Kütübü Sitte
Pages: 1
Yalan 3 By: sumeyye Date: 03 Mayýs 2010, 11:24:48
ÜÇÜNCÜ FASIL


RESULULLAH HAKKINDA YALAN



ـ5213 ـ1ـ عن عَلِيّ رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]قَالَ رَسُولُ اللّهِ #: َ تَكْذِبُوا عَلَيّ فإنَّهُ مَنْ كَذَبَ عَليّ يَلِجُ النّارَ[. أخرجه الشيخان والترمذي .



1. (5213)- Hz. Ali (radýyallahu anh) anlatýyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Benim hakkýmda yalan söylemeyin. Zira benim üzerime yalan uyduran cehenneme girer." [Buhârî, Ýlm 38; Müslim, Mukaddime 1, (1); Tirmizî, Ýlm 8, (2662).][27]



AÇIKLAMA:



Hadis, Resulullah´a yalan nisbet etmeyi yasaklamaktadýr. Yasaða yalanýn her çeþidi dahildir. Bazý cahillerin: "Þeriatýnýn te´yidine yardým ediyoruz" gibi bahanelerle tergib ve terhib hususunda hadis uydurmaya cüretleri, bu hadisin ýtlaký karþýsýnda hiçbir meþruiyet kazanamaz ve Resulullah´ýn "ateþe girer" tehdidinin dýþýnda kalamaz. Ýbnu Hacer der ki: "Resulullah´ýn söylemediði bir þeyi O´na söyletmek, Allah´a da yalan nisbet etmeyi gerektirir. Çünkü bu, dinde þer´î bir hüküm koymak demektir; bu hüküm vücub ifade etsin, nedb ifade etsin veya bunlarýn mukabilleri haram ve mekruh olsun farketmez.." Ýbnu Hacer, sadece sapýk mezheplerden Kerramiye´nin tergib ve terhib hususunda -Kur´an ve sünnette gelen meselelerin yerleþmesi için- hadis uydurmayý tecviz edip "Bu davranýþ þeriatýn aleyhine deðil, lehine olduðu" gerekçesini de eklediklerini belirtir. Ayrýca, bazýlarýnýn sadedinde olduðumuz hadisin bazý tariklerinde yer alan "Ýnsanlarý sapýtmak için, hakkýmda yalan uyduranlar..." þeklindeki bir ziyadeyi kendilerine delil yapmak istediklerini belirten Ýbnu Hacer, bu ziyadenin sahih senetle gelmediðini belirtir.

Esasen Resulullah hakkýnda yalan söylemeyi yasaklayan hadisler mütevatirdir.[28]



ـ5214 ـ2ـ وعن ابنِ الزُّبَيْر رَضِيَ اللّهُ عَنْهما قال: ]قُلْتُ ‘بِي مَالِي َ أسْمَعُكَ

تُحَدِّثُ عَنْ رَسُولِ اللّهِ # كَمَا يُحَدِّثُ فَُنٌ وَفَُنٌ؟ فَقَالَ: أمَا إنِّي لَمْ أُفَارِقْهُ مُنْذَ أسْلَمْتُ وَلَكِنِّي سَمِعْتُهُ يَقُولُ: مَنْ كَذَبَ عَليّ مُتَعَمِّداً فَلْيَتَبَوَّأ مَقْعَدَهُ مِنَ النّارِ[. أخرجه البخاري وأبو داود.»التَّبَوُّأْ« اتخاذ المنزل .



2. (5214)- Ýbnu´z-Zübeyr (radýyallahu anhümâ) anlatýyor: "Babama dedim ki: "Ben niye senin Resulullah´tan hadis rivayetini iþitmiyorum. Halbuki falan ve falandan çokça iþitiyorum?" Bana þu cevabý verdi:

"Evet ben, Müslüman olduðum günden beri Aleyhissalâtu vesselâm´ý hiç terketmedim. Hep beraber olduk. Ancak O´nun þöyle söylediðini de iþittim:

"Kim bile bile bana yalan nisbet ederse ateþteki yerini hazýrlasýn." [Buhârî, Ýlm 38, Ebu Davud, Ýlm 4, (3651).][29]



AÇIKLAMA:



