Temizlik Bahsi taharet 31 By: sumeyye Date: 02 Mayýs 2010, 12:39:51
AÇIKLAMA:
Bu rivayet Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ýn çoraplarýnýn üzerine de meshettiðini göstermektedir. Tahâvî ayakkabýnýn da zikredilmiþ olmasýna raðmen asýl maksadýn çorap olduðunu, tek baþýna çorap üzerine meshedilebileceðinin beyan edildiðini belirtir. Ancak, çorabýn yürümeye mukavim olmasý gerekmektedir. Mukavemet, üç mil kadar yürümeye dayanýklý olarak belirlenmiþtir. Çorap üzerine mesheden Sahabelerden on kadarýnýn ismi geçer: Hz.Ali, Ammâr, Ebû Mes´ud el-Ensârî, Hz. Enes, Ýbnu Ömer, Berâ, Bilâl, Abdullah Ýbnu Ebî Evfa, Sehl Ýbnu Sa´d, Ebû Umâme, Amr Ýbnu Hureys, Amr Ýbnu Abbâs (radýyallahu anhüm ecmâîn).
Tirmizî, kalýn olmasý þartýyla; Süfyân-ý Sevri, Ýbnu´l-Mübârek, Þâfiî, Ahmed Ýbnu Hanbel, Ýshâk Ýbnu Râhûye gibi pek çok fakihin çorap üzerine meshedileceði görüþünde olduklarýný kaydeder. Ebû Yusuf ve Ýmam Muhammed de bu görüþtedirler. Ýmam-ý Azam ise, deriden, kalýn ve mest gibi büyük olmasýný þart koþmuþtur.
Þunu da belirtelim ki, çorapla ne kastedildiði hususunda ülemâ ihtilaf etmiþtir. Bir kýsmý bunun deriden bir kýsmý koyun yününden, bir kýsmý da keçi kýlýndan, ketenden, ibriþimden olacaðýný söylemiþtir. Resulullah´ýn meshettiði çorabýn deriden olduðunu iddia eden âlim bile mevcuttur. Þârihlerin çorap için, "deri"den veya "yün"den veya "kýl"dan veya "pamuk"tan olur" demeleri, kendi yörelerindeki örfe göredir.
Aslýnda hadiste çorap üzerine meshi tecviz eden hadis mutlaktýr. Hadisin zâhirine bakýlýnca her çeþit çorabýn anlaþýlmasý mümkündür. Ancak ülemâ Kur´an´ýn zâhirine göre, abdestte asýl olanýn, ayaklarýn yýkanmasý olduðunu göz önüne almýþ, çoraba meshi tecviz eden hadisin, mest üzerine meshe cevaz veren hadis gibi, bütün imamlarca sýhhati hususunda ittifak edilmediðini görerek kayýtsýz þartsýz çorap üzerine meshetmeyi uygun bulmamýþtýr. Müslim, bu duruma iþâreten, "Kur´an´ýn zâhiri -ki ayaðýn yýkanmasýdýr- Ebû Kays ve Hüzeyl gibi zayýf râvilerin rivayetiyle terkedilmez" der. Þu halde mest gibi topuklarý örtecek kadar boylu, üç mil yürümeye tahammül edebilecek kadar sert ve saðlam olmasýný þart koþmuþtur. Mutlaka deriden olmasýný þart koþanlar da olmuþtur.
Ülemânýn bu husustaki hassasiyeti ve ihtilâfý göz önüne alýnarak çoraba meshetme hususunda çok titiz olmak, fýkýh kitaplarýnda gelen þartlarý eksiksiz taþýmayan çoraplara meshetmekten kaçýnmak yani bu meselede ihtiyatý esas almak, diyanetimizi þüpheli durumlardan siyanet endiþesinin gereðidir. Çorapta aranan þartlarýn tahakkuku da her zaman için þüphe kaynaðýdýr. Üstelik çabuk kirlenerek fena kokular neþretmeye baþlayan ayaklarý, saðlýðýmýz ve medenî hayatýmýz için sýkça yýkamaya mecbur iken, son derece kayýtlý ve meþkuk bir cevazý prensip ittihaz ederek meshetmek, baþka mazurlarý peþinde getirecektir.
