Kütübü Sitte
Pages: 1
Vasiyet 2 By: sumeyye Date: 03 Mayýs 2010, 11:19:17
* SADAKANIN MÝKTARI





ـ5797 ـ1ـ عن سعد بن أبي وقاص رَضِيَ اللّهُ عَنه قال: ]جَاءَنِِي رَسُولُ اللّهِ # يَعُودُنِى عَامَ حَجّةِ الْوَدَاعِ مِنْ وَجَعٍ اشْتَدَّ بِي: فَقُلْتُ: يَا رَسُولَ اللّهِ: بَلَغَ بِي مِنَ الْوَجَعِ مَا تَرَى، وَأنَا ذُو مَالٍ، وََ يَرِثُنِي إَّ ابْنَةٌ لِي، أفَأتَصَدَّقُ بِثُلُثْي مَالِي. قَالَ: َ. قُلْتُ: فَالشَّطْرُ؟ قالَ: َ. قُلْتُ: فَالثُّلْثُ؟ قَالَ: الثُلُثُ، وَالثُلُثُ كَثِير، إنَّكَ إنْ تَذَرَ وَرثَتَكَ أغٌنِيَاءَ خَيْرٌ مِنْ أنْ تَذَرَهُمْ عَالَةً يَتَكَفّنُونَ الْنَّاسَ، وإنَّكَ لَنْ تُنْفِقَ نَفَقَةً تَبْتَغِي بِهَا وَجْهَ اللّهِ عَزَّ وَجَلَّ إَّ أُجِرْتَ بِهَا حَتّى مَا تَجْعَلُ في امْرَأتِكَ، قُلْتُ: يَا رَسُولَ اللّهِ! أُخَلَّفُ بَعْدَ أصْحَابِي؟ قَالَ: إنَّكَ لَنْ تُخَلّفَ فَتَعْمَلَ عَمًَ تَبتَغِي بِهِ وَجْهَ اللّهِ إَّ ازْدَدْتَ بِهِ دَرَجَةً وَرِفْعَةً، وَلَعَلّكَ أنْ تَخلّفَ حَتّى يَنْفَعَ اللّهُ بِكَ أقْوَاماً وَيَضُرَّ بِكَ آخَرِينَ. اللّهُمَّ امْضِ ‘صْحَابِي هِجْرَتَهُمْ وََ تَرُدَّهُمْ عَلى أعْقَابِهِمْ، لكِنِ الْبَائِسُ سَعْدُ بْنُ حَوْلَةَ

يَرْثِي لَهُ رَسُولُ اللّهِ # أنْ مَاتَ بِمَكَّةَ[. أخرجه الستة.قوله: »يرثى لَهُ الى آخِرهِ« مدرج في الحديث .



1. (5797)- Sa´d Ýbnu Ebi Vakkas (radýyallahu anh) anlatýyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) Veda Haccý senesinde, bende þiddet peyda eden bir aðrý sebebiyle yatmakta olduðum hastalýðým için bana geçmiþ olsun ziyaretine geldi.

"Ey Allah´ýn Resulü dedim. Gördüðünüz gibi aðrým çok þiddetlendi. Ben mal mülk sahibi bir kimseyim. Bana varis olacak tek kýzýmdan baþka kimsem yok. Malýmýn üçte ikisini tasadduk etmek istiyorum!" dedi. Hemen "Hayýr, olmaz!" buyurdular.

"Yarýsý?" dedim. Yine "olmaz!" buyurdular.

"Üçte biri?" dedim.

"Üçte birini mi? Üçte bir de çok. Senin varislerini zenginler olarak býrakman, halka ihtiyaçlarýný açan fakirler olarak býrakmandan daha hayýrlýdýr. Sen aziz ve celil olan Allah´ýn rýzasýný arayarak her ne harcarsan -hatta bu, hanýmýnýn aðzýna koyduðun bir lokma bile olsa- mutlaka onun sebebiyle mükâfaatlanacaksýn" buyurdular. Ben:

"Ey Allah´ýn Resulü dedim. Ben arkadaþlarýmdan sonra burada kalacak mýyým?" dedim.

