Kütübü Sitte
Pages: 1
Zekat 3 By: sumeyye Date: 03 Mayýs 2010, 14:07:21
AÇIKLAMA:



1- Bu rivâyet, Kur´ân-ý Kerîm´de, "kenz" yapanlarýn Kýyamet gününde karþýlaþacaklarý fecî âkibetleri üzerine gelen âyeti açýklayan bir hadistir. Âyet-i kerîme meâlen þöyledir: "...Altýný ve gümüþü biriktirip yýðýp da onlarý Allah yolunda harcamayanlar yok mu? Ýþte bunlara pek acýklý bir azâbý muþtula. O gün bunlar, üzerlerinde (yakýlacak) cehennem ateþinin içinde kýzdýrýlacak da o kimselerin alýnlarý, böðürleri ve sýrtlarý bunlarla daðlanacak. Ýþte bu, (denilecek), nefisleriniz için toplayýp sakladýklarýnýz! Artýk saklayýp istifcilik ettiðiniz bu nesnelerin acýsýný haydi tadýn!" (Tevbe 34-35).

Âyet-i kerîme "kenz" edilen, yâni biriktirilip yýðýlan ve fakat Allah yolunda harcanmayan altýn ve gümüþlerin âhiretteki korkunç âkibetini haber veriyor: Kýyamet günü bu mallar, sâhibine verilecek ezada, azab vâsýtasý olarak kullanýlacaktýr. Yani altýn ve gümüþler ateþte kýzdýrýlmýþ olarak vücudlar daðlanacaktýr. Âyet, her devirde ve her yerde en mûteber servet yýðma vâsýtasý olan altýn ve gümüþü misal vermektedir.

Sadedinde olduðumuz hadis at, deve,sýðýr, davar gibi hayvan nev´inden "kenz" edilen mallarýn nasýl azab vâsýtasý kýlýnacaðýný açýklamaktadýr: "Bu hayvanlar, sâhiplerini mahlûkâtýn hesabý görüldüðü müddetçe ayaklarýyla tekmeleyip çiðneyecek boynuzlarýyla toslayacak, aðýzlarýyla diþleyip kemirecek. Müslim´in bir rivâyetinde, bu azâbýn sâdece mahþerdeki hesap sýrasýnda olacaðý ve müddeten de dünya ölçüleriyle elli bin yýllýk bir zamaný içine alacaðý, ondan sonra da çok daha berbat bir âkibet olan cehenneme atýlabileceði belirtilir. كُلَّمَا مَضَى عَلَيْهِ اُخْرَاهَا رُدَّتْ عََلَيْهِ اُوَهَا حَتّى يَحْكُمَ اللّهُ بَيْنَ عِبَادِهِ في يَوْمٍ كَانَ مِقْدَارُهُ خَمْسِينَ اَلْفَ سَنَةٍ مِمَّا تَعُدُّونَ ثُمَّ يُرَى سَبِيلُهُ إمَّا الى الْجَنَّةِ وَاِمَّا الى النَّارِ

"...Herifin üzerinden (hayvanlarýn) sonuncularý geçince öncekiler tekrar geçmeye baþlar. Bu hâl, Allah kullarýnýn arasýnda miktarý sizin senelerinizle ellibin sene olan bir günde hükmedinceye kadar böyle devam eder. Sonra ya cennete veya cehennneme giden yol kendisine göstirilir."

2- Sadedinde olduðumuz hadis, meâlini verdiðimiz âyet-i kerîmede sözü edilen "kenz" yapma, yani biriktirip yýðma meselesine de açýklýk getirmektedir. Bu mal veya üzerindeki Allah´ýn hakký´ný vermemek, o maldan Allah yolunda harcamamaktýr.

Müslim´in bir rivâyetinde, Ashabtan biri: "Devenin hakký nedir?" diye sorar. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) þu cevabý verir: "Onu su baþýnda (herkesin uðradýðý yerde) saðmak, süt kovasýný (üzerinden almak üzere ihtiyaç sâhibine) iâreten vermek, erkek develeri emâneten vermek (sütünden istifade etmeleri için diþi develeri karþýlýksýz olarak) menîha sûretinde vermek, Allah yolunda üzerlerinde yük taþýmaktýr."