Rehberimiz Resul-i Ekrem (aleyhissalâtu vesselâm) böyle durumlarda þüpheli þeylerden kaçýnmamýzý tavsiye buyurmaktadýr: دَعْ مَا يُرِيبُكَ اِلَى مَاَ يُرِيبُكَ Þunu da belirtelim ki, günümüzde giyilmesi yaygýnlýk kazanan naylon çoraplar meshedilecek çorap tavsifine uymaz; tek baþýna dik duracak kalýnlýkta deðildir.[362]
ـ3703 ـ12ـ وعن اوس بن أوس الثقفى رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]رَأيْتُ رسولَ اللّهِ # أتَى كِظَامَةَ قَوْمٍ، يعنى الميضأة فَتَوضّأ وَمسَحَ عَلى نَعْلَيْهِ وَقَدَمَيْهِ[. أخرجه أبو داود.»الكظامة«: آبار متقاربة بعضها مفجور في بعض.»والميضأة« ا“ناء الذي يتوضأ منه كا‘داوة .
12. (3703)- Evs Ýbnu Evs es-Sakafî (radýyallahu anh) anlatýyor: "Ben, Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ý, bir kavmin kuyusuna gelmiþ, abdest alýrken gördüm. Abdestini aldý, ayakkabýlarýna ve ayaklarýna meshetti."[363]
AÇIKLAMA:
1- "Kuyu" diye tercüme ettiðimiz kizâme kelimesi kezâim´in müfredi (tekili)dir. Kizâme birbiriyle irtibatlý olarak kazýlan kuyulara denir. Bunlar yakýn olarak kazýlýr, yer altýndan açýlan kanallarla birbirleriyle irtibatlandýrýlýr, birinin suyu diðerini takviye ederek daha fazla birikme saðlanýr, meyilli arazilerde aþaðýdaki kuyudan su dýþarý akar; bir nevi pýnar elde edilir. Bu sun´î isteme kizâme denilmiþtir.
2- Hadiste geçen kademeyh (ayaklarý..) kelimesini, Ýbnu Raslân cevrebeyn (çoraplarý...) olarak te´vil eder, yani "ayaklarýný meshetmek´ten maksad çoraplarýný meshetmektir" der. Ýbnu Kudâme ise, burada Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ýn ayakkabýlarýn ayaðýn sýrtýnda yer alan kayýþlarýný meshettiðinin ifâde edildiðini; dolayýsiyle, ayakkabý kayýþlarýnýn ve ayaðý örten çoraplarýn görülen kýsýmlarýný meshetmiþ olduðunu belirtir.
Çorap üzerine meshle ilgili açýklama az yukarýda geçti.[364]
ـ3704 ـ13ـ وعن المغيرة رَضِيَ اللّهُ عَنْه: ]أنَّ رسولَ اللّهِ # كَانَ يَمْسَحُ عَلى أعْلَى الخُفِّ وَأسْفَلِهِ[. أخرجه أصحاب السنن، وهذا لفظ الترمذي .
13. (3704)- Muðire (radýyallahu anh) anlatýyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) mestin üst ve aþaðý kýsýmlarýný meshederdi."[365]
ـ3705 ـ14ـ وعند أبي داود: ]أن النبىّ # مَسَحَ عَلى ظَهْرِ الخُفَّيْنِ[. وفي أخرى للترمذي مثله .
14. (3705)- Ebu Dâvud´un rivayetinde þöyle gelmiþtir: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) mestlerinin sýrtlarýna meshederdi.
