Kunut By: rabia Date: 01 Mayýs 2010, 17:19:17
O’na Çok Yakýn Dakikalar: Kunut
Gecenin derinliklerinde Yüce Huzur’da ayakta yalvarmak. Ýstenecek tek merciin O olduðunu bilerek yalvarmak. Ve bunun için kýyamda durmak... Ýþte kunut yapmak...
Alemlerin övüncü Hz. Peygamber s.a.v. Efendimiz sabah namazýný kýldýrýyordu. Çok üzgün olduðu her halinden belliydi. Ýkinci rekâtýn rükûsundan “semiallahu li men hamideh” diyerek doðrulduðunda hemen secdeye gitmedi.
Ayakta durarak beddua etmeye baþladý:
“Allahým! Mudar kabilelerini periþan eyle! Allahým! Onlarýn yýllarýný Yusuf Peygamber’in kýtlýk yýllarý gibi çetin ve zor eyle!
Allahým! Lihyan oðullarýný, Adal, Kare, Zi’b, Ri’l, Zekvân ve Usayye kabilelerini sana havale ediyorum. Onlar, Allah’a ve Rasulüne isyan ettiler.” (Buharî, Müslim, Ebu Davud)
Bu alýþýlmadýk bir durum idi. Yaklaþýk bir ay veya kýrk gün kadar sürdü. Efendimiz s.a.v. farz namazlarýn son rekâtýnda rükûdan kalkýnca bu bedduayý yapmaya devam etti. Bir rivayete göre Sahabe-i Kiram r.a. da “amin” diyerek duaya katýldýlar.
Maune Kuyusu Olayý
Rasul-i Ekrem s.a.v. Efendimiz’i bu derece üzen ve O’nu bir ay boyunca yukarýda ifade ettiðimiz gibi ayakta beddua etmeye sevk eden olan olay, kendi mübarek zatýyla alakalý bir durum deðil, o zaman bütün inananlarý hüzne boðan Maune Kuyusu hadisesi diye bilinen acýklý olaydýr.
Hicretin dördüncü yýlý, Uhud savaþýndan dört ay sonra Amir oðullarý kabilesinin ileri gelenlerinden Ebu Berâ isminde bir þahýs Medine’ye Efendimiz s.a.v.’in yanýna gelmiþti. Kalbinin yumuþamýþ olduðu anlaþýlýyordu ama müslüman olduðunu açýkça ifade etmemiþti. Kavminin arkasýnda olduðunu söyleyerek, Peygamber s.a.v. Efendimiz tebliðci gönderirse müslüman olabileceklerini haber vermiþti. Efendimiz s.a.v. de göndereceði tebliðcilere Necid halkýnýn zarar vermesinden endiþe ettiðini bildirmiþti. Ebu Berâ, tebliðcileri himayesine alacaðýný ve onlara kimsenin zarar vermeyeceðine söz verdi.
Ýþte böyle bir görüþme üzerine Rasul-i Ekrem s.a.v. Suffe Ashabý’ndan (Allah onlardan razý olsun) bir rivayete göre kýrk, diðer rivayete göre yetmiþ Sahabi’yi gönderdi. En güzide sahabilerden oluþan grup Maune Kuyusu denilen yere geldiklerinde, Ebu Berâ’nýn sözünü dinlemeyen yeðeni Amir b. Tufeyl, çevre kabilelerden de destek alarak, birisi hariç tamamýný kýlýçtan geçirdi.
Rasul-i Ekrem s.a.v. Efendimiz bu üzücü haberi aldýðý gecenin sabah namazýndan itibaren bu katliamý yapmýþ olan kabilelere bir ay boyunca beddua etti. Sahabe-i Kiram bu olayý, “Rasulullah s.a.v. bir ay boyunca kunut yaptý.” þeklinde rivayet etti.