Burada, babasýndan "niye çok rivayet etmiyorsun?" diye soran Abdullah´týr; babasý da Hz. Zübeyr (radýyallahu anhümâ). Zübeyr´in "Resulullah´tan ayrýlmadým" sözü ekseriyeti ifade eder. Nitekim o Habeþistan´a hicret ederek ayrýlmýþtýr. Keza hicret sýrasýnda Aleyhissalâtu vesselâm´la beraberliði yoktur. Öyleyse "beraberliðimiz fazladýr" demek istemiþtir. Bu beraberliðin hakký çok rivayeti gerektirdiði halde, Hz. Zübeyr, Resulullah´ýn söylemediði bir þeyi O´na nisbet etme korkusuyla rivayetten kaçýnmýþtýr. Bu davranýþ sadece Hz. Zübeyr´e has deðildir. Hz. Ebu Hureyre, Hz. Aiþe veya Ýbnu Abbas gibi kuvvetli hafýzasý olanlar Resululah´ýn sözüne ilavede bulunmaktan veya bazý eksikliklere yer vermekten korkarak imkân nisbetinde hadis rivayetinden kaçýnmýþlardýr. Bu hususu ileriki ciltlerde geniþçe açýklayacaðýz. Hz. Zübeyr, çok hadis rivayet etmeyiþteki sebebin, bu mevzudaki bir telakkiden, belli bir düþünce sisteminden ileri geldiðini, bu rivayetin bir baþka veçhinde daha açýk beyan etmiþtir. Þöyle der: "Oðulcuðum, Resulullah´la aramýzda, bildiðin üzere, akrabalýk ve manevî baðlar da vardý. Onun halasý annemdi. Zevcesi Hz Hatice halamdý. Annesi Amine Bintu Vehb ve büyükannem Hale Bintu Vüheyb, Abdu Menaf Ýbnu Zühre´nin kýzlarýydý. Annen (Esma) yanýmdaydý, onun kýzkardeþi Aiþe de Resulullah´ýn yanýndaydý. Ne var ki ben Aleyhissalâtu vesselâm´ýn: "Bana bile bile yalan nisbet eden, cehennemdeki yerini hazýrlasýn" dediðini iþittim."

Buhârî´de müteammiden (bile bile) ibaresi mevcut deðildir.

Hata yapanýn günahkâr olmayacaðý icma ile sabit olduðu halde, Zübeyr´in hata yaparým korkusuyla rivayetten kaçýnmasýný Ýbnu Hacer þöyle açýklar: "Hata yapan, bi´l-icma, günahkâr sayýlmasa da Zübeyr, çok rivayet sebebiyle farkýna varmadan hata yapmaktan korkmuþtur. Çünkü, hata sebebiyle günahkâr olmasa da, bazan çok yapmaktan dolayý günahkâr olunur. Zira çok yapma hata kaynaðýdýr. Güvenilir kiþi (sika) hatalý rivayette bulunsa, bu da ondan tahammül edilse (öðrenilip alýnsa), o bunun hata olduðunu hissetmese, onun nakline güven sebebiyle bu hatalý rivayetle ilelebed amel edilir. Böylece, Þari´in söylemediði bir þeyle amel etmeye sebep olmuþ olur. Öyleyse, kim çok rivayetten hataya düþme korkusuna kapýldýðý halde çok rivayete yönelirse, onun günaha düþmeyeceðinden emin olunamaz. Bu sebeple Zübeyr ve Ashab´tan daha birçoklarý çok rivayetten kaçýndýlar. Sahabeden çok rivayet edenler, titiz davrandýklarý hususunda kendilerinden emin olmalarýna hamledilir. Yahut da bunlarýn ömrü uzadýðý için, bildiklerine ihtiyaç hasýl olunca onlardan sordular. Bunlar da sonuna kadar ketum olmaya muvaffak olamadýlar."

Bu noktada Ýbnu Hacer, müksirundan olan Enes hazretlerinin de çok rivayet etmekten korkup, rivayetten kaçýnanlardan olduðunu, ancak ömrü uzadýðý için, birkýsým hadisleri ketmetmeye muktedir olamadýðýný belirtir. Kanaatini te´yiden Ahmed Ýbnu Hanbel´de gelen bir rivayeti kaydeder: "Attab Mevla Hürmüz demiþtir ki: "Enes´in þöyle söylediðini iþittim: "Hata etmekten korkmasaydým, Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ ýn söylediklerinden sana çok þey rivayet ederdim..." Ahmed Ýbnu Hanbel bu rivayetle, Hz. Enes´in nazarýnda sýhhati tahakkuk edenleri rivayet edip, þekke düþtüklerini terkettiðine iþaret etmiþtir. Ýbnu Hacer de: "Eðer Enes her duyduðunu rivayet etmiþ olsaydý, onun merviyyatý, bilineni kat kat aþardý" der.[30]



ـ5215 ـ3ـ وعن الْمُغِيرَة بن شُعْبة رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]قَالَ رَسُولُ اللّهِ # إنَّ كَذِباً عَليّ لَيْسَ كَكَذِبٍ عَلى أحَدٍ، فَمَنْ كَذَبَ عَليّ مُتَعَمِّداً فَلْيَتَبَوَّأ مَقْعَدَهُ مِنَ النّارِ[. أخرجه الشيخان والترمذي .