Tirmizî´nin bir baþka rivayetinde de böyle denmiþtir.[366]
ـ3706 ـ15ـ وعن علي رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]لَوْ كَانَ الدِّينُ بِالرَّأىِ لكَانَ أسْفَلُ الخُفِّ أوْلَى بِالْمَسْحِ مِنْ أعَْهُ، وَلَكِنْ رَأيْتُ رَسولَ اللّهِ # يَمْسَحُ أعَْهُ[. أخرجه أبو داود .
15. (3706)- Hz. Ali (radýyallahu anh) buyurdular ki: "Eðer din insanýn fikrine göre olsaydý, mestin altýný meshetmek, üstünü meshetmekten evlâ olurdu. Ancak ben Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ýn mestin üstünü meshettiðini gördüm."[367]
ـ3707 ـ16ـ وفي رواية قال: ]رَأيْتُ عَلِيّاً رَضِيَ اللّهُ عَنْه تَوَضّأ فَغَسَلَ ظَاهِرَ قَدَمَيْهِ، وقال: لَوَْ أنِّى رَأيْتُ رسولَ اللّهِ # يَفْعَلُهُ، وساق الحديث[ .
16. (3707)- Bir baþka rivayette þöyle gelmiþtir: "Hz. Ali (radýyallahu anh)´yi abdest alýrken gördüm, ayaðýnýn sýrtýný meshetti ve dedi ki: "Eðer ben Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ý böyle yapar görmeseydim (ayaðýn altýný meshetmeye daha layýk düþünürdüm) dedi."[368]
ـ3708 ـ17ـ وفي أخرى: ]مَا كُنْتُ أرَى بَاطِنَ الْقدَمَيْنِ إَّ أبْحَقَ بِالْغَسْلِ حَتّى رَأيْتُ رسولَ اللّهِ # يمْسَحُ عَلى ظَاهِرِ خُفَّيْهِ[ .
17. (3708)- Birdiðer rivayette de þöyle gelmiþtir: "Ben, Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ýn ayaðýn üstünü meshettiðini görünceye kadar, daima, altýný meshetmenin evlâ olduðunu düþünürdüm."[369]
AÇIKLAMA:
1- Her üçü de Hz. Ali (radýyallahu anh)´den yapýlan bu rivayetler, meshetme meselesinde mantýk aramamak gerektiðini vurgulamaktadýr. Eðer meshetme hadisesi yani ýslak elle mestlerin üzerine dokunmak bir temizlik ise, bunu ayaðýn altýna yapmak daha uygun olur, çünkü kirlenmeye maruz kýsým ayaðýn altýdýr. Hal böyle iken, ayaðýn altý deðil üstü meshedilmektedir. Þu halde bu, dinimizin mü´minlere saðladýðý bir kolaylýk ve bir ruhsattýr. Dinimizin pek çok meselesinde olduðu gibi bunda da Þârî (aleyhissalâtu vesselâm)´ýn koyduðu düsturlara uymak esastýr.
2- Rivayetin Arapça aslýnda mesh kelimesi yerine gusl (yýkama) kelimesi geçmektedir. Vekî baþta, bütün ülemâ, "bundan maksadýn mesh olduðunu" belirtmiþtir. Zira zâhir ma´nâsýnda olduðu þekilde, maksad yýkama olsaydý ayaðýn altý ve üstü diye bir ayýrým zaten yapýlmazdý, çünkü ayak meshedilmediði zaman altýyla üstüyle topuklara kadar yýkanacak ve zerre kadar kuru yer býrakýlmayacaktýr.
Keza ayaklarýn meshi tabiriyle ayaða giyilen mestlerin meshi kastedilmektedir. Mamafih rivayetin bir vechinden diðerine, bu kelimelerin her ikisi de, asýl maksadýn anlaþýlmasýna imkan tanýyacak þekilde kullanýlmaktadýr. Ýltibasa meydan kalmasýn diye yine de açýklamayý uygun gördük.
3- Hadis üzerine Dehlevî´nin bir açýklamasýný aynen kaydediyoruz: "Þâfiî merhum der ki: "Mestin üstünü meshetmek farzdýr, altýný meshetmek ise sünnettir." Ebû Hanîfe ise, "sadece üstü meshedilir" demiþtir..."