Zor Zamanlarýn Sýðýnaðý
Kunut, namaz kýlmak, uzun uzun ayakta durarak ibadet yapmak, ayakta dua etmek veya sadece dua etmek anlamlarýna gelir. Namazda kunut yapmak ise namaz kýlan kimsenin ayakta dua etmesi demektir.
Efendimiz s.a.v.’in yukarýda anlattýðýmýz olay üzerine yapmýþ olduðu kunut, daha sonralarý Sahabe-i Kiram r.a. tarafýndan bir musibet veya bir afet gibi zor zamanlarda uygulanmýþtýr. Hz. Ali r.a.’ýn kunut yaptýktan sonra þöyle söylediði nakledilir: “Biz, düþmanýmýza karþý bununla yardým diliyoruz.” (Ýbn Ebi Þeybe, Musannef, c.2, s.310)
Afet, musibet gibi zor zamanlarda kunut yapmak, alimlerimizin çoðunluðu tarafýndan güzel karþýlanmýþ, Hanbelî mezhebinde ise müslümanlarýn baþýnda bulunan imamýn bunu yapmasýnýn sünnet olduðu ifade edilmiþtir. Hanefî alimleri de böyle zor durumlarda sadece sabah namazýnda kunut yapýlmasýnýn caiz olduðu kanaatine varmýþlardýr.
Sabah Namazýnda Kunut
Sahabe-i Kiram’dan Enes b. Malik r.a., sabah namazýnda kunut yapýlmasý ile ilgili olarak þöyle söylemiþtir:
“Rasulullah s.a.v., dünyadan ayrýlýncaya kadar sabah namazýnda kunut yapmaya devam etti.” (Ahmed b. Hanbel, Müsned, c.3, s.162)
Bu rivayeti delil kabul eden Þafiî mezhebi alimleri, sabah namazýnda kunut yapmanýn müekked bir sünnet olduðuna hükmetmiþlerdir. Bundan dolayý Þafiî mezhebini seçmiþ olan müslümanlar, sabah namazýný kýlarken farzýn ikinci rekatýnda rükûa vardýktan sonra “semiallahu li men hamideh” diyerek ayaða kalkarlar ve ellerini açarak kunut yaparlar. Yani ayakta dua ederler. Burada Peygamber s.a.v. Efendimiz’den rivayet edilen ve “Allahummehdinî fî men hedeyte...” diye baþlayan duanýn yapýlmasý sünnete daha uygun görülmüþtür.
Þafiî mezhebine uyarak sabah namazýnda kunut yapan bir müslüman rükûdan kalkýnca þu anlama gelen duayý yaparak Yüce Mevlâ’ya niyazda bulunur:
“Allahým!
Hidayete erdir beni, hidayete erdirdiklerin arasýnda.
Afiyet ihsan et bana, afiyet verdiklerinin yanýnda.
Bereketli eyle bana verdiklerini.
Ve koru beni, hükmettiklerinin zararýndan.
Çünkü sen hüküm verirsin, hiç kimse sana hükmedemez.
Þüphesiz hiç kimse alçaltamaz senin dost edindiklerini.
Ve hiç kimse yüceltemez senin düþman ettiklerini.
Ne kadar bereket sahibisin Rabbimiz, ne kadar yücesin.
Sana olsun hamd, bütün hükmettiklerin üzerine.
Senin baðýþlamaný diliyorum ve sana tevbe ediyorum.
Allah’ýn salâtý ve selamý, Efendimiz Muhammed’e, âline ve ashabýna olsun...” (Nevevî, el-Mecmu‘, c.3, s.499)
Sabah namazýnda kunut yapmak, Malikî mezhebi alimleri tarafýndan da faziletli bir amel olarak kabul edilmiþtir.
