Kütübü Sitte
Pages: 1
Temizlik Bahsi taharet 35 By: sumeyye Date: 02 Mayýs 2010, 12:43:03
AÇIKLAMA:



Bu rivâyet, teyemmüm yapýlacak uzuvlar hakkýnda Ýbnu Abbâs´ýn farklý bir yorumunu göstermektedir: "Eller, dirseðe kadar deðil, bileklere kadar meshedilmelidir. Çünkü, Kur´an´da geçen yed-el kelimesinin, hýrsýzýn cezalandýrýlmasý bahsinde, bileðe kadar olan kýsým olarak anlaþýldýðý görülmektedir." Þu halde Ýbnu Abbâs (radýyallahu anhümâ), sadece ellerin meshedilmesini teyemmüm için yeterli görmektedir.[400]



ـ3727 ـ14ـ وعن طارق: ]أنَّ رَجًُ أجْنَبَ فَلَمْ يُصَلِّ فَأتَى النبىَّ # فَذَكَرَ لَهُ ذلِكَ فَقَالَ: أصَبْتَ. فَأجْنَبَ آخَرُ فَتَيَمَّمَ وَصَلّى فَأتَاهُ فقَالَ نَحْوَ مَا قَالَ لِŒخَرِ، يَعْنِى أصَبْتَ[. أخرجه النسائي.



14. (3727)- Târýk anlatýyor: "Bir adam cünüb oldu ve namaz kýlmadý. Sonra Resulullah´a gelerek, durumu O´na arzetti. Aleyhissalâtu vesselâm:

"Ýsabetli davranmýþsýn!" buyurdular. Bir diðer zât da cünüb olmuþtu, teyemmüm edip namazýný kýldý. Sonra o da Resulullah´a gidip durumunu arzetti. Aleyhissalâtu vesselâm ona da ayný þeyi söyledi, yani "isabetli davranmýþsýn!" dedi."[401]



AÇIKLAMA:



Bu hadis, teyemmüm âyeti nüzûl etmiþ olsa bile, henüz yeterince taammüm etmemiþ olduðu bir zamanda cereyan eden bir vak´ayý haber vermelidir. Her iki zât da içtihadla hareket ettiði için, her ikisi de isabet etmiþ olmaktadýr. Gerçi birinci zat, teyemmüm ederek namaz kýlma imkâný varken bunu yapmayýp namazý terketmekle isabetsiz bir içtihadda bulunmuþtur. Ancak, Resulullah, cevaplarýnda umûmî þartlarý gözönüne almýþ olmalýdýr.

Ülemânýn rivâyet hakkýnda yorumu budur.[402]



ـ3728 ـ15ـ وعن ابن عباس رَضِيَ اللّهُ عَنْهما قال: ]أصَابَ رَجًُ جُرحٌ عَلى عَهْدِ رسولِ اللّهِ # ثُمَّ احْتَلَمَ. فَأُمِرَ بِاغْتِسَالِ فَاغْتَسَلَ فَمَاتَ. فَبَلَغَ ذلِكَ النّبىَّ # فقَالَ: قَتَلُوهُ، قَتَلَهُمُ اللّهُ. أَّ سَألُوا إذْ لَمْ يَعْلَمُوا؟ فَإنَّمَا شِفَاءُ الْعِىِّ السُّؤَالُ. إنَّمَا يَكْفِيهِ أنْ يَتَيَمَّمَ، وَأنْ يَعْصِبَ عَلى جُرْحِهِ خِرْقَةً ثُمَّ يَمْسَحَ عَلَيْهَا وَيَغْسِلَ سَائِرَ جَسَدِهِ[. أخرجه أبو داود .



15. (3728)- Ýbnu Abbâs (radýyallahu anhümâ) anlatýyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) zamanýnda bir adam yaralanmýþ, sonra da ihtilam olmuþtu. Kendisine yýkanmasý emredildi. Adam yýkandý ve öldü. Onun haberi Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)´a ulaþmýþtý. (Öfke ile) þunlarý söyledi:

"Onu öldürmüþler, Allah da onlarýn canýný alsýn! Madem bilmiyorlardý, niye sormadýlar? Bilgisizliðin þifasý sualdir. Ona, teyemmüm yeterliydi. Yarasýna bir bez sarýlmalý ve üzerinden meshedilmeli, sonra da bedeninin geri kalan kýsmý yýkanmalýydý."[403]



AÇIKLAMA:



1- Ebû Dâvud´da hadisin Hz. Câbir (radýyallahu anh) vechinde þöyle denir: "Bir sefere çýkmýþtýk, bizden birine taþ isabet etti ve baþý yarýldý. Adamcaðýz, bilahere ihtilam oldu. Ne yapacaðý hususunda arkadaþlarýna:

"Benim için teyemmüm etmeye bir ruhsat buluyor musunuz?" diye sordu.