3. (5215)- Muðîre Ýbnu Þu´be (radýyallahu anh) anlatýyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:

"Benim üzerime söylenen yalan, bir baþkasý üzerine söylenen yalan gibi deðildir. Öyleyse kim bile bile bana yalan nisbet ederse cehennemdeki yerini hazýrlasýn!" [Buhârî, Cenaiz 34; Müslim, Mukaddime 4, (4); Tirmizî, Ýlm 9, (2664).][31]



AÇIKLAMA:



1- 5209 numaralý hadiste belirtilen üç durum dýþýnda kizb, dinimizde þiddetle yasaklanmýþ olmakla birlikte, Resulullah hakkýndaki yalanýn daha büyük bir cinayet ve günah olacaðýna bu hadiste ayrýca dikkat çekilmektedir. Bu hadis baþkasý hakkýnda yalan söylemeyi tecviz etmiþ deðildir. Bilakis, baþkasý hakkýnda yalanýn haram olduðu çeþitli naslarla tesbit ve takrir edilen bir husustur. Öyleyse burada, yalanlarýn günah itibariyle bir olmadýðý, Aleyhissalâtu vesselâm hakkýndaki yalanýn çok daha aðýr cezayý getireceði, kiþinin ateþteki yerini kendi eliyle hazýrlayacaðý ifade edilmiþtir.

Þarihler emir sigasýyla olan "hazýrlasýn!" ifadesinin haber þeklinde yani, "hazýrlayacaktýr, hazýrlamýþtýr" manasýnda da anlaþýlmasýnýn doðru olacaðýna dikkat çekerler.

2- Þarihler Resulullah hakkýndaki yalanýn farklýlýðýný izahta iki nokta-i nazar zikrederler.

a) Alimlerden bir kýsmýna göre, Resulullah´a bile bile yalan nisbet eden kimse tekfir edilir. Ebu Muhammed el-Cüveynî bu görüþtedir. Ancak oðlu Ýmamu´l-Harameyn ve arkadan gelenler bu görüþü zayýf bulmuþlardýr. Ýbnu´l-Münir de Ebu Muhammed el-Cüveyni´nin görüþüne meyletmiþ, "Resulullah hakkýnda yalan söyleyen, bu haramý helal addetme haline düçardýr veya helal addettiðine hamledilir, haramý helal addetmek küfürdür, küfre hamletmek de küfürdür" açýklamasýný getirmiþtir. Bu görüþ de su götürür bulunmuþtur. Bu sebeple cumhur, Resulullah´a yalan nisbet etmenin helal olduðuna itikad ederse tekfir edileceðine, aksi takdirde tekfir edilemeyeceðine hükmetmiþtir.

b) Ýkinci açýklamaya göre: Aleyhissalâtu vesselâm hakkýnda yalan, büyük günahtýr, diðerleri hakkýndaki yalan ise küçük günahtýr. Böylece iki yalan arasýndaki fark ortaya çýkar. Bu suretle anlaþýlýr ki, baþkalarý hakkýnda söylenen yalan ile Resulullah hakkýnda söylenen yalanýn "haram" olmakta birleþmeleri bunlara terettüp edecek cezanýn da eþit ve bir olmasýný, cehennemdeki yerlerinin ve o yerde kalýþ müddetlerinin bir ve eþit olmasýný gerektirmez. Gerçi Resulullah´ýn "hazýrlasýn!" ifadesinin zahiri cehennemde kalýþtaki müddetin uzunluðunu ifade eder. Çünkü ifadeye göre, kiþi kendine bir baþka yer hazýrlamamýþ olduðu için cehennemden çýkamayacaktýr. Ne var ki, Kur´an ve hadiste gelen kat´î deliller, cehennemde ebedî kalýþýn kâfirlere mahsus olduðunu ifade etmektedir.

3- Bu hadis, pek çok tarikten gelen mütevatir hadislerden biridir. Bazýlarý tevatür için koþulan þartlarý, kamil manada bu hadisin taþýdýðýný bile söylemiþtir. Ancak Ýbnu Hacer bu ifadeyi ifratkâr ve isabetsiz bulur. مَنْ بَنَى للّهِ مَسْجِداً keza المَسْحُ عَلى الْخُفَّيْنِ keza رَفْعُ الْيَدَيْنِ keza الشَّفَاعَةُ keza الْحَوْضُ keza رُؤْيَةُ للّهِ keza اَ‘ئِمَّةُ مِنْ قُرَيْش gibi nice hadislerin tevatür þartlarýný taþýdýðýný gösterir. Bu hadisi rivayet eden sahabelerin sayýsý hususunda muhtelif tahkikler yapýlmýþtýr. Nevevî´nin nakline göre hadisi iki yüz sahabe rivayet etmiþtir. Doðruyu Allah bilir.[32]