Hanefî ve Hanbelî mezhebinde ise sabah namazýnda kunut yapmak meþru görülmemiþtir. Onlarýn bu görüþe varmasýnýn sebebi, Buharî ve Müslim’de geçen bir hadistir. Bu hadiste þöyle rivayet edilmiþtir: “Nebi s.a.v., sabah namazýnda bir ay kadar kunut yapmýþtýr. Bu kunutunda, Arap kabilelerinin bazýlarýna beddua etmiþtir. Sonra kunut yapmayý býrakmýþtýr.” (Müslim, Mesacid 54)
Durum böyle olmakla birlikte Hanefî veya Hanbelî mezhebine uyan bir müslüman, sabah namazýnda kunut duasý okuyan Þafiî veya Malikî bir imama uyduðunda ellerini kaldýrmadan sükût ederek imamýn duasýný bekler ve imam secdeye indiðinde onunla birlikte namazýna devam eder.
Vitir Namazýnda Kunut
Sahabe-i Kiram r.a., Rasul-i Ekrem s.a.v. Efendimiz’in kunut yapmasýna ilk olarak Maune Kuyusu hadisesi üzerine þahit olmuþlardý. Vitir namazýnda kunut yaparak dua ettiði ile ilgili de rivayetler vardýr. Hatta Efendimiz s.a.v.’in gece ibadetini izlemek için O’nun yanýnda kalan Abdullah r.a., þöyle söylemiþtir:
– “Vitir namazýnda nasýl kunut yaptýðýna bakmak için Rasulullah s.a.v. ile bir gece geçirdim. Rükûdan önce kunut yapmýþtý.” (Darekutnî, Sünen, c.2, s.32)
Hanefî mezhebi imamlarýndan Ebu Hanife rh.a., bu hadis-i þerife ve konuyla ilgili baþka hadislere dayanarak vitir namazýnýn üçüncü rekâtýnda kunut yapýlmasýnýn vacip olduðuna hükmetmiþtir. Onun iki talebesi Ebu Yusuf ile Ýmam Muhammed ise sünnet hükmünü tercih etmiþlerdir.
Hanefî mezhebi mensubu bir müslüman vitir namazýný kýlarken üçüncü rekâtta Fatiha ile zammý sureyi bitirince ellerini kaldýrýr ve tekbir alarak ellerini tekrar baðlar ve kunut yapar. Yani ayakta dua eder.
Kunut, dua yeridir. Gönlünce dua yapmalýdýr. Rasul-i Ekrem s.a.v. Efendimiz’den rivayet edilen “Allahumme innâ nesteînuke...” þeklinde baþlayan duayý okumak sünnete daha uygun bulunmuþtur.
Vitir namazýnda kunut yaparken okunan bu dua, insana Allah’a dayanmanýn hazzýný yaþatýr:
“Allahým!
Senden yardým isteriz.
Senden baðýþlamaný dileriz.
Senin hidayet etmeni isteriz.
Sana inanýrýz, sana tevbe ederiz. Sana güveniriz.
Bize verdiðin nimetleri bilerek seni hayýr ile överiz. Sana þükrederiz.
Hiçbir nimetini inkâr etmez ve onlarý baþkasýndan bilmeyiz.
Nimetlerini inkâr eden ve sana karþý geleni býrakýr gideriz.
Allahým!
Biz yalnýzca sana kulluk ederiz.
Namazý yalnýz senin için kýlar ve sadece sana secde ederiz.
Yalnýz sana koþar ve sadece senin yolunda hizmet ederiz.
Rahmet ve þefkatini ümit eder, azabýndan korkarýz.
Þüphesiz senin azabýn kâfirleredir.”
Bu duayla birlikte baþka dualar da yapmak hem caizdir hem de güzeldir. Yukarýda rivayet edilmiþ olan “Allahummehdinî fi men hedeyte...” diye baþlayan duanýn bu duaya eklenmesi de güzel bulunmuþtur.
Gecenin derinliklerinde Yüce Huzur’da ayakta yalvarmak.
Ýstenecek tek mercinin O olduðunu bilerek yalvarmak.
Ve bunun için kýyamda durmak…
Ýþte kunut yapmak...