"Sen suyu kullanmaya muktedirsin, sana ruhsat göremiyoruz" dediler. Adam yýkandý ve öldü. Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ýn yanýna gelince, hâdise haber verildi. (Öfkeyle) þunlarý söyledi:

"Öldürmüþler! Allah da onlarý öldürsün! Madem bilmiyorlardý, niye sormadýlar. Bilgisizliðin þifasý sormaktýr. Ona, teyemmüm edip yarasýnýn üzerine bir bez sarmasý, sonra sarýðýnýn üzerini meshetmesi, bedeninin geri kalan kýsmýný da yýkamasý yeterliydi." buyurdular."

2- Hattâbî der ki: "Bu hadiste þu hususlar var:

* Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm), bilmeden fetva verenleri ayýplamýþ, ayrýca aleyhlerinde beddua etmiþ ve öldürme günahýnda bulunmuþ olmalarý vaîdini (tehdid) ifade etmiþtir.

* Hadiste, teyemmüm ve vücudun diðer kýsýmlarýný su ile yýkama iþi cem edilmiþtir. Bunlardan biri tek baþýna kâfi görülmemektedir. Ashab-ý Re´y der ki: "Kiþinin âzâlarýndan birinin az bir kýsmý yaralanýrsa su ve teyemmüm cem edilir, çoðunluk kýsmý yaralanmýþsa sadece teyemmüm yeterli olur." Ýmam Þâfiî´ye göre yara az da olsa çok da olsa bedenindeki saðlýklý uzuvlar için teyemmüm kâfi gelmez, mutlaka yýkanmalýdýr."

3- Þevkâni Neylü´l-Evtâr´da der ki "Câbir hadisi, zarar görmekten korkulduðu takdirde, teyemmüme yönelmenin câiz olduðuna delalet eder. Ýmam Mâlik, Ebû Hanîfe, iki görüþünden birinde Þâfi´î bu görüþtedirler. Ancak Ahmet Ýbnu Hanbel ve iki görüþünün birinde Þâfi´î, zarar korkusuyla teyemmümün câiz olmayacaðýna hükmederler." Þevkâni açýklamasýna þöyle devam eder: "Hadis, sargýlar üzerine meshetmenin vâcib olduðuna da delalet eder. Mamafih bu hükmü te´yid eden daha açýk rivayet de gelmiþtir. Ýbnu Mâce, Hz. Ali´den þu hadisi kaydeder: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) sargýlarýn üzerine meshetmemi emretti"

Muhaddisler bu hadisi zayýf bulur ise de Ebû Hanîfe ve Yedi Fakihler ve arkadan gelenler, sargýlarýn üzerine meshetmenin vacib olduðuna hükmetmiþtir. Þâfiî hazretleri bir þartla buna katýlýr: Onun temizlik üzere konmuþ olmasý ve sargýnýn altýnda sadece zaruri olan þey bulunmasýdýr.

Bunlara göre, mezkur mesh su ile olur, toprakla deðil.

Ebû Hanîfe´den rivayet edildiðine göre, meshe gerek yoktur, helal da deðildir, týpký zorluk arzeden ibadet gibi sâkýt olur. Çünkü, yaralý uzuv bir baþka uzuv gibidir, abdest âyetinin hükmü bu sakat uzva þâmil deðildir.