Esâsen kenz, "mal ve serveti toplamak", biriktirmek, yýðmak veya topraða gömmek mânalarýna gelir.

3- Selef ulemâsý, zikri geçen âyet ve hadisi deðerledirmede ihtilâf ederler. Ekseriyet, bir kýsým baþka hadislere dayanarak kenz´den muradýn zekâtý verilmeyen mal olduðunu söylemiþ, zekât verilen mala kenz denemeyeceðini belirtmiþtir. Ýbnu Abbâs, Ýbnu Ömer, Câbir, Ebû Hüreyre, Hz. Ömer vs. bu görüþtedir.

Hz.Ali´nin bir fetvâsýna göre 4000 dirhemden fazla mal, zekâtý verilsin verilmesin kenz´dir. Bazýlarý ihtiyaçtan fazla mala kenz demiþtir. Kenz´le bunun lügat mânasýný anlayan bazýlarý, zikri geçen âyetin, zekâtýn farziyetiyle neshedildiðini ileri sürmüþtür. Yarýdan îtibaren meâlini kaydettiðimiz âyetin baþ kýsmýnda Ehl-i Kitâbýn medâr-ý bahs edilmiþ olmasýný nazar-ý îtibâra alan bazýlarý da kenz âyetinin ehl-i kitaba baktýðýný söylemiþtir. (Süddî gibi).

Elmalýlý Hamdi Efendi, âyetle ilgili yaptýðý kýsa açýklamada, âyetin kâfir, Müslüman herkese baktýðýný belirtmekten baþka hangi sûretle olursa olsun, paranýn tedâvülden çekilmesine de kenz diyecek bir yorumla karþýmýza çýkmaktadýr. Þöyle der: "..altýn ve gümüþün hakký, insanlýðýn menâfii nokta-i nazarýndan, hikmet-i hilkati vâsýta-i mübâdele, yani semen olarak, ibâdullah´ýn hakîki ihtiyaçlarýna sarfolunup tedavül etmek... olduðu halde bir takýmlarý tutarlar, bunlarý toplar, meydan-ý tedâvülden çeker, gerek gömerek , gerek hazînelerde, sandýklarda veya herhangi bir yerde gizleyerek yýðýp sýmsýký saklarlar ve bunlarý Allah yolunda sarfetmezler... nukûdun hakkýný ta´til ve iptal eyleyenler, yok mu? Her kim olursa olsun gerek, o Ahbâr (yahudî âlimleri) ve ruhbandan ve onlara uyan gayr-i müslimlerden olsun ve gerekse zekâtlarýný veremeyerek nakidlerini saklayan Müslümanlardan bulunsun artýk bunlarý elîm bir azab ile tebþîr et... "

Elmalýlý, ifâdesinin baþ kýsmýnda, altýn ve gümüþün yaratýlýþ hikmetinden alýkonmasýný kenz´e dahil edecek bir ifâdeye yer verirken, cümleyi uzatarak, sonlarýna doðru, tefsirlerde takarrur etmiþ görüþle baðlar. Ve böylece açýk seçik yeni bir fetva ortaya koymaktan kaçýnýr. Ancak ayet, tek baþýna alýndýkta o mânada anlaþýlmaktan uzak deðildir.[14]