"Eðer geri kalýr, kendisiyle Allah´ýn rýzasýný düþündüðün bir amel yapacak olursan bu ameller sebebiyle mutlaka derecen artacak, merteben yükselecektir. Þunu da söyleyeyim. Sen daha yaþayacaksýn. Öyle ki Allah seninle bir kýsým kavimlere hayýr ulaþtýracak, diðer bir kýsýmlarýna da þer" buyurdular. Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) sonra þöyle dua ettiler:

"Allahým! Ashabýmýn hicretini tamama erdir. Onlarý gerisin geri (baþarýsýzlýkla) çevirme!" Ve sözlerini [Hicret evi olan] Mekke´de ölmüþ olan Sa´d Ýbnu Havle hakkýnda sarfettikleri "Lakin zavallý, Sa´d Ýbnu Havle´dir!" mersiyesiyle tamamladýlar." [Buharî Cenaiz 37, Vasaya 2, 3, Fezailu´l-Ashab 49, Megazi 77, Nafakat 1, Marza 13, 16, 43, Feraiz 6; Müslim, Vesaya 5, (1628); Muvatta 4, (2, 763); Tirmizî 6, (975); Ebu Davud, Vesaya 2, (2864); Nesâî, Vesaya 3, (6, 241, 243).][8]



AÇIKLAMA:



1- Yukarýdaki hadisin metninden de anlaþýlacaðý üzere, Veda Haccý senesinde, Sa´d Ýbnu Ebi Vakkas hastalanmýþ, hastalýðý þiddet kesbedince Aleyhissalâtu vesselâm geçmiþ olsun ziyaretine uðramýþ, ancak bu ziyaret sýrasýnda geçen konuþmalar, mühim teþriata vesile olmuþtur.

* Bir kimse malýnýn üçte birinden fazlasýný vasiyet edemez. Kiþinin malýnda vasiyet ederek varisler dýþýnda tasarruf edilmesini saðlayacaðý miktar üçte birdir. Bu hususta fukaha ittifak eder. Hanefîler, Malikîler, Þafîîler, Evzaî, Sevrî, Leys, Ahmed, Ýshak ve bütün muhaddisler böyle hükmetmiþtir.

* Önceki hadiste varislerden herhangi biri lehine maddî vasiyet yapýlamayacaðý belirtilmiþti. Çünkü varislerden herbiri belli, muayyen bir hakka sahiptir, bundan fazlasýnýn verilmesi helal olmaz.

2- Hadisin sonunda, Sa´d Ýbnu Havle´nin zavallý olduðu ifade edilmiþtir. Onun niçin zavallý addedildiðini araþtýran þarihlerimiz, onun Mekke´de ölümüyle izah ederler. Çünkü hicretle ilgili bahiste de gördüðümüz üzere, hicret faziletli bir ameldir. Hicret eden bir kimse, terkettiði eski diyarýna artýk dönmemeli, dönse de az kalýp, hemen hicret ettiði yere gitmelidir. Mezkur Sa´d, Mekke´de vefat etmekle pek çok manevî kayýplara uðramýþ, zavallý denmeye müstehak olmuþtur. Bazý hadislerde, kiþinin hicretle terkettiði eski yere geri gelmesi þiddet ifade eden tabirlerle yasaklanýr ve bunun, bir nevi irtidad olduðu belirtilir. Bazý rivayetler, Habeþistan muhacirleri arasýnda da yer alýp, Bedir Savaþý´na da katýlan Sa´d´ýn, Hudeybiye Anlaþmasý sýrasýnda Medine´yi terkederek Mekke´ye geldiðini ve Mekke´de öldüðünü belirtir. Resulullah´ýn onu, bu hali sebebiyle zavallý addettiðinde ihtilaf edilmez.

3- Hadis, aile efradýnýn her çeþit nafakasý için harcanan þeylerin, niyet-i halise þartýyla sadaka sayýlacaðýný ifade ediyor ki, mü´minlere bu büyük bir müjdedir. Böylece aile reisleri, ailenin fertleri için daha þevkli harcar, daha çok kazanma gayretine girer.

4- Ebu Zerr (radýyallahu anh) gibi bir kýsým sûfimeþreb büyüklerimiz mal biriktirmeyi mekruh addetseler de, mal biriktirip zengin olmak caizdir. Zira Sa´d zü´lmal (mal sahibi) olarak tavsif edilmiþtir. Aleyhissalâtu vesselâm bunu yasaklamýþ olsaydý Sa´d Ýbnu Ebi Vakkas zü´lmal olmazdý. Hz. Osman, Abdurrahman Ýbnu Avf gibi baþka örnekler de mevcut.