Hz. Câbir ve Hz. Ali (radýyallahu anhümâ) hadîslerinin senedindeki zayýflýk sebebiyle amele elveriþle olmadýðý belirtilmiþ ise de Hz. Câbir hadisinin senedlerinin çokluðu onu güçlendirir ve ihticaca elveriþli hale getirir. Onu ayrýca Hz. Ali´nin rivayeti de güçlendirir. Ancak Câbir hadisi, gusül, teyemmüm ve meshi birleþtirmeye delâlet etmektedir."[404]



ـ3729 ـ16ـ وعن عمرو بن العاص رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]احْتَلَمْتُ في لَيْلَةٍ بَارِدَةٍ في غَزْوَةِ ذَاتِ السََّسِلِ فَأشْفَقْتُ إنِ اغْتَسَلْتُ أنْ أهْلَكَ. فَتَيَمَّمْتُ ثُمَّ صَلَّيْتُ بأصْحَابِى الصُّبْحَ فَذَكَرُوا ذلِكَ لِلنَّبىِّ # فقَالَ: يَا عَمْرُو، صَلَّيْتَ بِأصْحَابِكَ وَأنْتَ جُنُبٌ؟ فَأخْبَرْتُهُ بِالَّذِى مَنَعَنِى عَنْ اغْتِسَالِ، وَقُلْتُ: إنِّى سَمِعْتُ اللّهَ عَزَّ وَجَلَّ يَقُولُ: وََ تَقْتُلُوا أنْفُسَكُمْ إنَّ اللّهَ كَانَ بِكُمْ رَحِيماً فََضَحِكَ رسولُ اللّهِ # وَلَمْ يَقُلْ شَيْئاً[. أخرجه أبو داود .



16. (3729)- Amr Ýbnu´l-Âs (radýyallahu anh) anlatýyor: "Zâtu´s-Selâsil Gazvesi´nde, soðuk bir gecede ihtilam oldum. Yýkandýðým taktirde helak olacaðýmdan korktum. Böylece teyemmüm yapýp, arkadaþlarýma sabah namazýný kýldýrdým.

Bu hadiseyi Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)´a anlattýlar. Bana:

"Ey Amr! Sen cünüb olduðun halde arkadaþlarýna namaz mý kýldýrdýn?" diye sordu. Ben de yýkanmama mâni olan durumu haber verdim ve dedim ki:

"Ben Allah´ýn þöyle söylediðini iþittim: "Kendinizi öldürmeyin, Allah sizlere karþý rahîmdir" (Nisa 29).

Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) güldüler ve hiçbir þey söylemediler."[405]



AÇIKLAMA:



Bu hadiste, soðuk þiddetli olduðu takdirde, teyemmümün cevazýna iki cihetten delil görülmüþtür:

1- Resululah (aleyhissalâtu vesselâm)´ýn tebessüm edip memnûniyet izhâr etmesinden.

2- Amr Ýbni´l-Âs (radýyallahu anh)´ý davranýþý sebebiyle tashihte bulunmayýþýndan. Resulullah, yanýnda yapýlan veya söylenen bir meseleye müdahale etmeyip sükût buyurursa, bu Aleyhissalâtu vesselâm´ýn kabul etmesine delil sayýlmýþ ve buna "takrîrî sünnet" denilmiþtir. Çünkü, Resûlullah´ýn bâtýlý te´yid ve tasvip edeceði, bâtýl karþýsýnda sükut edip takrir edeceði kabul edilemez bir haldir. Tebessüm ise, cevaz hususunda, sýrf sükût etmekten daha sarih, daha kavî bir delil olur. Resulullah´ýn gülmesi, Ashabý´ný, gerektiði zaman isabetli içtihad ederek problemini çözecek seviyede görmenin memnuniyetinden olabilir. Bu hal Resulullah´ýn da þânýný yüceltir. Zira kendi terbiyelerinin eseri olmaktadýrlar.

Hattâbî der ki: "Hadiste, Resulullah´ýn, suyu kullanma imkânýnýn yokluðunu, suyun yokluðuna denk tuttuðunu, bu imkansýzlýðý, beraberinde su olduðu halde susuzluktan korkarak, suyu içmek için saklayýp, telef olmak endiþesiyle teyemmümle yetinen insan gibi mülâhaza etmiþ olduðunu görmekteyiz."

Ýbnu Raslân der ki: "Suyu ýsýtma imkâný olan kimsenin veya tehlikeyi bertaraf edecek þekilde tedricî olarak yýkayabilecek olan kimsenin, -ki bir uzvu yýkar ve onu örter, sonra bir baþka uzvu böylece korumalý olarak yýkayýp abdestini tamamlayabilir- teyemmüm etmesi caiz deðildir." Ama buna muktedir olamayan kimsenin teyemmüm edip namaz kýlabileceði ekseri ülemâca kabul edilmiþ bir ruhsattýr.