4-EBÛ ZERR-Ý GIFÂRÎ (radýyallâhu anh)´NÝN GÖRÜÞÜ

Kenz mevzuunda selefin ihtilâf ettiðini belirttik. Ýbnu Ömer´in sözlerinde hülâsa edilen ve büyük ekseriyetçe benimsenen "zekâtý verilen mal, yedi kat yerin altýna da gömülse, kenz deðildir, zekâtý verilmeyen mal, meydanda da olsa kenzdir" görüþüne mukabil, "Âilenin nafakasýndan (zarûrî ihtiyaçlarýndan) fazlasýna kenz" diyen görüþ de vardýr. Bu görüþü dahi bir kýsým sahâbîler benimsemiþ ise de, en ziyâde Ebû Zerr´e nisbet edilir. O, bunu âdeta siyasi bir doktrin yapmýþ, bu kanaati için mücâdele vermiþtir. Ýbnu Kesîr þöyle der: "Ebû Zerr (radýyallâhu anh)´in mezhebine göre, "(Bakýmýna mecbur olunan) iyâlin nafakasýndan arta kalaný iddihâr etmek (biriktirmek) haramdýr. O, bu istikâmette fetva veriyor, insanlarý bu tatbikâta teþvik ediyor, (teþvikle de kalmayýp) bunu emrediyor, buna uymayanlara karþý çok galiz ve sert davranýyordu. Hz. Muâviye onu faaliyetlerden men etti ise de, o bundan vazgeçmedi. Hz. Muâviye (radýyallâhu anh), onun fitne çýkararak halka zarar vermesinden korktu. Emîru´l-mü´minîn Hz. Osman (radýyallâhu anh)´a durumu yazarak þikayette bulundu. Mektupta Ebû Zerr´i yanýna (Medîne´ye) çaðýrmasýný taleb etmiþti. Bunun üzerine Hz. Osman onu Medîne´ye davet etti. Tek baþýna Rebeze´de ikâmet ettirdi. Ebû Zerr (radýyallâhu anh) Hz. Osman´ýn hilâfeti sýrasýnda orada vefat etti."

Ýbnu´l-Esîr, bu meselede Ebû Zerr hazretlerinin ne derece samimi olduðunu anlamak için Hz. Muâviye´nin onu imtahan ediþiyle alâkalý bir de vak´a kaydeder: "Hz. Muâviye, Ebû Zerr yanýnda (Þam´da) iken, sözüyle ameli birbirine uyuyor mu diye bir denemek istedi. Bu maksadla, bir gün, kendisine bin dinar parayý gönderdiði ayný adamý ona tekrar yollayarak þöyle dedirtti:

"Hz. Muâviye beni baþkasýna göndermiþti, ben yanlýþlýkla sana geldim, parayý bana geri getir!"

Ebû Zerr, bu durum karþýsýnda þu cevabý verir:

"Yazýk oldu! O para çoktan elimden çýktý. Ancak, bana tahsisatým gelince, onu sana öderim!"

Abdullah Ýbnu´s-Sâmit (radýyallâhu anh), Ahmed Ýbnu Hanbel´in Müsned´inde þunu anlatýr: "Ebû Zerr´le berâberdik. Tahsisâtý getirildi. Berâberinde câriyesi de vardý. Cariye, ihtiyaçlarý için o parayý harcadý, geriye yedi (dirhem) kaldý. Cariyeye emrederek onu fülûsa çevirmesini (bozdurmasýný) söyledi. Ben: "Evin ihtiyaçlarý, gelecek misafirler için biriktirsen!" dedim. Bana: "Dostum (Resûlullah) þunu söyledi: "Keseye konup üzeri baðlanan her altýn ve gümüþ, -onu Allah yolunda daðýtýncaya kadar- sahibi üzerinde bir ateþtir" diye cevap verdi."

Hz. Ebû Zerr´i, âyeti öyle anlayýp, herkes tarafýndan kendi anladýðý þekilde anlaþýlmasý için eyleme bile sevke zorlayan Resûlullah þöyle buyurmuþtur: "Uhud daðý kadar altýným olsa, bunu hemen daðýtýrým. Yanýmda, borcum için saklayacaðým tek dinardan fazlasý olduðu halde üzerimden üç gece geçmesi beni rahatsýz eder." Ýbnu´l-Esîr, Ebû Zerr´i bu hadisin tahrik etmiþ olabileceðini söyler.

Ebû Saîd (radýyallâhu anh) der ki: "Resûlullah: "Allah´a fakir olarak kavuþ, zengin olarak kavuþma" buyurdu. Ben: "Ey Allah´ýn Resûlü! Bu, benim için nasýl mümkün olur?" dedim. Bana: "Ýstenince ver. Rýzýk olarak geleni gizleme!" dedi. Ben: "Ey Allah´ýn Resûlü, bunu nasýl yapabilirim?" dedim. "Bu böyledir. Aksi takdirde ateþ" buyurdu."