5- Mirasçýyý zengin etmeye çalýþmak efdaldir. Bu hadis, zenginlik mi fakirlik mi efdaldir münakaþasýnda, zenginliðin efdaliyetine de bir delil olmaktadýr.

6- Hayýrlý ameller ve ibadetler yapmak için uzun ömür dilemek müstehabtýr.

7- Bu hadis Aleyhissalâtu vesselâm´ýn ihbar-ý gayb nevinden bir mucizesidir. Çünkü aynen buyurduðu gibi, Allah, Sa´d Ýbnu Ebi Vakkas (radýyallahu anh)´a hem o hastalýðýndan afiyet, hem de uzun ömür lutfetmiþ, Sa´d da Irak valisi olmuþ, birkýsým savaþlara katýlmýþ, kiminin hidayetine, kiminin öldürülmesine, kiminin de esir alýnmasýna vesile olmuþtur.[9]



* VARÝSE VASÝYET



ـ5798 ـ1ـ عن عمرو بن خارجة رَضِيَ اللّهُ عَنه قال: ]خَطَبَ رَسُولُ اللّهِ # عَلى نَاقَتِهِ، وَأنَا تَحْتَ جِرَانِهَا وَهِيَ تَقْصَعُ بِجَرَّاتِهَا، وَإنَّ لُعَابَهَا لَيَسِيلُ بَيْنَ كَتِفَيَّ فَسَمِعْتُهُ يَقُولُ: إنَّ اللّه تَعالى أعْطَى كُلَّ ذِى حَقٍّ حَقّهُ، فََ وَصِيّةَ لِوَارِثٍ[. أخرجه أصحاب السنن، لكن رواية أبي داود عن أبي أمامة.»الجرانُ« باطن العنق مما يلي ا‘رض.و»القَصعُ« شدة المضغ.و»الجرّةُ« ما يخرجه البعير من بطنه ليجترّهُ، وإنما يفعل ذلك البعير إذا كان مطمئناً. فإذا خاف شيئاً قطع الجرة .



1. (5798)- Amr Ýbnu Hatice (radýyallahu anh) anlatýyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) devesinin üzerinde hitabede bulundu. Ben devenin boynunun altýnda idim. Deve durmadan geviþ getiriyor, hayvanýn salyasý omuzlarýmýn arasýnda akýyordu. Ýþte bu esnada Aleyhissalâtu vesselâm´ýn þu sözünü iþittim:

"Allah Teala hazretleri her hak sahibine hakkýný verdi. Bu sebeple varislerden biri lehine vasiyet yoktur." [Tirmizî, Vesaya 5, (2122), Nesai, Vesaya 5, (6, 247).][10]



ـ5799 ـ2ـ وعن طلحة بن مصرف قال: ]سَأَلْتُ ابنَ أبِي أوْفَى رَضِيَ اللّهُ عَنه. هَلْ أوْصَى النّبىُّ #؟ قَالَ: َ. قُلْتُ: فَكَيْفَ كَتَبَ عَلى النَّاسِ الْوَصِيَّةَ، أوْ أمَرَ بِهَا وَلَمْ يُوصِ؟ قَالَ: أوْصَى بِكِتَابِ اللّهِ تَعالى[. أخرجه الخمسة إ أبا داود.



2. (5799)- Talha Ýbnu Musarrýf anlatýyor: "Ýbnu Ebi Evfa (radýyallahu anh)´ya: "Resulullah vasiyette bulundu mu?" diye sordum.

"Hayýr" dedi. Ben tekrar:

"Öyleyse, kendi vasiyette bulunmaksýzýn halka nasýl vasiyeti farz kýlar veya emreder?" dedim.