Þunu da kaydedelim ki, Hasan Basrî ve Atâ rahimehumâllah "ölecek de olsa yýkanmalýdýr" derler ve soðuðu özür kabul etmezler. Onlar, Ýbnu Mes´ud´un daha önce kaydettiðimiz (3718. hadis) þu sözüne dayanmýþ olmalýlar: "Bu âyetle onlara (Ashab´a) ruhsat verilseydi, çok geçmeden, sular soðuyunca da toprakla teyemmüm etmeye yeltenirlerdi."[406]



ـ3730 ـ17ـ وعن أبي سعيد رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]خَرَجَ رَجَُنِ في سَفَرٍ فَحَضَرَتِ الصََّةُ وَلَيْسَ مَعَهُمَا مَاءٌ فَتَيَمَّمَا صَعِيداً طَيِّباً فَصَلّيَا. ثُمَّ وَجَدَا المَاءَ في الْوَقْتِ. فَأعَادَ أحَدُهُمَا الصََّةَ وَالْوُضُوءَ وَلَمْ يُعِدِ اŒخَرُ. ثُمَّ أتَيَا رَسُولَ اللّهِ # فَذَكَرَا ذَلِكَ لَهُ فقَالَ لِلَّذِى لَمْ يُعِدْ: أصَبْتَ السُّنَّةَ وَأجْزَأتْكَ صََتُكَ، َوقالَ لِلَّذِى تَوَضَّأ وَأعَادَ: لَكَ ا‘جْرُ مَرَّتَيْنِ[. أخرجه أبو داود والنسائي .



17. (3730)- Ebû Saîd (radýyallahu anh) anlatýyor: "Ýki kiþi bir sefere çýktýlar. Derken namaz vakti girdi. Beraberlerinde su olmadýðý için temiz toprakla teyemmüm ettiler ve namazlarýný kýldýlar. Sonra vakti içinde su buldular. Bunlardan biri, abdesti de namazý da iâde etti, diðeri iâde etmedi.

Sonra Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)´a gelince durumu anlattýlar. Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm), iâde etmeyene:

"Sünnete isabet ettin, namazýn sana yeterlidir!" dedi. Abdesti ve namazý iade eden zâta da:

"Sana iki kat ücret var!" ferman buyurdu."[407]



ـ3731 ـ18ـ وعن ابن عمر رَضِيَ اللّهُ عَنْهما: ]أنَّهُ أقْبَلَ مِنْ أرْضِهِ بِالجُرُفِ فَحَضَرَتِ الصََّةُ بِمَرْبَدِ النَّعَمِ فَتَيَمَّمَ وَصَلَّى ثُمّ دَخَلَ المَدِينَةَ وَالشَّمْسُ مُرْتَفِعَةٌ فَلَمْ يُعِدْ[ .



18. (3731)- Ýbnu Ömer (radýyallahu anhümâ)´in anlattýðýna göre, "Curuf nâm mevkideki tarlasýndan dönüyordu. Mirbedu´n-Ne´am (denen deve aðýlýndan) geçerken namaz vakti girdi. Hemen teyemmüm edip namazýný kýldý. Sonra Medine´ye döndüðünde güneþ henüz yüksekteydi (ve namazýn vakti çýkmamýþtý). Ama namazýný iade etmedi."[408]



ـ3732 ـ19ـ وفي رواية عن نافع: ]أنَّهُ أقْبَلَ هُوَ وَابنُ عُمَرَ رَضِيَ اللّهُ عَنْهما مِنَ الْجُرُفِ حَتّى إذَا كَانَا بِالْمَرْبَدِ نَزَلَ عَبْدُاللّهِ فَتَيَمَّمَ صَعِيداً طَيِّباً فَمَسَحَ بِوَجْهِهِ وَيَدَيْهِ إلى الْمِرْفَقَيْنِ ثُمَّ صَلّى[. أخرجه مالك. قلت: وَأخرجه البخارى في ترجمة، واللّه أعلم .



19. (3732)- Bir baþka rivayette, (bu hadiseyi) Nâfî rahimehullah þöyle anlatýr: "Ben ve Ýbnu Ömer (radýyallahu anhümâ), Curuf nâm mevkiden beraber dönüyorduk. Mirbed´e gelince Abdullah devesinden inip, temiz toprakla teyemmüm yaptý, yüzüne dirseklerine kadar ellerine meshetti, sonra namaz kýldý."[409]



radyobeyan