4- Bu hadis, þerî meselelerde, herkese göre deðiþebilecek "akýl ve mantýðýn" deðil, dinin emrettiði þeyin, sünnete uyan tarzýn esas alýnmasý gerektiðini anlamada mühim bir örnektir.[370]
ـ3709 ـ18ـ وعن شريح بن هانئ قال: ]أتَيْتُ عَائِشَةَ رَضِيَ اللّهُ عَنْها أسْألها عَنِ المَسْحِ عَلى الخُفَّيْنِ. فقَالَتْ: عَلَيْكَ بِابْنِ أبِى طَالِبٍ رَضِيَ اللّهُ عَنْه فَاسْألْهُ، فإنّهُ كَانَ يُسَافِرُ مَعَ النبىِّ # فَسَألْنَاهُ فقَالَ: جَعَلَ رَسُولُ اللّهِ # ثََثَةَ أيَّامٍ وَلَيَالِيَهُنَّ لِلْمُسَافِرِ، وَيَوْماً وَلَيْلَةً لِلْمُقِيم[. أخرجه مسلم والنسائي .
18. (3709)- Þüreyh Ýbnu Hâni anlatýyor: "Hz. Âiþe (radýyallahu anhâ)´ ye mest üzerine meshetmekten sormaya geldim. Bana:
"Sana Ebû Talib´in oðlu [Hz. Ali] (radýyallahu anh)´yi tavsiye ederim, git ona sor. Zira o, Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) ile birlikte seyahatlerde bulunmuþtur!" dedi. Bunun üzerine gidip ona sordum. Þu cevabý verdi:
"Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm), (mesh müddetini) yolcu için üç gün üç gece tuttu, mukim için de bir gün bir gece tuttu."[371]
ـ3710 ـ19ـ وعن صفوان بن عسال رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]كَانَ رسُولُ اللّهِ # يَأمُرنا إذَا كُنَّا مُسَافِرِينَ أنْ َ نَنْزِعَ خِفَافَنَا ثََثَةَ أيّامٍ وَلَيَالِيهِنّ إّ مِنْ جَنَابَةٍ ولكِنْ مِنْ بَوْلٍ وَغَائِطٍ ونَوْمٍ[. أخرجه الترمذي وصححه، والنسائِى واللفظ للنسائى. وعند الترمذي: إذا كُنّا سَفْراً .
19. (3710)- Safvân Ýbnu Assâl (radýyallahu anh) anlatýyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) yolcu olduðumuz zaman, bize mestlerimizi üç gün üç gece, cenâbet hali dýþýnda küçük ve büyük abdest bozma ve uyku sebebiyle çýkarmamamýzý emrederdi."[372]
AÇIKLAMA:
1- Bu hadis, yolculuk esnasýnda meshin üç gün üç gece süreceðini göstermektedir. Mukim için de bu müddet yirmidört saattir, yani bir gün bir gece. Abdestini almýþ olarak mestlerini giyen kimse, durumuna göre, bu müddet içerisinde, abdest tazelerken ayaklarýný yýkamak mecburiyetinde deðildir. Bahsin baþýnda belirtildiði þekilde mestinin üzerinden meshetmesi yýkama yerine geçer. Tirmizî´nin kaydýna göre Ýmam Mâlik "mukim için de müsâfir için de mesh´in nihai hududu yoktur" demiþtir. Leys Ýbnu Sa´d ve Hasan Basrî de bu görüþtedir. Þevkânî, Ashab´tan Hz.Ömer, Ukbe Ýbnu Âmir, Abdullah Ýbnu Ömer (radýyallahu anhüm ecmâîn)´den de bu ma´nâda rivayetler olduðunu kaydeder. Keza Þa´bi, Rebîa ve Ýmam Mâlik´in ashabýnýn ekseriyeti bu görüþtedir. Bunlar Ebû Dâvud´da gelen ve müteakiben kaydedeceðimiz Ubeyy Ýbnu Ammâre hadisine (3711) dayanýrlar.