"Kitabullah´ý vasiyet etti!" diye cevap verdi." [Buharî, Vesaya 1, Megazî 83, Fezailu´l-Kur´an 18; Müslim, Vasiyet 16, (1634); Tirmizî, Vesaya 4, (2120); Nesâî, 2 (6, 240).][11]



AÇIKLAMA:



Ýbnu Ebi Evfa vasiyetin mutlak manada nefyini kastedmiyor. Çünkü, zaten vasiyet Kur´an´la sabit bir müessese. Nitekim Ýbnu Ebi Evfa bu maksadýný ortaya koymak, Resulullah´ýn da vasiyete yer verdiðini göstermek için, sözünü: "Aleyhissalâtu vesselâm Kur´an-ý Kerim´i vasiyet etmiþtir" cümlesiyle tamamlýyor. Ýbnu Ebi Evfa bu sözüyle Aleyhissalâtu vesselâm´ýn "Size, uyduðunuz takdirde sapýklýða düþmeyeceðiniz bir þey býrakýyorum: Kitabullah" hadisini kasdetmiþ olabilir. Öyle ise sadedinde olduðumuz hadis, Resulullah´ýn para, mal, köle nevinden þahsî bir varlýk üzerinde vasiyet býrakmadýðýný kasdetmiþtir.

Bu ifadede mübalaða var mý sorusuna gelince, "yok!" demek gerekir. Çünkü Buhârî´de de kaydedilen bir rivayette: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) öldüðü zaman dirhem, dinar, köle veya herhangi baþka bir þey býrakmamýþtý. Býraktýðý þeyler beyaz katýrý ile silahý ve (yolculara) baðýþladýðý bir arazi idi" denmektedir. Hz. Aiþe de Aleyhissalâtu vesselâm´ýn "dirhem, dinar, koyun, deve hiçbir þey býrakmadýðýný, vasiyette bulunmadýðýný" belirtmiþtir.

Öyleyse, geride servet olabilecek herhangi bir mal býrakmayýnca, bittabi olmayan mal üzerinde vasiyet de olmayacaktýr. Nevevî, burda zikri geçen araziyi Resulullah´ýn saðlýðýnda baðýþladýðýný, katýr, silah ve benzeri þeylerin de miras malý kýlýnmadýðýný, Aleyhissalâtu vesselâm´ýn geride býraktýðý her þeyin sadaka yapýldýðýný, bu sebeple bunlardan sonra vasiyet edebilecek malî deðeri olan bir þey býrakmadýðýný belirtir.

Son olarak bir husus daha belirtelim: Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ýn, vefat sýrasýnda ifade ettiði birkaç vasiyeti mevcuttur. Rivayetlerde bu bize intikal etmiþtir. Müslim ve Nesai´de gelen bazý rivayetlere göre üç vasiyet-i Nebevi mevzubahistir:

1) Arap Yarýmadasý´nda iki din olmamalýdýr: "Arap Yarýmadasý´nda iki din baki kalmamalýdýr." Bazý rivayetlerde bu þart, Yahudilerin Arap Yarýmadasý´ndan çýkarýlmasý þeklinde ifade edilmiþtir: "Yahudileri Arap Yarýmadasý´ndan çýkarýn."

2) Heyetlere hediye verilmesi: "(Size taþradan gelecek heyetlere (hiçbir ferdini unutmaksýzýn) benim verdiðim gibi siz de hediye verin."

3) Namaz ve köleler: "Resulullah´ýn en son medar-ý bahs edip tavsiye ettiði husus "Namaz ve sað ellerinizin malik olduðu köleler ve cariyeler idi."

Esasen Ýbnu Ebi Evfa´nýn "Kitabullah´ý vasiyet etti" ifadesinin içinde pek çok þey vardýr. Çünkü dinin temel kaynaðý odur, dinde olupda Kur´ an´da olmayan ciddi bir mesele yoktur. Hatta Aleyhissalâtu vesselâm tarafýndan teþrî edilmiþ bulunan her þey Kur´an´da mevcuttur denebilir. Çünkü Kur´an´da: "Resulumüz size her ne getirmiþse onu alýn, her ne yasaklamýþsa ondan kaçýnýn, terkedin" (Haþir 7) emredilmiþtir.[12]



ـ5800 ـ3ـ وعن ا‘سود بن يزيد قال: ]ذَكَرُوا عِنْدَ عَائِشَةَ رَضِيَ اللّهُ عَنها أنَّ عَلِيّاً رَضِيَ اللّهُ عَنهُ كَانَ وَصِيّاً لِرَسُولِ اللّهِ # قَالَتْ: مَتَى أوْصَى إلَيْهِ، وَقَدْ كُنْتُ مُسْنِدَتَهُ الى صَدْرِي، فَدَعَا بِالطَّسْتِ، فَلَقَدِ انْخَنَثَ في حِجْرِي، وَمَا شَعَرْتُ أنَّهُ مَاتَ، فَمَتَى أوْصَى إلَيْهِ[. أخرجه الشيخان والنسائي.»اِنْخِنَاثُ« انثناء وانكسار، أرادت أنه استرخى فانثنت أعضاؤه .