ـ5216 ـ4ـ وعن مُجَاهد قال: ]جَاءَ بُشَيْرٌ الْعَدَوِيُّ الى ابنِ عَبّاسٍ رَضِيَ اللّهُ عَنْهما فَجَعَلَ يُحَدِّثُ وَيَقُولُ قَالَ رَسُولُ اللّهِ #، وَجَعَلَ ابْنُ عَبّاسٍ َ يَأذُنُ لِحَدِيثِهِ وََ يَنْظُرُ إلَيْهِ. فَقَالَ لَهُ بُشَيْرٌ: مَالِي أرَاكَ َ تَسْمَعُ لِحَدِيثِي، أُحَدِّثُكَ عَنْ رَسُولِ اللّهِ # وََ تَسْمَعُ. فقَالَ ابْنُ عَبّاسٍ: إنَّا كُنَّا مَرَّةً إذَا سَمِعْنَا رَجًُ يَقُولُ: قَالَ رَسُولُ اللّهِ # اِبْتَدَرَتْهُ أبْصَارُنَا وَأصْغَيْنَا إلَيْهِ بِأسْمَاعِنَا. فَلَمَّا رَكِبَ النّاسُ الصَّعْبَةَ وَالذَّلُولَ لَمْ نَأخُذْ مِنَ النّاسِ إَّ مَا نَعْرِفُ[. أخرجه مسلم.»َ يَأذَنُ« أي يستمع.و»الصَّعْبَةُ وَالذَّلُولُ« شدائد ا‘مور وضدها، والمراد ترك المباة با‘مور وا“حتراز في القول والفعل .



4. (5216)- Mücahid merhum anlatýyor: "Büþeyr el-Adevî, Hz. Ýbnu Abbas (radýyallahu anhümâ)´ya gelip:

"Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki..." diyerek birþeyler anlatmaya kalktý. Ancak Ýbnu Abbas onu konuþmaya býrakmadý ve kendisine iltifat etmedi. Büþeyr:

"Sözlerimi niye dinlemiyorsunuz? Ben size Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)´dan anlatýyorum, hiç týnmýyorsunuz, niçin?" diye sordu. Ýbnu Abbas ona þu cevabý verdi:

"Biz vaktiyle, bir kimsenin "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki" dediðini iþitince, gözlerimizi ona çevirip kulaklarýmýzý da dinlemek üzere uzatýyorduk. Ne zaman ki, insanlar hadis rivayetinde laubalileþtiler, biz de onlardan ancak bildiklerimizi almaya baþladýk." [Müslim, Mukaddime 7, (7).][33]



AÇIKLAMA:



Bu hadis, Resulullah´tan hadis rivayeti hususunda, daha Ashab devrinde titizliðin baþladýðýný gösteren rivayetlerden biridir. Daha nice emsali gibi bu da, hadis rivayetinin ta bidayette disiplin, kontrol ve itina ile yapýldýðýný, muhaddisleri bu hassasiyete bilhassa menfi faaliyetlerin sevkettiðini gösterir. Bir kýsým alimler, fitne ile ifade edilen menfi faaliyetlerden maksadýn Hz. Osman´ýn þehadeti olduðunu belirtir. Þu halde hadiste titizlik ve sened arama iþini bu tarihe kadar indirmek mümkündür.

Bu hususun bilinmesi, hadisin üçüncü asra kadar rastgele rivayet edilip, o asýrda bir folklör derlemesi tarzýnda toplanýp yazýldýðýný söyleyen Batýlý müsteþriklerle, bu iddialara kapýlan yerli cühelanýn ne derece esassýz iddialara dayandýklarýný anlamak için ehemmiyet taþýr. [34]






--------------------------------------------------------------------------------

[1] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 14/546.

[2] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 14/547.

[3] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 14/547.

[4] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 14/547-548.

[5] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 14/548.

[6] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 14/548-549.

[7] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 14/549.

[8] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 14/549-550

[9] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 14/550.

[10] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 14/550.

[11] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 14/551.

[12] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 14/551.

[13] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 14/552.

[14]

[15] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 14/552-553.

[16] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 14/554.

[17] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 14/554.

[18] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 14/554.

[19] Bunlar 5209 numaralý hadisin Açýklama kýsmýnda kaydedildi.

[20] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 15/6-7.

[21] Hz. Ýbrahim´in kavmi,yýldýz falýna yer verirdi. Yýldýzlara bakmakla onlarýn tarzýna yer verip, ikna olmalarýný saðlamýþtýr.

[22] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 15/7-9.

[23] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 15/9.

[24] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 15/9-11.

[25] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 15/12.

[26] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 15/12.

[27] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 15/13.

[28] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 15/13.

[29] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 15/14.

[30] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 15/14-15.

[31] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 15/15-16.

[32] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 15/16-17.

[33] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 15/17-18.

[34] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 15/18.


radyobeyan