Bir baþka rivâyette, iki dinar (veya iki dirhem) býrakarak ölen kimsenin cenazesi gelince Resûlullah: "Bu iki, daðlamadýr, arkadaþýnýzýn namazýný siz kýlýn" diyerek namaza katýlmaz, memnuniyetsizliðini izhâr eder.

Bir defasýnda Ehl-i Suffe´den biri vefat edince çýkýnýnda bir dinar çýkar. Resûlullah: "Bu bir daðlama yarasý" buyurur. Birkaç gün sonra bir baþkasý vefat eder, onun çýkýnýnda iki dinar çýkar. Bu sefer: "Ýki daðlama yarasý" buyurur.

Ýbnu Kesîr´in Abdurrezzak´tan iktibâsen kaydettiði bir rivâyete göre, altýn ve gümüþü Allah yolunda harcamadan biriktirenleri tehdîd eden âyet geldiði zaman, Resûlullah: تَبّاً لِلذَّهَبِ تَبّاً لِلْفِضَّةِ "Altýn ve gümüþ (Biriktirenler) kahrolsunlar!" buyurur ve bunu üç kere tekrar eder. Bu hal, Ashâba çok aðýr gelir ve aralarýnda: "Hangi maldan edinmeliyiz?" diye birbirlerine sorarlar. Hz. Ömer atýlarak: "Ben sizin için bunu öðrenceðim" der ve durumu Resûlullah´a arzeder. Ashâb´ýn, "Hangi maldan edineceklerini sormakta olduklarýný söyler. Aleyhissalâtu vesselâm´ýn cevabý þudur: لِسَاناً ذَاكِراً وَقَلْباً شَاكِراً وَزَوْجَةً تُعِينُ اَحَدَكُمْ عَلى دِينِهِ "Zikreden bir dil, þükreden bir kalb, dînine yardýmcý olacak bir zevce.

"Ebû Zerr Hazretleri, kendisini Rebeze´de bulup: Burada ikâmet etmenizin sebebi nedir?" diye soran Zeyd Ýbnu Vehb´e þu açýklamada bulunur:

"Biz Þam´da idik. Ben: "Altýn ve gümüþü biriktirip yýðýp da onlarý Allah yolunda harcamayanlar (yok mu) iþte bunlara pek açýklý bir azâbý muþtula!.." meâlindeki âyeti okumuþtum. Hz. Muâviye: "Bu bizim hakkýmýzda deðil, sadece ehl-i Kitap hakkýndadýr" dedi. Ben: "Hayýr hem bizim, hem de onlarýn hakkýnda" dedim... Derken bu hususta benimle Muâviye arasýnda ihtilâf büyüdü. Muâviye Hz. Osman´a yazarak beni þikâyet etti. Osman da bana yazarak yanýna çaðýrdý. Ben de gittim. Medîne´ye gelince (meseleyi iþitip, fazlaca büyütmüþ olan) halk etrafýma üþüþtü. Sanki beni önceden hiç görmemiþlerdi. (Bu yersiz alâkadan rahatsýz olup) durumu Hz. Osman´a þikâyet ettim. "Yakýn bir yere çekil!" dedi. Ben, söylediðimden asla vazgeçmeyeceðim dedim."

Bu rivâyet, Hz. Ebû Zerr´in Rebeze´ye sürgün olarak deðil, kendi isteði ile gittiðini göstermesi bakýmýndan ehemmiyetlidir.

NETÝCE olarak, âlimler, Selef´de görülen âyetle ilgili farklý yorumlarýn temelde Resûlullah´tan gelen farklý rivâyetlere dayandýðýný belirtirler. Resûlullah´taki farklý davranýþlar da Ýslâm´ýn ve ilk Ýslâm cemiyetinin terakkî vetiresinden ileri gelmektedir. Baþlangýçta umumî olan fakirlik sebebiyle, para biriktirmeyi yasaklamýþ ve bu hususta ýsrar etmiþ, titiz davranmýþtýr. Bilâhare, þahsi hayatýnda önceki titizliði devam ettirdiði halde, Ashâb´ýn -maldaki zekât, sadaka gibi ilâhî haklarý ödemek kaydýyla- tasarrufta bulunmasýna izin vermiþtir.