3. (5800)- Esved Ýbnu Yezid anlatýyor: "Hz. Aiþe (radýyallahu anhâ)´nin yanýnda, Hz. Ali´nin Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ýn vasisi olduðunu söylemiþlerdi:

"Resulullah ona ne zaman vasiyette bulundu? Öleceði sýrada o benim göðsüme yaslanmýþ vaziyette idi, bir leðen getirtti. Kucaðýmda bükülmüþtü, öldüðünü bile hissetmedim. Öyleyse ona ne zaman vasiyet etti" diye itiraz etti." [Buharî, Vesaya 1, Megazî 83; Müslim, Vasiyyet 19, (1636); Nesâî, Vesaya 2, (6, 240).][13]



ـ5801 ـ4ـ وعن عمرو بن شعيب عن أبيه عن جده: ]أنَّ الْعَاصَ بْنَ وَائِلِ السَّهْمِي أوْصَى أنْ يُعْتَقَ مِائَةُ رَقَبَةٍ. فَأعْتَقَ عَنْهُ ابْنُهُ هِشَامٌ خَمْسِينَ، وَأرَادَ ابْنُهُ عَمْرٌو أنْ يُعْتِقَ عَنْهُ الْخَمْسِينَ الْبَاقِيَة. فقَالَ: حَتّى أسْألَ رَسُولَ اللّهِ، فأتَاهُ فَسَألَهُ فَقَالَ: يَا رَسُولَ اللّهِ! إنَّ أبِي أوْصى أنْ يُعْتَقَ عَنْهُ مِائَةُ رَقَبَةٍ، وَإنَّ هِشَاماً أعْتَقَ عَنْهُ خَمْسِينَ وَبَقِيَتْ عَليَّ خَمْسُونَ، أفَأُعْتِقُ عِنْهُ؟ فَقَالَ #: إنَّهُ لَوْ كَانَ مُسْلِماً فَأعْتَقْتُمْ عَنْهُ، أوْ تَصَدَّقْتُمْ عَنْهُ، أوْ حَجَجْتُمْ عَنْهُ بَلَغَهُ ذلِكَ[. أخرجه أبو داود .



4. (5801)- Amr Ýbnu Þuayb an ebihi an ceddihi anlatýyor: "As Ýbnu Vail es Sehmî [kendi adýna] yüz kölenin azad edilmesini vasiyet etti. Oðlu Hiþam, ona bedel, elli tanesini azad etti. Oðlu Amr da ona bedel geri kalan elliyi azad etmek istedi ve:

"Hele Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)´a bir sorayým!" dedi, ona gelip:

"Ey Allah´ýn Resulü! Babam, kendi adýna, yüz köle azad edilmesini vasiyet etmiþti. Hiþam onun adýna elli köle azat etti! Benim üzerime de elli tanesi kaldý. Onun adýna ben azad edebilir miyim?" dedim. Aleyhissalâtu vesselâm, bana:

"Eðer o Müslüman idiyse, ona bedel azad etseniz veya ona bedel sadaka verseniz veya ona bedel hacc yapýverseniz bu ona ulaþýrdý" buyurdular." [Ebu Davud, Vesaya 16, (2883).][14]



AÇIKLAMA:



Son rivayet, gayr-i müslim bir kimsenin vasiyetine uyulup uyulmayacaðý meselesiyle ilgilidir. Çünkü As Ýbnu Vail, her ne kadar Ýslam devrini idrak etmiþ ise de, Müslüman olmadan ölmüþtür. Bu sebeple olacak ki, oðlu Amr, Müslüman olmadan ölmüþ bulunan babasýnýn vasiyetine uyarak köle azad etmesi caiz mi, deðil mi diye tereddüt geçirerek Aleyhissalâtu vesselâm´a gidip sorar. Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ýn cevabýný deðerlendiren alimler, sadakanýn kâfire faydasý olmayacaðýna hükmederler. Hadisten çýkan diðer hüküm de þudur: Müslümana malî ve bedenî ibadetler fayda saðlamaktadýr.