2- Hadis, cenabet halini meshten istisna kýlmaktadýr. Cünübün yýkanmasý, ayaklarýný da yýkamasý gereklidir.
3- Þu da bilinmelidir: Meshetme müddeti mestin giyilme anýndan baþlamaz, hadesin vâki olduðu andan itibaren baþlar.[373]
ـ3711 ـ20ـ وعن أبيّ بن عمارة رَضِيَ اللّهُ عَنْه، ]وَكَانَ قَدْ صَلّى مَعَ رسولِ اللّهِ # إلى الْقِبْلَتَيْنِ. أنّهُ قالَ: يَا رسولَ اللّهِ، امْسَحُ عَلى الخُفّيْنِ؟ قالَ: نَعَمْ. قالَ: يَوْماً؟ قالَ: وَيَوْمَيْنِ. قالَ: وَثَثَةً؟ قالَ: نَعَمْ، وَمَا شِئْتَ[. أخرجه أبو داود .
20. (3711)- Ubeyy Ýbnu Ammâre (radýyallahu anh) -ki bu Sahâbî, Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) ile birlikte her iki kýbleye namaz kýlan ilklerdendir- anlatýyor: "Bir gün Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)´a gelerek sordum:
"Ey Allah´ýn Resulü! Mestlerimin üzerine meshedeyim mi."
"Evet!" buyurdular. Ben tekrar:
"Bir gün mü?" dedim.
"Bir gün!" buyurdular. Ben tekrar:
"Ýki gün (olsa)?" dedim.
"Ýki gün!" buyurdular. Ben tekrar:
"Üç gün (olsa)?" dedim.
"Evet! dilediðin kadar!" buyurdular."[374]
ـ3712 ـ21ـ وفي رواية قال: ]حتّى بَلَغَ سَبْعاً؛ قالَ رسولُ اللّهِ #: نَعَمْ مَا بَدَالَكَ، وَقَدِ اخْتُلِفَ في إسْنَادِهِ وَلَيْسَ بِقَوِىٍّ[ .
21. (3712)- Bir rivayette de "...Hatta yediye kadar ulaþtý. Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm), sonunda:
"Evet! Sana uygun geldiði kadar!" buyurdular."[375]
AÇIKLAMA:
Bu rivayet, önceki hadisin (3710) açýklamasýnda da belirttiðimiz üzere, gerek mukim ve gerekse müsafir için, mesh müddetine sýnýrsýzlýk getirmektedir. Kiþi ihtiyaç duyduðu müddetçe mestlerine mesh edilebilecektir. Yine önceki rivayette belirttiðimiz üzere Sahâbe ve Tâbiînden bazýlarý bu görüþe uymuþtur. Ancak cumhur, hadisteki zayýflýðý göz önüne alarak bununla amel etmemiþtir. Nitekim Ebû Dâvud da, hadisi kaydettikten sonra þu bilgiyi verir: "Hadisin senedinde ihtilaf edilmiþtir, kuvvetli bir rivayet deðildir, (zayýftýr)."[376]
ـ3713 ـ22ـ وعن خزيمة بن ثابت رَضِيَ اللّهُ عَنْه: ]أنّ النبىّ # قالَ: المَسْحُ عَلى الخُفَّيْنِ لِلْمَسَافِرِ ثََثَةُ أيّامٍ، ولِلْمُقيمِ يَوْمٌ وَلَيْلَةٌ، وَلَوِ اسْتَزَدْنَاهُ لَزادَنا[. أخرجه أبو داود والترمذي .
22. (3713)- Huzeyme Ýbnu Sâbit (radýyallahu anh) anlatýyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:
"Mest üzerine meshetmenin müddeti yolcu için üç gündür. Mukim için bir gün bir gecedir!" "(Bir baþka rivayette þu ziyade gelmiþtir):
"Biz müddetin uzatýlmasýný taleb etseydik, bize mutlaka uzatýrdý."[377]