Ashab arasýnda ihtilaflý meselelerde, ümmete rehber olacak esas, ekseriyetin görüþüdür. Ferdî anlayýþlarda ýsrar etmek, Ýslâmî espiriye uymaz. Hz. Ebû Zerr´in görüþüne saygý duyulur, ama "Ýslam budur" denemez. Belki, "Ýslâm´a aykýrý deðil, dileyen tatbik edebilir, onu tatbik etmeyen ittiham edilemez" denebilir. Zîra, Ashab olsun, Tâbiîn olsun, zekâtýný vermek kaydýyla para biriktirmenin câiz olduðunda ittifak ederler. Aralarýnda büyük zenginler bile çýkmýþtýr.[15]

5-HADÝSTEN ÇIKARILAN BAZI HÜKÜMLER

* Cenâb-ý Hakk, zekâtýný vermeyenleri cezalandýrmak üzere, hayvanlarý kýyâmet günü diriltecektir. Zekât vermeyenin karþýlaþacaðý bu durum, kasdýnýn zýddýyla muamele görmekten baþkabir þey deðildir. Çünkü, adam malýnda mevcut olan Allah´ýn hakkýný vermeyerek, vermediði bu "hak"tan istifade etmeyi kasdetmiþti. Âhiretteki bu mal cezâ olarak karþýsýna çýkmakla, kendisine fayda deðil, tam aksine zarar verecektir. Maldaki Allah´ýn hakký, onun bir cüz´ü olduðu halde, malýn tamamýnýn buna saldýrmasýndaki hikmet, mezkur hakkýn, malýn tamamýnda mündemic olup, temyizi mümkün belli bir kýsmý olmamasýndan dolayýdýr. Ayrýca mal, zekâtý çýkarýlmayýnca tamamý kirli durumdadýr.

* Hadis, malda zekâttan baþka bir "hak" daha bulunduðunu göstermektedir. Ancak, ulema hükme iki açýdan cevap vermiþtir:

1) Bu tehdid zekâtýn farz olmasýndan önceye aittir.

2) Hakdan murad, vâcib olan miktarý aþan kýsýmdýr, bunun terki azab gerektirmez. Muhtemelen bu tehdîd, devenin sütünü içmek zorunda kalan bir fakir olduðu halde, ondan bunu sakýnanla ilgilidir. Ýbnu Battâl: "Malda iki hak vardýr. Farz-ý ayn olan ve farz-ý ayn olmayan. Sütü vermek, mekârimu´l-ahlâk olan hukuktandýr" der.[16]



ـ3ـ وعن معاذ رَضِيَ اللّهُ عَنْهُ قال: ]قال رسول اللّه #: مَنْ أعْطى زَكاةَ مَالِهِ مُؤْتَجِراً فَلَهُ أجْرُهَا، وَمَنْ مَنَعَها فإنَّا آخِذُهَا وَشُطِّرَ مَالُهُ، عَزْمَةٌ مِنْ عَزَمَاتِ رَبِّنَا لَيْسَ Œلِ مُحَمَّدٍ فِيهَا شَىْءٌ[. أخرجه رزبن. »مُؤْتَجراً« أي طالب أجر.وقوله: »فَإنَّا آخِذُوهَا وَشُطِّرَ مَالُهُ« قال الحربى: إنما هو وَشُطِّرَ ماله يعنى يجعل شَطْرَيْنِ فيتخير عليه المُصَدِّقُ ويأخذ الصدقة من خير الشطرين عقوبة لمنعه الزكاة. فأما ما يلزمه ف.»الْعَزْمَةُ« ضدَ الرخصة.



3. (2012)- Hz. Muâz (radýyallâhu anh) anlatýyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Kim malýnýn zekâtýný sevab umarak verirse, ona sevap verilir. Kim de zekâtýný vermezse biz zekâtý ve malýn yarýsýný (cezâlý olarak, zorla) alýrýz. Bu, Rabbimizin kesin kararlarýndan biridir. Âl-i Muhammed´e ondan bir hak yoktur." [Rezîn tahric etmiþtir. (Ebû Dâvud, Zekât 4, (1575); Nesâî, Zekât 4, (5, 15, 16).][17]




radyobeyan