Hülasa hadis, kâfirin Müslüman olan varislerine, kâfirin yaptýðý, kurbiyete matuf vasiyetlerini infazýn vecibe olmadýðýna delil kýlýnmýþtýr.[15]



* YETÝMÝN VASÝSÝ



ـ5802 ـ1ـ عن أبي ذر رَضِيَ اللّهُ عَنه قال: ]قَالَ رَسُولُ اللّهِ #: يَا أبَا ذَرٍّ إنِّي أرَاكَ ضَعِيفاً، وَإنِّي أُحِبُّ لَكَ مَا أُحِبُّ لِنَفْسي، َ تَأمَّرَنَّ عَلى اثْنَيْنِ وََ تَوَلَّيَنَّ مَالَ يَتِيمٍ[. أخرجه أبو داود والنسائي .



1. (5802)- Ebu Zerr (radýyallahu anh) anlatýyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:

"Ey Ebu Zerr! Ben seni zayýf bir kimse görüyorum. Ben kendim için sevdiðimi senin için de aynen severim. Öyleyse iki kiþi üzerine emîr olmayasýn, yetim malýna da velilik yapmayasýn." [Ebu Davud, Vesaya 4, (2868); Nesâî, Vesaya 10, (6, 255).][16]



AÇIKLAMA:



1- Vasi, bir kimsenin ölümünden sonra, onun mallarý ve çocuklarý hakkýnda muhafaza ve tasarruf yetkisi olan kimsedir. Kayyim ile vasi arasýnda þöyle bir fark vardýr: Vasi hem muhafaza ve hem de tasarrufla yetkili olduðu halde, kayyim, sadece muhafaza ile yetkilidir, tasarruf yetkisi yoktur.

2- Sadedinde olduðumuz hadis, herkesin vasilik yapamayacaðýný, onun için bazý vasýflarýn bulunmasý gerektiðini ifade etmektedir. Ebu Zerr (radýyallahu anh)´e nisbet edilen zayýflýk, menfaaleri celb, mazarratý defle ilgili olmalýdýr. Öyleyse vasi, yetimin menfaatini gözetebilecek dirayete sahip olmalýdýr. Bu dirayetiyle lehine durumlarý tahkik edebilmeli, aleyhine durumlara karþý tedbirler düþünüp, icra edebilmelidir. Hz. Yusuf´un diliyle Cenab-ý Hakk veli olmanýn iki mühim þartýný belirtmiþtir: اِنِّى حَفِيظٌ عَلِيمٌ

a) Hafiz (koruyucu, muhafaza edici) olmak, yani maslahatlarý celb, mazarratlarý def edecek kudrette olmak.

b) Alîm: Veliliðin mahiyetini, sorumluluklarýný bilmek. Meseleyi deðerlendiren alimler bu iki þartý nefsinde taþýmayan kimsenin vasi veya veli olmasýnýn haram olduðunu söylemiþlerdir. Taberanî´nin bir rivayetinde Aleyhissalâtu vesselâm: "Zayýf imam mel´undur" buyurmuþtur. [17]



ـ5803 ـ2ـ وعن عمرو بن شعيب عن أبيه عن جده قال: ]أتَى رَجُلٌ رَسُولَ اللّهِ # فَقَالَ: إنِّي فَقِيرٌ وَلَيْسَ لِي شَىْءٌ وَلِي يَتِيمٌ. فَقَالَ: كُلْ مِنْ مَالِ يَتِيمِكَ غَيْرَ مُسْرِفٍ، وََ مُبَادِرٍ، وََ مُتَأثِّلٍ مَاً[. أخرجه أبو داود والنسائي.»المبادر« المسارع .



2. (5803)- Amr Ýbn Þuayb an ebihi an ceddihi anlatýyor: "Bir adam Aleyhissalâtu vesselâm´a gelerek: "Ben fakirim, hiçbir þeyim yok, üstelik bir de yetimim var!" dedi. Aleyhissalâtu vesselâm:

"Yetimin malýndan ye! Ancak bunu yaparken ne israfa kaç, ne aceleci ol, ne de kendine mal et" buyurdular." [Ebu Davud, Vesaya 8, (2872); Nesâî, Vesâya 11, (6, 256).][18]



AÇIKLAMA:



Bu hadiste, Aleyhissalâtu vesselâm, yanýnda yetim barýndýran kimsenin, yetimin malýndan yemesine bazý kayýtlarla müsaade ediyor: Adam fakir olacak, yetimin malýný israfa kaçmayacak þekilde tasarruf edecek, kendine has bir sermaye yapmayacak.

