrlanmýþ olma keyfiyetidir. Önceki rivâyette belirtilmeyen bu tasrihata dayanarak þunu söylemek mümkündür: Hz. Ebû Bekir´in yazýlý ve mühürlü olarak Hz. Enes´e verdiði nüsha, Resûlullah´ýn hazýrladýðý metnin bir týpký istinsahýndan baþka bir þey deðildir. Zekât toplamak üzere taþraya gönderilen her bir zekât tahsildarýna bir nebevî asýldan bir nüsha istinsah edilip verilmiþ olmalýdýr.

3- Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ýn zekât olarak alýnacak malýn evsafýyla ilgili direktiflerinin, tatbikata intikalinde takip edilen yolun adilâne oluþu dikkat çekicidir. Mallar üç sýnýfa ayrýlýyor: Ýyiler, vasatlar ve âdiler. Kerâimu´l-emvâl denen kýymetlilerin alýnmasýný yasakladýðýný daha önce (2010. hadis) kaydetmiþtik. Son iki hadiste, kör, sakat gibi âdilerin verilmesi de yasaklanýyor.

Tahsildar, zekât payýný vasat olanlar arasýndan seçmelidir ve öyle yapýlmýþtýr.[36]



ـ2ـ وعن ابن مسعود رَضِيَ اللّهُ عَنْهُ قال: ]قال رسول اللّه #: في كُلِّ ثََثِينَ مِنَ الْبَقَرِ تَبِيعٌ أوْ تَبىعَةٌ، وفي كُلِّ أرْبَعِينَ مُسِنَّةٌ[. أخرجه الترمذي .



2. (2017)- Ýbnu Mes´ûd (radýyallâhu anh) anlatýyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Her otuz sýðýr için erkek veya diþi bir tebî´ zekât verilir. Her kýrk sýðýr için de bir müsinne zekât verilir." [Tirmizî, Zekât 5, (622).][37]



AÇIKLAMA:



Tebî´ sýðýrýn yaþýný doldurmayan yavrusudur, Türkçemizde buzaðý denir. Diþisine de tebi´a denir.

Müsinne: Üçüncü senede diþleri çýkan sýðýrdýr. [38]



ـ3ـ وعن معاذ رَضِيَ اللّهُ عَنْهُ قال: ]بعثنِى النبىُّ # إلى الْيَمَنِ وَأمَرَنِى أنْ آخُذَ مِنْ كُلِّ ثََثِينَ بَقَرَةً تَبِيعاً أوْ تَبِيعَةً، وفي كُلِّ أرْبَعِينَ مُسِنَّةً، وَمِنْ كُلِّ حَالِمٍ دِينَاراً أوْ عَدْلَهُ مُعَافِرِيّاً[. أخرجه أصحاب السنن، واللفظ للترمذي.وزاد أبو داود »وَالمُعَافِرِىُّ« ثياب تكون باليمن



3. (2018)- Hz. Muâz (radýyallâhu anh) anlatýyor: "Resûlullah (aleyhissâlatu vesselâm) beni Yemen´e gönderdi ve bana: "Her otuz sýðýrdan bir erkek veya diþi buzaðý (tebi´a), her kýrktan bir müsinne, her bir bülûða eren þahýstan bir dinar veya o deðerde muâfiri (adýndaki bir giyecek) almamý" emretti." [Tirmizî, Zekât 5, (623); Ebû Dâvud, Zekât 4, (1576, 1577, 1578); Nesâî, Zekât 8, (5, 25, 26). Metnin lafzý Tirmizî´ye aittir.][39]



ـ4ـ وعن سفيان بن عبداللّه الثقفى رَضِيَ اللّهُ عَنْهُ. ]أنَّ عُمَرَ رَضِيَ اللّهُ عَنْهُ. بَعَثَهُ مُصَدِّقاً فَكَانَ يُعَدُّ عَلى النَّاسِ بِالسَّخْلِ. فَقَالُوا: أتَعُدُّ عَلَيْنَا بِالسَّخْلِ وََ تَأخُذْ مِنْهُ شَيْئاً؟ فَلَمّا قَدِمَ عَلى عُمَرَ بنِ الخَطَّابِ رَضِيَ اللّهُ عَنْهُ ذَكَرَ لَهُ ذلِكَ. فقَالَ عُمَرُ: نَعَمْ تَعُدُّ عَلَيْهِمْ بِالسَّخْلَةِ يَحْمِلُهَا الرَّاعِى، وََ يَأخُذُ المُصَدِّقُ، وََ يأخُذُ ا‘كولَةَ، وََ الرُّبَّى، وََ المَاخِضَ، وََ فَحْلَ الغَنَمِ، وَيَأخُذُ الجَذَعَةَ وَالثَّنِيَّةَ، وَذلِكَ عَدْلُ المَالِ بَيْنَ غِذَاءِ الْغَنَمِ وَخِيَارِهِ[. أخرجه مالك.»ا‘كُولَةُ« الشاة التي هى ل‘كل.»والرُّبَّى« التي تربى في البيت ‘جل اللبن، وقيل هى الحديثة النتاج.»وَالمَاخِضُ« الحامل إذا ضربها الطلق.»وَغِذَاءُ المَالِ« جمع غذى وهو الحملُ أو الجدى، والمراد أن يأخذ الساعى خيار المال و رديئة وإنما يأخذ الوسط .



4. (2019)- Süfyân Ýbnu Abdillah es-Sakafi (radýyallâhu anh) anlatýyor: "Hz. Ömer (radýyallâhu anh) kendisini zekât tahsildarý olarak göndermiþti. Gittiði yerde kuzularý halkýn addedip, sayýya dâhil etmedi. Kendisine: "Kuzularý bizden sayýp, onlardan bir þey almýyor musun?" dediler. (Medîne´ye geri dönüp) Hz. Ömer (radýyallâhu anh)´e uðrayýnca, durumu ona anlattý. Hz. Ömer: "Evet kuzuyu onlara iade edersin, çoban onu götürür, tahsildar almaz. Ekûle (denen hususi þekilde kesip, yemek için beslenmiþ) olaný, Rübbâ (denip sütü için evde beslenmekte) olaný, Mâhýz (denen hâmile) olaný, (teke koç gibi) döl alýnan davarý zekât olarak almaz. Ceza´a´yý (beþ yaþýna basmýþ deve), seniyye´yi (altý yaþýna basmýþ deve) alýr. Bu, davarýn iyisi ile düþüðü arasýnda orta halli olanýdýr." [Muvatta, Zekât 26, (1, 265).][40]



radyobeyan