Yetim malýnýn vasiye mübah kýlýnýþýnýn sebebi þöyle açýklanmýþtýr: "Velinin malýn korunmasýnda, nemalandýrýlmasýnda çalýþmýþ olmasý ve çocuðun iþlerinin ýslahý için gayret göstermiþ bulunmasý gibi sebeplerle ameline mukabil bir istihkak kesbetme manasý vardýr, bu sebeple ona mübah kýlýnmýþtýr. Ancak, maruf üzere ve ameline mukabil olacak miktarda almalýdýr."

Yetim malýndan yenilip yenilemeyeceði ihtilafýnda Ýbnu Abbas (radýyallahu anhümâ)´ýn "Vasi, bu maldan mal hususunda çalýþmasý varsa yiyebilir" dediði rivayet edilmiþtir. Ahmed Ýbnu Hanbel de bu görüþtedir. Hasan Basrî ve Ýbrahim Nehai "yer, yediðini ödemez de"demiþlerdir. Evzaî, Said Ýbnu Cübeyr: "Yer, fakat yediðini, yetim büyüyünce öder" demiþtir.[19]



ـ5804 ـ3ـ وعن علي رَضِيَ اللّهُ عَنه قال: ]حَفِظْتُ مِنَ النَّبِىِّ # اثْنَتَيْنِ: َ يُتْمَ بَعْدَ احْتَِمٍ، وََ صُمَاتَ يَوْمٍ الى اللًّيْلِ[. أخرجه أبو داود.



3. (5804)- Hz. Ali (radýyallahu anh) anlatýyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)´dan iki þey öðrendim: "Ýhtilamdan sonra yetimlik kalmaz, geceye kadar gün boyu sessiz durmak yoktur" [Ebu Davud, Vesaya 9, (2873).][20]



AÇIKLAMA:



Yetim, anne ve babadan birini veya her ikisini kaybeden kimsedir. Sözgelimi babasýný kaybeden bir çocuk ne zamana kadar "yetim"dir sorusuna bu hadis cevap vermekte: "Ýhtilam olma yani büluða erme halinde yetimlikten çýkacaðýný, artýk o kimsenin yetim sayýlmayacaðýný" belirtmektedir.

Hadisin devamý, bir cahiliye âdetini yasaklamaktadýr: Ýster i´tikaf sýrasýnda ister i´tikaf dýþýnda gün boyu sükut etmek. Ýþte hadis bunu yasaklamaktadýr. Böylesi manasýz eziyetler ibadet deðildir, bunlarda Allah´a yakýnlýk yoktur.

Þunu da kaydedelim ki, konuþmamak suretiyle oruç tutmak daha önceki þeriatlarda meþrudur. Hatta buna ayet-i kerimede bile iþaret edilmiþtir: Hz. Yahya ile müjdelenen Zekeriya aleyhisselam buna bir alâmet istediði zaman Cenab-ý Hakk "Alâmetin, üç gün iþaretle anlaþma dýþýnda insanlarla konuþmamandýr; Rabbini çok an, akþam sabah hamd et" dedi" (Al-i Ýmran 41). Münavi der ki: "(Konuþmamak suretiyle tutulan oruç) bizden önceki ümmetlerde meþru olduðu gibi, bizde meþru deðildir. Bunda, Hýristiyanlýða benzeme bulunduðu için yasaklanmýþtýr." [21]






--------------------------------------------------------------------------------

[1] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 16/256-257.

[2] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 16/257.

[3] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 16/257.

[4] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 16/258.

[5] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 16/258.

[6] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 16/258.

[7] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 16/258-259.

[8] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 16/260.

[9] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 16/260-262.

[10] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 16/262.

[11] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 16/263.

[12] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 16/264.

[13] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 16/264-265.

[14] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 16/265.

[15] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 16/265-266.

[16] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 16/266.

[17] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 16/266.

[18] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 16/267.

[19] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 16/267.

[20] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 16/268.


radyobeyan